Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 2011
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Sorry I'm late, with my dad. | Özür dilerim, geciktim, babamlaydım. | About Time-1 | 2013 | |
| Hi, Rupee. | Merhaba, Rupee. | About Time-1 | 2013 | |
| ?'Rupee?'? | Rupee?! | About Time-1 | 2013 | |
| Well, this is Tim and | Bu Tim ve... onu hiç tanımıyoruz. | About Time-1 | 2013 | |
| Hey, I was thinking we could take in a film after this. | Bundan sonra bir filme girebiliriz diye düşünüyordum. | About Time-1 | 2013 | |
| Get some mixed popcorn, share a Coke, | Mısır alır, gazozu paylaşıp sarılırız. Tamam. | About Time-1 | 2013 | |
| When did you two meet? Exactly? | İkiniz ne zaman tanıştınız? Tam olarak? | About Time-1 | 2013 | |
| Well, it was only a week ago, actually. | Aslında sadece bir hafta önceydi. | About Time-1 | 2013 | |
| ?t's all been a bit of a whirlwind, hasn't it, poochy face? | Biraz hızlı gelişti değil mi, kaniş surat? | About Time-1 | 2013 | |
| I'm gonna have to teach you what you can and can't say in front of people. | Sana insanların önünde söyleyemeyeceklerini öğretmem gerekecek. | About Time-1 | 2013 | |
| No?'poochy face?'? No. | 'Kaniş surat' yok mu? Yok. | About Time-1 | 2013 | |
| No. Definitely not. | Hayır. Kesinlikle yok. | About Time-1 | 2013 | |
| Come on, then. More details about this wonderful first meeting? | Hadi o zaman. Bu ilk harika buluşmayla ilgili başka detaylar var mı? | About Time-1 | 2013 | |
| ?t was, um, what... Joanna? | Ayın kaçıydı, Joanna? | About Time-1 | 2013 | |
| June 17th. | 17 Haziran. Jo küçük bir parti veriyordu. | About Time-1 | 2013 | |
| A living hell from which Rupert, thank God, rescued me. | Tanrı'ya şükür Rupert'ın beni kurtardığı bir cehennem. | About Time-1 | 2013 | |
| And where was this terrible party? | Peki bu berbat parti neredeydi? | About Time-1 | 2013 | |
| My brothel of a flat. | Benim sürtük dairemde. | About Time-1 | 2013 | |
| Which is where, though? That's the question, isn't it. | Ama yeri nerede? Onu soruyorum. Nesin sen, dedektif mi? | About Time-1 | 2013 | |
| 26 Courtfield Gardens, SW5. Around 8:30. | 26 Courtfield Gardens, SW5, Saat 8:30 dolayları. | About Time-1 | 2013 | |
| Dress code, slutty. Will that do? | Kıyafet tarzı: Fahişe gibi. Bu yeterli mi? | About Time-1 | 2013 | |
| Absolutely, yes. Although I am wondering | Kesinlikle evet. Ama senin ne zaman gittiğini | About Time-1 | 2013 | |
| On time, I think. True love was calling. | Sanırım vaktinde. Gerçek aşk çağırıyordu. | About Time-1 | 2013 | |
| I actually feel a bit sick now. Just these | Biraz midem bulanıyor. Sanırım kekler yüzünden. Çay üzümüne güven olmaz. | About Time-1 | 2013 | |
| Okay, I'll be back in a tick. | Peki. Birazdan dönerim. | About Time-1 | 2013 | |
| You two are such a lovely couple. | İkiniz çok hoş bir çiftsiniz. | About Time-1 | 2013 | |
| Bit weird. | Biraz garip. Çok şirin. | About Time-1 | 2013 | |
| I like him. | Ondan hoşlandım. Evet, ben de. | About Time-1 | 2013 | |
| Hello. Do I know you? | Merhaba. Seni tanıyor muyum? | About Time-1 | 2013 | |
| She has another friend? Gosh, you amaze me. But hooray. | Bir arkadaşı daha mı var? Tanrım, beni şaşırttın. Ama hadi gel. | About Time-1 | 2013 | |
| Ooh. Hotdog? | Sosisli sandviç? | About Time-1 | 2013 | |
