Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 160591
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
Your husband does know today's the day? | Eşin bugünün, büyük gün olduğunu biliyor değil mi? Eşinizin bugünden haberi var mıydı? Eşin bugünün, büyük gün olduğunu biliyor değil mi? Eşinizin bu günden haberi var mıydı? Eşin bugünün, büyük gün olduğunu biliyor değil mi? | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Oh, yeah. | Evet. Aa, evet. Evet. Aa, evet. Evet. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
How you doing? Good. How are you, sir? | Nasıl gidiyor? İyi, nasılsınız bayım? Nasıl gidiyor? İyi. Nasılsınız efendim? Nasıl gidiyor? İyi, nasılsınız bayım? Nasıl gidiyor? İyi. Nasılsınız efendim? Nasıl gidiyor? İyi, nasılsınız bayım? | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
(EXHALES) Tired. | Yorgun. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
The doctor's ready. Should we maybe call your husband? | Doktorumuz hazır. Eşinizi aramalı mıyız? Doktor hazır. Kocanızı aramamızı ister misiniz? Doktorumuz hazır. Eşinizi aramalı mıyız? Doktor hazır. Kocanızı aramamızı ister misiniz? Doktorumuz hazır. Eşinizi aramalı mıyız? | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Can we give him five more minutes? | Ona, beş dakika daha vermez miyiz? Ona beş dakika daha verebilir miyiz? Ona, beş dakika daha vermez miyiz? Beş dakika daha bekleyebilir miyiz? Ona, beş dakika daha vermez miyiz? | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
(CELL PHONE RINGING) | (CELL PHONE RINGING) | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Yeah. Bostick, guess what I'm looking at. | Efendim. Tahmin et bakalım şu an neye bakıyorum Bostick. Evet. Bostick, Bil bakalım neye bakıyorum? Efendim. Tahmin et bakalım şu an neye bakıyorum Bostick. Evet. Bostick, Bil bakalım neye bakıyorum? Efendim. Tahmin et bakalım şu an neye bakıyorum Bostick. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Snowy owl. | Kar Baykuşu. Karbeyaz baykuş. Kar Baykuşu. Karbeyaz Baykuş. Kar Baykuşu. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Catch the 4:30 to Buffalo and you will obliterate your own record. | 4:30'daki Buffalo otobüsüne yetiş ve kendi rekorunu egale et. Buffalo'ya, 4:30'da, kaçırma. Ve kendi rekorunu geçeceksin. 4:30'daki Buffalo otobüsüne yetiş ve kendi rekorunu egale et. Buffalo'ya, 4:30'da, kaçırma. Ve kendi rekorunu geçeceksin. 4:30'daki Buffalo otobüsüne yetiş ve kendi rekorunu egale et. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Hold on. Kenny, where are you? | Bekle. Neredesin Kenny? Bir dakika. Kenny, nerdesin sen? Bekle. Neredesin Kenny? Bir dakika. Kenny, nerdesin sen? Bekle. Neredesin Kenny? | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Jess, you cannot believe how hard I have tried today to get there. | Bugün buraya gelmem ne kadar zor oldu tahmin bile edemezsin Jess. Jess, ne kadar zor olduğuna inanamazsın. Oraya gelmek için bütün gün çabaladım. Bugün buraya gelmem ne kadar zor oldu tahmin bile edemezsin Jess. Jess, ne kadar zor olduğuna inanamazsın. Oraya gelmek için bütün gün çabaladım. Bugün buraya gelmem ne kadar zor oldu tahmin bile edemezsin Jess. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
It's just been a complete nightmare here in Chicago. | Chicago benim için tam anlamıyla kâbus gibiydi. Chicago'daki bu kabus daha yeni bitti. Chicago benim için tam anlamıyla kâbus gibiydi. Chicago'daki bu kabus daha yeni bitti. Chicago benim için tam anlamıyla kâbus gibiydi. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Hold on. | Bekle. Bir dakika. Bekle. Bir dakika. Bekle. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
They've got like all the planes grounded, | Neden bilmiyorum ama Bütün uçakları yere indirmişler, Neden bilmiyorum ama Bütün uçakları yere indirmişler, Neden bilmiyorum ama | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
