Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 154660
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
But what does that cost? | Peki bunun fiyatı nedir? | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
This one costs a kiss. | Fiyatı bir öpücük. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
I'm a princess, tricked into being a witch's slave. | Ben bir prensesim, bir cadının kölesi olmam için kandırıldım. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
Will you liberate me? | Beni kurtarır mısın? | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
It's an enchanted chain. I'll only be free when she dies. | O büyülü bir zincirdir. Sadece cadı öldüğünde, özgür kalabilirim. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
Well, if I can't liberate you, what do you want of me? | Seni özgür bırakamayacaksam, benden ne istiyorsun? | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
So, the scientist was wrong. | Bilim adamı yanılmıştı. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
The wall had successfully done its job | Duvar, Stormhold'un büyülü krallığını saklama işini başarıyla yerine getirmişti. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
The young man returned that night to his home in England, | Delikanlı, bu küçük macerasının yakında unutulacağını umarak,... | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
hoping that his adventure would soon be forgotten. | ...o gece İngiltere'deki evine geri döndü. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
But nine months later, he received an unexpected souvenir. | Ama dokuz ay sonra, hiç ummadığı bir hediye aldı. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
This was left at the wall for you. It says here his name is Tristan. | Bunu duvara senin için bırakmışlar. Adının Tristan olduğu yazıyor. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
Yes. I've got them. Thank you, Father. | Evet. Onları aldım. Teşekkürler, baba. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
Eighteen years passed, and the baby Tristan grew up | Aradan 18 yıl geçti ve küçük Tristan... | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
knowing nothing of his unconventional heritage. | ...sıra dışı mirasına dair hiçbir şey bilmeden büyüdü. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
But never mind how the infant became a boy. | Ama bebeklikten delikanlılığa nasıl ulaştığını dert etmeyin. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
This is the story of how Tristan Thorn becomes a man, | Bu, Tristan'ın erkekliğe nasıl adım attığının... | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
a much greater challenge altogether. | ...ve karşılaştığı büyük zorluğun hikayesi. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
For to achieve it, | Bunu başarmak için,... | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
he must win the heart of his one true love. | ...gerçek aşkının kalbini kazanmalıydı. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
It's him! It's him! | Bu, O! Bu, O! | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
No, it's Tristan. Oh. | Hayır, benim, Tristan. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
Did I leave something at the shop? | Dükkanda birşeyler mi unuttum? Dükkanda bir şey mi unutmuşum? Dükkanda bir şey mi unutmuşum? | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
No. I just thought I could bring... | Hayır. Sadece sana bir demet çiçek getirebileceğimi... | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
Tristan Thorn, | Tristan Thorn,... | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
shop boy by day, peeping Tom by night. | ...gündüzleri bir tezgâhtar, geceleri ise bir röntgenci. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
Is there no end to your charms? | Cazibenin bir sınırı yok mu? | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
Humphrey, there's no need to be like that. | Humphrey, böyle davranmana gerek yok. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
Be nice to the poor boy. | Zavallıya nazik davran. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
Were those for Victoria? | Bunlar Victoria için miydi? | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
You were always useless at fencing in school, Tristan. | Okuldayken, eskrimde işe yaramazın tekiydin, Tristan. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
In fact, I'm having trouble remembering if there was anything you were good at. | Aslında, iyi olduğun bir şey varsa bile, ben hatırlamakta zorluk çekiyorum. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
Humphrey, that's enough. | Humphrey, bu kadar yeter. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
Yeah. Yeah, fine. | Evet. Evet, iyiyim. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
Want some breakfast? No, I'm really late for work. | Kahvaltı etmek ister misin? Hayır, işe geç kaldım. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
Are you all right? Yeah. Fine. Why? | Sen iyi misin? Evet. İyiyim. Niye sordun? | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
Oh, I don't know. Last night, how'd it go? | Bilmiyorum. Dün gece, nasıl gitti? | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
Oh, really good. Really, really good. | Gerçekten iyiydi. Sahiden, harikaydı. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
Victoria. Pound of sugar, please. | Victoria. Yarım kilo şeker, lütfen. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
Yes. Let's see, a bag of flour, a dozen eggs. | Evet. Bakalım, bir paket un, bir düzine yumurta. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
Oh, look, I'm sorry about last night. Humphrey was really rude. | Bak, dün gece için üzgünüm. Humphrey gerçekten kabaydı. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
I also need a sack of potatoes and some chocolate, please. | Bir de, bir çuval patates ve biraz çikolata, lütfen. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
May I perhaps see you tonight? | Bu gece seni görebilir miyim? | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
No, but you may walk me home. | Hayır ama benimle eve kadar yürüyebilirsin. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
Yes. Yes, I can. | Evet. Evet, yürüyebilirim. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
Father, I lost my job. | Baba, işimi kaybettim. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
Father, I don't... I lost my job. I'm sorry. | Baba, istemeden oldu. İşimi kaybettim. Üzgünüm. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
Father... You lost your job. | Baba... İşini kaybettin. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
Father, I'm sorry. I... | Baba, üzgünüm. Ben... | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
Maybe Mr. Monday was right. Maybe I am deluding myself. | Belki de, Bay Monday haklıydı. Belki de kendimi kandırıyorum. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
I'm not good enough for Victoria. He said that? That's poppycock. | Victoria için yeterince iyi değilim. Öyle mi söyledi? Bu saçmalık. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
You really want to know how it went last night? | Dün gece nasıl geçti, bilmek ister misin? | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