| Took me hours. Made them myself. | Saatlerimi aldı. Kendim yaptım. Teşekkür ederim. | About Time-1 | 2013 | |
| Disgusting. Totally undercooked. | İğrenç. Çok az pişmiş. | About Time-1 | 2013 | |
| Why don't we go upstairs, it's a bit quieter? | Neden üst kata çıkmıyoruz? Daha sessizdir. | About Time-1 | 2013 | |
| I'm Tim. | Ben Tim. | About Time-1 | 2013 | |
| That's my mother's name. Let's not get into that. | Bu annemin adı. O konuya girmeyelim. | About Time-1 | 2013 | |
| your face tells me that you're finding this party to be a living hell. | yüzündeki ifade bu partiden hoşlanmadığını gösteriyor. | About Time-1 | 2013 | |
| So, I just wondered if you might come | Bu yüzden benimle bir şeyler yer misin diye merak ediyordum. | About Time-1 | 2013 | |
| Right now. | Şu anda. | About Time-1 | 2013 | |
| I'm sorry? | Anlamadım. Bunu daha iyi planlamalıydım. | About Time-1 | 2013 | |
| Let's talk about Kate Moss. | Hadi Kate Moss'dan konuşalım. | About Time-1 | 2013 | |
| I love Kate Moss. | Kate Moss'u severim. | About Time-1 | 2013 | |
| I always think the key thing with her is the history, | Bence en önemli özelliği geçmişi... | About Time-1 | 2013 | |
| you know, the informality of her early shots compared to high fashion stuff | yani moda öncülüğüne kıyasla ilk pozlarındaki samimiyetinden dolayı... | About Time-1 | 2013 | |
| so you always know that underneath she's still just the same | içinde hâlâ plajdaki kaba, çıplak kız olduğunu... | About Time-1 | 2013 | |
| cheeky normal girl naked on the beach. | her zaman biliyorsun. | About Time-1 | 2013 | |
| I agree with you completely. | Sana tamamen katılıyorum. | About Time-1 | 2013 | |
| ?f we leave now then we can have, you know, more than one starter. | Şimdi gidersek birden fazla meze yiyebiliriz. | About Time-1 | 2013 | |
| I love your eyes. | Gözlerine bayıldım. | About Time-1 | 2013 | |
| And I love the rest of your face, too. | Yüzünün diğer bölümlerine de bayıldım. | About Time-1 | 2013 | |
| More than one starter? | Birden fazla meze mi? 10 muhteşem meze. | About Time-1 | 2013 | |
| After you. Thanks. | Önden lütfen. Teşekkürler. | About Time-1 | 2013 | |
| Ten minutes is long enough for any party, I think. | Bence bütün partilere 10 dakika yeter. | About Time-1 | 2013 | |
| Evening, all. | İyi akşamlar. | About Time-1 | 2013 | |
| God! What a dickhead. | Tanrım! Ne pislik. | About Time-1 | 2013 | |
| So, what do you do? | Ne iş yapıyorsun? | About Time-1 | 2013 | |
| I'm a reader at a publisher. | Bir yayınevinde okuyucuyum. | About Time-1 | 2013 | |
| No! You read for a living? | Olamaz! Hayatını okuyarak mı kazanıyorsun? | About Time-1 | 2013 | |
| Yes, that's it. I read. | Evet, doğru. Okuyorum. | About Time-1 | 2013 | |
| That's so great. | Çok güzel. | About Time-1 | 2013 | |
| ?t's like someone asking,?'What do you do | 'Hayatını nasıl kazanıyorsun?' sorusuna 'Nefes alıyorum' demeye benziyor. | About Time-1 | 2013 | |
| ?'l'm a breather, I get paid for breathing.?' | 'Nefes alıcıyım. Nefes alarak para kazanırım.' | About Time-1 | 2013 | |
| How did you get that job? Okay, smart ass, what do you do? | O işi nasıl buldun? Pekâlâ ukala, sen ne iş yaparsın? | About Time-1 | 2013 | |
| I am a lawyer. | Avukatım. | About Time-1 | 2013 | |
| Sort of. Sort of. | Öyle sayılır. | About Time-1 | 2013 | |
