Search
English Turkish Sentence Translations Page 155385
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
Your reward? | Ödülün mü? Ödülünü mü? | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
I brought him here as we agreed. In exchange, | Anlaştığımız gibi onu buraya getirdim. Karşılığında da... Anlaştığımız gibi onu buraya getirdim. Karşılığında,... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
you promised to restore our previous arrangement. | ...eski anlaşmamızı yenileyeceğine söz verdin. ...önceki anlaşmamızı yenileyeceğine söz verdin. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
I'm afraid I'm going to have to disappoint, | Artık işe yaramazlığının sonuna geldiğin için... Korkarım hayal kırıklığına uğratacağım,... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
since your usefulness has come to an end. | ...korkarım seni hayal kırıklığına uğratacağım. ...çünkü işe yararlılığın sona erdi. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
We'll get him. | Onu bulacağız. Onu geri getireceğiz. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
See that you do, Colonel. | Öyle yapın Yarbay. Umarım getirirsiniz, Yarbay. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Nothing. | Hiç birşey. Hiçbir şey yok. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
So we were wrong. | Yani yanıldık. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
It has been known to happen. | Daha öncede olmuştu. Daha önceden olmuştu. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Hey, I always said this was a longshot. | Hey, her zaman bunun olabileceğini söylerim. Bunun küçük bir ihtimal olduğunu hep söylemiştim. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Colonel, this is Lorne. We've got something. | Yarbay, ben Lorne. Bir şey bulduk. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
We checked his pulse. It's barely there. We've got to move him or we lose him. | Nabzını kontrol ettik. Çok zayıf. Ya onu götürürüz ya da onu kaybederiz. Nabzına baktık. Neredeyse yok. Onu buradan götürmeliyiz yoksa onu kaybedeceğiz. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Where's Ronon? Good question. | Ronon nerde? Güzel soru. Ronon nerede? Güzel soru. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
His injuries are minor, | Yaraları ufak... Yaraları küçük,... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
{\pos(192,220)}but both his heartrate and blood pressure are elevated. | ...ama hem kalp atışı hem de kan basıncı yüksek. ...ama kalp hızı ve kan basıncı yüksek. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
{\pos(192,220)}He woke up about an hour after you brought him in. | Onu getirdikten bir saat sonra uyandı. Onu getirdiğinizden yaklaşık bir saat sonra uyandı. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
{\pos(192,220)}He was delirious, he was sweating, nauseous, | Sayıklıyordu, terliyordu... Deli gibiydi, terliyordu, midesi bulanıyordu,... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
trembling. | ...ve titriyordu. ...titriyordu. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
{\pos(192,210)}So | Bu yüzden... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
{\pos(192,210)}I sedated him | ...bazı testler yapmak için... ...onu uyuttum... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
{\pos(192,210)}and ran some tests. | ...onu uyuttum. ...ve bazı testler yaptım. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
{\pos(192,210)}After giving him a drug that blocks opioid receptors, | Ona opioid reseptörlerini engelleyici bir ilaç verdikten sonra... Ona morfinik reseptörleri bloklayan bir ilaç verdikten sonra,... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
{\pos(192,210)}I noticed a drop in dopamine levels here... | Şuradaki dopamin seviyelerinde bir düşüş farkettim. ...buradaki dopamin seviyesinde bir düşüş fark ettim. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
{\pos(192,210)}A central link in the brain's reward circuit. | Beynin zevk alma merkezinde bir merkezî link. Beynin ödül bölgesinde merkezi bir bağ. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Right. Meaning? | Tamam. Bunun anlamı? Tamam. Yani? | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Meaning this type of neurochemical activity | Yani bu çeşit nörokimyasal aktivite... Yani bu tip bir nörokimyasal faaliyet... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
is identical to that of reforming substance users. | ...madde bağımlılarındakiyle aynı. ...uyuşturucu bağımlıları uyuşturucuyu bıraktıklarında görülür. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
He's going through withdrawal. | O şu an bırakma döneminden geçiyor. Bırakma döneminden geçiyor. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
I need you to save him, Doc. Right now, he's our only lead. | Onu kurtarman gerek, Doktor. Şu anda, elimizdeki tek ipucu o. Onu kurtarmana ihtiyacım var Doktor. Şu anda tek ipucumuz o. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
If he dies, our chances of finding Ronon go with him. | Eğer ölürse, Ronon'ı bulma şansımız da onunla birlikte gider. O ölürse, Ronon'ı bulma ihtimalimiz de onunla beraber gider. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Of course. But it could be days before he's coherent enough | Elbette. Ama onun bize bir şeyler söyleyecek kadar tutarlı duruma... Tabii ki. Ama bize bir şey söyleyecek duruma... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
to tell us anything. | ...gelmesi günler sürebilir. ...gelmesi günler alabilir. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Why wasn't informed about the mission to rescue Ronon? | Neden ben Ronon'ı kurtarma görevi hakkında bilgilendirilmedim? Neden Ronon'ı kurtarma göreviyle ilgili bana bilgi verilmedi? | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
