Search
English Turkish Sentence Translations Page 9479
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
My thoughts were of you. | Aklım sendeydi. | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
'My sweet creature, when I send this round, I shall be in the front parlor, | "Benim tatlı varlığım, bunu sana gönderdiğimde ön salonda oturup,..." | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
'watching to see you show yourself for a minute in the garden. | "...bahçede bir dakikalığına kendini gösterdiğini izliyor olmalıyım." | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
'When I look back upon the ecstasies in which I have passed some days | "Geçirdiğim bir kaç günlük mutluluğa ve ardından gelen ızdıraba baktığım zaman..." | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
'I wonder the more at the beauty which has kept up the spell so fervently. | "...gayretle büyüsünü koruyan güzelliği daha çok merak ediyorum." | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
'How horrid was the chance of slipping into the ground instead of into your arms. | "Kollarında olmak yerine kayıp yere düşme ihtimali o kadar korkutucuydu ki." | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
'The difference is amazing, love. ' | "Aradaki fark inanılmaz, aşk." | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
Go on! Go on, now! No, Brown. Brown. Brown. | Yürü! Yürü hadi! Hayır, Brown. Brown. Brown. | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
I get anxious if I don't see her. | Onu görmezsem meraklanıyorum. | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
Why not bed her? | Neden onunla yatmıyorsun? | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
She'd do whatever you wished. | Ne istersen yapacak durumda. | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
It might relieve your condition. | Bu seni rahatlatabilir. | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
'Do not take the trouble of writing much. | "Fazla yazarak başını derde sokma." | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
'Merely send me my good night to put under my pillow. John Keats. ' | "Sadece yastığımın altına koymam için bir "İyi geceler" yollasan yeter. John Keats." | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
'Let me no longer detain you from going to town. | "Seni şehre gitmekten daha fazla alıkoymayayım." | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
'There may be no end to this imprisoning of you. | "Bu tutuklu hayatın belki bir sonu olmayabilir." | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
'Perhaps you had better not come before tomorrow evening. | "Yarın öğleden sonradan önce gelmesen belki daha iyi olur." | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
'You know our situation. I am recommended not even to read poetry, much less write it. | "Durumumuzu biliyorsun. Yazmaktan geçtim şiir bile okumamam tembihlendi." | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
'I wish I had even a little hope. | "Keşke birazcık da olsa umudum olsaydı." | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
'I cannot say forget me, | "Beni unut diyemem,... | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
'but I would mention that there are impossibilities in the world. ' | "...ama dünyada imkânsızlıkların olduğunu söyleyebilirim." | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
John, why do you say 'impossibilities'? | John, neden "imkânsızlıklar" diyorsun? | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
I have coughed blood again. | Tekrar kan öksürmeye başladım." | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
I fear the disease has the upper hand | Hastalığın beni ele geçireceğinden... | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
and I will not recover. | ...ve iyileşmeyeceğimden korkuyorum. | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
I can't Leave you. | Seni bırakamam. | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
I have such clear hope for your new book of poems. | Senin yeni şiir kitapların için o kadar büyük umutlarım var ki. | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
John, they are more beautiful than any I have read of Mr. Coleridge, | John, okuduğum Bay Coleridge, Bay Wordsworth, hatta Lord Byron... | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
Mr. Wordsworth, even Lord Byron. | ...şiirlerinden bile güzeller. | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
'O what can ail thee, knight at arms | "Kollardaki şövalye seni ne kadar rahatsız eder" | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
'Alone and palely loitering? | "Yalnız ve biraz oyalayıcı mı?" | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
'The sedge has wither'd from the Lake And no birds sing' | "Göldeki sazlıklar bozulmuş ve kuşlar ötmez olmuş" | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
'I met a lady in the meads | "Yeşillikte bir bayanla tanışmışım" | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
'Full beautiful, a faery's child | "Öyle güzel ki, sanki bir peri kızı" | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
'Her hair was Long, her foot was light | Uzundu saçları, hafifti ayakları | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
'And her eyes were wild | "...ve fırtınalı bakardı gözleri" | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
'I set her on my pacing steed | "Atımın hızını ayarladım ona göre" | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
'And nothing else saw all day Long | "...ve görmedi gözlerim başka şey gün içerisinde | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
'For sidelong would she bend and sing A faery's song' | "Yanıma kıvrılsın ve bir peri şarkısı söylesin diye" | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
'She found me roots of relish sweet | Bende buldu lezzetli tatların kaynağını" | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
'And honey wild, and manna dew | "Ve tatlı bir vahşilik ve taze bir kudret helvası" | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
'And sure in language strange she said 'I Love thee true' | "Be tabii ki kullandığı garip dille derdi "Gerçekten seviyorum seni" | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
'She took me to her elfin grot' | "Beni o cinli mağarasına götürdü" | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
'And there she wept, and sigh'd full sore' | "Ve orada ağladı Ve acıyla bir ah çekti" | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
'And there I shut her wild wild eyes With kisses four | "Ve orada kapattım fırtınalı bakan gözlerini dört öpücükle" | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
'And there she lulled me asleep | "Ve orada beni uyutarak yatıştırdı" | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
'And there I dream'd, ah! woe betide! | "Ve orada gördüm bir rüya, ah, taşlar yağacak başımıza" | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
'The latest dream I ever dream'd | "Gördüğüm son rüya" | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
