Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 2955
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| And please don't think I lied just so you would marry. | Ve lütfen sen evlenesin diye yalan söylediğimi düşünme. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| You understand, don't you? | Beni anlıyorsun, değil mi? | Akibiyori-1 | 1960 | |
| We've had such a nice time on this trip. | Bu gezide çok iyi vakit geçirdik. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Do you remember when we were evacuated here during the war? | Savaş sırasında buradan tahliye edilişimizi hatırlıyor musun? | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Your father would come back every Sunday. | Baban her pazar geri dönerdi. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Everything was scarce back then, but he'd always bring a gift for you. | O sıralar her şeyden çok az bulunurdu, ama o her seferinde sana bir hediye getirirdi. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| He was a good father. | İyi bir babaydı o. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| This will probably be our last trip together. | Bu muhtemelen birlikte son gezimiz olacak. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Be happy. | Mutlu ol. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| You're beginning a new life, and so am I. | Yeni bir hayata başlıyorsun. Ve ben de öyle. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| I'll always remember our meals here together. | Burada yediğimiz yemekleri hep hatırlayacağım. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Autumn leaves in every hue | Güz yaprakları rengârenk | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Of yellow and red | Sarıdan kırmızıya | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Float down the stream | Dereden aşağı süzülür | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Woven like brocade | Benzer işlemeli kumaşa | Akibiyori-1 | 1960 | |
| GOTO AND MIWA WEDDING | GOTO İLE MIWA EVLENİYOR | Akibiyori-1 | 1960 | |
| All ready. | Her şey tamam. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Move a bit closer to her. | Ona biraz daha yaklaş. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Sake for this room, please. | Şu odaya saki götürün, lütfen. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| The weather was great, and everything went off without a hitch. | Hava harikaydı ve her şey kazasız belasız atlatıldı. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| It was perfect. | Mükemmeldi. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| We blundered our way to this day, but it was fun. | Bugüne gelene dek çam üstüne çam devirdik, ama eğlenceliydi. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Yeah, it was fun. | Evet, eğlendik. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| A toast to the bride? | Gelin için kadeh kaldıralım mı? | Akibiyori-1 | 1960 | |
| And to Miwa and Akiko too. | Miwa ve Akiko için de. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| To be honest, I didn't find it all that fun. | Dürüstçe söyleyeyim, bana o kadar eğlenceli gelmedi. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| It wasrt that bad. | O kadar da kötü değildi. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Our main goal was to see Ayako happy, and we did. | Asıl amacımız Ayako'nun mutlu olduğunu görmekti ve bunu da başardık. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| I have no problem with that. | Ona diyecek lafım yok. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| But I feel a bit exploited! | Ama kendimi biraz kullanılmış hissediyorum! | Akibiyori-1 | 1960 | |
| At least you two got a pipe out of it! | En azından siz ikinizin bir piposu oldu. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| You mean this here? | Yani bu mu? | Akibiyori-1 | 1960 | |
| But you got something even better dreams. | Ama seninki daha da iyisi... düşlerin oldu. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| What good are dreams? | Düşlerin ne faydası var? | Akibiyori-1 | 1960 | |
| You know, it's people who complicate life. | Hayatı karmaşıklaştıran insanlar aslında. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Life itself is surprisingly simple. | Hayatın kendisi şaşırtıcı şekilde basittir. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Maybe for you two! | Belki siz ikinize! | Akibiyori-1 | 1960 | |
| The shocker, though, was that girl at the sushi place. | Gerçi bizi asıl perişan eden, suşi yediğimiz yerdeki o kızdı. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Yeah, but she was lots of fun. | Evet, ama çok matrak biriydi. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Girls like that are good sometimes. The sentimental types are trouble. | O türden kızlar bazen iyidir. Duygusal tipler sorunludur. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| But it's no good if they're too hard nosed. | Ama çok dik kafalı olmaları da iyi bir şey değil. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| I have a daughter to worry about. Being a parent is such a pain. | Düşünmem gereken bir kızım var. Ebeveyn olmak büyük bir dert. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| But what will Akiko do now all alone? | Şu Akiko bir başına ne yapacak şimdi? | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Havert you given up yet? | Daha vazgeçmedin mi sen? | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Oh, don't worry, I have. | Oh, merak etme, vazgeçtim. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| So you don't itch anymore? | Ateşin söndü mü yani? | Akibiyori-1 | 1960 | |
| No, I itch just as much as before! | Hayır... ama eskisinden ne eksik ne fazla! | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Well, it was fun while it lasted. | Şey, eğlenceli bir süreçti. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| I'm a little sad that it's over. | Bittiğine üzülmüyor değilim. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| What'll we do now? | Şimdi ne yapacağız? | Akibiyori-1 | 1960 | |
