Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 4758
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| the group of characters. | ve karakterleri grupluyoruz. ...Karakterlerine göre gruplandırırız. | Arranged-1 | 2007 | |
| I see in most churches or synagogues, it is true, | genelde sinagogda olurum, | Arranged-1 | 2007 | |
| studying, praying, among friends, | calismayi, dua etmeyi, arkadas edinmeyi seviyorum Orada çalışırım, dua ederim ve biraz hayalperest... | Arranged-1 | 2007 | |
| is a kind of mystic dreamer, who knows? | bir nevi mistik bir haaylci gibiyim? ...arkadaşlarım ile takılırım. | Arranged-1 | 2007 | |
| The funny thing with these characters are ... | bu karakterlerdeki komik olan seyse ... Grupladığımız bu karakterlerin komik olan tarafı... | Arranged-1 | 2007 | |
| I had a tataravô wife, my tataravó | benim buyuk buyuk buyuk babamin esi, Büyük büyük babamın eşi... | Arranged-1 | 2007 | |
| and she gave him twenty children. | tam yirmi cocuk dogurdu. 20 tane çocuk doğurdu. | Arranged-1 | 2007 | |
| Ten and ten. | on ve on On artı on. | Arranged-1 | 2007 | |
| Forgive me for all the sweat. | affedersin cok terledim. Pardon, biraz terledim. | Arranged-1 | 2007 | |
| She worked cleaning the home, making meals. | o evde temizlik yapar yemek yapardi. Evlere temizliğe gider, yemek yapar. | Arranged-1 | 2007 | |
| She slept. She knitted gloves. | hic uyumazdi ve elisi orgu yapardi. Çok uyumaz, sürekli örgü örer. | Arranged-1 | 2007 | |
| This is a beautiful woman and she meet the greatest commandment | o cok guzel bir kadindi yuce tanrinin, O harika bir kadın. | Arranged-1 | 2007 | |
| that God gave the woman. | bize gonderdigi mukemmel bir kadin. Tanrı'nın büyük büyük babama bir hediyesi. | Arranged-1 | 2007 | |
| Because the woman is Jewish more fortunate of the world. | cunku yahudi kadinlari zaten dunyanin en sansli kadinlaridir. Yahudi kadınları Dünya'da ki en şanslı kadınlardır. | Arranged-1 | 2007 | |
| Because their work is serve the Jewish man. | cunku onlarin isleri yahudi erkeklerine hizmet etmektir. Bütün işleri Yahudi kocalarına hizmet etmektir. | Arranged-1 | 2007 | |
| And perhaps you would like, because is very attractive, I would serve. | bende senden hoslandim cunku sen cok cekicisin ve bana hizmet edebilirsin. Bana hizmet etmeni çok isterim. Sen çekici birisin. | Arranged-1 | 2007 | |
| I like this type of carpet. | wow bu tur halilari cok severim. Halınızı çok beğendim. | Arranged-1 | 2007 | |
| Thanks, is the grandfather of my father was a merchant. | tesekkurler buyuk babam getirmisti o bir tuccardi. Tüccar olan büyük babamdan babama kalan bir hediye. | Arranged-1 | 2007 | |
| And traveled throughout the Middle East. | butun doguyu gezmisti. Orta Doğu'da seyahat ederdi. | Arranged-1 | 2007 | |
| Pretty. | cok guzel. Çok güzel. | Arranged-1 | 2007 | |
| Sorry, interrupt something? | pardon ama birseyi bolmedim umarim? Üzgünüm, rahatsız etmek istemem! | Arranged-1 | 2007 | |
| Not in any way it is only reading. | hayir hayir sorun yok o sadece okuyor Hayır, hayır sadece bir şeyler okuyor, | Arranged-1 | 2007 | |
