Search
English Turkish Sentence Translations Page 155387
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
You know what would be really creepy and unexpected, is if you knelt instead. | Ne daha ürkütücü ve beklenmedik olurdu biliyor musun, senin çökmen. Biliyor musun ne gerçekten tüyler ürpertici ve beklenmedik olurdu, benim yerime senin diz çökmen. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
I guess not. | Sanırım hayır. Sanırım değil. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
All right, I'll try and make it work. | Pekâlâ, deneyip işe yaramasına çalışacağım. Pekala, bunu yürütmeye çalışacağım. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
I appreciate your defiance. | Meydan okumandan etkilendim. Meydan okumanı takdir ediyorum. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Ronon, I really need you to snap out of it about now. | Ronon, şimdi gerçekten kendine gelmene ihtiyacım var. Ronon, şu sıralarda kendine gelsen iyi olur. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
It will make turning you | Seni değiştirmeyi... Seni dönüştürmeyi... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
all the more enjoyable. | ...dahada zevkli hale getirecek. ...çok daha eğlenceli yapacaktır. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
How'd you get out? Tyre freed us. Let's go. | Nasıl çıktınız? Tyre bizi bıraktı. Gidelim. Nasıl kurtuldunuz? Tyre bizi kurtardı. Haydi gidelim. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Okay, come on, guys. | Tamam, gelin. Tamam, haydi beyler. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Go, go, go! | Yürü, yürü, yürü! Gidelim! | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
How's it going? Not so good! | Nasıl gidiyor? Pek iyi değil! | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
My guys are holding them off, but not for much longer. | Adamlarım onları durdurdu, ama uzun süre dayanamayız. Adamlarım onları tutuyor, ama fazla uzun sürmez. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Give me that. | Ver şunu bana. Onu bana ver. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Tell them to back off. | Onlara geri çekilmelerini söyle. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
My life will be a small price to pay | Sizin ve takımınızın... Senin ve takımının hayatlarının... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
for the lives of you | ...hayatları karşılığında... ...yanında benim hayatım... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
and your team. | ...benim hayatım küçük bir bedel olarak kalır. ...küçük bir bedel olacak. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Then how about the destruction of this facility? | Öyleyse bu üssün yokedilmesine ne dersin? Peki bu tesisin yok olması? | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Is that a small enough price as well? | Buda mı küçük bir bedel? Bu da küçük bir bedel mi? | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
I told them where to hide the charges for maximum effect, | Onlara patlayıcıları maksimum hasar için nerelere koymaları... Bombaları maksimum zarar vermek için nereye koymaları gerektiğini söyledim,... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
enough explosives to destroy this place and all of its research. | ...gerektiğini söyledim. Burayı uçurmak için yeteri kadar patlayıcıyı. ...bu tesisi ve bütün araştırmalarını yok etmeye yetecek kadar patlayıcı. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Any advantage your hive may hold over its rivals | Düğmeye basmamla... Kovan'ının rakiplerine karşı bütün üstünlükleri... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
will be gone with the push of a button. | ...senin kovanının rakiplerine olan üstünlüğü uçar gider. ...düğmeye tek bir basış ile yok olacak. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Tell them to let us through. | Onlara geçmemize izin vermelerini söyle. Onlara çıkmamıza izin vermelerini söyle. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
What's to stop you from triggering the explosives | Patlayıcıları uzaktan patlatmayacağınızı... Patlayıcıları güvenli bir uzaklığa ulaştıktan sonra... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
from a safe distance? My presence here. | ...nerden bileyim? Ben burada kalacağım. ...patlatmanı ne engelleyecek? Benim burada olmam. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
You let them go. I'll remain behind. | Onları bırak gitsinler. Ben geride kalıyorum. Onların gitmesine izin ver. Ben geride kalacağım. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Once they've reached the Gate, | Geçide vardıklarında... Onlar geçide ulaşınca,... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
I'll trade you this device for my freedom. | ...bunu özgürlüğüm karşılığında sana vereceğim. ...özgürlüğüme karşılık sana bu aleti vereceğim. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Or we all die together. | Ya da hep beraber ölürüz. Ya da hepimiz birlikte ölürüz. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Let them go. | Bırakın gitsinler. Gitmelerine izin verin. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
I'll be right behind you. | Ben tam arkanızda olacağım. Tam arkanızda olacağım. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
