Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 4923
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Not with you prancing around like a darn circus animal on that horse. | O atın üzerinde lanet bir sirk hayvanı gibi etrafımda zıplayıp duramayacaksın. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| My mother's a fish. | Benim annem bir balık. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Yeah. Jewel's mother's a horse. | Evet. Jewel'in ki de bir at. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| And what's your Ma, Darl? | Senin annen ne Darl? | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| I ain't got one. | Benimki yok! | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Why you got them tools? | Neden bu aletleri almıyorsun? | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| 'Cause I aim to stop off at Tull's on the way home | 'Çünkü dönüşte Tull'larda duraklayıp, | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| and get that roof up on that barn. | ahırın çatısını biraz yükseltmeyi düşünüyorum. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| It ain't respectful. That's deliberate flouting of her and of me. | Bu saygın bir davranış değil. Bunu ona ve bana karşı bir tavır olarak anlarım. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Where your sister? | Kız kardeşin nerede? | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Mr. Tull's cakes. | Bay Tull'un kekleri. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Taking them to town, Pa. | Onları kasabaya götürüyorum baba. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| It ain't right. | Bu da doğru değil. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| It's flouting of the dead. | Bu ölüye saygısızlıktır. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| And there's little enough for you do to do for her. | Onun için yapacağınız çok az şey kaldı artık. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| What sprung hell from her own flesh and blood. | Onun kendi eti ve kanından bu kadar cehennem çıkar mı? | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Then go on. Leave him stay if he wants to. | Peki, gidelim artık. Bırakalım o kalmak istiyorsa kalsın. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Pepper! | Biber! | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| It's a hard country on man. | Bu ülke bir erkek için zor bir ülke. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Nowhere in this sinful world | Dürüst ve çalışkan bir adam… | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| can a honest, hard working man profit. | bu günahkar dünyada hiçbir yerde, para kazanamaz. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| It takes them that run the stores in the towns... | Kazananın parasını da kasabadaki mağazalar götürür... | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| doing no sweating, doing no sweating... | alın teri dökmeden, alın teri dökmeden... | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| living off them that sweat. | Alın teri ile yaşayanlar… | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| It ain't the hard working man, the farmer. | uzaklarda bir yerdeki, çiftçiler. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Sometimes I wonder why I keep at it. | Bazen neden bu işe girdiğimi çok merak ediyorum. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| It's because there's a reward for us above... | Çünkü bizim için Tanrıdan gelecek bir ödül var; onların otomobil… | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| where they can't take their autos and such. | şu bu alarak sahip olamayacakları... | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Everyone will be equal there. | Orada herkes eşit olacak. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| And it will be taken from them that have... | Ve onlara verilenlerden, Tanrı tarafından verilmemiş olanlar… | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| and give to them that have not by the Lord. | onlardan geri alınacak. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| But it seems like a long ways. | Ama bu uzun bir yol gibi görünüyor. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| I told them it wasn't balanced. | Onlara dengeli olmadığını söylemiştim. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| They should'a let me put it on a balance. | Dengeye getirmem için bana izin vermediler. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Yeah, maybe so, but we done waited long enough. | Tamam, sonuçta öyle olabilir ama fazlasıyla zaman kaybetmiştik;… | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Especially in this heat. | özellikle bu kadar çok sıcakta. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Hey! Jewel! | Hey! Jewel! | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| I don't expect you to have no respect for me... | Sizden bana karşı saygı bekliyor değilim... | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| but with your own Ma not cold in her coffin yet. | ama en azından, anneniz toprağa verilene kadar ona saygı gösterin. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| I don't know how many times I have to tell you... | Size bunu daha kaç kere söyleyeceğimi bilmiyorum... | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| I don't know how many times I told you... | Size daha önce kaç kere söyledim bilmiyorum... | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| it's doing such things makes folks talk about you. | bu tür hareketler, mahallelinin sizin hakkınızda konuşmasına yol açar. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Darl knew. He knew this and he knew before. | Darl biliyordu. O bunu önceden de biliyordu. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| He knew the first time me and Lafe picked on down the row. | Lafe’in beni pamuk sırasında dururken ilk kez altına aldığı zamanı biliyordu. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| We'd picked on down the row, the woods getting closer and closer | Pamuk sıralarının aşağısında bir yerdeydik, orman her an bize daha da yakınlaşıyordu… | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| and the secret shade. | bir de gizliliğin gölgesi... | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Picking on into the secret shade with my sack and Lafe's sack. | Lafe’in ve benim pamuk çuvallarım, gizli gölgeye doğru yakınlaşıyordu. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Because I said, will I or won't I when the sack was full? | Kendi kendime, çuval tamamen dolduğunda yapacak mıyım, yapmayacak mıyım diye sordum. