Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 183766
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
Confess and you'll feel better. Speak out your sin. | Günah çıkarırsan daha iyi hissedersin. Günahlarını dile getir. | Zift-1 | 2008 | |
I have one sin only, which I've been paying for all these years. | Sadece tek bir günahım var ve bunca yıldır onun bedelini ödüyorum. | Zift-1 | 2008 | |
That sin will finish me. I accepted to pay for it, | Bu günah beni öldürecek. Bedelini ödemeye hazırım... | Zift-1 | 2008 | |
but I swear I'm not a murderer. | ...ama yemin ederim ki ben bir katil değilim. | Zift-1 | 2008 | |
The murderer is another and I covered him up. | Katil başkası ve ben onu korudum. | Zift-1 | 2008 | |
Why? Who tied your tongue?. | Niye? Dilini kim bağladı? | Zift-1 | 2008 | |
Nobody. It was for her. | Kimse. Ada için yaptım. | Zift-1 | 2008 | |
She was pregnant. I needed to protect her and my son Leo. | Hamileydi ve hem onu hem oğlum Leo'yu korumak zorundaydım. | Zift-1 | 2008 | |
boy, you're delirious. | Oğlum, sen çıldırmışsın. | Zift-1 | 2008 | |
I have atoned without having sinned, father. | İşlemediğim günahın kefaretini ödedim Peder. | Zift-1 | 2008 | |
The time for reckoning has come. | Hesap günü geldi. | Zift-1 | 2008 | |
Tonight I'll draw the bottom line. Humble yourself. | Bu gece son noktayı koyacağım. Biraz sakin ol. | Zift-1 | 2008 | |
You're feverish. Humble yourself. | Çok heyecanlısın. Biraz sakinleş. | Zift-1 | 2008 | |
Please, father, tell me where she is. | Lütfen Peder, bana onun yerini söyle. | Zift-1 | 2008 | |
Give it up, boy. | Vazgeç oğlum. | Zift-1 | 2008 | |
After the communist coup she became a mistress | Komünist darbeden sonra bir örgüt başının... | Zift-1 | 2008 | |
of a commissar. | ...metresi oldu. | Zift-1 | 2008 | |
Tell me, father, tell me. | Anlat bana Peder, anlat. | Zift-1 | 2008 | |
With that slimy guy, who disappeared for a while | Ara sıra ortadan kaybolup daha sonra saklandığı yerden çıkıp gelen... | Zift-1 | 2008 | |
and then came out of the underground, | ...ve üniformasını giyince önemli biri olan... | Zift-1 | 2008 | |
put on a uniform and became a big shot. | ...o pis herifin metresi oldu. | Zift-1 | 2008 | |
The truth, father, say it. | Gerçeği istiyorum, Peder. | Zift-1 | 2008 | |
Ah. You can't get to the truth, son. | Gerçeğe ulaşamazsın, oğlum. | Zift-1 | 2008 | |
Your truth is not her truth. | Senin gerçeğinle onunki aynı değil. | Zift-1 | 2008 | |
Where can I find her?. Where?. | Onu nerede bulabilirim? Nerede? | Zift-1 | 2008 | |
At the cocktail lounge on Malko Tarnovo. | Malko Tarnovo'nun barında. | Zift-1 | 2008 | |
Malko Tarnovo?. | Malko Tarnovo mu? | Zift-1 | 2008 | |
The steep alleyway behind the palace. | Binanın arkasındaki dik yolu takip et,... | Zift-1 | 2008 | |
You'll find it. | ....bulursun. | Zift-1 | 2008 | |
God be with you, Levo. | Tanrı yardımcın olsun, Levo. | Zift-1 | 2008 | |
Death and the people's government were at my heels, | Karşımda birden bire şehir merkezi belirdi ve işte... | Zift-1 | 2008 | |
when suddenly I saw the city center looming in front of me. | ...ölüm ve devlet ayaklarımın dibindeydi artık. | Zift-1 | 2008 | |
I said to myself: It has all come true! | O an kendime, "Her şey açıklığa kavuştu" dedim. | Zift-1 | 2008 | |