or something, I don't know why... | bütün uçak seferleri ertelenmiş vaziyette falan... ve başka şeyler de var, sebep neydi bilm... bütün uçak seferleri ertelenmiş vaziyette falan... ve başka şeyler de var, sebep neydi bilm... bütün uçak seferleri ertelenmiş vaziyette falan... | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Here you go, Mrs. B. | Bayan B. alın bakalım. İşte, Bayan B. Bayan B. alın bakalım. İşte, Bayan B. Bayan B. alın bakalım. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Sounds like you could use a cup of tea. | Bir bardak çaya ihtiyacınız varmış gibiydi. Bir fincan kahve iyi gelir diye düşündüm. Bir bardak çaya ihtiyacınız varmış gibiydi. Bir fincan kahve iyi gelir diye düşündüm. Bir bardak çaya ihtiyacınız varmış gibiydi. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Thanks, Frankie. Yeah. | Frankie teşekkürler. Evet. Teşekkürler, Frankie. Tamam. Frankie teşekkürler. Evet. Teşekkürler, Frankie. Tamam. Frankie teşekkürler. Evet. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
RINGTONE: A well a, everybody's heard about the bird... | A iyi, herkesin kuşu hakkında duydum ... Ne güzel ne, herkesin bu kuşu duyması A iyi, herkesin kuşu hakkında duydum ... Ne güzel ne, herkesin bu kuşu duyması A iyi, herkesin kuşu hakkında duydum ... | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
BRAD: Dad, can you grab that for me? | Benim yerime telefona bakar mısın baba? Baba, Telefonuma bakabilir misin? Benim yerime telefona bakar mısın baba? Baba, Telefonuma bakabilir misin? Benim yerime telefona bakar mısın baba? | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
A well a, bird, bird, bird, the bird is the word | A iyi bir, kuş, kuş, kuş, kuş kelime Ne güzel ne, kuş, kuş, kuş, kuş kelimesi A iyi bir, kuş, kuş, kuş, kuş kelime Ne güzel ne, kuş, kuş, kuş, kuş kelimesi A iyi bir, kuş, kuş, kuş, kuş kelime | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
A well a, bird, bird, bird Well, the bird is the word | A iyi bir, kuş, kuş, kuş, kuş kelime Ne güzel ne, kuş, kuş, kuş, güzel kuş kelimesi A iyi bir, kuş, kuş, kuş, kuş kelime Ne güzel ne, kuş, kuş, kuş, güzel kuş kelimesi A iyi bir, kuş, kuş, kuş, kuş kelime | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
A well a, bird, bird, bird, b bird's the word | A iyi bir, kuş, kuş, kuş, kuş kelime Ne güzel ne, kuş, kuş, kuş, kuş kelimesi A iyi bir, kuş, kuş, kuş, kuş kelime Ne güzel ne, kuş, kuş, kuş, kuş kelimesi A iyi bir, kuş, kuş, kuş, kuş kelime | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
A well a, bird, bird, bird Well, the bird is the word | A iyi bir, kuş, kuş, kuş, kuş kelime Ne güzel ne, kuş, kuş, kuş, kuş kelimesi A iyi bir, kuş, kuş, kuş, kuş kelime Ne güzel ne, kuş, kuş, kuş, kuş kelimesi A iyi bir, kuş, kuş, kuş, kuş kelime | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
A well a, bird, bird, b bird's the word | A iyi bir, kuş, kuş, kuş, kuş kelime Ne güzel ne, kuş, kuş, kuş kuş kelimesi A iyi bir, kuş, kuş, kuş, kuş kelime Ne güzel ne, kuş, kuş, kuş kuş kelimesi A iyi bir, kuş, kuş, kuş, kuş kelime | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
A well a, bird, bird, bird, b bird's the word | A iyi bir, kuş, kuş, kuş, kuş kelime Ne güzel ne, kuş, kuş, kuş, k kuş kelimesi A iyi bir, kuş, kuş, kuş, kuş kelime Ne güzel ne, kuş, kuş, kuş, k kuş kelimesi A iyi bir, kuş, kuş, kuş, kuş kelime | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
A well a, bird, bird... | A iyi bir, kuş, kuş, kuş... Ne güzel ne, kuş, kuş... A iyi bir, kuş, kuş, kuş... Ne güzel ne, kuş, kuş... A iyi bir, kuş, kuş, kuş... | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Yeah, yeah, hello. | Evet, efendim. Evet, evet, merhaba. Evet, efendim. Evet, evet, merhaba. Evet, efendim. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Oh, hi. I'm trying to reach Brad? | Merhaba, Brad'i aramıştım ama? Aa, Selâm. Brad'le görüşecektim? Merhaba, Brad'i aramıştım ama? Aa, Selâm. Brad'le görüşecektim? Merhaba, Brad'i aramıştım ama? | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Brad's upstairs. | Brad yukarıda... Brad yukarıda. Brad yukarıda... Brad yukarıda. Brad yukarıda... 1459 01:20:27,990 > 01:20:30,743 ...yaşlı bir adama oksijen tüpünü hazırlıyor. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
