Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 7542
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
There you go. It's the wind. | Al işte. Rüzgardan. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
The same thing happened yesterday. It'll come back in 15 minutes. | Savcım, bu dün de oldu aynısı. 15 dakikaya varmaz gelir. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Mukhtar, forget the morgue. Get the village electricity fiixed. | Muhtar, sen morgu falan bırak. Köyün elektriğini düzelt ya. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
First, the electricity. | Daha elektriği düzeltememişsin. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
What was that saying about having no money to..? Never mind. | Nedir o... 'Ayranı yok içmeye...' Neyse. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Mr. Naci, we have many problems. They're all important. | Naci Bey. Sorunlarımız çok tabii. Hepsi de önemli. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
But this is the wind. | Fakat bu rüzgar. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Cemile! | Cemile! | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Cemile, come here a minute, girl! | Cemile, kızım! Buraya bir bakın ya! | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Two lamps. | İki lamba! | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
One for the toilet, one for here. Off you go now. | Birini ayakyoluna koyun, birini buraya getirin. Hadi, kızım. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
It'll come back. It will. | Gelir, gelir. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
God give us health before all else. Electricity, water, the rest will come. | Allah can sağlığı versin. Elektrik de gelir, su da gelir. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
The wind's been wild this past week, you know. | Bir haftadır amma esti ya. Vay anasını. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Thanks a lot. | Ziyade olsun. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Cemile, my girl! | Kızım! | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Mukhtar, where was that toilet? You can't go on your own. | Muhtar, şu ayakyolunu bir tarif edersin? Naci Bey, sen şey yapamazsın. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Here, wait. Let me lead the way. | Dur hele, ben senin önüne düşeyim. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
You follow me. | Sen şöyle arkadan gel. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Let's have a smoke. | Az bir sigara, migara içelim ya. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Bring the lamps in here, girl. Look, I told you two lamps. | Kızım, lambaları buraya koyun. İki tane lamba dedim ya. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Mr. Naci, come on. | Naci Bey, gel. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
It's no good without you. | Sensiz olmaz. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Don't think I didn't see you laugh when I mentioned elections just now. | Şimdi sen güldün biraz sandık deyince. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
He who holds the honey jar gets to lick his fiingers, right? | Yav arkadaş, bal tutan parmağını yalar. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
And you say you'd never marry from here. | Bir de buradan evlenmem diyordun. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Yasar! | Yaşar abi! | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Aren't you dead? | Abi sen ölmedin mi? | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Hey, Kenan! | Kenan şşş! | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
C'mon, get up! | Kalk bakalım, kalk, kalk! | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
I'm not done with you yet. Get up! | İşimiz var daha seninle. Kalk. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
What did I say? No sleeping before we're done with this! | Ne dedim ben sana? Bu iş bitmeden öyle uyku muyku yok! | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Now get up! Izzet, bring him along. | Kalk bakalım, kalk! İzzet, getir şunu. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Shall I get the store opened for soda? No, forget food and drink. | Bakkalı açtırıp soda alayım mı? Yok, yok. Yeme, içmeyi bırak. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
"You got to allow for that," he says. "You have her left or right in bed?" | 'Ona göre pay bırakacaksın. Sağa mı yatırıyorsunuz, sola mı yatırıyorsunuz?' | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
So I say, "What's the difference?" | 'Ya kardeşim, ne yapacaksın?' diyorum. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
He goes, "Do it the other way round and you'll get one hell of a headache. " | 'Ya.' diyor. 'Ters tarafa yatırırsan fena halde başın ağrır.' | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Extraordinary. | Hayret. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
But what a waste. | Ama yazık. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
She'll just fade away in this godforsaken village. | Allah'ın unuttuğu bu ücra köyde yok olup gidecek işte. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
The beautiful usually have a bad fortune, doctor. | Güzellerin kaderi de kötü oluyor be, Doktor. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
So why did you say that woman died? | Peki siz neden öldü demiştiniz şu kadın için? | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Which woman? | Hangi kadın? | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
The woman you described as gorgeous? | Şu müthiş güzel diye bahsettiniz bayan vardı ya? | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Your friend's wife. | Arkadaşınızın karısı. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
What was the cause of her death? I mean, what did the doctors say? | Ölüm nedeni neydi? Yani doktorlar ne demişti ölüm nedeni olarak? | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
There really was no cause. | Vallahi nedeni, medeni yok. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
As I said, it was the most bizarre death. | Dediğim gibi, çok tuhaf bir ölüm. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
One day, the guy said to his wife... | Bu adam bir gün karısına... | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
"Let's sell the old banger by autumn and get a decent car instead. " | 'Sonbahara doğru şu bizim külüstürü satalım da, yerine doğru dürüst bir araba alalım.' diyor. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
"I won't be here in autumn anyway. I'll be dead. " | 'Ben zaten sonbahara yokum. Öleceğim.' diyor. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
The guy made nothing of it at fiirst. He thought his wife was joking. | Adam önce anlayamıyor falan. Şaka yapıyor zannediyor karısını. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