| She is studying. | ve calisiyor. ...ayrıca çalışıyor. | Arranged-1 | 2007 | |
| Yeah, okay. | evet oturun. Evet, tamam. | Arranged-1 | 2007 | |
| Hi, Mom. This is Rochel, my teacher friend. | merhaba anne bu rochel benim ogretmen arkadasim. Merhaba anne. Bu Rochel, okuldan arkadaşım. | Arranged-1 | 2007 | |
| Nice to meet you. | memnun oldum. Tanıştığıma çok memnun oldum. | Arranged-1 | 2007 | |
| Are you hungry? A bit of tea? | acmisiniz? biraz cay istermsiniz? Aç mısınız? Biraz çay ister misiniz? | Arranged-1 | 2007 | |
| Sure, we can ... No, thanks. | tabii olabilir ... hayir tesekkurler. Güzel, olabilir... Hayır, teşekkürler. | Arranged-1 | 2007 | |
| A little water? | peki biraz su icmezmisin? Biraz su ister misin? | Arranged-1 | 2007 | |
| Dad, this is Rochel, my fellow teacher told you that. | ow baba bu benim sana bahsettigim ogretmen arkadasim. Baba, bu Rochel. Okuldan arkadaşım, sana bahsetmiştim. | Arranged-1 | 2007 | |
| Welcome, pleasure to meet you. | hos geldiniz memnun oldum. Hoş geldiniz. Tanıştığıma memnun oldum. | Arranged-1 | 2007 | |
| We are preparing classes for the school. | biz sadece okul icin birseyler hazirlayacagiz. Sadece okul için bir şeyler hazırlıyoruz. | Arranged-1 | 2007 | |
| Great. | guzel. Harika. | Arranged-1 | 2007 | |
| It is good to be prepared. | iyi calismalar o zaman. Hazırlıklı olmak önemli. | Arranged-1 | 2007 | |
| You are reminded of tonight? | bu aksami unutmadin degil mi? Bu akşamın ne olduğunu hatırlıyor musun? | Arranged-1 | 2007 | |
| Sure. | tabii ki unutmadim. Elbette. | Arranged-1 | 2007 | |
| Especially in marriages. | evlilikler sanki. Özellikle düğünlerde... | Arranged-1 | 2007 | |
| I guess that sometimes on religious holidays. | dini tatiller gibi bazen. ...bazen de dini bayramlarda yapılır bu. | Arranged-1 | 2007 | |
| It's a regional thing, not is so everywhere. | sadece dini seyler sanki ama dunyanin heryerinde boyle degil Bu dini bir şey, her yerde bulunmaz. | Arranged-1 | 2007 | |
| But already shown that the brides | fakat her zaman gururlandirmistir gelinleri Gelinler, neredeyse 3500 yıldır... | Arranged-1 | 2007 | |
| painting the hands and feet since 3500 A.C. | bu el boyamalari millattan once 3500den beri. ...ellerine ve ayaklarına bunu yaptırırlar. | Arranged-1 | 2007 | |
| This is very artistic. | bu cok sanatsal. Bu çok havalı. | Arranged-1 | 2007 | |
| How to learn it? | nasil ogrendin bunu? Nasıl öğrendin bunu yapmayı. | Arranged-1 | 2007 | |
| With my grandmother. | buyukannemden. Büyük annem öğretti. | Arranged-1 | 2007 | |
| You should teach it its students in school. | sen bunu okulda ogrencilere ogretmelisin. Öğrencilerine bunu öğretmelisin. | Arranged-1 | 2007 | |
| Not a bad idea. | kotu bir fikir degil aslinda. Kötü bir fikir değil. | Arranged-1 | 2007 | |
| It would be funny see it painted by them, is not it? | onlari boyarken seni gormek guzel olurdu degil mi? Bu eğlenceli olurdu, değil mi? | Arranged-1 | 2007 | |
| Oi. | hey Pardon. | Arranged-1 | 2007 | |
| Hello! Rochel, this is my brother, Ahmed. | rochel bu benim kardesim ahmet Merhaba! Rochel, bu benim kardeşim Ahmed. | Arranged-1 | 2007 | |
