Search
English Turkish Sentence Translations Page 1013
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| You want to mess with, would i? | ...bir adam olmazdım değil mi? | 90210-1 | 2008 | |
| Jasper? yeah? i love you. | Jasper? Evet? Seni seviyorum. | 90210-1 | 2008 | |
| And i want my first time to be with you. | Ve ilk seferim seninle olsun istiyorum. | 90210-1 | 2008 | |
| Mom, time to wake up. | Anne, uyanma zamanı. | 90210-1 | 2008 | |
| Mom?! | Anne?! | 90210-1 | 2008 | |
| Uh, yeah, i need an ambulance. | Aa, evet, ambulansa ihtiyacım var. | 90210-1 | 2008 | |
| What do we have? 60 year old female found unconscious | Durum nedir? 60 yaşında, kadın, | 90210-1 | 2008 | |
| In her home. | Evinde bilinçsiz halde bulundu. | 90210-1 | 2008 | |
| Status post cardiac arrest. | Durumu Kalp durması. | 90210-1 | 2008 | |
| Bp's 110/70. | Tansiyonu 11'e 7. | 90210-1 | 2008 | |
| Medications? we gave her | İlaçlar? Ona 1mg'lik epinefrin verdik. | 90210-1 | 2008 | |
| One milligram of epinephrine. | Bactrim ve... | 90210-1 | 2008 | |
| She's on bactrim and gabapentin. | ...gabapentin kullanmaktaymış. | 90210-1 | 2008 | |
| Where are you taking her?! | Onu nereye götürüyorsunuz? | 90210-1 | 2008 | |
| I need you to wait in the lobby. | Lobide beklemeniz gerekiyor. | 90210-1 | 2008 | |
| We'll find you when there's news. | Bir gelişme olduğunda seni buluruz. | 90210-1 | 2008 | |
| Navid! | Navid! | 90210-1 | 2008 | |
| Oh, hey, i was texting you. | Oh selam, ben de sana mesaj atıyordum. | 90210-1 | 2008 | |
| Oh, good. well, me first. | Oh, iyi, ama önce ben. | 90210-1 | 2008 | |
| I am here to rescue your little news broadcast thingy. | Senin haber şeyini kurtarmaya geldim. | 90210-1 | 2008 | |
| I'm going to join. | Ekibe katılacağım. | 90210-1 | 2008 | |
| Come on, i just want to pad my resume | Hadi ama, sadece etkinliklerle | 90210-1 | 2008 | |
| With some extracurriculars, okay? | Cv'mi doldurmak istiyorum tamam mı? | 90210-1 | 2008 | |
| No, you're just going to flake | Hayır, yapılacak gerçek bir iş çıktığında. | 90210-1 | 2008 | |
| Whenever there's any actual work to do. | Sen sadece kaytaracaksın. | 90210-1 | 2008 | |
| Now, look... please, navid, | Hayır, bak... Lütfen Navid, | 90210-1 | 2008 | |
| I really have to get into cu. | Gerçekten California Üniversitesine girmem lazım. | 90210-1 | 2008 | |
| Please, please, please, please. | Lütfen, lütfen, lütfen, lütfen. | 90210-1 | 2008 | |
| Pretty, pretty, pretty please. | Lütfen, lütfen, lütfen, lütfen. | 90210-1 | 2008 | |
| I'm going to keep begging until you say yes. please, please... | Sen evet diyene kadar yalvarmaya devam edeceğim. Lütfen, lütfen... | 90210-1 | 2008 | |
| Okay, all right, all right, fine. | Peki, tamam, tamam oldu. | 90210-1 | 2008 | |
| Yay. okay, i know exactly what my segment's going to be called. | Oley! Tamam, bölümümün adının ne olacağını biliyorum. | 90210-1 | 2008 | |
| you're not getting a segment. clark after dark. | Bir bölümün olmayacak. Karanlıktan sonra Clark. | 90210-1 | 2008 | |
