English
TurkishSearch
English Turkish Sentence Translations Page 7690
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| I gave your mother this necklace the morning you were born. | Bu kolyeyi annene senin doğduğun sabah vermiştim. | Black Box-1 | 2014 |  |
| The hearts are you and me and Joshua... | Kapler seni, beni ve Joshua'yı simgeliyorlar. | Black Box-1 | 2014 | |
| strung on the same chain of gold. | Aynı altın zincirde dizililer. | Black Box-1 | 2014 | |
| Kitty, you look... you just... | Kitty tıpkı... | Black Box-1 | 2014 | |
| You're so much like your mother. | Annene çok benziyorsun. | Black Box-1 | 2014 | |
| No, I'm not. | Hayır, benzemiyorum. | Black Box-1 | 2014 | |
| I'm nothing like her. | Onunla ilgim bile yok. | Black Box-1 | 2014 | |
| Why do you give your father so much power over you? | Babanın senin üzerinde bu kadar etki bırakmasına neden veriyorsun? | Black Box-1 | 2014 | |
| I don't. He just... he just showed up. | Vermiyorum. Birden ortaya çıkıverdi. | Black Box-1 | 2014 | |
| He's not touring anymore, and suddenly he needs us. | Artık turnelere katılmıyor ve birden bire bize ihtiyaç duymaya başladı. | Black Box-1 | 2014 | |
| When you saw him with Esme, how did you feel? | Onu Esme ile gördüğünde ne hissettin? | Black Box-1 | 2014 | |
| Jealous. | Kıskançlık. | Black Box-1 | 2014 | |
| 'Cause he was giving her something you never had. | Çünkü ona, senin hiç sahip olamadığın bir şeyi veriyordu. | Black Box-1 | 2014 | |
| Small of me, isn't it? | Çocuk gibiyim, değil mi? | Black Box-1 | 2014 | |
| I should be happy for my daughter, right? | Kızım için mutlu olmalıyım, değil mi? | Black Box-1 | 2014 | |
| Maybe Hunter can be a better grandfather than he was a dad. | Belki de Hunter babalığına göre daha iyi bir büyükbaba olur. | Black Box-1 | 2014 | |
| Maybe, but I... | Belki ama... | Black Box-1 | 2014 | |
| I don't think people change. | İnsanların değişebileceğine inanmıyorum. | Black Box-1 | 2014 | |
| Personality is incredibly constant. | Kişilik inanılmaz derecede değişmezdir. | Black Box-1 | 2014 | |
| But it is possible to learn from our mistakes. | Ama hatalaımızdan ders çıkarmamız mümkün. | Black Box-1 | 2014 | |
| If it weren't, | Eğer olmasaydı, ilk ben işimden olurdum. | Black Box-1 | 2014 | |
| On the contrary... I think you're in a job | Tam tersine. Bence benim gibi insanlar... | Black Box-1 | 2014 | |
| because people like me keep making the same mistakes | ...aynı hatayı defalarca tekrarladıkları için sen bu işi yapıyorsun. | Black Box-1 | 2014 | |
| I'm trying to see the world from your point of view. | Dünyayı senin bakış açından görmeye çalışıyorum. | Black Box-1 | 2014 | |
| You can try to do that for your father. | Bunu baban için de deneyebilirsin. | Black Box-1 | 2014 | |
| He's made mistakes. So have you. | Onun hataları var. Senin de var. | Black Box-1 | 2014 | |
| So have I. We're all deeply flawed. | Benim de var. Hepimiz son derece kusurluyuz. | Black Box-1 | 2014 | |
| I can't love my dad, okay? | Babamı sevemiyorum, tamam mı? | Black Box-1 | 2014 | |
| If you didn't care, he couldn't get to you this way. | Eğer umursamasaydın, seni bu kadar etkileyemezdi. | Black Box-1 | 2014 | |
| All this is to study for the Step 2? | Tüm bu çalışmalar 2.seviye sınavı için mi? | Black Box-1 | 2014 | |
| What does it cover? Everything... | Neleri kapsıyor? Her şeyi. | Black Box-1 | 2014 | |
| Internal medicine, obstetrics and gynecology, | İç hastalıkları, kadın hastalıkları ve doğum... | Black Box-1 | 2014 | |
