Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 160194
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
Thank god! My hero! | Ne! Allah’ım çok şükür. Aslanım benim. | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
Don't. Mom will be back any minute now. | Gel bakayım buraya. Dur yapma, yapma. Vallahi annem gelecek şimdi. | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
Come on girl, give it to me. We'll be married anyway. | Vereceksen ver artık. Nasıl olsa evleneceğiz. | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
Not before the wedding, | Evlenmeden olmaz. | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
Shit! It's mom. | > Kız Emel! Hi! Annem! Boku yedik. | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
What shall we do? Let's pretend we are just talking. | Ne yapacağız? Konuşuyormuş gibi yapalım. | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
No! To the window... | Olmaz! Pencere... | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
Keje... | Keje... | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
We almost got nailed there. | Az daha yakayı ele veriyorduk. | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
This is not the right way to go. | Senin yolun, yol değildir. | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
What's wrong with way? | Ne varmış benim yolumda? | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
Drugs are bad news. Don't do it. You are poisoning people. | Uyuşturucu işi kötü iştir. Yapma. İnsanları zehirliyorsun. | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
I've known many dealers in prison. They all ended up badly. | Çok adam tanıdım hapiste bu işi yapan. Sonları kötü oldu. | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
''Don't do it'', eh? What should I do then? Is theft better? | "Yapmayayım" ha? Peki ne yapayım, söyle. Hırsızlık mı? | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
Or conning people? Which one is better? | Dolandırıcılık mı? Hangisi daha iyi? | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
None. None of that is fitting for human beings. | Hiçbiri. İnsana göre değil hiçbiri. | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
All of that is fitting for human beings. | Hepsi insana göre. Yoksa yapılmazdı. | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
You know why my dad named me Cumali? My father adored Yilmaz G�ney. | Babam benim adımı niye Cumali koymuş biliyor musun? | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
He named me after one of G�ney's screen characters. | İnce Cumali filmini on beş defa seyretmiş Adana'da. | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
He saw ''Ince Cumali'' fifteen times. | Yani benim Cumali adı oradan geliyor. | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
In everyday life my father imitated Yilmaz G�ney. | Babam Yılmaz Güney'i taklit ederdi hayatında. | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
Walked and talked like him. Looked a bit like him too. | Onun gibi omuzlarını düşüre düşüre yürür, yavaş yavaş konuşurdu. | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
My stepmother betrayed him. Can you imagine? | Ama üvey annem aldattı onu. Düşünebiliyor musun abi? | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
A betrayed hero! | Aldatılan kahraman! Hem de boktan bir herifle. | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
He shot them both. My stepmother was crippled and the guy died. | Sonra ne oldu, ikisini birden vurdu. Analığım sakat kaldı. Adam öldü. | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
So that's what my father got for being a good guy. | Şimdi babam iyi oldu da ne oldu yani? | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
I mean, anything can happen in life. | Yani, hayatta her şey oluyor abiciğim. | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
Besides, I don't like doing this. But Emel needs the money for her brother. | Hem ben bu işi yapmak istemiyorum. Ama Emel'e para lazım. Abisi için. | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
Back in jail, we knew two Kemals, Mustafa Kemal and Dodo Kemal. | Biz hapisteyken iki tane Kemal tanırdık. Biri "Mustafa Kemal" öteki "Dodo Kemal". | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
Dodo Kemal was a very young convict. A murderer. | Dodo Kemal çocuk yaşta bir mahkumdu. Katildi. | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
Every morning, he used to get the papers first. He used to go through... | Her sabah erkenden kalkar gazeteleri önce o alır... | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
the pages like crazy, looking for news of an amnesty. | ...deli gibi çevirirdi. Af haberi arardı. | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