We were playing on a hunch. We had to act fast. | Acelemiz vardı. Çabuk hareket etmek zorundaydık. Bir önsezi üzerine hareket ediyorduk. Çabuk davranmamız gerekiyordu. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
I'm going go... see if they're still serving lunch. | Ben şeye gidiyorum... Hâlâ yemek var mı ona bakmaya. Ben öğle yemeği devam ediyor mu diye bakmaya gideceğim. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
It's taquito tuesday. I think I'll join you. | Bugün Taco Salı'sı. Sanırım sana katılacağım. Salı günü meksika dürümü var. Ben de seninle geleyim. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
I'm surprised that you would be so quick to move forward without me. | Ben olmadan bu kadar çabuk ilerlemene şaşırdım. Bensiz bu kadar çabuk ilerlemene şaşırdım. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Don't put this on me. | Bu konuda beni suçlama. Bunu benim üzerime yükleme. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
You're the one having second thoughts about returning to the team. | Takıma dönüp dönmemeyi düşünüp duran sensin. Takıma dönme konusunda tereddütleri olan sensin. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
I cannot give you the option | Her dünya dışına gidişimizde... Gezegen dışına her çıkışımızda... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
every time we're going off world. | ...sana tekrar şans veremem. ...sana seçenek sunamam. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
This is not an easy decision for me. | Bu benim için kolay bir karar değil. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
You think you're the only one feeling pressure? | Bir tek sen mi baskı altındasın sanıyorsun? Baskı altındaki bir tek sen misin sanıyorsun? | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
I've got Woolsey pushing me hard to find a replacement for you. | Woolsey senin yerine birini bulmam için başımın etini yiyor. Woolsey beni senin yerine birini bulmaya zorluyor. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
What did you tell him? I told him that I wasn't going | O'na ne dedin? O'na seninle konuşmadan... Ona ne dedin? Seninle konuşmadan bir şey... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
until I talked to you. Now, if you want to join the team, | ...hiçbir şey yapmayacağımı söyledim. Şimdi, eğer takıma katılmak istiyorsan... ...yapmayacağımı söyledim. Şimdi, takıma dönmek istiyorsan,... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
great. I'll call Woolsey. I'll make it happen. | ...güzel. Woolsey'e söylerim. Bunu yaparım. ...harika. Woolsey'i ararım. Ayarlarım. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
But if you want to spend time with your son, I understand. I do. | Ama eğer oğlunla zaman geçirmek istersen, anlarım. Gerçekten. Ama oğlunla zaman geçirmek istersen, anlarım. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
I really do. | Gerçekten anlarım. Gerçekten. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
You've got to make a decision. | Bir karar vermen gerek. Bir karar vermelisin. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
You are finally awake. | Sonunda uyandın. Nihayet uyandın. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
The procedure can be very taxing. | İşlem oldukçu yorucu olabilir. İşlem çok yorucu olabiliyor. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
You've been unconscious for the better part of a day. | Günün büyük bir bölümünde bayılmış durumdaydın. Günün yarısında baygındın. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
I'll die before I turn. | Taraf değişmeden önce ölürüm. Dönmeden öleceğim. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Just like Marika and Hemi. | Aynen Marika ve Hemi gibi. Aynı Marika ve Hemi. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
I'm afraid you're mistaken. | Korkarım ki hatalısın. Korkarım yanılıyorsun. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Your friends didn't die because they were strong. | Arkadaşların güçlü oldukları için ölmediler. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
They died because they were too weak to withstand the process. | İşleme dayanamayacak kadar güçsüz oldukları için öldüler. Öldüler, çünkü işleme dayanamayacak kadar güçsüzlerdi. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Their minds and bodies eventually shut down under the strain. | Akılları ve vücutları zamanla baskı altında ezildi. Zihinleri ve vücutları zorlanmaya dayanamayıp en sonunda kapandı. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
You're stronger. | Sen güçlüsün. Sen daha güçlüsün. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
And it is your strength | Ve gücün... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
that will prove your undoing. | ...senin mahvolma nedenin olacak. ...yenilmene neden olacak. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
He broke through his restraints this morning and injured two guards, | Bu sabah bağlarını koparıp, iki nöbetçiyi yaraladı... Bu sabah bağlarından kurtuldu ve iki nöbetçiyi yaraladı, ben de... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
so I thought it would be best to put him in isolation. | ...bu yüzden bende onu izole etmeye karar verdim. ...onu izolasyon odasına koymanın en iyisi olacağını düşündüm. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
At least this way, if he breaks free again, | En azından bu şekilde, eğer tekrar serbest kalırsa... En azından böylece, tekrar kaçmaya çalışırsa,... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
he won't be an immediate danger to anyone. | ...kimse için bir tehlike oluşturmayacak. ...kimseye zarar veremez. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