Up there, on top of the world, | Tam orada, dünyanın tepesinde;... | Zift-1 | 2008 | |
the red star shines in the heavens like a ruby meteor. | ...kırmızı yıldız, gökyüzündeki meteorlar gibi parlıyordu. | Zift-1 | 2008 | |
The words of the prison cell radio have come true: | Hapishanedeki radyonun söyledikleri gerçeğe dönüştü. | Zift-1 | 2008 | |
Iight has conquered darkness. | Işık karanlığı ele geçirdi. | Zift-1 | 2008 | |
I notice that I cast no shadow. | O an gölgem olmadığını fark ettim. | Zift-1 | 2008 | |
Am I dead, or am I in the netherworld? | Yoksa öldüm mü, ya da cehennemde miyim? | Zift-1 | 2008 | |
Or am I standing before the gates of paradise?. | Ya da cennetin kapısının önünde mi dikiliyorum? | Zift-1 | 2008 | |
I feel elated, class conscious. | Kendimi mutlu hissediyorum ve durumumun farkındayım. | Zift-1 | 2008 | |
The mausoleum! | Mezar. | Zift-1 | 2008 | |
I fall prostrate on the yellow cobblestones, | Sarı kaldırım taşlarının üzerine yüzükoyun düştüm. | Zift-1 | 2008 | |
the gaps filled with black zift. | Araları ziftle doldurulmuş. | Zift-1 | 2008 | |
""The Dictionary of Foreign Words"" | Yabancı kelimeler sözlüğü... | Zift-1 | 2008 | |
helps me grasp the gist of the moment: | ...o anın önemini kavramama yardım ediyor. | Zift-1 | 2008 | |
mummy comes from the Arabic word for black resin, zift. | Mumya, Arapça'da ki siyah reçine, zift kelimelerinden geliyor. | Zift-1 | 2008 | |
The Leader's mummy has leaked out into the square, | Lider'in mumyası meydana akmış... | Zift-1 | 2008 | |
so that I can taste it like a communion wafer, | ...ve böylece ben de onu komün yemeği gibi yiyebiliyorum. | Zift-1 | 2008 | |
receive it like a blessing, share it like daily bread. | Tanrı'nın lütfu olarak gör ve geçimini paylaş. | Zift-1 | 2008 | |
The mummy the corpse of incorporeal power. | Mumya; manevi gücün cesedi. | Zift-1 | 2008 | |
White slave?. Just right for the artistic intelligentsia. | Kadın ister misin? Seni kendine getirir. | Zift-1 | 2008 | |
Who's singing tonight? | Bu gece kim sahne alıyor? | Zift-1 | 2008 | |
Gilda. The girl in the photo. | Gilda. Fotoğraftaki kız. | Zift-1 | 2008 | |
She's got one more act and then we're closing. | Son bir kez daha çıkacak ve ardından kapatıyoruz. | Zift-1 | 2008 | |
The bar looks dejected, idle, and extramarital. | İçerisi karamsar, durgun ve aile tarzı olmayan bir yer. | Zift-1 | 2008 | |
A bowtie on a bare neck? A fashion statement or what?. | Boyuna papyon takmak mı! Yeni moda falan mı? | Zift-1 | 2008 | |
No. I lost a bet and now I have to wear it until New Year's. | Hayır. Bir iddiayı kaybettim ve yeni yıla kadar bunu takmam gerekiyor. | Zift-1 | 2008 | |
A bet?. What kind? | İddia mı? Ne üzerine? | Zift-1 | 2008 | |
With a major from the military counter intelligence. | Karşı istihbarattan bir binbaşıyla ile iddiaya girmiştim. | Zift-1 | 2008 | |
He comes here because of Gilda. | Buraya Gilda'yı görmek için gelir. | Zift-1 | 2008 | |
We discuss, how should I say, general army matters. | Tartıştık. Nasıl desem, ordu meseleleri üzerine işte. | Zift-1 | 2008 | |
""When the Kalirakra earthquake happened, | Kalirakra depremi olduğunda... | Zift-1 | 2008 | |
I was still a young girl. | ...genç bir kızdım. | Zift-1 | 2008 | |