But the woman said, "It's no joke. I'm serious. " | Kadın 'Şaka yapmıyorum. Çok ciddiyim.' diyor. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
"I tell you, I'm going to die after having the baby," she said. | 'Çocuğumu doğurduktan sonra öleceğimi söylüyorum sana.' diyor. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
The guy was annoyed naturally. | Adam sinir oluyor tabii. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
But he didn't dwell on it too much because the woman was pregnant. | Ama fazla da durmuyor bu lafların üzerinde çünkü kadın hamile. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
As you know, women tend to be a bit volatile when they're pregnant. | Biliyorsun, hamile olunca da kadınlar naz yapmayı, niyaz yapmayı severler. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
They can get terribly gloomy. So the guy put it down to that. | Öyle karamsarlığa falan kapılabilirler. Adam böyle düşünüyor. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
He didn't dwell on her words. | Durmuyor üstünde lafların. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
...the next day, it was the same words again. | ...ertesi gün yine aynı sözler. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Then came the day of the birth. | Öyle böyle derken doğum vakti geliyor, çatıyor. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
It went quite normally and they had a healthy baby girl. | Gayet normal bir doğumla sağlıklı bir kız çocukları oluyor. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Before long, the woman was at home lying in bed... | Bir süre sonra kadın evde yatarken... | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
...and wanted to cuddle the baby. | ...yavrusunu sevmek istiyor. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
So they brought her the baby. | Neyse getiriyorlar falan. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
The woman gave the baby a kiss and a cuddle and so on. | Kadın bebeğini öpüyor, okşuyor, seviyor, kokluyor falan. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
And afterwards... | Ve sonra da... | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
...she said, "Well, I can die now. " | ...'Eh, artık ölebilirim.' diyor. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
And sure enough, she died soon after right in front of everyone's eyes. | Ve hakikaten de herkesin gözleri önünde kısa bir süre içinde ölüyor gidiyor. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
There you go, doctor. Those are the facts. | Ya, Doktor. Olay böyle. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
She died the very minute she said she would. | Tam dediği anda öldü gitti kadın ya. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Let's see what sense you can make of them now. | Hadi bakalım, anla şimdi anlayabilirsen, Doktor. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Well, was there an autopsy? | Peki otopsi yapıldı mı? | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
To get a clearer picture of the cause of death. | Ölüm sebebini net olarak anlayabilmek için. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
You haven't been listening. The cause of death was clear. | Hayır, sen beni dinlemiyorsun. Ölüm nedeni belli. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Anyway, if there'd been anything suspicious... | Öyle bir şey olsa zaten... | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
...you think I'd have let it go? | ...izin verir miyim öyle bir şeye? | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
No one dies because they say they will. | Canım, bir insan öleceğim dediği için ölmez ki, Savcı Bey. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
She must have poisoned herself or something. | Kendini zehirlemiştir, bir şey yapmıştır. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Poisoned herself? | Kendini zehirlemek mi? | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
What gives you that idea, doctor? | Nereden çıkardın şimdi Doktor bunu? | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
If there'd been anything suspicious, wouldn't we have acted on it? | Öyle bir şüphe olsa biz şey yapmaz mıyız? | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
I'm a prosecutor. It's my job to be suspicious. | Ben savcı adamım. İşim şüphelenmek. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
We'd have looked into it, of course. But the doctors said a heart attack. | Tabii ki araştırır ederdik öyle bir şey olsaydı. Ama kalp krizi dedi doktorlar. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
There was a report saying so then. | Öyle bir rapor var yani. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Honestly, I still think... | Vallahi bence... | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
...an autopsy would have been better. | ...yine de bir otopsi yapılsa daha iyi olurmuş. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Come on! You don't need an autopsy if the cause of death is clear. | Olur mu canım? Ölüm nedeni belli olduktan sonra otopsi yapmanın gereği yok ki. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Because it was clear. | Ölüm nedeni belli çünkü. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
A heart attack. | Kalp krizi. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
You'd be right, if the cause of death was unknown. | Ölüm nedeni belli olmasa dediğin doğru. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Besides,... | Ayrıca... | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
...her family saw no need for an autopsy. | ...ailesi de gerek görmedi otopsiye. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Carving up a beautiful young woman for no reason. | Genç ve güzel bir kadının bedenini yok yere öyle paramparça etmenin manası yok diye düşündüler. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
There you have it, doctor, how the loveliest woman left this life. | Ya Doktor, böyle güzeller güzeli bir kadın göçüp gitti dünyadan bu şekilde. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
But then, there's also this. | Gerçi bir de şu var. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Some drugs can trigger it, but obviously I can't tell now. | Bazı ilaçlar yapar ama yani, bilemiyorum. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Some drugs can trigger a heart attack if taken in high doses. | Bazı ilaçlar diyorum, yüksek dozda alınırsa kalp krizine neden olur. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
It just came to mind. | O aklıma geldi şimdi. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |
Mr. Nusret, how about a tea? No, thanks. I've had some already. | Nusret Bey, bir çay gönderteyim mi? Yok, sağ ol. Ziyadesiyle içtik. | Bir Zamanlar Anadoluda-1 | 2011 | ![]() |