After years of this, he did receive his pardon and was freed. | Yıllarca af haberi aradı, sonunda bir aftan yararlanarak dışarı çıktı... | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
A week later, he had murdered someone and was back in jail. | ...bir hafta sonra birisini öldürüp tekrar hapise düştü Dodo Kemal. | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
You remind me of him. If I had a son, he would be your age. | Sana bakınca hep o çocuk aklıma geliyor. | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
And if my father were alive, he would be your age, Bandit. | Benim babam da yaşasaydı senin yaşında olacaktı Eşkıya. | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
Will you take me to him, brother. | Beni ona götürecek misin kardeş? | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
The man on the TV. Take me to him. | O televizyondaki adama. Beni ona götür. | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
That's all I ask of you. This is my request. | Senden tek istediğim budur. Bu bir ricadır. | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
Is this the place? | Burası mıdır? | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
Yes. This is it. | Evet. Burası. | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
Don't drive me nuts Bandit. You said ''take me'', and I did. | Ya öldürme beni Eşkıya, getir dedin getirdik işte. | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
This guy is one of the richest guys in Turkey. | Bu adam Türkiye'nin en zengin adamlarından biri. | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
What is your business with him uncle? | Senin onunla ne işin var be amca? | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
Look, I'm leaving. Can you find your way back to the hotel? | Bak ben gidiyorum ha. Kaybolmadan dönebilir misin otele? | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
You saw what you wanted to see. The car's gone too. Let's go now. | Hadi göreceğini gördün ev bu. Otomobil de gitti. Hadi gidelim. | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
Who are you looking for, man. Why should I care anyway? | Ya sen kimi arıyorsun be adam? Üstelik hiç bana değilsin. Ben gidiyorum! | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
I don't own you. I'm leaving. | Kaybolursan da kaybol canım! | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
Hey! What's going on? Just a minute. Where are you taking us? | Bir dakika! Ne oluyor abi? Abi bir dakika. Ne yapıyorsunuz siz? | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
Didn't I tell you ''Let's go'' It is my fault. I should have left. | Sana gidelim dedim değil mi? Bende kabahat abiciğim, çekip gidecektim. | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
Get lost if you want. Am I your mom or your dad? You're a grown man. | Kaybolursan da kaybol canım. Senin anan mıyım baban mıyım ben be. Koskoca adamsın. | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
Get me out of here! Get me out! | Çıkarın beni buradan! Çıkarın beni! | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
I'll break down the door. Get me out of here! | Kırarım bu kapıyı! Çıkarın! | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
Stop it Bandit! Are you out of your mind? Don't! | Çıkar beni buradan Cumali! Ya çıldırdın mı? | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
What were you doing there?.. | Ne işiniz vardı orada? | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
Were you there to kill Mahmut Bey? | Mahmut Bey'i öldürmek için mi oradaydınız? | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
No. I don't have a gun. | Yok hayır. Silahım yoktur. | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
Why were you watching the place? | Ne diye kapıdan içeriyi seyrediyordunuz? | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
You're an ex convict. Are you a hitman? | Senin mahkumiyetin varmış değil mi? Kiralık mısın? | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
Sir, there's a call for you sir. | Efendim size telefon var. | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
Sir, please let me explain, you see, this poor old guy is penniless. | Sayın Komiserim, izin verin ben anlatayım. Bu zavallı, garibandır. Aynı otelde kalıyoruz. | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
We were looking for a job for him when we saw that mansion. | Buna iş bulmak için çıktık o muhteşem malikaneyi görünce... | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
We thought they might be hiring a gardener or something. | ...ulan dedik, bahçıvan falan arıyorlar mı. Yani bir iş bulabilir miyiz diye bakıyoruz abi. | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