| pediatrics, preventative medicine, | ...çocuk hastalıkları, fizik tedavi, psikiyatri, cerrahi. | Black Box-1 | 2014 | |
| The test is eight hours long. | Sınav sekiz saat sürüyor. | Black Box-1 | 2014 | |
| They give you a case. | Sana bir vaka veriyorlar. | Black Box-1 | 2014 | |
| You provide a diagnosis, a prognosis, | Hastalığı tanımlayıp teşhisi koymalı ve... | Black Box-1 | 2014 | |
| an indication of underlying mechanisms of disease. | ...hastalık sürecinin temeli olan belirtileri bulmalısın. | Black Box-1 | 2014 | |
| Here, test me with these flash cards. | Al, bu kartlarla beni test et. | Black Box-1 | 2014 | |
| Radical idea here, short coat... | Sana köklü bir çözüm önerisi. | Black Box-1 | 2014 | |
| Why not practice on an actual patient? | Neden gerçek bir hasta üzerinde pratik yapmıyorsun? | Black Box-1 | 2014 | |
| Babu. | Babu. | Black Box-1 | 2014 | |
| Babu's not a patient. | Babu hasta değil ki. | Black Box-1 | 2014 | |
| I have a worm in my head. | Kafamda bir solucan var. | Black Box-1 | 2014 | |
| Another one?! | Bir tane daha mı?! | Black Box-1 | 2014 | |
| He's in the music study. | Müzik çalışmasındaydı. | Black Box-1 | 2014 | |
| That's what they call a song you can't get out of your head. | Bir şarkıyı kafandan atamadığın zaman verilen isim bu. | Black Box-1 | 2014 | |
| I know how to treat that... | Nasıl tedavi edilir biliyorum. | Black Box-1 | 2014 | |
| You sing another song, | Başka bir şarkı söylüyorsun. | Black Box-1 | 2014 | |
| something catchy to drive out the other catchy tune. | Öbür takıntıyı kovan başka bir takıntı. | Black Box-1 | 2014 | |
| Um, like this... | Şunun gibi... | Black Box-1 | 2014 | |
| ♪ Yankee doodle went to London, riding on a pony ♪ | * Amerikalı şapşal Londraya gitmiş, bir midilli ile * | Black Box-1 | 2014 | |
| ♪ Stuck a feather in his cap and called it macaroni ♪ | * Şapkasına takmış bir tüy ve ona demiş makaroni * | Black Box-1 | 2014 | |
| ♪ Yankee doodle, keep it up ♪ | * Devam et Amerikalı şapşal * | Black Box-1 | 2014 | |
| ♪ Yankee doodle dandy ♪ | * Amerikalı şapşal harika * | Black Box-1 | 2014 | |
| ♪ Mind the music and the step ♪ | * Müzikte ve adımlarda dikkatli ol * | Black Box-1 | 2014 | |
| ♪ And with the girls be handy. ♪ | * Becerikli bir kız ile ol * | Black Box-1 | 2014 | |
| ♪ Yankee doodle went to London, riding on a pony ♪ | * Amerikalı şapşal Londra'ya gitmiş, bir midilli ile * | Black Box-1 | 2014 | |
| Sounds like Babu's earworm is spreading. | Babu'nun şarkı takıntısı yayılıyor gibi görünüyor. | Black Box-1 | 2014 | |
| Hey, I think we got the bug... The live one, I mean. | Sanırım böceğimizi bulduk. Yaşayanından hem de. | Black Box-1 | 2014 | |
| ♪ Yankee doodle went to London ♪ | * Amerikalı şapşal Londra'ya gitmiş * | Black Box-1 | 2014 | |
| ♪ Riding on a pony ♪ | * Bir midilli ile * | Black Box-1 | 2014 | |
| ♪ Stuck a feather in his hat ♪ | * Şapkasına takmış bir tüy * | Black Box-1 | 2014 | |
| ♪ And called it... ♪ | * Ve ona demiş * | Black Box-1 | 2014 | |
| ♪ Macaroni ♪ | * Makaroni * | Black Box-1 | 2014 | |
| Oh, hey. Check it out. | Şuna bir baksana. | Black Box-1 | 2014 | |
| Gonna give it to Owen to add to his collection of medical oddities. | Tıbbi gariplikler koleksiyonuna eklemesi için bunu Owen'a vereceğim. | Black Box-1 | 2014 | |
| Oh, I'm sure he'll be delighted. | Çok sevineceğinden eminim. | Black Box-1 | 2014 | |
| Yeah, she's great. Good. | Harika. İyi. | Black Box-1 | 2014 | |