How long is it going to take him to go through this? | Bu ne kadar zaman daha devam edecek? Bunu atlatması ne kadar sürecek? | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
To be honest, I'm not even sure he will. | Dürüst olmak gerekirse, bunu başarabileceğinden bile emin değilim. Dürüst olmak gerekirse, atlatacağından bile emin değilim. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
You're killing me! | Beni öldürüyorsunuz! | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Can't you give him something for the pain? | Ona acı için hiç birşey veremez misin? Acıları için ona bir şey veremez misin? | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Sedatives will make him more comfortable, | İlaçlar onu rahatlatır... Yatıştırıcılar onu rahatlatacaktır,... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
but they'll also slow down his recovery. | ...ama aynı zamanda iyileşmesini yavaşlatır. ...ama iyileşmesini yavaşlatacaktır. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
I want this to go as quick as possible. No sedatives. | Bunun olabildiğince çabuk olmasını istiyorum. İlaç yok. Bunun mümkün olduğu kadar çabuk olmasını istiyorum. Yatıştırıcı yok. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
He's already sleeping? | Uyudu mu? Hala uyuyor mu? | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Why does it take so much longer when I try to put him down? | Neden ben onu yatırmaya çalıştığımda daha uzun sürüyor? Ben uyutmaya çalışınca neden o kadar uzun sürüyor? | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
You worry too much. | Çok fazla endişeleniyorsun. Çok endişeleniyorsun. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Perhaps he senses your anxiety. | Belki de endişeni hissediyordur. Belki de endişeni hissediyor. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Maybe he prefers the comfort of his mother's presence. | Belki de annesinin yanında olmasını tercih ediyordur. Belki de annesinin varlığının verdiği huzuru tercih ediyordur. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Well, there may be times when he will have to learn to do without. | Şey, bazı zamanlar bunu bensiz yapmayı öğrenmesi gerekecek. Bensiz yapmayı öğrenmesi gereken zamanlar olabilir. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Does that mean you've decided? | Bu karar verdiğin anlamına mı geliyor? Bu kararını verdiğin anlamına mı geliyor? | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
I thought so... | Sanırım... Öyle sanıyordum... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
How can I return to the team with the knowledge | Her defasında Geçitten geçtiğimde geri dönmeme ihtimalim olduğunu bilerek... Geçitten her geçişimde, bir daha geri dönmeme... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
that every time I step through the Gate, there is a chance that I might not come back? | ...takıma nasıl geri dönebilirim ki? ...ihtimalim olduğunu bilerek takıma nasıl geri dönerim? | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
That, given the dangers, | Yani, tehlikeler yüzünden... Tehlikelerini düşünürsek,... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
there's a possibility that our son will grow up without a mother? | ...oğlumuzun annesiz büyüme ihtimali var. ...oğlumun annesiz büyüme ihtimalinin olduğunu bilerek? | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
You have a responsibility to him. | Ona karşı bir sorumluluğun var. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
But you also have a responsibility to the people of this galaxy. | Ama aynı zamanda bu Galaksinin insanlarına karşı da bir sorumluluğun var. Ama aynı zamanda bu galaksinin insanlarına karşı bir sorumluluğun var. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Follow your heart without remorse. | Pişmanlık duymadan kalbinin sesini dinle. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
And take comfort in knowing that you'll be doing so | Ve bunu oğlunda dahil olmak üzere... Ve bunu birçok kişinin geleceğini korumak için... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
to safeguard the future of many, | ...birçok kişinin geleceğini... ...yaptığını bilerek rahat ol,... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
including your son. | ...korumak için yaptığını bilerek rahatla. ...oğlun dahil. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Just promise me you'll be careful out there. | Sadece bana orada dikkatli olacağına söz ver. Sadece bana dikkatli olacağına söz ver. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
He's been awake and lucid for about 10 minutes now. | 10 dakikadır ayık ve aklı başında. Yaklaşık 10 dakikadır uyanık ve aklı başında. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Only that he wanted to talk to you. | Sadece seninle konuşmak istedi. Seninle konuşmak istediğini söyledi sadece. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
I know where they've taken Ronon. | Ronon'ı nereye götürdüklerini biliyorum. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
You can give us a Gate address? Better. | Bize Geçit adresini verebilir misin? Daha da iyisi... Bize bir geçit adresi verebilir misin? Daha iyisini yaparım. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
I'll lead you right into the heart of the facility. | Sizi tesisin kalbine kadar götürebilirim. Sizi tesisin merkezine götürebilirim. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Well, you're still recovering. | Sen hâlâ iyileşiyorsun. Hala iyileşiyorsun. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Dr. Keller told me there were no longer any traces | Dr. Keller bana vücudumda... Dr. Keller bana vücudumda Wraith enziminden... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |