Search
English Turkish Sentence Translations Page 183720
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
She volunteers at a hospital for the elderly. She has no criminal record. | Yaşlılara hizmet veren bir hastanede gönüllü olarak çalışıyor. Sabıka kaydı yok. | Zero Effect-1 | 1998 | |
I mean, she's very even tempered. | Çok sakin biri. | Zero Effect-1 | 1998 | |
She's friendly... | Arkadaş canlısı... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...eager to chat. | ...sohbet etmeyi seviyor. | Zero Effect-1 | 1998 | |
There's no nervousness about her, which is odd for a blackmailer. | Hiç sinirlilik hali yok, ki bu bir şantajcı normal değildir. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Even at the pickup yesterday, she's just... | Dün parayı alırken bile çok... | Zero Effect-1 | 1998 | |
She's very cool. | Çok sakindi. | Zero Effect-1 | 1998 | |
But there's a definite intensity about her. | Ama onda belirgin bir güç var. | Zero Effect-1 | 1998 | |
She looks you right in the eye. | Doğrudan gözünün içine bakıyor. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Sort of a sensual quality. | Bir nevi fiziksel kalite. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Very personable. | Çok endamlı. | Zero Effect-1 | 1998 | |
A nice sense of humor... | Mizah anlayışı iyi... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...and actually very charming. | ...ve aslında oldukça çekici. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Charming? | Çekici mi? | Zero Effect-1 | 1998 | |
Did you just say charming? | Çekici mi dedin? | Zero Effect-1 | 1998 | |
Keep looking for that safe deposit box... | Kiralık kasayı aramaya devam et... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...and then get Stark out of the office. | ...ve Stark'ı ofisinden çıkar. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Make plans for him to pay you at 5:00 tonight. | Akşam saat beşte sana ödeme yapmasını sağla. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Then maybe you could go home for a couple of nights. | Belki sonra birkaç geceliğine evine gidebilirsin. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Couple of nights? | Birkaç geceliğine mi? | Zero Effect-1 | 1998 | |
Aren't we done? You found the blackmailer. He only wanted a name. | İşimiz bitmedi mi? Şantajcıyı buldun. Adam sadece isim istiyordu. | Zero Effect-1 | 1998 | |
First I have to find out what her deal is. | Önce kızın nedenini öğrenmeliyim. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Is this your kid? | Bu senin çocuğun mu? | Zero Effect-1 | 1998 | |
Just a rental. | Sadece kiralık. | Zero Effect-1 | 1998 | |
You got the money? It's in the trunk. The first third. | Parayı getirdin mi? Evet, bagajda. Toplam paranın üçte biri. | Zero Effect-1 | 1998 | |
You want a turn? | Bir tur binmek ister misin? | Zero Effect-1 | 1998 | |
Does he know who's doing this to me? | Bunu bana kimin yaptığını biliyor mu? | Zero Effect-1 | 1998 | |
Can't tell you anything yet. | Şu an hiçbir şey söyleyemem. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Too soon. Could interfere with the investigation. | Çok erken. Araştırmayı zorlaştırabilir. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Okay, so here's how this is going to work. | Tamam, şimdi şöyle yapacağız. | Zero Effect-1 | 1998 | |
You gave your car to the valet like I asked? | Arabanı dediğim gibi park görevlisine verdin, değil mi? | Zero Effect-1 | 1998 | |
Now when we get out of sight... | Gözden uzaklaşınca... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...give me your valet ticket, I'll give you one. Go back to the restaurant. | ...park biletini bana ver. Ben de sana bir tane vereceğim. Restorana gir. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Order something. | Bir şeyler sipariş et. | Zero Effect-1 | 1998 | |
I had a late lunch. I'm not hungry. | Öğleyin geç yedim. Aç değilim. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Then order something light, like a salad. | O zaman salata gibi hafif bir şeyler iste. | Zero Effect-1 | 1998 | |
When you're done, give the valet your ticket. | İşin bitince park görevlisine park biletini ver. | Zero Effect-1 | 1998 | |
He'll bring a car identical to yours. | Seninkinin aynısı olan bir araba getirecek. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Follow the map in the glove box. | Torpido gözündeki haritada yer alan yolu takip et. | Zero Effect-1 | 1998 | |
It'll lead you back to your own car, which I'll have taken our money out of. | Kendi arabanın olduğu yere geleceksin. Ben parayı almış olacağım. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Keys'll be in the visor. | Anahtarlar güneşlikte olacak. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Now is there anything you want to tell Mr. Zero... | Bunu yapmadan önce, Bay Zero'nun işini kolaylaştırmak için söyleyeceğiniz... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...that might make his job easier? | ...herhangi bir şey var mı? | Zero Effect-1 | 1998 | |
What do you have in mind? | Ne gibi bir şey? | Zero Effect-1 | 1998 | |
Like for example... | Mesela... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...what's in the safe deposit box and where is it? | ...kiralık kasanın nerede olduğu ve içinde ne olduğu? | Zero Effect-1 | 1998 | |
I told you... | Size söyledim. | Zero Effect-1 | 1998 | |
...that is not pertinent to his task. | Bu konunun onun göreviyle ilgisi yok. | Zero Effect-1 | 1998 | |
"K.V." | "K.V." | Zero Effect-1 | 1998 | |