| I'll give people sex advice. | İnsanlara cinsellikle ilgili tavsiyeler veririm. | 90210-1 | 2008 | |
| Okay, listen, i'm getting a bunch | Tamam, dinle, bir grup yeni | 90210-1 | 2008 | |
| Of new high def video mixers, | Yüksek çözünürlüklü video mixerlerden aldım. | 90210-1 | 2008 | |
| And you can help me unpack those. | Onların paketlerini açmamda bana yardımcı olabilirsin. | 90210-1 | 2008 | |
| Ex squee me? | Efendim? | 90210-1 | 2008 | |
| well, if you're serious about the blaze, | bilirsin, kendimi Blaze'e daha çok verirdim. Eğer gerçekten hevesliysen | 90210-1 | 2008 | |
| You can meet me here tomorrow by 6:00. | Beni yarın 6:00'da burda bulabilirsin. | 90210-1 | 2008 | |
| Uh, can i talk now? | Şimdi ben konuşabilir miyim? | 90210-1 | 2008 | |
| I have something, um... very important to tell you. | Sana söyleyeceğim... çok önemli birşey var | 90210-1 | 2008 | |
| This better not be some lame hazing ritual. | Bu alakasız bir şaka olmasa iyi olur. | 90210-1 | 2008 | |
| No, it's about adrianna. | Hayır, Adrianna'yla ilgili. | 90210-1 | 2008 | |
| I think she's back on drugs. | Hayır, sadece sıradan bir anı, Sanırım tekrar uyuşturucuya başladı. | 90210-1 | 2008 | |
| Of course i'm not on drugs. | Tabii ki uyuşturucu kullanmıyorum. | 90210-1 | 2008 | |
| Okay, i've been clean for so long, you know that. | Bak, çok uzun süredir temizim, bunu biliyorsun. | 90210-1 | 2008 | |
| Why would navid say it if it weren't true? | Gerçek değilse Navid Neden böyle birşey söylesin? | 90210-1 | 2008 | |
| You know, things have been pretty bad with us lately. | Aramız son zamanlarda baya kötüleşti. | 90210-1 | 2008 | |
| Maybe he's mad because i've moved on since the breakup. | Belki ayrıldıktan sonra hayatıma devam edebildiğim için bana kızgındır. | 90210-1 | 2008 | |
| You have to believe me, i'm clean. | Bana inanmalısın, temizim. | 90210-1 | 2008 | |
| Look, ade, | Bak, Ade, | 90210-1 | 2008 | |
| I want to believe you, i really do, | Sana inanmak istiyorum, gerçekten istiyorum. | 90210-1 | 2008 | |
| But you've lied to me about this before. | Ama bana daha önce bu konuda yalan söyledin. | 90210-1 | 2008 | |
| Yeah, well, i'm not lying now. | Peki, tamam, ama bu kez söylemiyorum. | 90210-1 | 2008 | |
| Okay, do you remember what i was like when i was on coke? | Bak, kokain kullanırkenki halimi hatırlıyor musun? | 90210-1 | 2008 | |
| Am i acting anything like that right now? | Şu anda hiç öyle görünüyor muyum? | 90210-1 | 2008 | |
| No... you're not. | Hayır... görünmüyorsun. | 90210-1 | 2008 | |
| Okay, i'm going to talk to navid | Tamam, Navid'le konuşacağım. | 90210-1 | 2008 | |
| And i'm going to get to the bottom of it. | Ve bu işin esasını anlayacağım. | 90210-1 | 2008 | |
| How is she? is she okay? | O nasıl? İyi mi? | 90210-1 | 2008 | |
| I don't... i don't know, i don't know. | Bilmiyorum... Bilmiyorum, bilmiyorum. | 90210-1 | 2008 | |
| When i... when i woke up this morning, | Ben... Ben bu sabah uyandığımda | 90210-1 | 2008 | |