You turn your back on an incredible gift. | İnanılmaz bir hediyeye arkanı döndün. Harika bir ödüle sırtını dönüyorsun. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Actually, you turned your back on me first. | Aslında, bana ilk olarak arkasını dönen sendin. Aslında, bana ilk sırtını dönen sensin. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
And I thank you for it. | Ve bunun için sana minnettarım. Ve bundan dolayı sana teşekkür ederim. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
We're clear. | Uzaklaştık. Güvendeyiz. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
You're not beyond forgiveness. | Sen affedilemez değilsin. Affedilmeyecek durumda değilsin. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
It's not too late for you. | Senin için çok geç değil. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Yes, it is... | Evet, çok geç... Evet, öyle... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
For both of us. | İkimiz içinde... İkimiz için de. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
What kind of a timeframe for recovery are we looking at? | Ne gibi bir iyileşme süresi olacak? Ne kadar uzun bir iyileşme sürecinden bahsediyoruz? | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
It's impossible to predict. | Tahmin etmek imkansız. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
He has so much of the enzyme running through him | Sisteminde o kadar çok enzim var ki... Vücudunda enzimden o kadar çok dolaşıyor ki,... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
that his body can hardly process it. | ...vücudu zar zor işliyor. ...vücudu işleyemiyor. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
When it eventually does, | Sonunda bunu başardığında... Ve işlemeye başlayınca,... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
that's when he'll come down, | ...o zaman kendine gelecek... ...o zaman iyileşmeye başlayacak,... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
and he'll come down hard. | ...ve bu oldukça sert olacak. ...ve çok zorlu geçecek. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
I'm gonna talk to him. | Onunla konuşmaya gidiyorum. Onunla konuşacağım. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Open it. | Aç. Kapıyı aç. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
There he is. | İşte buradasın. İşte burada. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Hey, buddy. | Selam dostum. Hey dostum. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
So, how long are you planning on keeping me prisoner? | Peki, beni daha ne kadar süre mahkum olarak tutmayı düşünüyorsun? Peki, beni ne kadar süre tutuklu tutmayı planlıyorsunuz? | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
As long as it takes to clear your head. | Kafan temizlenene kadar. Kafanı temizlemesi ne kadar sürecekse. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
My head is clear. | Benim kafam temiz. Kafam temiz. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Well, you may be feeling fine right now, | Peki, şu an için iyi hissediyor olabilirsin... Şu anda iyi hissediyor olabilirsin,... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
but things are going to get pretty rough for you. | ...ama işler senin için çok zor olacak. ...ama işler senin için çok zorlaşacak. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
We're gonna get you through this. | Bunu atlatacağız. Bunun üstesinden gelmene yardım edeceğiz. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Whatever you've got planned, it's not gonna work. | Ne planladıysan, işe yaramayacak. Ne planladıysanız, işe yaramayacak. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
You've got a choice... | Seçmen gerekiyor... Bir seçim yapın... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
You'd better kill me or you let me go. | Ya beni öldür ya da bırak gideyim. Beni öldürün ya da gitmeme izin verin. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
And if you let me go, | Ve eğer beni bırakırsan... Ve gitmeme izin verirseniz,... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
I promise I won't come after you or Atlantis. | ...söz senin ya da Atlantis'in peşinden gelmeyeceğim. ...söz veriyorum sizin veya Atlantis'in peşinden gelmeyeceğim. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Tell Tyre I won't come after him either. Tyre's dead. | Tyre'a onun peşinden de gitmeyeceğimi söyle. Tyre öldü. Tyre'a söyleyin onun da peşinden gitmeyeceğim. Tyre öldü. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
He sacrificed himself taking out the Wraith lab. | Wraith laboratuvarını patlatırken kendini kurban etti. Wraith laboratuvarını yok etmek için kendini feda etti. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Yeah, well, he was a traitor. No, he was a good friend. | Evet, o bir haindi. Hayır, o iyi bir dosttu. Evet, bir haindi. Hayır, iyi bir arkadaştı. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
You're going to realize that pretty soon. | Bunu yakında anlayacaksın. Sen de bunu yakında fark edeceksin. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Hey, will you just kill me or set me free. | Hey, ya beni öldür ya da serbest bırak. Hey, beni öldürün ya da serbest bırakın. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
You kill me or set me free! | Ya öldür ya da serbest bırak! Beni öldürün ya da serbest bırakın. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Kill me please! | Öldür beni lütfen! Beni öldürün lütfen! | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Please kill me! | Lütfen öldür! Lütfen beni öldürün! | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
I had what they called piano fingers... Slim, nimble. | Bende piyano parmakları dedikleri şeyden vardı. İnce, çevik. Piyano parmakları diye adlandırdıkları türden parmaklarım vardı... İnce, çabuk. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
It's really no surprise that my parents signed me up for lessons. | Ailemin beni derslere yazdırması sürpriz olmadı. Ebeveynlerimin beni derslere yazdırması sürpriz değildi. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
My first teacher, of course, hailed me as a natural. | İlk öğretmenim, tabii ki, bana doğuştan yetenekli dedi. Öğretmenim, tabii ki, beni doğuştan piyanocu olarak kabul etti. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Big russian woman, Polanskii or Baranski or... | Büyük bir Rus kadınıydı, Polanskii ya da Baranski ya da... Büyük rus kadın, Polamskii ya da Baranski ya da... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Oh, no, definitely a "ski". | Hayır, kesinlikle bir "ski" idi. Yok, hayır, kesinlikle bir "ski". | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Like hitting someone. | Birine vuruyormuş gibi. Birine vurmak ister gibi. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Anyone in particular? | Belli birisine mi? Aklında biri var mı? | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
You, if you don't loosen these straps and get me something to eat. | Sana, eğer şu bağları çözüp bana yiyecek bir şeyler getirmezsen. Sen, eğer bu kayışları gevşetip bana yiyecek bir şeyler getirmezsen. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
That is a good sign. | Bu iyiye işaret. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
That's a good sign! | Bu iyiye işaret! | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
He's back! He's back! | O döndü! O döndü! Geri döndü! Geri döndü! | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
So he's fully recovered? | Yani, tamamen iyileşti mi? Tamamen iyileşti mi? | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Well, physically he's still weak, | Şey, fiziksel olarak hâlâ zayıf... Fiziksel olarak, hala daha zayıf,... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
but his bloodwork shows no traces of the enzyme in his system, | ...ama kan testi sisteminde başka enzim olmadığını gösterdi... ...ama kan testine göre vücudunda enzimden eser yok,... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
so he should be back to his old self in no time. | ...yani yakında gene eski haline döner. ...yani kısa zamanda eski haline gelecektir. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Good to hear. | Bunu duymak güzel. Bunu duyduğuma sevindim. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Well, it's late. I think I'll head back to my quarters | Peki, geç oldu. Sanırım odama gidip... Geç oldu. Sanırım odama çekilip... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
and change into something a little more relaxed. | ...daha rahat birşeyler giyeceğim. ...üzerime daha rahat bir şeyler giyeceğim. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
John, may I have a word? | John, bir çift laf edebilir miyiz? John, biraz konuşabilir miyiz? | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Yeah. Sure. | Evet. Elbette. Evet. Tabii ki. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Teyla. Come in. | Teyla. İçeri gel. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
I thought you said you were changing into something more relaxed. | Daha rahat birşeyler giyeceğim demiştiniz. Daha rahat bir şeyler giyeceğinizi söylediğinizi sanmıştım. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
For me, this is more relaxed. | Benim için rahat olan bu. Benim için, bu daha rahat. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Can I offer you a drink? No, thank you. | İçki alır mıydın? Hayır, teşekkürler. Sana bir içki ikram edebilir miyim? Hayır, teşekkür ederim. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
I just spoke with John, | Biraz önce John ile konuştum... Az önce John ile konuştum,... | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
and now I would like to make it official. | ...ve buna resmiyet kazandırmak istiyorum. ...ve artık resmi hale getirmek istiyorum. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
I'm requesting a return to active duty. | Aktif göreve dönmek istiyorum. Aktif göreve dönmeyi talep ediyorum. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
I would like to resume my position on Colonel Sheppard's team. | Yarbay Sheppard'ın takımındaki görevime devam etmek isterim. Yarbay Sheppard'ın takımındaki yerime geri dönmek istiyorum. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
You're sure this is what you want? | İstediğinin bu olduğuna emin misin? | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |
Very much so. | Yeterince eminim. Tamamen. | Stargate: Atlantis Broken Ties-1 | 2008 | ![]() |