He's setting up an oxygen tank for some old man. | ...yaşlı bir adama oksijen tüpünü hazırlıyor. Benim gibi az yaşlı bir adam için oksijen tüpü hazırlıyor. ...yaşlı bir adama oksijen tüpünü hazırlıyor. Benim gibi orta yaşlı bir adam için oksijen tüpü hazırlıyor. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Oh, can you tell him his friend Stu called? | Ona, arkadaşın Stu aradı, der misiniz? Aa, ona arkadaşı Stu'nun aradığını söyler misiniz? Ona, arkadaşın Stu aradı, der misiniz? Aa, ona arkadaşı Stu'nun aradığını söyler misiniz? Ona, arkadaşın Stu aradı, der misiniz? | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
I got word of a great gray owl in the George Washington National Forest, | George Washington Ulusal Parkında Büyük Gri Baykuş olduğunu duydum... George Washington Ulusal Ormanı'nda ona büyük gri baykuş sözüm vardı, George Washington Ulusal Parkında Büyük Gri Baykuş olduğunu duydum... George Washington Ulusal Ormanı'nda ona Büyük Gri Baykuş sözüm vardı, George Washington Ulusal Parkında Büyük Gri Baykuş olduğunu duydum... | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
and since that's in your neck of the woods... | ...ağaçların sırtlarında görülmüşler... Ta ki ensenizdeki ormanda görünene kadar... ...ağaçların sırtlarında görülmüşler... Ta ki ensenizdeki ormanda görünene kadar... ...ağaçların sırtlarında görülmüşler... | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Yeah, Brad's told me a lot about you, Stu. | Evet Stu, Brad senden çok bahsetti. Peki, Brad, sürekli senden bahsediyor, Stu. Evet Stu, Brad senden çok bahsetti. Peki, Brad, sürekli senden bahsediyor, Stu. Evet Stu, Brad senden çok bahsetti. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Same here. | Bana da sizden. Aynen. Bana da sizden. Aynen. Bana da sizden. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Quite a son you have there. | İyi bir oğlunuz var. Çok iyi bir oğlun var. İyi bir oğlunuz var. Çok iyi bir oğlunuz var. İyi bir oğlunuz var. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Between you and me, he might break the world's record this year. | Aramızda kalsın ama bu sene dünya rekorunu kırabilir. Aramızda kalsın, oğlun bu yıl dünya rekorunu kırabilir. Aramızda kalsın ama bu sene dünya rekorunu kırabilir. Aramızda kalsın, oğlunuz bu yıl dünya rekoru kırabilir. Aramızda kalsın ama bu sene dünya rekorunu kırabilir. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
World record? Is that right? | Dünya rekoru dedin, doğru mu? Dünya rekoru mu? Bu doğru mu? Dünya rekoru dedin, doğru mu? Dünya rekoru mu? Bu doğru mu? Dünya rekoru dedin, doğru mu? | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Here, get your coat on. | Al bakalım, ceketini giy. Al hadi, şunu giy. Al bakalım, ceketini giy. Al hadi, şunu giy. Al bakalım, ceketini giy. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Some kind of an owl out in the woods. I want to get a look at him. | Ormanda bir tür baykuş varmış, Ormanın içinde bir çeşit baykuş varmış. Ona şöyle bir bakmak istiyorum. Ormanda bir tür baykuş varmış, Ormanın içinde bir çeşit baykuş varmış. Ona şöyle bir bakmak istiyorum. Ormanda bir tür baykuş varmış, | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
(MOUTHING) An owl? | ben de bakmak istiyorum. Bir Baykuş mu? ben de bakmak istiyorum. Bir Baykuş mu? ben de bakmak istiyorum. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
