Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 990
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| You, too. | sende öyle | 90210-1 | 2008 | |
| You must have pretty inspiring parents. | Sana ilham veren harika bir ailen olmalı | 90210-1 | 2008 | |
| What are they like, by the way? | Bu arada, Ne iş yapıyorlar? | 90210-1 | 2008 | |
| My parents? | Ailem mi? | 90210-1 | 2008 | |
| Pretty normal. | Selam, ne oldu? Oldukça normal | 90210-1 | 2008 | |
| My, um, dad's a radiologist. | Babam Radyolag | 90210-1 | 2008 | |
| And my mom's actually the Dean of Admissions at CU. | ve annemde Californiya Ü.'de "Öğrenci Kabul" Dekanı | 90210-1 | 2008 | |
| I had no idea. | Bilmiyordum bunu bak | 90210-1 | 2008 | |
| JEN (on recording): Naomi will never believe that we slept together. | "Naomi yattığımıza asla inanmaz" | 90210-1 | 2008 | |
| I really need to talk to you. | Seninle gerçekten konuşmam lazım... | 90210-1 | 2008 | |
| And I'm sorry for the way I acted. | ...ve daha önce öyle davrandığım için özür dilerim... | 90210-1 | 2008 | |
| Call me back, okay? | Evet. ...beni geri ara olur mu? | 90210-1 | 2008 | |
| Hello? | Efendim | 90210-1 | 2008 | |
| This is the last time, okay? | Bu defa son tamam mı? | 90210-1 | 2008 | |
| We're just saying good bye. | Elveda demek için | 90210-1 | 2008 | |
| Ade, are you okay? | Addrianna iyi misin? | 90210-1 | 2008 | |
| Is it the Teddy thing? | Teddy mevzusu mu? | 90210-1 | 2008 | |
| It didn't go away, did it? | Unatamıyorsun değilmi? | 90210-1 | 2008 | |
| I mean yes, you were right, it didn't. | Yani evet, haklıydın, unutamıyorum | 90210-1 | 2008 | |
| That's not why I'm here. | Burada olma sebebim bu değil | 90210-1 | 2008 | |
| Silver, we're friends. | Silver biz arkadaşız | 90210-1 | 2008 | |
| Okay? We have to stay in each other's lives. | İkimizde birbirimizin hayatıyla ilgilenmek zorundayız | 90210-1 | 2008 | |
| I'm sorry that we fought. | Kavga ettiğimiz için üzgünüm | 90210-1 | 2008 | |
| Your mom called me. | Annen beni aradı | 90210-1 | 2008 | |
| Ade, let it go. | Addrianna, bırak gitsin | 90210-1 | 2008 | |
| She just wanted advice on how to get through to you. | Sana ulaşabilmek için benden tavsiye istedi | 90210-1 | 2008 | |
| She shouldn't have bothered you. | Seni rahatsız etmemeliydi | 90210-1 | 2008 | |
| No, you don't understand. | Hayır, anlamıyorsun | 90210-1 | 2008 | |
| She told me something you don't know. | Bana senin bilmediğin birşey söyledi | 90210-1 | 2008 | |
| Please. There's nothing that that woman could tell you | Yapma ama, O kadının söylediği hiçbirşey | 90210-1 | 2008 | |
| that will make me change my mind. | fikrimi değiştirmeme sebep olmayacak | 90210-1 | 2008 | |
| Our relationship is over. | Bizim ilişkimiz bitti | 90210-1 | 2008 | |
| She has cancer, Silver. | Silver O kanser | 90210-1 | 2008 | |
| Your mom is dying. | Annen ölüyor... | 90210-1 | 2008 | |
| Previously on 90210: You know that homeless guy that was killed | 90210'un önceki bölümlerinde: Biliyorsun şu çarpıp kaçılan ve | 90210-1 | 2008 | |