| How about your daughter? She's about marrying age. | Senin kıza ne dersin? Evlenme çağına geldi. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Not yet. | Henüz gelmiş değil. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| And I certainly wouldn't ask you two for help! | Üstelik siz ikinizin yardımını katiyen istemezdim! | Akibiyori-1 | 1960 | |
| More? | Daha? | Akibiyori-1 | 1960 | |
| There's some whiskey too. This is fine. | Viski de var. Bu iyi. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| It sure was fun. | Kesinlikle eğlenceliydi. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Mrs. Miwa, are you already in bed? | Bayan Miwa, yattınız mı yoksa? | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Yuriko? | Yuriko? | Akibiyori-1 | 1960 | |
| I came to see how you were. | Nasıl olduğunuzu görmeye geldim. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| We all went to the Ginza afterward. | Düğünden sonra hep birlikte Ginza'ya gittik. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| This is for you. | Bu size. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Ayako looked so beautiful today with her hair Japanese style. | Japon usulü saçlarıyla Ayako bugün çok güzel görünüyordu. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Really? She didn't like it. | Sahi mi? O hoşlanmamıştı. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| It was very nice. | Çok hoştu. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| May I stop in from time to time to see you? | Ara sıra sizi görmek için uğrayabilir miyim? | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Yes, of course. Please do. | Evet, elbette. Lütfen uğrayın. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| I mean it. | Gerçekten. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| I'm glad to see you're all right. | İyi olduğunuzu gördüğüme sevindim. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| I'm just fine. | Ben çok iyiyim. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| I was so happy today, thanks to you all. | Bugün çok mutluydum, sizlerin sayesinde. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Ayako's a lucky girl! | Ayako şanslı bir kız! | Akibiyori-1 | 1960 | |
| It's true. She's lucky to have such a nice mother. | Doğru. Böyle bir annesi olduğu için çok şanslı. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Well, I'll be going now. | Şey, ben gidiyorum. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Thanks for coming all this way. | Zahmet edip geldiğin için teşekkürler. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Good bye. | Hoşça kal. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| I drove out to the orphanage today. | Bugün yetimhaneye gittim. Bugün yetimhanedeydim. | Akmareul boatda-1 | 2010 | |
| I go every month, remember? | Her ay gidiyorum, unuttun mu? Her ay gidiyorum, unuttun mu? | Akmareul boatda-1 | 2010 | |
| The children are so cute. | Çocuklar çok tatlı. Çocuklar çok sevimli. | Akmareul boatda-1 | 2010 | |
| If I have a child, maybe I'll raise her out there in the country. | Bir çocuğum olursa onu böyle bir yerde büyütebilirim. Bir çocuğum olursa, onu böyle bir yerde büyütebilirim. | Akmareul boatda-1 | 2010 | |
| Show her flowers and trees. Plus, it's close to Seoul. | Çiçekleri ve ağaçları gösteririm, hem Seul'e de çok yakın. Ona çiçekleri ağaçları gösteririm. Hem Seul'a da yakın. | Akmareul boatda-1 | 2010 | |
| The tow truck? | Çekici mi? Çekici mi? | Akmareul boatda-1 | 2010 | |
| They said it'll take a while. | Gelmesinin zaman alacağını söylediler. Gelmesi vakit alır dediler. | Akmareul boatda-1 | 2010 | |
| I love your voice. | Sesini duymak çok güzel. 1 Sesini duymak ne güzel. 1 | Akmareul boatda-1 | 2010 | |
| It feels romantic to hear your voice in the snow. 1 | Karlar altında sesini duymak romantik hissettiriyor. Karın altında sesini duymak o kadar romantik ki. | Akmareul boatda-1 | 2010 | |
| Hold on a moment. | Bir dakika. Bekle biraz. | Akmareul boatda-1 | 2010 | |
| Got a flat tire? | Lastik mi patladı? Arabanın lastiği mi patladı? | Akmareul boatda-1 | 2010 | |
| Yes, I called a tow truck. | Evet, çekiciyi aradım. Evet, bir çekici çağırdım. | Akmareul boatda-1 | 2010 | |
| In this snow, it could take a while. | Bu karda gelmesi vakit alabilir. Bu karda, gelmesi vakit alabilir. | Akmareul boatda-1 | 2010 | |
| Hold on. Let me take a look. | Bekle, ben bir bakayım. Bekle. Bir de ben bakayım. | Akmareul boatda-1 | 2010 | |
| I said it's okay, but he's looking at it. | Ona sorun yok dedim ama lastiğe bakıyor. Tamam dedim, ama lastiğe bakıyor. | Akmareul boatda-1 | 2010 | |
| Really? | Sahi mi? Öyle mi? | Akmareul boatda-1 | 2010 | |
| Just wait for the tow truck. | Çekiciyi bekle. Sen çekiciyi bekle. | Akmareul boatda-1 | 2010 | |
| No, it's not hard to change a flat tire. | Hayır, patlak bir lastiği değiştirmek zor bir şey değil... Hayır, lastik değiştirmek zor bir şey değil... | Akmareul boatda-1 | 2010 | |
| But why bother when a tow truck's coming? | ...ama madem çekici geliyor neden zahmet etsin ki? ...ama çekici yoldayken niye zahmete girilsin? Hiç gereği yok. | Akmareul boatda-1 | 2010 | |
| Hold on a sec. | Bir saniye. Bekle bir saniye. | Akmareul boatda-1 | 2010 | |
| Status? | Durum ne? Durum nedir? | Akmareul boatda-1 | 2010 | |
| Okay, got it. | Tamam, anladım. Tamam, anlaşıldı. | Akmareul boatda-1 | 2010 | |
| Hello? Ju yeon? I'd better get going. | Alo? Ju yeon? Gitsem daha iyi olacak. Alo? Ju yeon? Gitsem iyi olacak. | Akmareul boatda-1 | 2010 | |
| Lock the doors and just wait for the tow truck. | Kapıları kilitle ve sadece çekiciyi bekle. Kapıları kilitle ve çekiciyi bekle sen. | Akmareul boatda-1 | 2010 | |
| Love is... | Aşk... Aşk... | Akmareul boatda-1 | 2010 |