| So, uh, I need your advice on a patient. | Bir hasta hakkında tavsiyene ihtiyacım var. | Black Box-1 | 2014 | |
| His name is Wade... Have I told you how beautiful you are? | İsmi Wade. Ne kadar güzel olduğunu söylemiş miydim? | Black Box-1 | 2014 | |
| Stop it. It's important. | Kes şunu. Önemli bir şey bu. | Black Box-1 | 2014 | |
| Look, his name's Wade. He's a wonderful musician. | İsmi Wade. Harika bir müzisyen. | Black Box-1 | 2014 | |
| Hold my worm. Hold your worm? | Solucanımı tutar mısın. Solucanını mı tutayım? | Black Box-1 | 2014 | |
| Okay, let's imagine that this is your brain. | Bunun senin beynin olduğunu varsayalım. | Black Box-1 | 2014 | |
| The part that controls movement is right here. | Hareketleri kontrol eden kısım burada. | Black Box-1 | 2014 | |
| The reason your tremor exists is because | Titremelerin, beynin bu kısmının düzgün çalışmamasından kaynaklanıyor. | Black Box-1 | 2014 | |
| There's only one way to fix it. | Düzeltmenin tek bir yolu var. | Black Box-1 | 2014 | |
| I have to drill through a quarter inch of skull, | Beynin bu bölgesini uyarmak için kafatasınının dörtte birini delmem ve... | Black Box-1 | 2014 | |
| to stimulate this part of the brain. | ... içine ucunda elektrik olan bir sonda koymam gerekecek. | Black Box-1 | 2014 | |
| Now, it's a fantastic procedure, it really is, | Bu muhteşem bir yöntem. Gerçekten öyle. | Black Box-1 | 2014 | |
| and the best part of it | En iyi yanı ise ameliyatın tam ortasında sizi uyandıracak olmamız. | Black Box-1 | 2014 | |
| You wake me up? | Uyandırmak mı? | Black Box-1 | 2014 | |
| Yeah. Why would you do that? | Evet. Bunu neden yapacaksınız ki? | Black Box-1 | 2014 | |
| It's not as bad as it sounds, I promise. | Düşündüğün kadar korkunç değil. Söz veriyorum. | Black Box-1 | 2014 | |
| We need to wake you to make sure the stimulation is working, | Düzelmenin işe yarayıp yaramadığını kontrol etmek için uyandıracağız seni. | Black Box-1 | 2014 | |
| but I assure you there is no pain. | Ama seni temin ederim ki hiç acı hissetmeyeceksin. | Black Box-1 | 2014 | |
| No, no, no, no. The... the brain doesn't feel pain at all. | Hayır, hayır, hayır. Beyin hiç acı hissetmeyecek. | Black Box-1 | 2014 | |
| Once Dr. Bickman turns on the electrode, | Dr. Bickman elektiriği verdiği an size saksafonunuzu vereceğiz... | Black Box-1 | 2014 | |
| and we'd like you to play for us during the surgery | ...ameliyat esnasında titremelerin gittiğinden emin olmak için... | Black Box-1 | 2014 | |
| to make sure that the tremor's gone. | ...bize çalmanızı isteyeceğiz. | Black Box-1 | 2014 | |
| You make it sound so easy. | Çok kolay bir şeymiş gibi konuşuyorsunuz. | Black Box-1 | 2014 | |
| But I know it's not. | Ama öyle olmadığını biliyorum. | Black Box-1 | 2014 | |
| There are risks, as with every surgery. | Her ameliyatta olduğu gibi riskler var. | Black Box-1 | 2014 | |
| Just tell me what could go wrong. | Sadece nelerin olabileceğini söyleyin bana. | Black Box-1 | 2014 | |
| Loss of balance, loss of speech, | Denge kaybı, konuşma kaybı, felçli kalma, his kaybı. | Black Box-1 | 2014 | |
| but I can assure you | Ama sizi temin ederim ki bu ameliyatı yüzlerce kez yaptım. | Black Box-1 | 2014 | |
| You got nothing to worry about. | Endişelenecek hiçbir şey yok. | Black Box-1 | 2014 | |
| My wife is dead. | Karım öldü. | Black Box-1 | 2014 | |
| She died on the table. | Ameliyat masasında öldü. | Black Box-1 | 2014 | |
| The surgeon said the same thing to me | Ameliyattan önce onun cerrahı da aynı şeyi söylemişti. | Black Box-1 | 2014 | |