Not good. | Berbattı. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
Come on. I'm wasting my time. | Haydi ama. Zamanımı boşa harcıyorum. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
I'm not like Humphrey. | Humphrey gibi değilim. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
Tristan, I can tell you that every man I ever envied when I was a boy | Tristan, küçük bir çocukken kıskandığım her adamın büyüdüğünde sıradan bir yaşam... | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
has led an unremarkable life. | ...sürdüğünü rahatlıkla söyleyebilirim. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
So you don't fit with the popular crowd. Now, I take that as a very good omen. | Demek ki, onlara uyum sağlayamıyorsun. Bunu hayra alâmet olarak görüyorum. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
Tristan, I clearly said... I know. You told me not to come. | Tristan, açıkça söyledim... Biliyorum. Gelmememi söylemiştin. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
I have something for you. A surprise. | Senin için bir sürprizim var. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
It's not my birthday for another week, you know. | Doğum günümün gelecek hafta olduğunu biliyorsun. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
I've never had champagne before. Yeah, me, neither. | Daha önce hiç şampanya içmemiştim. Evet, ben de öyle. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
My God! This is delicious! | Tanrım! Tadı bir harika! | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
How did... Well, how does a shop boy afford all of this? | Nasıl... Nasıl olur da, bir tezgâhtar bunları satın alabilir? | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
I'm not a shop boy. | Ben tezgâhtar değilim. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
God! I heard. I'm sorry. What are you going to do now? | Tanrım! Olanları duydum. Üzgünüm. Peki şimdi ne yapacaksın? | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
No. I mean, I'm not a shop boy. I was just working in a shop. | Hayır, demek istediğim, tezgâhtar değilim. Sadece bir dükkânda çalışıyordum. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
And now I'm not. Now I'm free to live my life as I wish. | Şimdiyse çalışmıyorum. Hayatımı dilediğim gibi sürdürebilirim. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
This must have been all your savings. | Bunlar tüm birikimine mal olmuştur. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
So? I can make more. That's the beauty of it. | Yani? Daha fazlasını kazanabilirim. İşin güzelliği de burada. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
I never intended to stay in Wall, Victoria. | Bu kasabada kalmayı asla düşünmedim, Victoria. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
There's a big world out there, I'm gonna make my fortune. | Dışarıda koca bir dünya var, kendi servetimi kazanabilirim. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
Now you sound just like Humphrey. He's quite a traveler. | İşte şimdi Humphrey gibi konuştun. O da durmadan seyahat eder. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
Do you know he's going all the way to Ipswich just to buy me a ring? | Bana bir yüzük almak için, ta Ipswich'e kadar gittiğini biliyor musun? | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
Lpswich? | Ipswich mi? | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
Victoria, I'm talking about London or Paris or... | Victoria, ben Londra'dan veya Paris'ten veya... | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
A ring? Why is he... What kind of a ring? | Yüzük mü? Neden gidip sana... Ne tür bir yüzükmüş bu? | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
The word is he's planning to propose to me on my birthday. | Doğum günümde, bana vermeyi planladığı nişan yüzüğü. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
He's going to... | Sana evlenme mi... | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
And you're gonna say yes. | Sen de kabul edeceksin. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
I can't exactly say no after he's gone all the way to Ipswich. | Ipswich'e kadar onca yolu teptikten sonra ona hayır diyemem ki. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
"All the way to Ipswich"? | "Ipswich'e kadar onca yol" mu? | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
Victoria, for your hand in marriage, I'd cross oceans or continents. | Victoria, seninle evlenebilmek için okyanusları hatta kıtaları bile aşarım. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
Victoria, for your hand in marriage, | Victoria, seninle evlenebilmek için... | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
I would go to the gold fields of San Francisco | ...San Francisco'nun altın madenlerine gider... | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
and bring you back your weight in gold. | Bekle. Bekle lütfen. Hiç olmazsa şampayayı bitirelim. ...ve sana ağırlığınca altın getiririm. ...ve sana ağırlığınca altın getiririm. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
I'd go to Africa and bring you back a diamond as big as your fist. | Afrika'ya gider ve yumruğun büyüklüğünde bir elmas getiririm. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
Or I'd go to the Arctic and I'd slaughter a polar bear | Veya Kuzey Kutbu'na gider, bir kutup ayısı öldürür ve başını sana getiririm. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
A polar bear's head? | Kutup ayısının kafasını mı? | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
You're funny, Tristan. | Komik birisin, Tristan. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
People like you and people like me, we're just not... | Senin ve benim gibi insanlar, bizler birbirimiz için... | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
I should be going. It's really late. | Gitmeliyim. Epey geç oldu. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
Well, hold on, then. Let's at least finish the champagne. | Öyleyse, biraz bekle. En azından şampanyayı bitirelim. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
Had Tristan known then how the stars watched Earth, | Tristan, yıldızların da dünyayı izlediğini bilseydi,... | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
he'd have shuddered at the very thought | ...bu utanç tablosunu, herkesin önünde sergilediği düşüncesi onu titretmeye yeterdi. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
But, fortunately for him, | Ama ne mutlu ki, o sırada neredeyse gökyüzündeki tüm yıldızlar... | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
looking in earnest at the land on the other side of the wall, | ...Stormhold Kralı'nın ölüm döşeğinde yattığı... | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
where the King of all Stormhold lay on his deathbed, | ...duvarın diğer tarafındaki ülkeye bakıyorlardı. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
which was a coincidence because it was the King's final act | Bu tamamıyla bir tesadüftü, çünkü Kral'ın son hamlesi... | Stardust-7 | 2007 | ![]() |
that would change the course of Tristars destiny forever. | ...Tristan'ın kaderini sonsuza dek değiştirecekti. | Stardust-7 | 2007 | ![]() |