| Ahmed, Rochel. She works with me. | ahmet bu benim okuldan ogretmen arkadasim. Ahmed, bu Rochel. Okulda beraber çalışıyoruz. | Arranged-1 | 2007 | |
| Nice to meet you. | memnun oldum. Tanıştığıma memnun oldum. | Arranged-1 | 2007 | |
| Yes, I will meet with Hassam, you want to go out with Asmad? | ben hasanla bulusacagim sen ashmada bakabilirmisin bu arada? Dinle, ben Hasan ile buluşmaya gideceğim bu arada sen Asmad ile vakit geçirir misin? | Arranged-1 | 2007 | |
| Sure. | tabii. Elbette. | Arranged-1 | 2007 | |
| Within an hour. | bir saatligine. Bir saatliğine. | Arranged-1 | 2007 | |
| What time is it? | saat kac? Saat kaç. | Arranged-1 | 2007 | |
| I do not know, has a watch it on the table. | bilmiyorum masanin uzerinde saat var. Bilmiyorum, masanın üzerinde bir saat var. | Arranged-1 | 2007 | |
| Is that right? | dogru mu? Saat doğru mu? | Arranged-1 | 2007 | |
| Should be. | dogru olmali. Büyük ihtimalle. | Arranged-1 | 2007 | |
| My God, I gotta go. | oh tanrim ben gitmeliyim. O Tanrım, gitmem gerek. | Arranged-1 | 2007 | |
| I forgot to catch my brother. | kardesimi alcaktim unuttum. Tamamen unuttum, kardeşimi almalıydım. | Arranged-1 | 2007 | |
| I'm almost done. | neredeyse bitti. Neredeyse bitti. | Arranged-1 | 2007 | |
| It is late. | It is late. Gerçekten, geç kaldım. | Arranged-1 | 2007 | |
| We end the preparation in the morning. | zaten hazirlayacagim seylerde var sabaha. Sabah, okul için hazırlanmayı bitirmeliyiz. | Arranged-1 | 2007 | |
| Okay, then. Sorry. | tamam o zaman. uzgunum. Tamam, o zaman. Üzgünüm. | Arranged-1 | 2007 | |
| Sorry. Do not worry. | uzgunum. onemli degil. Üzgünüm. Önemi yok. | Arranged-1 | 2007 | |
| I am open to all options, always was, only that ... | ben butun seceneklere acigim ama... Bak her zaman bütün seçeneklere açığım sadece... | Arranged-1 | 2007 | |
| none ... | hicbiri... ...hiç biri ile... | Arranged-1 | 2007 | |
| chemistry of this has not happened you speak as if ... | bana uymadi. hepsiyle konustum ... ...kimyamız uyuşmadı işte... | Arranged-1 | 2007 | |
| Dad hit its door, that feeling. | babam karsi boyle hissetsen nasil olurdu anne. ...babam ile böyle olsaydı nasıl hissederdin. | Arranged-1 | 2007 | |
| And the boy Goldstein? Seemed to be a good person. | peki Goldstein hakkinda ne dusunuyorsun iyi bir cocuga benziyordu. Goldstein'e ne demeli? İyi birine benziyordu. | Arranged-1 | 2007 | |
| What? | ne var? Ne? | Arranged-1 | 2007 | |
| Miriam and I present you the best parts available. | meryem ve ben senin icin en iyi secenekleri sunduk. Miriam ve ben, senin için uyuşabilecek en iyi seçenekleri sunduk. | Arranged-1 | 2007 | |
| Are employed, come from good families. | hepsinin isleri var ve iyi bir aileden geliyorlar. İşleri var, iyi bir aileden geliyorlar. | Arranged-1 | 2007 | |
| You wanted to end the school and finished. | sen okulu bitirmek istedin bitirdin. İlk önce okulu bitirmek istiyordun ve bitirdin. | Arranged-1 | 2007 | |
| I get a work and has now. | ise girecegim dedin girdin. Ayrıca bir işin olsun istedin ve işin de var. | Arranged-1 | 2007 | |