Now, a few words on looking for things. | Bir şey aramayla ilgili birkaç şey söyleyeyim. | Zero Effect-1 | 1998 | |
When you look for something specific... | Belli bir şey aradığınızda... | Zero Effect-1 | 1998 | |
... your chances of finding it are very bad... | ...onu bulabilme ihtimaliniz çok düşüktür... | Zero Effect-1 | 1998 | |
... because of all things in the world, you only want one of them. | ...çünkü dünyadaki bunca şey arasında siz bir tanesini arıyorsunuzdur. | Zero Effect-1 | 1998 | |
When you look for anything at all... | Herhangi bir şey aradığınızda... | Zero Effect-1 | 1998 | |
... your chances of finding it are very good... | ...onu bulma ihtimaliniz çok yüksektir... | Zero Effect-1 | 1998 | |
... because of all the things in the world... | ...çünkü dünyadaki bunca şey arasında... | Zero Effect-1 | 1998 | |
... you're sure to find some of them. | ...bunlardan bazılarını bulacağınız kesindir. | Zero Effect-1 | 1998 | |
And the most important rule: | En önemli kural ise şudur: | Zero Effect-1 | 1998 | |
Often what you're looking for... | Çoğu zaman aradığınız şey... | Zero Effect-1 | 1998 | |
... is right in front of your nose. | ...tam da burnunuzun dibindedir. | Zero Effect-1 | 1998 | |
I told you about his thing for redheads, right? | Kızıllardan hoşlandığını söylemiştim, değil mi? | Zero Effect-1 | 1998 | |
Guess what color hair his secretary has. | Tahmin et, sekreterinin saçları ne renk? | Zero Effect-1 | 1998 | |
Red? | Kızıl mı? | Zero Effect-1 | 1998 | |
Men are so predictable. | Erkeklerin yapacakları çok kolay tahmin edilebiliyor. | Zero Effect-1 | 1998 | |
So did you find anything useful? | Faydalı bir şeyler buldun mu? | Zero Effect-1 | 1998 | |
Gold mine. | Altın madeni buldum. | Zero Effect-1 | 1998 | |
First of all, I got a full name on that boxer that Clearburg couldn't find. | İlk olarak, Clearburg'ün bulamadığı o kazaya ait ismi buldum. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Kragen Vincent. | Kragen Vincent. | Zero Effect-1 | 1998 | |
K.V. | K.V. | Zero Effect-1 | 1998 | |
It was on a letter from our blackmailer... | Şantajcımızdan müşterimize giden... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...to our blackmailee. "I warn you: Stay away from Kragen Vincent." | ...bir mektupta geçiyordu."Seni uyarıyorum: Kragen Vincent'ten uzak dur." | Zero Effect-1 | 1998 | |
He said he gave us all the letters. | Bize bütün mektupları verdiğini söylemişti. | Zero Effect-1 | 1998 | |
He didn't give us that one. | Bunu vermemiş. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Mr. Stark apparently doesn't want me to know about Kragen Vincent. | Belli ki Bay Stark benim Kragen Vincent hakkında bilgi sahibi olmamı istemiyor. | Zero Effect-1 | 1998 | |
So we'll have to figure out who he is and where. | Onun kim ve nerede olduğunu bulmalıyız. | Zero Effect-1 | 1998 | |
I did find one other thing of interest, though. | İlgimi çeken bir şey daha buldum. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Holy shit! Those are the keys. You found the gold Swiss Army knife. | Aman tanrım! Bunlar o anahtarlar. İsviçre ordu çakısını bulmuşsun. | Zero Effect-1 | 1998 | |
And the safe deposit box key. Where'd you find them? | Kiralık kasanın anahtarı da burada. Nerede buldun? | Zero Effect-1 | 1998 | |
In the sofa under the cushion. | Kanepede, yastığın altında. | Zero Effect-1 | 1998 | |
They were stuck in the couch... | Ofisindeki kanepeye... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...in his office. | ...sıkışmışlardı. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Was he hiding them? Is that possible? | Saklıyor muydu? Bu mümkün mü? | Zero Effect-1 | 1998 | |
No. Not possible. | Hayır. Mümkün değil. | Zero Effect-1 | 1998 | |
That's where they fell out of his pocket over a year ago. | Yaklaşık bir yıl önce cebinden oraya düşmüşler. | Zero Effect-1 | 1998 | |
What do you make of this? | Ne düşünüyorsun? | Zero Effect-1 | 1998 | |
I think, just as I feared, Ms. Sullivan doesn't know a thing about these keys. | Korktuğum gibi, Bayan Sullivan'ın bu anahtarlardan hiçbir haberi yok. | Zero Effect-1 | 1998 | |
The keys are a coincidence? | Anahtarlar sadece tesadüf mü? | Zero Effect-1 | 1998 | |
That's confusing. | Kafam karıştı. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Doesn't seem like a... | İyi bir şey gibi... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...good thing. | ...gelmiyor bana. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Sure it is. | Tabii ki iyi bir şey. | Zero Effect-1 | 1998 | |
It's good because the man has been looking for his keys for a year... | İyi, çünkü adamın bir yıldır aradığı... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...and I found them. | ...anahtarlarını buldum. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Now, I'm going to go home. | Şimdi eve gidiyorum. | Zero Effect-1 | 1998 | |
So tell me you won't need me tomorrow because I could check out this Kragen... | Bana yarın ihtiyacın olmadığını söyle, çünkü bu Kragen denen adamı araştırabilirim. | Zero Effect-1 | 1998 | |
I won't need you tomorrow. | Sana yarın ihtiyacım yok. | Zero Effect-1 | 1998 | |
I'm trusting you here, Daryl. | Sana güveniyorum, Daryl. | Zero Effect-1 | 1998 | |
It's cold and dark... | Kalbimin içi... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...in my heart | ...soğuk ve karanlık. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Said it's cold and dark in my heart... | Kalbimin içi soğuk ve karanlık... | Zero Effect-1 | 1998 |