| That's sexy. | Çok seksi. | About Time-1 | 2013 | |
| Is it? | Öyle mi? Yani bence öyle. | About Time-1 | 2013 | |
| In a suit, in a court, saving people's lives. Kinda sexy. | Mahkeme salonunda, takım elbise içinde | About Time-1 | 2013 | |
| I guess it is. Although it's not as sexy as reading. | Ama okumak kadar seksi değil. | About Time-1 | 2013 | |
| Sitting there in an office, in a little chair reading. | Bir ofiste, küçük bir sandalyede oturup okumak. | About Time-1 | 2013 | |
| Okay, stop. Ooh! | Tamam, dur. | About Time-1 | 2013 | |
| Just wait right there, mister, because | Orada durun, beyefendi çünkü yayınevime çok fazla kitap teslim edilir. | About Time-1 | 2013 | |
| So it's an immense responsibility. | Yani büyük bir sorumluluk. Eminim öyledir. | About Time-1 | 2013 | |
| But when you do normal reading, | Ama keyif için bir şeyler okuduğunda... | About Time-1 | 2013 | |
| is it ruined because it's your job? You know, like prostitutes? | mesleğin olduğu için zevk almıyor musun? Fahişelere olduğu gibi. | About Time-1 | 2013 | |
| I always worry that when they stop being prostitutes | Fahişeliği bıraktıklarında artık seksten keyif alamadıkları için hep üzülürüm. | About Time-1 | 2013 | |
| You always worry about that? | Buna hep üzülür müsün? Hayır, bazen üzülürüm. | About Time-1 | 2013 | |
| Because someone who always worried about that would be a bit of a worry. | Güzel, çünkü her zaman buna üzülen biri biraz sorun olurdu. | About Time-1 | 2013 | |
| Are you planning to head to Eastern Europe and Thailand? | Doğu Avrupa'ya ve Tayland'a gitmeyi düşünüyor musun? | About Time-1 | 2013 | |
| Yes. Why not? Okay. | Evet. Neden olmasın? Tamam. | About Time-1 | 2013 | |
| Sounds like a good idea. | İyi fikir. | About Time-1 | 2013 | |
| What about you? | Peki ya sen? Evet, üç ağabeyim var. | About Time-1 | 2013 | |
| Behind you. | Peşinde. | About Time-1 | 2013 | |
| Did you have trouble parking? | Park konusunda sorun mu yaşadın? | About Time-1 | 2013 | |
| Pardon? | Anlayamadım. Araban çok uzaktaymış. | About Time-1 | 2013 | |
| Well, my car's actually parked outside | Aslında arabam evimin önünde. Partiye başkası bıraktı. | About Time-1 | 2013 | |
| That's good. That's perfect. | Güzel. Mükemmel. | About Time-1 | 2013 | |
| And here we are. | İşte geldik. | About Time-1 | 2013 | |
| My God. Yeah. | Tanrım. Evet. | About Time-1 | 2013 | |
| Car, house. House, car. | Araba, ev. Ev, araba. | About Time-1 | 2013 | |
| ?t makes perfect sense. | Çok anlamlı. | About Time-1 | 2013 | |
| ?t's very logical. | Çok mantıklı. | About Time-1 | 2013 | |
| Christ. | Tanrım. | About Time-1 | 2013 | |
| I'm gonna go into the bedroom and put on my new pyjamas. | Yatak odasına gidip yeni pijamalarımı giyeceğim. | About Time-1 | 2013 | |
| And then in a minute you can come in and take them off. | Bir dakika sonra içeri gelip onları çıkarabilirsin. | About Time-1 | 2013 | |
| ?f you want to. | Eğer istersen. | About Time-1 | 2013 | |
| God. Are you... Are you okay? Yeah. | Tanrım. Sen... Sen iyi misin? Evet. | About Time-1 | 2013 | |
| Sorry. | Özür dilerim. Önemli değil. | About Time-1 | 2013 | |
| ?t's a front opener. | Önden açılır. | About Time-1 | 2013 | |
| ?t's a what? | Ne? Önden açılıyor. | About Time-1 | 2013 |