RAYMOND: I always thought it was kind of weird with birds. | Bu kuşların, garip bir yanlarının olduğunu düşünmüşümdür hep... Ben hep kuşların acayip olduklarını düşünmüşümdür. Bu kuşların, garip bir yanlarının olduğunu düşünmüşümdür hep... Ben hep kuşların acayip olduklarını düşünmüşümdür. Bu kuşların, garip bir yanlarının olduğunu düşünmüşümdür hep... | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
The male is way colorful and fancy, and the female is just plain. | Erkekleri renkli ve süslü püslü olurlar, dişileri ise gösterişsizdirler. Erkekleri renkli ve hevesli, dişileri ise sadedir. Erkekleri renkli ve süslü püslü olurlar, dişileri ise gösterişsizdirler. Erkekleri renkli ve hevesli, dişileri ise sadedir. Erkekleri renkli ve süslü püslü olurlar, dişileri ise gösterişsizdirler. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
The opposite from us, you know? | Bizim tam tersimize yani? Bizim tam tersimiz, biliyor muydun? Bizim tam tersimize yani? Bizim tam tersimiz, biliyor muydun? Bizim tam tersimize yani? | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
I don't know, Dad. | Baba bilemiyorum. Bilmiyorum, baba. Baba bilemiyorum. Bilmiyordum, baba. Baba bilemiyorum. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
You should check out the family photo album sometime. | Aile fotoğraflarına bakman lazım arada. Arasıra aile albümümüzdeki fotoğraflara göz atmalısın. Aile fotoğraflarına bakman lazım arada. Arasıra aile albümümüzdeki fotoğraflara göz atmalısın. Aile fotoğraflarına bakman lazım arada. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Those jackets you were sporting back in the '70s were... | Şu 70'lerde giydiğin spor ceketler yok mu... Bu ceketlerle 70'lerden önce spor yapıyordun. Şu 70'lerde giydiğin spor ceketler yok mu... Bu ceketle 70'lerden önce spor yapıyordun. Şu 70'lerde giydiğin spor ceketler yok mu... | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
My sport jacket? | Spor ceketlerim mi? Spor ceketim mi? Spor ceketlerim mi? Spor ceketim mi? Spor ceketlerim mi? | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
...Pretty colorful. | ...oldukça renkliydiler. ...Pek de renkliler. ...oldukça renkliydiler. ...Pek de renkliler. ...oldukça renkliydiler. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Paisley polyester, huh? (LAUGHING) Yeah. | Şal desenli polyester olanları diyorsun? Evet. Paisley polyesteri, değil mi? Evet. Şal desenli polyester olanları diyorsun? Evet. Paisley polyesteri, değil mi? Evet. Şal desenli polyester olanları diyorsun? Evet. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
How do you think I got your mother, eh? Huh? | Anneni nasıl tavladım sanıyorsun ha? Anneni nasıl tavladığımı sanıyorsun, haa? Anneni nasıl tavladım sanıyorsun ha? Anneni nasıl tavladığımı sanıyorsun, haa? Anneni nasıl tavladım sanıyorsun ha? | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Uh... I don't think so. | O sayede olduğunu sanmam. Aaa... Ben öyle sanmıyorum. O sayede olduğunu sanmam. Aaa... Ben öyle sanmıyorum. O sayede olduğunu sanmam. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Jess? | Jess. Jess? Jess. Jess? Jess. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
JESSICA: Frankie? Is that you? | Frankie, sen misin? Frankie? Sen misin? Frankie, sen misin? Frankie? Sen misin? Frankie, sen misin? | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
It's not what you think. | Düşündüğün gibi değil. Düşündüğün şey değil. Düşündüğün gibi değil. Düşündüğün şey değil. Düşündüğün gibi değil. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
What do I think? | Ne düşünüyor muşum? Ne düşünüyorum? Ne düşünüyor muşum? Ne düşünüyordum? Ne düşünüyor muşum? | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
You know what? The Faluccis are taking me to a Jets game. | Biliyor musun? Falucciler beni Jets'in maçına götürecekler. Biliyor musun? The Falucciler beni Jet oyununa götürecekler. Biliyor musun? Falucciler beni Jets'in maçına götürecekler. Biliyor musun? The Falucciler beni Jet oyununa götürecekler. Biliyor musun? Falucciler beni Jets'in maçına götürecekler. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