| in the hit and run? His nephew goes here. | öldürülen evsiz adam var ya? Onun yeğeni bu okula gidiyor. | 90210-1 | 2008 | |
| Come take a ride with me. | Adrianna, Bu Lila. Bas gitaristimiz. Benimle dolaşmaya gelsene. | 90210-1 | 2008 | |
| I'll go for a ride with you. | Seninle dolaşmaya geleceğim. | 90210-1 | 2008 | |
| I'm married. Why didn't you tell me? There's more. | Ben evliyim. Neden bana söylemedin? Dahası var. | 90210-1 | 2008 | |
| When I told you my money was tied up in Europe, | Evleniyorsun ve, Avrupa'da paramın bloke edildiğini söylediğimde, | 90210-1 | 2008 | |
| that wasn't exactly true. | bu tam olarak doğru değildi. | 90210-1 | 2008 | |
| The truth is that I'm broke. 1 | Gerçek şu ki, ben beş parasızım. 1 | 90210-1 | 2008 | |
| What were you planning to do? | evet, ben bunu, erkek arkadaşıma vermeliyim. Ne yapmayı planlıyordun? | 90210-1 | 2008 | |
| Live off me forever, Jen? | Sonsuza kadar benim paramla yaşamayı mı, Jen? | 90210-1 | 2008 | |
| Well, you shouldn't have done that. | Şey, bunu yapmamalıydın. | 90210-1 | 2008 | |
| This guy no longer a virgin. | Bu adam artık bakir değil. | 90210-1 | 2008 | |
| She just came back from Beach Club on Friday, | O sadece Cuma günü Plak Kulübü'nden geldi, | 90210-1 | 2008 | |
| and she could not keep her hands off me. | Benim yatağımda Liam'lamı yattın?! ve ellerini üzerimden çekemedi. | 90210-1 | 2008 | |
| Look, what do you care who I make out with? | Bak, kiminle ilişki kurduğumu neden önemsiyorsun? | 90210-1 | 2008 | |
| You've got a boyfriend, remember? | Senin bir erkek arkadaşın var, unutun mu? | 90210-1 | 2008 | |
| Kiss whoever you want. | Kimi istiyorsan öp. | 90210-1 | 2008 | |
| I really wanted to be here tonight | Ben gerçekten bu gece burada olmayı istedim... | 90210-1 | 2008 | |
| so that I could tell my mother | ...böylece anneme benden uzak durmasını... | 90210-1 | 2008 | |
| to stay away from me. | ...söyleyebilecektim. | 90210-1 | 2008 | |
| ADRIANNA: Your mom called me. | Annen beni aradı. | 90210-1 | 2008 | |
| She told me... | O bana dedi ki... | 90210-1 | 2008 | |
| She has cancer, Silver. | O kanser, Silver. | 90210-1 | 2008 | |
| Did you remember the cilantro? Hey. | Çin maydanozunu hatırladın mı? Hey. | 90210-1 | 2008 | |
| Please say yes, | Lütfen evet de, | 90210-1 | 2008 | |
| because I am dying to try this new soup recipe, | çünkü yeni çorba tarifini denemek için ölüyorum, | 90210-1 | 2008 | |
| and it's not going to taste like | ve tadı aynı olmayacak | 90210-1 | 2008 | |
| anything without... I didn't. | bir şey eksik olduğunda... Hatırlamıyorum. | 90210-1 | 2008 | |
| I should tell you something, | Sana bir şey söylemeliyim, | 90210-1 | 2008 | |
| Actually, I don't know if I should tell you | Aslında, bilmiyorum eğer sana söylersem... | 90210-1 | 2008 | |
| or if I should just tell her to tell you or... | ya da sadece onunun sana söylemesini söylemeliysem ya da... | 90210-1 | 2008 | |
| What are you talking about? Come on. | Yaz okulu bitti mi?! Sen neden bahsediyorsun? Hadi ama. | 90210-1 | 2008 | |