A great wave split the coast. | Büyük bir dalga kıyıyı parçaladı. | Zift-1 | 2008 | |
We're wicked, people say, | İnsanlar bizim günahkar olduğumuzu söylüyor... | Zift-1 | 2008 | |
but I don't believe them. | ...ama onlara inanmıyorum. | Zift-1 | 2008 | |
The moon is to blame, | Tüm suç Ay'ın,... | Zift-1 | 2008 | |
the full moon. | ...dolunayın. | Zift-1 | 2008 | |
The moon carelessly plays with us | Ay, kendine has oyunlarıyla... | Zift-1 | 2008 | |
by the notes of lunar jazz. | ...hiç umursamadan oynar bizimle. | Zift-1 | 2008 | |
The moon is to blame. | Bütün suç Ay'ın,... | Zift-1 | 2008 | |
The mad moon. | ...çıldırmış Ay'ın. | Zift-1 | 2008 | |
When they killed the boy in Varna | Varna'daki bana aşık olan... | Zift-1 | 2008 | |
who was in love with me, | ...çocuğu öldürdüklerinde,... | Zift-1 | 2008 | |
they told me | ...işe yaramaz kaltağın teki... | Zift-1 | 2008 | |
I was a hopeless bitch. | ...olduğumu söylediler. | Zift-1 | 2008 | |
You're wicked, people point at me, | İnsanlar günahkar olduğumu söylüyor... | Zift-1 | 2008 | |
by the notes of lunarjazz. | ...hiç umursamadan oynar bizimle. | Zift-1 | 2008 | |
The moon is to blame, | Bütün suç Ay'ın,... | Zift-1 | 2008 | |
the mad moon."' | ...çıldırmış Ay'ın. | Zift-1 | 2008 | |
There's this book called ""Candide"". | "Candide" diye bir kitap var. | Zift-1 | 2008 | |
It asks what is the human thing to do: | İnsanın neye yaradığını sorguluyor. | Zift-1 | 2008 | |
to drift around the world with no direction or goal | Hiçbir amacı ve hedefi olmadan dünyayı dolaşıp... | Zift-1 | 2008 | |
and be raped by a bunch of vulgarian Bulgarians, | ...bir avuç kendini bilmez Bulgar tarafından tecavüze uğramaya mı... | Zift-1 | 2008 | |
or to sit down on your warm butt in life's flower bed. | ...yoksa hayatın güzelliklerini yaşamaya mı? | Zift-1 | 2008 | |
What is the human thing to do? | İnsan neye yarar? | Zift-1 | 2008 | |
Hmm, you don't get to choose. | Seçme hakkın yoktur. | Zift-1 | 2008 | |
Man squats down in life's flower bed anyway, | Bir avuç kendini bilmez Bulgar tarafından tecavüze uğradıktan sonra... | Zift-1 | 2008 | |
but only after he's been raped by a bunch of vulgarian Bulgarians. | ...insanlar hayatı en güzel şekilde yaşar. | Zift-1 | 2008 | |
Coming in?. | Geliyor musun? | Zift-1 | 2008 | |
The criminal always returns to the crime scene. | Suçlu her zaman olay yerine geri döner. | Zift-1 | 2008 | |
Who owns all of this? He does. | Burası kime ait? Ona. | Zift-1 | 2008 | |
Slug? He bought himself the crime scene?. | Slug'ın mı? Soyduğu yeri mi satın aldı? | Zift-1 | 2008 | |
Yes, but he doesn't live here. I live here alone. | Evet ama burada kalmıyor. Ben tek başıma yaşıyorum. | Zift-1 | 2008 | |
Men don't live in parlors they go there to fornicate. | Erkekler böyle yerlerde kalmaz, sadece sevişmek için kullanırlar. | Zift-1 | 2008 | |
Did you sleep with him?. Yes, I did. | Onunla yattın mı? Evet. | Zift-1 | 2008 | |
To cover your rent?. | Kiranı karşılayabilmek için mi? | Zift-1 | 2008 | |
He believes the stone is here. | Elmasın burada olduğunu düşünüyor. | Zift-1 | 2008 | |
That's why nothing gets touched. Even the chalk. | O yüzden hiçbir şeye dokunulmuyor. Tebeşir tozuna bile. | Zift-1 | 2008 |