Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 37
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
So anything you can tell me would be really helpful. | Söyleyebileceğiniz herhangi bir şey varsa, çok yararı olur. | 11 11 11-1 | 2011 | |
He has been... in a very bad place. Confused. | Kötü bir durumdaydı. Aklı karışık. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Confused how? He thinks he was chosen. | Nasıl karışık? Seçilmiş biri olduğunu sanıyor. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Says he has to end the church. My brother's church? | Kiliseyi yok etmesi gerektiğini söylüyor. Kardeşimin kilisesini mi? | 11 11 11-1 | 2011 | |
Javier has always been a religious man, but... | Javier hep dindar biri olmuştur, ama... | 11 11 11-1 | 2011 | |
Things became cloudy. He became obsessed. | Sonra her şey bulanıklaştı. Takıntı yapmaya başladı. | 11 11 11-1 | 2011 | |
He spent all of his time at the library of the occult, reading dark things. | Tüm vaktini, okültün kütüphanesinde karanlık şeyler okuyarak harcar oldu. | 11 11 11-1 | 2011 | |
He lost his grip on reality. | Gerçeklikle olan bağını yitirdi. | 11 11 11-1 | 2011 | |
How is your brother? My brother is fine. | Kardeşiniz nasıl? Kardeşim iyi. | 11 11 11-1 | 2011 | |
He has the best sermons. They make sense. | En iyi vaazı o verir. Söyledikleri anlamlıdır. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Some will make me feel comfortable. I've been to the other churches, but... | Bazıları beni rahatlatıyor. Diğer kiliselere de gittim ama... | 11 11 11-1 | 2011 | |
I always left feeling guilty, dirty. | ...hep suçlu ve kirli hissederek ayrılıyordum. | 11 11 11-1 | 2011 | |
But not there. Not with him. | Ama orada, onunlayken değil. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Spanish | Pecar es normal. | 11 11 11-1 | 2011 | |
To sin is normal, that's what Samuel would say. | Günah işlemek normaldir, Samuel böyle der. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Let me bring you the address to the store. | Size dükkanın adresini vereyim. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Anybody home? | Kimse yok mu? | 11 11 11-1 | 2011 | |
Jesus. | Tanrı aşkına. | 11 11 11-1 | 2011 | |
You scare people in english too? Yes, sir. | İnsanları dilimizde de korkutabiliyor musun? | 11 11 11-1 | 2011 | |
Does the name ring a bell? Do you know him? I have many customers. | Tanıdık geliyor mu? Tanır mısın? Müşterim boldur. | 11 11 11-1 | 2011 | |
I didn't say he was a customer. | Müşteri olduğunu söylemedim. | 11 11 11-1 | 2011 | |
I'm not interested in many, I'm interested in this one. | Bolluğu beni ilgilendirmiyor, beni bu ilgilendiriyor. | 11 11 11-1 | 2011 | |
We heard you were in town. Im sorry? | Şehre geldiğinizi duyduk. Anlayamadım. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Your work precedes you. | Nâmınız yürüyor. | 11 11 11-1 | 2011 | |
What does an atheist want with the occult? Research for a new book? | Bir ateist, okültten ne ister ki? Kitabınız için araştırma mı yapıyorsunuz? | 11 11 11-1 | 2011 | |
Yeah, I'm researching Javier Cabello. | Evet, Javier Cabello'yı araştırıyorum. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Please. His wife says he comes in here. | Lütfen. Eşi, buraya geldiğini söyledi. | 11 11 11-1 | 2011 | |
All this, huh? Yes. Javier spends a lot of time here. | Bunların hepsi, öyle mi? Evet, Javier burada çok zaman geçirirdi. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Guess so. Books of rituals. | Anlaşılan öyle. Ayin kitapları. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Sacrifice. Satanism. | Kurban. Satanizm. | 11 11 11-1 | 2011 | |
And this one? Tell me something about this number, 11:11. | Peki ya bu ne? Bu sayıyı anlat, 11:11. | 11 11 11-1 | 2011 | |
What does it mean? Something is trying to wake you up. | Anlamı ne? Bir şey, sizi uyandırmaya çalışıyor. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Wake me up from what? That which you aren't seeing. | Neyden uyandırmaya çalışıyor? Göremediğiniz şeylerden. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Why this number? Why 11:11? | Neden bu sayı? Neden 11:11? | 11 11 11-1 | 2011 | |