| Tell me. | Anlat bana. | 90210-1 | 2008 | |
| It's about Mom. | Bu annemle ilgili. | 90210-1 | 2008 | |
| Well, what about her? | Peki, ne olmuş ona? | 90210-1 | 2008 | |
| She has... | O... | 90210-1 | 2008 | |
| She has cancer. | O kanser. | 90210-1 | 2008 | |
| She's dying. | O ölüyor. | 90210-1 | 2008 | |
| Yeah. Uh... | Evet. Mm... | 90210-1 | 2008 | |
| I ran into her at an AA meeting when I went with Ade, | Ona AA toplantısında rast geldim Ade ile gittiğimde, | 90210-1 | 2008 | |
| and she wanted to talk to me, to make up with me. | Konuşuruz. ve o barışmak için benimle konuşmak istedi. | 90210-1 | 2008 | |
| I I told her to leave me alone. | Ben ben ona beni rahat bırakmasını söyledim. | 90210-1 | 2008 | |
| Actually, I told her to "drop dead." | Aslında, ben ona "geber" dedim. | 90210-1 | 2008 | |
| I I didn't know what was going on. | Ben ben ne olduğunu bilmiyordum. | 90210-1 | 2008 | |
| I she told Ade that she was dying, and then Ade told me. | Ben Ade'e ölüyor olduğunu söylemiş, ve sonra Ade bana söyledi. | 90210-1 | 2008 | |
| And then I was dying to tell you, | Ve sonra sana söylemek için ölüyordum, | 90210-1 | 2008 | |
| but I just thought that maybe she would tell you. | ama sadece belki kendisi söyler diye düşündüm | 90210-1 | 2008 | |
| I'm pretty sure | Oldukça eminim ki... | 90210-1 | 2008 | |
| she wouldn't. I made it clear | ...söylemezdi. Onunla bir daha... | 90210-1 | 2008 | |
| that I never wanted to talk to her again. | ...asla konuşmak istemediğimi açıkça söylemiştim. | 90210-1 | 2008 | |
| Me, too. But... | Ben de. Ama... | 90210-1 | 2008 | |
| now everything's different, right? | şimdi her şey farklı, değil mi? | 90210-1 | 2008 | |
| We should call her. | Onu aramalıyız. | 90210-1 | 2008 | |
| We... | Daha çok mutsuz olurdu. Biz... İsmi "Dulce de Leche" (Karamel gibi bir renk) | 90210-1 | 2008 | |
| do nothing. | ...hiçbir şey yapmayacağız. | 90210-1 | 2008 | |
| Nothing's different. | Fark eden bir şey yok. | 90210-1 | 2008 | |
| I'm sorry that she's sick. | Hasta olduğu için üzgünüm. | 90210-1 | 2008 | |
| I am. But... | Üzgünün. Ama... | 90210-1 | 2008 | |
| we can't get sucked back into that woman's drama. | ...yeniden o kadının dramasının içine çekilemeyiz. | 90210-1 | 2008 | |
| It's not drama... | Sadece birkaç gün sürer. Bu drama değil... | 90210-1 | 2008 | |
| Yes, it is. With Mom, it always is. | Tükenmiş görünüyorsun, ufaklık. Evet, öyle. Annem ile, her zaman öyle. | 90210-1 | 2008 | |
| I want you to think about everything that she's done, | Sana yaptığı her şeyi, sana nasıl acı çektirdiğini... | 90210-1 | 2008 | |
| all the ways that she has hurt you. | ...düşünmeni istiyorum. | 90210-1 | 2008 | |
| Just because someone's sick... | Sadece birinin hasta olması... | 90210-1 | 2008 | |
| doesn't change the past. | geçmişi değiştirmez. | 90210-1 | 2008 | |
| Promise me that you won't get sucked back in? | Tekrar bunun içine çekilmeyeceğine bana söz ver? | 90210-1 | 2008 |