| It's time. This is the time. | ama artik zamani geldi bu isin. Artık zamanıdır. Evlenme zamanı. | Arranged-1 | 2007 | |
| What is it in your hand? | hey elindeki nedir? Elindeki şey de ne öyle? | Arranged-1 | 2007 | |
| Nothing. | birsey yok. Hiçbir şey. | Arranged-1 | 2007 | |
| I do not know what to say. | ne diyecegimi bilmiyorum. Ne söyleyeceğimi bilemiyorum. | Arranged-1 | 2007 | |
| Is not going well. If this is the best there is, I'd rather wait. | yani iste olmuyor.eger bu en iyisi olsaydi bekleyebilirdim. Bu iş böyle gitmiyor. En iyisi bu ise, beklemeyi beklerim. | Arranged-1 | 2007 | |
| I am not interested in dating. | ama artik birileriyle gorusmekle ilgilenmiyorum. Daha fazla birileri ile buluşmak istemiyorum. | Arranged-1 | 2007 | |
| This is not an option. | boyle bir secenegin yok. Böyle bir seçeneğin yok. | Arranged-1 | 2007 | |
| I'm not sure how this 'Mr Perfect' for you. | nasil bir bay mukemmel aradigini tam olarak bilmiyorum. Bay mükemmelin nasıl bir şey olduğunu tam olarak bilemiyorum. | Arranged-1 | 2007 | |
| But in a year you will ... | ama bu yil artik bu isin olmasi lazim... Fakat bu yıl içinde... | Arranged-1 | 2007 | |
| Being too old? This is ridiculous. | cok mu yasliyim ki.bu gulunc Çok mu yaşlıyım? Bu çok saçma. | Arranged-1 | 2007 | |
| She is right, Rochel. Remember the other girl? | o hakli rochel diger evlenemeyen kizlari hatirlamani tavsiye ederim? O haklı Rochel. Diğer kızları hatırlıyor musun? | Arranged-1 | 2007 | |
| You do not want to turn an old. What do I do? | sen boyle yaslanmak istemezsin degil mi. ne yapmami istiyorsun? Tek başına yaşlanmayı istemezsin. Benden ne yapmamı istiyorsunuz. | Arranged-1 | 2007 | |
| Marry someone who is not interested in me, nor I him? | hosuma gitmeyen biriyle evlenmemi mi? İlgimi çekmeyen biri ile evlenmemi mi istiyorsunuz? | Arranged-1 | 2007 | |
| Or with someone you do not I have a normal conversation. | ya da normal bir sekilde bile konusamadigim biriyle. Yâda normal sohbet edemeyen biri ile. | Arranged-1 | 2007 | |
| Sorry. | uzgunum. Üzgünüm. | Arranged-1 | 2007 | |
| I'm not ready to sell. | ama bu sekilde satilmaya hevesli degilim. Satılmak için hevesli değilim. | Arranged-1 | 2007 | |
| I am not there. | yapamayacagim. Hayır, hevesli değilim. | Arranged-1 | 2007 | |
| Seriously, what was it in her hand? | cidden shalon nedir onu elindeki boya? Gerçekten, elinde ki ne öyle? | Arranged-1 | 2007 | |
| He was painting? It is painting in school? | o boyama mi yapiyor.okulda boya dersimi veriyor. Boyama mı yapıyor? Okulda boyama mı yapıyor? | Arranged-1 | 2007 | |
| I don 't know anything. | bilmiyorum. Hiç bir şey bilmiyorum. | Arranged-1 | 2007 | |
| Tell me. I do not know. | soyle bana. bilmiyorum. Bir şeyler söyle. Bir şey bilmiyorum. | Arranged-1 | 2007 | |
| Two hours. | 2 saat. İki saat. | Arranged-1 | 2007 | |
| Max. | mezara Max. | Arranged-1 | 2007 | |
| Certainly, around 5 hours. Yes, I promise. | tamam 5 civari olacagim orada. Kesinlikle, saat 5 gibi. Söz veriyorum. | Arranged-1 | 2007 | |
| Call a taxi and you get the corner. | bir taksi cagir ve koseye getiriver. Bir taksi çağırıp seni köşeden alacağım. | Arranged-1 | 2007 |