'On the cold hill side' | "Soğuk tepenin orada" | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
Abigail? | Abigail? | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
Here it is. Mr. Brown said to give it to you tomorrow, | Buyurun. Bay Brown bunu size yarın vermemi istedi,... | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
but I'II not wait. | ...ama ben bekleyemeyeceğim. | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
He is the most cruel, | O dünyadaki en zalim,... | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
dead hearted man in this entire world. | ...en kötü kalpli adam. | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
Oh, my God, I wish I were dead. | Tanrım, ölsem daha iyiydi! | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
I am boiling with fury. | Öfkeden yerimde duramıyorum. | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
John, you must not convulse again. | John, tekrar sarsılmamalısın. | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
Abigail is with child, but to whom, out of fear or shame, | Abigal gebe, ama kimden, korku ya da utanç olmasa... | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
she would not say. | ...bunu söylemez. | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
We, Brown, must find out who it is, and when we have his name, | Biz, Brown, kim olduğunu öğrenmeli ve öğrendiğimiz zaman... | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
then butcher or baker, he shall face up to his indecency. | ...kasap ya da fırıncı, her kimse, ahlaksızlığıyla yüzleşmeli. | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
Will you call her? It's not necessary. | Çağıracak mısın? Gerek yok. | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
She has me believe I'm the father. | Babasının ben olduğuna beni inandırdı zaten. | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
My God, I had no notion of a Love affair. | Tanrım, böyle bir gönül ilişkisinden haberim yoktu. | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
There was none, or I must have slept through it. | Yoktu zaten, ya da ben atlamış olabilriim. | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
With what ease you help yourself. | Kendini ne kadar kolay rahatlatıyorsun. | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
I have agreed to pay for the child. | Çocuk için para ödemeyi kabul ettim... | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
And the worst thing is I can't keep this place. | ...ve en kötü şey de artık burayı tutamam. | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
I have to start my summer rental early. | Yaz için eşyalarımı kiraya vermeye erken başlamak zorundayım... | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
And I feel wretched turning you out while you are so unwell, | ...ve böyle hastayken seni buradan çıkarmak zorunda kaldığım için berbat hissediyorum. | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
but, John, I can't do anything else. | Ama John, başka yapabileceğim bir şey yok. | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
I'm overloaded with debt. | O kadar borca battım ki. | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
Don't concern yourself. | Endişelenme. | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
I shall manage. Stupid. Stupid. | Ben başımın çaresine bakarım. Aptal. Aptal. | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
In what stumbling ways a new soul is begun. | Yeni ruhum ne kadar zor yollarda hayata başladı... | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
I'd very much value your opinion, Mr. Keats, | Görüşünüze çok değer veriyorum, Bay Keats,... | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
on a new painting of mine, The Cave of Despair. I was... | ...benim yeni tablomda, Umutsuzluk Mağarası'nda ben... | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
If you are suggesting he won't survive another winter in England, | Eğer İngiltere'de önümüzdeki kışa kadar yaşayamayacağını söylüyorsanız... | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
then we must do something. | ...o zaman bir şeyler yapmamız gerek. | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
Gentlemen, I think we should hear Dr. Bree on the issue of climate | Beyler, bence Doktor Bree'nin hava şartlarının Keats'in sağlığına etkisi... | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
for Keats' health. | ...konusundaki görüşünü dinlesek iyi olur. | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
Well, a move to a gentler climate is essential. | Daha yumuşak bir iklime taşınması gerekli. | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
I would recommend Italy. | Ben İtalya'yı önerebilirim. | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
Rome? Rome is good. | Roma? Roma iyi olur. | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
Does he want to go to Rome? Well, he has to go. | Roma'ya gitmek istiyor mu peki? Gitmek zorunda. | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
He won't Live through another winter in England. | İngiltere'de başka bir kışı geçiremez. | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
How do you feel about Italy, John? | İtalya konusunda ne hissediyorsun John? | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
I do think there is an issue of finance. | Ben mali durum sorunu olduğunu düşünüyorum. | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
Could we not, between us, start a fund or a coIIection? | Aramızda bir fon ya da para toplama başlatamaz mıyız? | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
It seems possible. | Bu mümkün. | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
Of course, he'll need a traveling companion. Brown, you’ll go? | Tabii, bir de yol arkadaşı gerek. Brown, sen gider misin? | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
Absolutely, absolutely. | Tabii, tabii. | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
Someone must go. I'm not sure I shall be able. | Birinin gitmesi gerek. Ama uygun olabileceğimden emin değilim. | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
Is that a 'no'? Miss. Miss. | Bu bir "Hayır." mı? Bayan, bayan. | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
I can help find a room for the summer, John, if you want. | John, eğer istersen yaz için sana bir oda bulmanda yardımcı olabilirim. | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
Sammy, walk behind. | Sammy, geriden yürü. | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
I want to go to Italy with you. | Seninle İtalya'ya gitmek istiyorum. | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
We can marry, and I'II go with you. | Evlenebiliriz, sonra seninle giderim. | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
My friends talk of going to Italy, but I have so Little money. | Arkadaşlarım İtalya'ya gitmemi söylüyor, ama benim çok az param var. | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |
Spare a penny, sir? | Garibana bir sadaka... | Bright Star-1 | 2009 | ![]() |