Why not... I don't know, 19 or 67, 45? | Ne bileyim, neden 19, 67 ya da 45 değil? | 11 11 11-1 | 2011 | |
Why numbers at all? Why not just... | Hatta neden sayı veriyor ki? Söyleyeceği bir şey varsa, neden söylemiyor? | 11 11 11-1 | 2011 | |
There are rules. Even for mystical and fantastical. | Kurallar var. Mistik ve fantastik şeylerde bile. | 11 11 11-1 | 2011 | |
It is how faith works. | İnanç böyle işler. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Okay. 161, "Midwayer". What are they? Exactly what it sounds like. | Tamam. 161, "Aracılar". Onlar ne? İsmiyle müsemma. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Beings that exist midway. Great, but midway to what? | Arada bulunan varlıklar. Harika, ama neyin arasında? | 11 11 11-1 | 2011 | |
Our world and theirs. Are they dangerous? | Bizim dünyamızla ve onlarınkinin arasında Tehlikeliler mi? | 11 11 11-1 | 2011 | |
They have limited power in our world. They are not truly a part of it. | Bizim dünyamızdaki güçleri sınırlı. Bu mekânın bir parçası değiller. | 11 11 11-1 | 2011 | |
According to this, they are here on missions. | Buna göre, buraya bir görev için geliyorlar. | 11 11 11-1 | 2011 | |
If you have been activated, they want you to play some part in it. | Etkinleştirildiyseniz, bu görevde bir rol oynamanızı istiyorlar demektir. | 11 11 11-1 | 2011 | |
If you've seen the number, or them, | Bu sayıyı ya da onları görüyorsanız... | 11 11 11-1 | 2011 | |
there is a reason for that. | ...bunun bir sebebi vardır. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Javier was seeing this number? | Javier bu sayıyı mı görüyordu? | 11 11 11-1 | 2011 | |
Come on. Tell me. This is your knowledge, tell me. | Haydi ama, söylesene. Bu senin bildiğin konular, anlat işte. | 11 11 11-1 | 2011 | |
And part your wisdom on me, because I don't know. I've seen these things. | Bilgeliğini paylaş, çünkü hiçbir şey bilmiyorum. Bu şeyleri görüyorum. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Why? The closer we get to the 11:11, | Peki neden? 11:11'e yaklaştıkça... | 11 11 11-1 | 2011 | |
the more power they have in our world. | ...dünyamızdaki güçleri de artıyor. | 11 11 11-1 | 2011 | |
It's insane. It's just... It sounds insane. | Bu delilik. İnsana delice geliyor. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Come on, follow me. | Haydi, beni takip edin. | 11 11 11-1 | 2011 | |
The Sumerians believed that 11 11 was an important date. | Sümerler, 11 11'in önemli bir tarih olduğuna inanırdı. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Why? On the eleventh day of the eleventh moment | Neden? "Onbirinci yılın, onbirinci ayının..." | 11 11 11-1 | 2011 | |
of the eleventh year, a gateway will open | "...onbirinci gününde bir geçit açılacak." | 11 11 11-1 | 2011 | |
from it comes beings unlike mortal eyes have seen. | "Fani gözlerin önceden görmediği varlıklarla gelecek." | 11 11 11-1 | 2011 | |
And on this day, innocent blood will spill. | "O günde, masumların kanı dökülecek." | 11 11 11-1 | 2011 | |
And from this sacrifice, the serpent will rise. | "Bu kurbanla birlikte, yılan yükselecek." | 11 11 11-1 | 2011 | |
Destroying faith and bringing with it, rapture. | "İnancı yok edecek ve felaketi getirecek." | 11 11 11-1 | 2011 | |
A sacrifice for raising, a sacrifice to bring, the end. | "Yükselmek ve sonu getirmek için insanları kurban edecek." | 11 11 11-1 | 2011 | |
Javier said that 11:11 is a doorway. What does that mean? | Javier, 11:11'in bir geçit olduğunu söyledi. Bu ne demek oluyor? | 11 11 11-1 | 2011 | |
That he is delusional. Let's say he's not delusional. | Sanrılar görüyor demek ki. Öyle olmadığını varsayalım. | 11 11 11-1 | 2011 | |
What if 11:11 actually means something? | Ya 11:11'in bir anlamı varsa? | 11 11 11-1 | 2011 | |