They wanted to get an early start. | Erken gidelim demişlerdi... Erken bir başlangıç istiyorlar. Erken gidelim demişlerdi... Erken bir başlangıç istiyorlar. Erken gidelim demişlerdi... | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
And when I heard you come in, I figured I'd overslept, | ...ve senin geldiğini duyduğumda fark ettim ki uyuyakalmışım. Ve senin geldiğini duyduğumda, uyuya kaldığımı düşündüm. ...ve senin geldiğini duyduğumda fark ettim ki uyuyakalmışım. Ve senin geldiğini duyduğumda, uyuya kaldığımı düşündüm. ...ve senin geldiğini duyduğumda fark ettim ki uyuyakalmışım. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
'cause it's not like you've been here any morning in the last 10 months. | Çünkü son 10 aydır hiçbir sabah ortalıkla yoktun. Çünkü son 10 ayın hiçbir sabahında burada değilsin. Çünkü son 10 aydır hiçbir sabah ortalıkla yoktun. Çünkü son 10 ayın hiçbir sabahında burada değilsin. Çünkü son 10 aydır hiçbir sabah ortalıkla yoktun. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
No. I'd never do that to you. | Hayır, sana asla böyle bir şey yapmam. Hayır. Bunu sana asla yapmam. Hayır, sana asla böyle bir şey yapmam. Hayır. Bunu sana asla yapmam. Hayır, sana asla böyle bir şey yapmam. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
You know, fallen in love or something? | Bilirsin işte, âşık olmuş olabilirsin falan? Yani, ona aşık falan olmadın? Bilirsin işte, âşık olmuş olabilirsin falan? Yani, ona aşık falan olmadın? Bilirsin işte, âşık olmuş olabilirsin falan? | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
'Cause, believe it or not, I'm still in love with you. | Çünkü ister inan, ister inanma sana hala aşığım. İster inan ister inanma, ben hala sana aşığım. Çünkü ister inan, ister inanma sana hala aşığım. İster inan ister inanma, ben hala sana aşığım. Çünkü ister inan, ister inanma sana hala aşığım. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
But I can't be married to you any more. | Ama artık seninle evli kalamam. Ama seninle evli kalamam artık. Ama artık seninle evli kalamam. Ama seninle evli kalamam artık. Ama artık seninle evli kalamam. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Jess... I'm gonna call Frank | Jess... Frank'i arayıp... Jess... Frank'i aramam lazım. Jess... Frank'i arayıp... Jess... Frank'i aramam lazım. Jess... Frank'i arayıp... | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
and tell him that the game's a no go. | ...maça gitmeyeceğimi haber vereyim. Oyuna gitmeyeceğimi söyleyeyim. ...maça gitmeyeceğimi haber vereyim. Oyuna gitmeyeceğimi söyleyeyim. ...maça gitmeyeceğimi haber vereyim. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
(BRAD MIMICS BIRD HOOTING) | (BRAD MIMICS BIRD HOOTING) | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
(RAYMOND BREATHING HEAVILY) | (RAYMOND BREATHING HEAVILY) | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
You okay? | İyi misin? Sen iyi misin? İyi misin? Sen iyi misin? İyi misin? | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
I'm fine. Go ahead. Go ahead. | Yok bir şey. Devam et, devam. İyiyim. Devam et. Devam et. Yok bir şey. Devam et, devam. İyiyim. Devam et. Devam et. Yok bir şey. Devam et, devam. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
All right, I want you to get that bird before it gets dark. | Pekâlâ, hava kararmadan önce şu kuşu bulmak gerek. Pekâla, hava kararmadan şu kuşu bulmamız lazım. Pekâlâ, hava kararmadan önce şu kuşu bulmak gerek. Pekâla, hava kararmadan şu kuşu bulmamız lazım. Pekâlâ, hava kararmadan önce şu kuşu bulmak gerek. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
We will. No. No, no. | Bulacağız. Hayır, hayır. Bulacağız. Yo, yo, hayır. Bulacağız. Hayır, hayır. Bulacağız. Yo, yo, hayır. Bulacağız. Hayır, hayır. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