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| 'Cause I said, if the sack's full when we get to the woods, then it won't be me. | Çünkü dedim ki, biz koruluğa varınca, eğer çuval doluysa elimden ne gelir… | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| I said, if it don't mean for me to do it | dedim ki, yok eğer koruluğa geldiğimizde… | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| the sack will not be full and I will turn up the next row. | çuval boş olursa, ben de bir sonraki sıraya geçerim. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| But if the sack is full, then I cannot help it. | Ama eğer çuval doluysa ne yapabilirim ki? | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| And so it was, because I could not help it. | Sonunda da öyle oldu, hiçbir şey yapamadığım için… | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| He was in. | o içime girdi. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| And then I saw Darl, and he knew. | Ve sonra Darl’ı gördüm, o anlamıştı. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| He said he knew without the words | Annemizin öleceğini bana konuşmadan hissettirdiği gibi… | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| like he told me that Ma was gonna die without words. | konuşmadan bildiğini söyledi. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| And I knew he knew 'cause he said he knew with the words. | Bildiğini biliyorum çünkü bana bakıp konuşmadan bildiğini söyledi. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| I would not have believed that he had been there and saw us. | Onun orada olduğunu ve bizi gördüğüne inanmak istemezdim;… | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| But he said he did know. | ama o bildiğini söyledi. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| And I said, "Are you gonna tell Pa? Are you gonna kill him?" | Ve dedim ki, "Babama anlatacak mısın? Onu öldürecek misin?" | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Without the words I said it. And he said, "Why?" without the words | Bunları konuşmadan söyledim. Ve o konuşmadan; "Neden?" dedi. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Why not admit it? | Neden buna izin verdin? | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| You know it's true. | Doğru olduğunu biliyorsun. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Even if it's just to yourself. | Sadece kendin için olsa bile… | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| The relief you feel. | hissettiğin rahatlama. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| You needed her to die so that you could | Annenin ölmesini istedin ki… | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| go to town and get it done. | kasabaya gidip, işini halledebilesin. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| And that's why I can talk to him with knowing and hating | İşte bu yüzden, bilerek ve nefret ederek de olsa… | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| 'cause he knows. | onunla konuşabilirim. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Couple of days now, it'll be smelling. | Artık birkaç gün, her yer kokar. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| You might tell Jewel that, he'd like to hear it. | Jewel’e anlatsan iyi olur, bunu duymaktan hoşlanacaktır. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| It ain't balanced for no long ride neither. | Uzun bir yolculuk için hiç de dengeli değil bu. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| You can tell him that, too. | Ona bunu da söyleyebilirsin. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| We're going to use your bridge! | Hey, köprünüzden geçeceğiz! | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Bridge is out! | Köprü kapalı! | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Louder! | Bağırır mısın? | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| The bridge is out! | Köprü kapalı diyorum! | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| We'll be all right. | Tamam, biz hallederiz. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| How about use the one across at Samson's? | Samson’ların oradakini mi kullansak acaba? | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Yeah. | Yani. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| That bridge is gone. | Bu köprü gitmiş. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Like this? | Bunun gibi mi? | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Worse. It's gone entire. | Daha da kötü. Komple gitmiş. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| What now? | Peki, ne yapacağız? | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| I guess we ford here. | Sanırım sığdan geçeceğiz. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| If it was just up, we could drive across. | Eğer hala üzerinde kalabilirsek, belki geçebiliriz. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| We could just drive right on across it. | Sağ taraftan dosdoğru gidebiliriz belki. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| That's where the ford was. | Şurada sığlaşma mı var? | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| That don't show nothing. | Bu bir şey anlatmıyor. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| That could be a bar of quicksand built up there. | Sadece orada oluşmuş bir kum tepesi olabilir. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Mr. Wheatfield crossed it. | Bay Wheatfield oradan geçmişti. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| On horseback. Two days ago. | At üstünde geçti. İki gün önce. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| It's raised five foot since then. | O zamandan bugüne su 1,5 metre yükseldi. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Mr. Wheatfield crossed it. | Bay Wheatfield geçmişti. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| If the bridge was just up. | Eğer köprü biraz daha yukarıda olsaydı. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| But it's not, is it? | Ama değil, değil mi? | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| I bet you a careful fella could walk across on those planks and those logs. | Dikkatli birinin tahtaların ve kütüklerin üzerinden yürüyerek geçebileceğine bahse girerim. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Yeah, but you ain't gonna tote nothing. | Evet, ama eğer yanında hiçbir şey taşımıyorsan. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Likely you put a foot on that mess, the whole thing go too. | Muhtemelen, adımını atar atmaz ne var ne yok hepsi gider. | As i Lay Dying-1 | 2013 |