We are not terrorists or anything. We are your decent, honest... | Yoksa haşa biz terörist falan değiliz. Biz namuslu dürüst... | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
one hundred percent Turkish, sort of people. | ...yani milletine, devletine bağlı yüzde yüz Türk insanıyız. | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
Cut it out! Get out of here, both of you. | Kes be! İkiniz de gidin buradan. Gözüm görmesin sizi. | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
See, my spiel worked. The guys thought we were terrorists. | Bak benim palavralar işe yaradı. Yoksa başımız fena beladaydı. | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
You're not going to that house again, understand? | Bak bir daha oraya gideceğiz diye tutturmayacaksın tamam mı? | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
Hello brother. | Merhaba kardeş. | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
Where are you going? Who are you? | Bir dakika ya. Nereye gidiyorsunuz? Kimsiniz siz ya? | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
You are not coming. Just him. | Sen gelmiyorsun, o geliyor. | The Bandit-1 | 1996 | ![]() |
Come Baran. Come closer. | Gel Baran gel. Yaklaş. | The Bandit-2 | 1996 | ![]() |
I'll tear off these tubes! This emphysema is a motherfucker. | Hortumları söküp atacağım! Emphysema anamı belledi. | The Bandit-2 | 1996 | ![]() |
I've never been so helpless. Oxygen is like poison. | İlk defa bu kadar çaresiz kaldım Baran. Bu oksijen de ayrı bir dert. | The Bandit-2 | 1996 | ![]() |
After a while, it starts eating up your brain. It makes you speak nonsense. | Sürekli aldın mı beynini yemeye başlıyor. Konuşurken saçmalıyorsun. | The Bandit-2 | 1996 | ![]() |
You have changed your name, Berfo. | Adını değiştirmişsin Berfo. | The Bandit-2 | 1996 | ![]() |
Aye. I changed my name. | He. Adımı değiştirdim. | The Bandit-2 | 1996 | ![]() |
Is Keje alive? | Keje yaşıyor mu? | The Bandit-2 | 1996 | ![]() |
Is she with you? | Seninle mi? | The Bandit-2 | 1996 | ![]() |
Why did you betray me Berfo? | Bana niye ihanet ettin Berfo? | The Bandit-2 | 1996 | ![]() |
Betray? So you call this betrayal, do you? I give up. | İhanet ha? Demek sen benim yaptıklarıma ihanet diyorsun. Peki, iyi öyle olsun. | The Bandit-2 | 1996 | ![]() |
Now if I say to you: I did all of that because I was in love. | Şimdi ben sana şöyle desem: Ben bunları yaptım, çünkü aşıktım ben. | The Bandit-2 | 1996 | ![]() |
I was dying from love. | Yani vurulmuştum. Ölüyordum aşkımdan. | The Bandit-2 | 1996 | ![]() |
Who could possibly say anything to me? | Bunun üzerine kim bana ne diyebilir ha? | The Bandit-2 | 1996 | ![]() |
What the hell is ''betrayal''? I did it for love, damn it. | İhanet ne? Aşkım için yaptım ulan! | The Bandit-2 | 1996 | ![]() |
Yes I did it. I am a man who has informed on his closest friend. | Ahlaksızlık mı, evet yaptım. | The Bandit-2 | 1996 | ![]() |
Could you have done that? Betray your most beloved friend? | Sen yapabilir miydin benim yaptığımı he? En sevgili arkadaşına ihanet edebilir miydin? | The Bandit-2 | 1996 | ![]() |
Could you steal his gold and use it to buy the woman your friend loved? | Onu Jandarma'ya ihbar edebilir miydin? Arkadaşının altınlarını çalabilir miydin? | The Bandit-2 | 1996 | ![]() |
Could you have sent your friend to certain death. | Arkadaşını ölüme gönderebilir miydin? Ama ben yaptım. | The Bandit-2 | 1996 | ![]() |
Which one of us loved Keje more? You, or I? | Hangimizin aşkı Keje'ye daha büyük ha? Hangimizin? | The Bandit-2 | 1996 | ![]() |
I am ready to burn in hell for this love. Are you? | Bu aşk için ben, cehennemde yanmaya hazırım. Ya sen? | The Bandit-2 | 1996 | ![]() |
Keje didn't want me though. Granted when I paid her father... | Ama Keje beni istemedi. Gerçi altınları sayınca babasına verdiler bana kızı. | The Bandit-2 | 1996 | ![]() |
Not to me, not to anyone else. | Ne benimle, ne de başkasıyla. | The Bandit-2 | 1996 | ![]() |
For thirty five years now, she has kept silent, Baran. | Otuz beş senedir susuyor Baran. | The Bandit-2 | 1996 | ![]() |
She didn't speak and she didn't give me children. | Ne konuştu, ne de bir evlat verdi. | The Bandit-2 | 1996 | ![]() |
Still, I wouldn't give Keje up. | Yine de vazgeçmedim Keje'den. | The Bandit-2 | 1996 | ![]() |
I didn't re marry and I didn't ask for children. | Ne evlendim bir daha, ne de çocuk istedim. | The Bandit-2 | 1996 | ![]() |
If I had wanted it, you couldn't see me. | İstesem ilelebet beni göremezdin. | The Bandit-2 | 1996 | ![]() |
I could have sent you back to that prison. | Bir kilometre kadar yakınıma sokulamazdın. Seni o hapishaneye geri yollayabilirdim. | The Bandit-2 | 1996 | ![]() |
Do you know why you are here? | Neden buradasın, biliyor musun? | The Bandit-2 | 1996 | ![]() |