You go on without me. | Bensiz devam et. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
But... I'll be fine, okay? | Ama... İyiyim tamam mı? Fakat... Ben iyi olurum, tamam mı? Ama... İyiyim tamam mı? Fakat... Ben iyi olurum, tamam mı? Ama... İyiyim tamam mı? | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Fine. Give me the tank. | Pekâlâ, çantayı ver. İyi. Çantayı bana ver. Pekâlâ, çantayı ver. İyi. Çantayı bana ver. Pekâlâ, çantayı ver. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Come on, come on. Give me the tank. | Hadi, hadi. Çantayı ver. Hadi, Hadi. Şu çantayı ver bana. Hadi, hadi. Çantayı ver. Hadi, Hadi. Şu çantayı ver bana. Hadi, hadi. Çantayı ver. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
All right. | Pekâlâ. İyi madem. Pekâlâ. İyi madem. Pekâlâ. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Go get that bird. Go ahead. Go! | Hadi git şu kuşu bul. Hadi dedim git! Git ve bul şu kuşu. Devam et. Yürü! Hadi git şu kuşu bul. Hadi dedim git! Git ve bul şu kuşu. Devam et. Yürü! Hadi git şu kuşu bul. Hadi dedim git! | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
All right. | Pekâlâ. Pekâla. Pekâlâ. Pekâla. Pekâlâ. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Go on! | Devam et! Yürü! Devam et! Yürü! Devam et! | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Look, you have every reason to be really upset about the baby thing. | Bak, gerçekten de bebek konusunda üzülmek için tüm nedenlere sahipsin. Bak, her sebebin bebek olayı yüzünden bana kırılmak. Bak, gerçekten de bebek konusunda üzülmek için tüm nedenlere sahipsin. Bak, her sebebin bebek olayı yüzünden bana kırılmak. Bak, gerçekten de bebek konusunda üzülmek için tüm nedenlere sahipsin. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Yeah. Yeah. That was terrible. | Evet, evet. Berbattı. Evet. Evet. Bu çok kötü. Evet, evet. Berbattı. Evet. Evet. Bu çok kötü. Evet, evet. Berbattı. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
I know. I think in the heat of the moment, I just plain choked, | Biliyorum, şu aşamada aklıma bir şey gelmiyor... Biliyorum. Anın sıcaklığına kapıldığım için sıkışıp kaldım, Biliyorum, şu aşamada aklıma bir şey gelmiyor... Biliyorum. Anın sıcaklığına kapıldığım için sıkışıp kaldım, Biliyorum, şu aşamada aklıma bir şey gelmiyor... | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
but you got to give someone a second chance. | ...ama bana ikinci bir şans daha vermelisin. ve ikinci bir şansı bana vermen lazım. ...ama bana ikinci bir şans daha vermelisin. ve ikinci bir şansı bana vermen lazım. ...ama bana ikinci bir şans daha vermelisin. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
No. How can you say you love me and not | Hayır. Hem beni sevdiğini söyleyip hem de tekrar... Hayır. Hem aşık olduğunu hem de denemeye Hayır. Hem beni sevdiğini söyleyip hem de tekrar... Hayır. Hem aşık olduğunu hem de denemeye... Hayır. Hem beni sevdiğini söyleyip hem de tekrar... | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
be willing to try... Because, Kenny, it's a good thing | ...denemek istemediğini nasıl söylersin? Çünkü Kenny, benim Gandi veya... gönüllü olmadığını nasıl söylersin... Çünkü, Kenny, bu iyi bir şeydi ...denemek istemediğini nasıl söylersin? Çünkü Kenny, benim Gandi veya... gönüllü olmadığını nasıl söylersin? Çünkü, Kenny, bu iyi bir şeydi. ...denemek istemediğini nasıl söylersin? Çünkü Kenny, benim Gandi veya... | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
that I wasn't married to Gandhi or Mozart. | ...Mozart'la evlenmemiş olmam iyi bir şeydi. Bu Gandi ya da Mozart ile evli olmak değildi. ...Mozart'la evlenmemiş olmam iyi bir şeydi. Bu Gandi ya da Mozart ile evli olmak değildi. ...Mozart'la evlenmemiş olmam iyi bir şeydi. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