This is a prank. There's gotta be a logical explanation for this. | Bu bir şaka. Bunun mantıklı bir açıklaması olmalı. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Here you go again, you believe in a man who walked on water, | Yine yapıyorsun. Suda yürüyen bir adama, konuşan bir yılana inanıyorsun... | 11 11 11-1 | 2011 | |
and you can't believe in this? | ...ama buna inanamıyor musun? | 11 11 11-1 | 2011 | |
Just follow me for a minute. What if 11:11 is the doorway. | Bir dakikalığına dinle. Ya 11:11 bir geçitse? | 11 11 11-1 | 2011 | |
What if 11:11 as in the time, is the doorway that's letting these things in. | Ya saat 11:11, bu şeyleri içeri alan bir geçiş kapısıysa? | 11 11 11-1 | 2011 | |
Joseph, do you hear youself? You sound like one of your books. | Joseph, ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu? Kitabındaki karakterler gibi konuşuyorsun. | 11 11 11-1 | 2011 | |
I told you, don't look for meaning where there is none. | Dedim ya, hiçbir anlamı yokken anlam çıkarmaya çalışma. | 11 11 11-1 | 2011 | |
It's just a number. | Alt tarafı bir sayı. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Glad to see that you are still writing. | Yazmaya devam ettiğini görmek ne güzel. | 11 11 11-1 | 2011 | |
There are things I should have told you. | Sana anlatmam gereken şeyler var. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Your brother is special. You must protect him. | Kardeşin özel biri. Onu korumalısın. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Protect him? | Korumalı mıyım? | 11 11 11-1 | 2011 | |
I haven't seen him... I haven't seen you, in years. | Onu da, seni de yıllardır görmedim. | 11 11 11-1 | 2011 | |
And now I have to protect him? | Şimdi de onu korumam mı gerekiyor? | 11 11 11-1 | 2011 | |
Protect him from what? The God... God brings into this world, | Neden korumam lazım? Tanrı... Tanrı bu dünyaya getiriyor,... | 11 11 11-1 | 2011 | |
Satan tries to avert it. | ...Şeytan da ayartmaya çalışıyor. | 11 11 11-1 | 2011 | |
I have never told Samuel what I'm about to tell you now. | Sana şimdi anlatacaklarımı Samuel'e hiç söylemedim. | 11 11 11-1 | 2011 | |
After you were born, there were complications. | Sen doğduktan sonra, bazı sorunlar çıktı. | 11 11 11-1 | 2011 | |
The doctors told us that your mother could no longer conceive. | Doktorlar, annenin bir daha hamile kalamayacağını söyledi. | 11 11 11-1 | 2011 | |
That she could no longer give birth. | Bir daha doğum yapamayacaktı. | 11 11 11-1 | 2011 | |
The birth of your brother was a miracle. | Kardeşinin doğumu bir mucizeydi. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Immaculate conception? That's insane even for you. | Lekesiz gebelik mi? Bu, senin için bile saçma. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Once you went away... No, no, I was sent away. | Sen gittikten sonra... Hayır, beni sen gönderdin. | 11 11 11-1 | 2011 | |
I did what was best for you. I do not regret my decision. | Senin için en iyi olanı yaptım. Kararımdan pişmanlık duymuyorum. | 11 11 11-1 | 2011 | |
What was best for me? You did what was easiest for you. | Benim için en iyi olanı mı? Sana en kolay geleni yaptın. | 11 11 11-1 | 2011 | |
You have such a rage inside of you. | İçinde öyle bir öfke var ki. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Rage against me. Rage against him. | Bana karşı. Kardeşine karşı. | 11 11 11-1 | 2011 | |
I didn't know how to comfort you. | Seni nasıl rahat ettireceğimi bilemedim. | 11 11 11-1 | 2011 | |
You're a goddamn priest. Isn't comforting people what you do? | Rahipsin sen. İnsanları rahatlatmak sizin işiniz değil mi? | 11 11 11-1 | 2011 | |
Look at me. | Bana bak. | 11 11 11-1 | 2011 | |
You did this. You sent me away. | Bunu sen yaptın. Beni sen gönderdin. | 11 11 11-1 | 2011 | |
And you tore this family apart. | Bu aileyi de sen parçaladın. | 11 11 11-1 | 2011 | |
Your brother must survive. | Kardeşin sağ kalmalı. | 11 11 11-1 | 2011 | |
His message must survive. | Mesajı da öyle. | 11 11 11-1 | 2011 | |
You must have faith. I have faith. | İnanmalısın. İnancım var zaten. | 11 11 11-1 | 2011 | |
I have faith and fully believe that you are insane. | Delirdiğine tamamen inanıyorum. | 11 11 11-1 | 2011 |