| She wasn't breathing, | Annem nefes almıyordu, | 90210-1 | 2008 | |
| So i called 911. | Ben de 911'i aradım. | 90210-1 | 2008 | |
| They said that she was in cardiac arrest. | Kalbinin durduğunu söylediler. | 90210-1 | 2008 | |
| But they gave her cpr | Ona kalp masajı yaptılar, | 90210-1 | 2008 | |
| And her heart started beating again in the ambulance, | Ve kalbi yeniden atmaya başladı. | 90210-1 | 2008 | |
| But she's been in there for over an hour. | Ama bir saati aşkın süredir içeride | 90210-1 | 2008 | |
| Hey, hey, everything's going to be okay. | Hey, hey, herşey yoluna girecek. | 90210-1 | 2008 | |
| No, it's not! | Hayır, girmeyecek. | 90210-1 | 2008 | |
| You don't know how sick she's been. 1 | Ne kadar hasta olduğunu sen bilmiyorsun. | 90210-1 | 2008 | |
| Look, i know that she has cancer, but... | Bak kanser olduğunu biliyorum ama... | 90210-1 | 2008 | |
| It... it wasn't supposed to happen like this. | Bu... Bu şekilde olmamalıydı. 1 | 90210-1 | 2008 | |
| Doctor: thank you for being so patient. | Sabırınız için teşekkür ederim. | 90210-1 | 2008 | |
| Are you a relative? | Siz akrabası mısınız? | 90210-1 | 2008 | |
| Yeah. we're her daughters. | Evet, biz kızlarıyız. | 90210-1 | 2008 | |
| Well, your mother suffered a cardiac arrest. | Anneniz kalp durması yaşadı. | 90210-1 | 2008 | |
| And i afraid with the chemotherapy treatments, | Ve korkarım gördüğü kemoterapi tedavilerinden ötürü, | 90210-1 | 2008 | |
| She's... | O... | 90210-1 | 2008 | |
| She's too weak to fight much longer. | O daha fazla dayanmak için çok güçsüz. | 90210-1 | 2008 | |
| She's conscious now. it would be a good time to see her. | Şu anda bilinci açık. Onu görmek için iyi bir zaman. | 90210-1 | 2008 | |
| Aren't you coming? | Sen gelmiyor musun? | 90210-1 | 2008 | |
| No, i can't. | Hayır, yapamam. | 90210-1 | 2008 | |
| Kelly... | Kelly.. | 90210-1 | 2008 | |
| Just go. | Sen git. | 90210-1 | 2008 | |
| I'm sure she'll be happy to see you. | Eminim seni gördüğüne sevinecektir. | 90210-1 | 2008 | |
| Doctor: is anybody coming? | Tanrım! Bu Ethan. Geliyor musunuz? | 90210-1 | 2008 | |
| Yeah, i am. | Evet, ben geliyorum. | 90210-1 | 2008 | |
| "...remedy for..." plural. | "...çözüm getirmek..." çoğul. | 90210-1 | 2008 | |
| So that'd be plural then? yeah, i think so. | Çoğul mu oluyor? Evet öyle. | 90210-1 | 2008 | |
| Morning, dixon. | Elimde kalan arı kovanı ve dürüstlüğüm. Günaydın Dixon. | 90210-1 | 2008 | |
| I'm getting a ride from liam. | Beni Liam götürecek. | 90210-1 | 2008 | |
| Do you want any breakfast? | Kahvaltı yapmak ister misin? | 90210-1 | 2008 | |
| Hey, he'll get over it sooner or later. | Eninde sonunda atlatacaktır. | 90210-1 | 2008 | |
| Well, you're in a good mood. | Neşen yerinde. | 90210-1 | 2008 | |
| Things are good. | Herşey iyi gidiyor. | 90210-1 | 2008 | |
| Well, can we get some details? | Biraz ayrıntı alabilir miyiz? | 90210-1 | 2008 | |
| Dirty deets, as the kids say? | Kirlileri dök, çocukların deyimiyle. | 90210-1 | 2008 | |
| Seriously, dad? | Ciddi misin baba? | 90210-1 | 2008 |