'Cause I just need to be with a guy who'd rather be with me | Çünkü ihtiyacım olan, diğer her şeyden ziyade benim yanımda... Çünkü benim sadece tercih ettiğim adamla birlikte olmaya ihtiyacım var Çünkü ihtiyacım olan, diğer her şeyden ziyade benim yanımda... Çünkü benim sadece tercih ettiğim adamla birlikte olmaya ihtiyacım var. Çünkü ihtiyacım olan, diğer her şeyden ziyade benim yanımda... | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
than with anything else. Jess, you are. Really. | ...olmak isteyecek biriydi. Öyle zaten Jess. Gerçekten. Başka bir şeye değil. Jess, sen. Gerçekten. ...olmak isteyecek biriydi. Öyle zaten Jess. Gerçekten. Başka bir şeye değil. Jess, sen. Gerçekten. ...olmak isteyecek biriydi. Öyle zaten Jess. Gerçekten. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Sure. As long as there's no egret or owl or pelican or... | Elbette. Elbette etrafta Pelikan, Baykuş veya balıkçıl bir kuş olmadığı sürece... Tabi. akbalıkçıl ya da baykuş ya da pelikan kadar uzun... Elbette. Elbette etrafta Pelikan, Baykuş veya balıkçıl bir kuş olmadığı sürece... Tabi. akbalıkçıl ya da baykuş ya da pelikan kadar uzun... Elbette. Elbette etrafta Pelikan, Baykuş veya balıkçıl bir kuş olmadığı sürece... | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Hold it! That's this year, then it's over! It's every year, Kenny. | Sabret, Büyük Yarış bu sene, sonra her şey bitecek. Kenny, her sene böyle. Sadece bu yıl için! Her yıl aynı şey, Kenny. Sabret, Büyük Yarış bu sene, sonra her şey bitecek. Kenny, her sene böyle. Sadece bu yıl için! Her yıl aynı şey, Kenny. Sabret, Büyük Yarış bu sene, sonra her şey bitecek. Kenny, her sene böyle. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
No! I know you. | Hayır! Seni tanıyorum. Hayır! Seni tanıyorum. Hayır! Seni tanıyorum. Hayır! Seni tanıyorum. Hayır! Seni tanıyorum. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
I know that right now you're in pain, | Biliyorum şu an acı içerisindesin... Şu anda acı çektiğini biliyorum, Biliyorum şu an acı içerisindesin... Şu anda acı çektiğini biliyorum, Biliyorum şu an acı içerisindesin... | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
trying to think how you're gonna get on your flight to Phoenix | ...bir salak gibi görünmeden, nasıl Phoenix'e giden uçağı yakalarım... Pislik gibi bakarak Phoenix'e gidecek uçağına ...bir salak gibi görünmeden, nasıl Phoenix'e giden uçağı yakalarım... Pislik gibi bakarak Phoenix'e gidecek uçağına ...bir salak gibi görünmeden, nasıl Phoenix'e giden uçağı yakalarım... | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
without looking like a jerk. No. No. No, I'm really in pain | ...onun derdindesin. Hayır, hayır. Gerçekten acı... nasıl gideceğini düşünürsün. Yo. Yo. Hayır, Gerçekten acı çekiyorum ...onun derdindesin. Hayır, hayır. Gerçekten acı... nasıl gideceğini düşünürsün. Yo. Yo. Hayır, Gerçekten acı çekiyorum. ...onun derdindesin. Hayır, hayır. Gerçekten acı... | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
because I really love you, and I'm scrambling to make this work. | ...içerisindeyim çünkü seni gerçekten seviyorum ve işleri yoluna... çünkü seni seviyor ve üstesinden gelmek için çalışıyorum. ...içerisindeyim çünkü seni gerçekten seviyorum ve işleri yoluna... Çünkü seni seviyor ve üstesinden gelmek için çalışıyorum. ...içerisindeyim çünkü seni gerçekten seviyorum ve işleri yoluna... | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Enough not to go to Arizona? | ...koymaya çabalıyorum. Yeter, Arizona'ya gitmek yok. Arizona'ya gitme o zaman? ...koymaya çabalıyorum. Yeter, Arizona'ya gitmek yok. Arizona'ya gitme o zaman? ...koymaya çabalıyorum. Yeter, Arizona'ya gitmek yok. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
I have to go to Arizona. | Arizona'ya gitmek zorundayım. Arizona'ya gitmem lazım. Arizona'ya gitmek zorundayım. Arizona'ya gitmem lazım. Arizona'ya gitmek zorundayım. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |