Search
English Turkish Sentence Translations Page 183719
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
Everybody must leave the building. | Herkes hemen binayı terk etsin. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Please, do not run. | Lütfen koşmayın. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Gloria Sullivan. | Gloria Sullivan. | Zero Effect-1 | 1998 | |
You Arlo? | Arlo sen misin? | Zero Effect-1 | 1998 | |
That other guy left this for you. That Olson? | Adamın biri bunu senin için bıraktı. Olson muydu neydi? | Zero Effect-1 | 1998 | |
He has a strange personality. | Değişik bir kişiliği var. | Zero Effect-1 | 1998 | |
I can't possibly overstate the importance of good research. | İyi bir araştırmanın önemini ne kadar anlatsam kafi gelmez. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Everyone goes through life dropping crumbs. | Herkes arkasında izler bırakarak hayat yolunda ilerler. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Recognize the crumbs and you can trace a path from your death certificate... | Bu izleri fark ederseniz, kişinin ölüm belgesinden başlayıp... | Zero Effect-1 | 1998 | |
... to the dinner and movie that resulted in you in the first place. | ...doğumuna neden olan akşam yemeği ve sinemaya kadar giden yolu bulabilirsiniz. | Zero Effect-1 | 1998 | |
But research is an art... | Ama araştırma sanattır... | Zero Effect-1 | 1998 | |
... not a science. | ...bilim değil. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Because anyone can find the crumbs... | Çünkü herkes bu izleri... | Zero Effect-1 | 1998 | |
... the wheres, whats and whos. | ...nerede, ne, kim sorularının cevaplarını bulabilir. | Zero Effect-1 | 1998 | |
The art is in the whys... | Sanat niçinlerdedir. | Zero Effect-1 | 1998 | |
... the ability to read between the crumbs... | İzlerin arasını okuyabilme yeteneğidir. | Zero Effect-1 | 1998 | |
... not to mix metaphors. | Mecazları karıştırmamaktır. | Zero Effect-1 | 1998 | |
For every event, there is a cause and effect. | Her olayda neden sonuç ilişkisi vardır. | Zero Effect-1 | 1998 | |
For every crime a motive. | Her suçun gerekçesi vardır. | Zero Effect-1 | 1998 | |
And for every motive, a passion. | Her gerekçenin arkasında da bir tutku vardır. | Zero Effect-1 | 1998 | |
The art of research is the ability to look at the details... | Araştırma sanatı, ayrıntılara bakabilme... | Zero Effect-1 | 1998 | |
... and see the passion. | ...ve tutkuyu görebilme yeteneğidir. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Okay, so, you have to tell me now. | Tamam, artık söylemen lazım. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Yesterday, how could you tell that I was a paramedic? | Dün benim sağlık görevlisi olduğumu nasıl anladın? | Zero Effect-1 | 1998 | |
You really want to know? | Gerçekten bilmek ister misin? Evet. | Zero Effect-1 | 1998 | |
I could smell it. | Kokusunu aldım. | Zero Effect-1 | 1998 | |
I could smell iodine. | İyot kokusu aldım. | Zero Effect-1 | 1998 | |
That's a very specific scent that's unique largely... | Kendine has bir kokusu olur ve çoğunlukla... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...to ambulances and hospitals. | ...ambulans ve hastanelerde bulunur. | Zero Effect-1 | 1998 | |
I could see that your hair had been wet, but dried naturally. | Saçının ıslanıp kendiliğinden kurumuş olduğunu gördüm. | Zero Effect-1 | 1998 | |
But I smelled iodine, so you hadn't gone home... | Ama iyot kokusu aldım. Demek ki işten sonra... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...to bathe or scrub down since your last shift. | ...eve gidip banyo yapma ya da duş alma imkanın olmamıştı. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Then I assumed you worked the night before, when it rained. | O zaman yağmurlu havada bütün gece çalıştığını düşündüm. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Then I figured paramedic, not doctor or nurse. | Böylece doktor ya da hemşire değil, sağlık görevlisi olduğunu anladım. | Zero Effect-1 | 1998 | |
That's how... | Bu şekilde... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...I just kind of guessed. | ...tahmin ettim denebilir. | Zero Effect-1 | 1998 | |
You're right about... | Her konuda... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...each part. | ...haklısın. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Do you enjoy that work? | İşini seviyor musun? | Zero Effect-1 | 1998 | |
It can be a thrill. | Çok heyecanlı olabiliyor. | Zero Effect-1 | 1998 | |
You rush in the middle of something, some chaotic mess, and get involved... | Olayın ortasında geliyorsun. Her taraf karışık. Dahil olmaya... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...intervene... | ...müdahale etmeye... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...maybe help somebody... | ...belki birine yardım etmeye... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...maybe revive their body. | ...belki birini canlandırmaya çalışıyorsun. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Some of it's just boring, though. | Ama, bazı kısımları sıkıcı. | Zero Effect-1 | 1998 | |
The hours are terrible. | Çalışma saatleri felaket. | Zero Effect-1 | 1998 | |
12 and 18 hour shifts... I'm rambling now, so... | 12 ve 18 saatlik vardiyalar var. Şimdi dolaşacağım biraz... | Zero Effect-1 | 1998 | |
That's interesting to me. | Bana ilginç geliyor. | Zero Effect-1 | 1998 | |
What about you? Do you live around here? | Ya sen? Buralarda mı oturuyorsun? | Zero Effect-1 | 1998 | |
"Do you live around here?" | "Buralarda mı oturuyorsun?" | Zero Effect-1 | 1998 | |
I'm only here for a couple of days on business. | İş için sadece birkaç günlüğüne buraya geldim. | Zero Effect-1 | 1998 | |
So you're with that conference? | Konferans için mi geldin? | Zero Effect-1 | 1998 | |
So you're an accountant? | Muhasebeci misin yani? | Zero Effect-1 | 1998 | |
That's pretty exciting, I know. | Çok eğlenceli, biliyorum. | Zero Effect-1 | 1998 | |
I don't know how you do that. All the forms, all the time... | Nasıl yapıyorsun bilmiyorum. Bütün o formlar, sürekli iş... | Zero Effect-1 | 1998 | |
The forms grow on you. | Formlar gözünde büyüyor. | Zero Effect-1 | 1998 | |
I know. Nick Carmine. | Biliyorum. Nick Carmine. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Daisy, the front desk. She told me. | Resepsiyondaki Daisy söyledi. | Zero Effect-1 | 1998 | |
What did I tell you about these curtains? | Sana perdelerle ilgili ne demiştim? | Zero Effect-1 | 1998 | |
And these over here? | Ve tabii bunlar. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Fucking whales? | Lanet balinalar mı? | Zero Effect-1 | 1998 | |
Fuck the whales! | Balinaları boş ver! | Zero Effect-1 | 1998 | |
I'm a mess. | Berbat durumdayım. | Zero Effect-1 | 1998 | |
All that fucking exercise. | Bütün o egzersizler. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Maybe you should stop snorting that shit. | Belki şu şeyi kullanmayı bırakman gerekiyordur. | Zero Effect-1 | 1998 | |
It keeps my teeth sharp. | Dişlerime iyi geliyor. | Zero Effect-1 | 1998 | |
I went back to L.A. And got that stuff that you sent me to get... | Los Angeles'a gidip benden istediğin şeyleri aldım... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...but since you then went back to L.A. Yourself... | ...ama sonra kendin de Los Angeles'a gittiğin için... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...you probably don't need it anymore. | ...herhalde artık ihtiyacın yoktur. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Did you see that poem that Stark wrote in college, "An Ode to Clarissa?" | Stark'ın "Clarissa'ya Methiye" diye üniversitede yazdığı şiiri gördün mü? | Zero Effect-1 | 1998 | |
Worst I've read since the case of the shrinking gypsy stripper's scribblings. | O çingene striptizcinin karalamalarından sonra gördüğüm en kötü şey. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Tell me this: | Bana şunu söyle. | Zero Effect-1 | 1998 | |
How do you rhyme 'towards' and 'birds'? | "Doğru" ve "kuşu" kelimeleri kafiyeli midir? | Zero Effect-1 | 1998 | |
"Dropping, falling... | "Düşüyor, yıkılıyor... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...diving towards... | ...geliyor sana doğru. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Two lovers lost. | İki aşık kaybetmiş... | Zero Effect-1 | 1998 | |
Plummeting... | ...düşen... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...birds"? They don't rhyme. | ...kuşu"? Kafiyeli değiller. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Maybe it's not supposed to rhyme. | Belki kafiyeli olmasını istememiştir. | Zero Effect-1 | 1998 | |
...how do you write a poem about Clarissa... | ...nasıl olur da Clarissa için yazılan bir şiirde... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...and never have the name in the poem? | ...Clarissa'nın adı hiç geçmiyor? | Zero Effect-1 | 1998 | |
If ever a name deserved, begged to be in a poem, it's Clarissa. | Eğer bir şiirde yer almayı hak eden tek bir isim varsa, bu da Clarissa'dır. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Anyway, I did that phone book database cross reference thing you asked for... | İstediğin telefon defteri veritabanı karşılaştırmasını yaptım... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...and there are 1800 men in Oregon... | ...ve Oregon'da K.V. baş harfli... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...with the initials 'K.V.' | ...1800 kişi çıktı. | Zero Effect-1 | 1998 | |
And about a million in the United States that are listed. | Tüm Amerika'da da aşağı yukarı bir milyon kişi var. | Zero Effect-1 | 1998 | |
How about you? Have any luck on your end? | Ya sen? Senin şansın yaver gitti mi? | Zero Effect-1 | 1998 | |
I found the blackmailer. | Şantajcıyı buldum. | Zero Effect-1 | 1998 | |
You did? Yeah. | Buldun mu? Evet. | Zero Effect-1 | 1998 | |
How do you know it's her? | O olduğunu nasıl anladın? | Zero Effect-1 | 1998 | |
I watched her... | Onu izledim. | Zero Effect-1 | 1998 | |
...walk into the bathroom... | Tuvalete girdi ve... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...and get the money. | ...parayı aldı. | Zero Effect-1 | 1998 | |
I have to admit I was a bit surprised. | Biraz şaşırdığımı itiraf etmeliyim. | Zero Effect-1 | 1998 | |
I had a few guesses about suspects, but I'd never... | Şüpheliler hakkında bazı tahminlerim vardı, ama onu hiç... | Zero Effect-1 | 1998 | |
I mean, I just didn't even think twice about that girl. | O kızın şantajcı olacağı hiç aklıma gelmemişti. | Zero Effect-1 | 1998 | |
So what's her deal? | Peki onun nedeni ne? | Zero Effect-1 | 1998 | |
Her deal? | Onun nedeni mi? | Zero Effect-1 | 1998 | |
Her deal is that there is absolutely nothing out of the ordinary about her. | Onun nedeni, onunla ilgili hiçbir şeyin sıra dışı olmaması. | Zero Effect-1 | 1998 | |
She's a model citizen, college graduate, good paramedic. | Örnek bir vatandaş, üniversite mezunu, iyi bir sağlık görevlisi. | Zero Effect-1 | 1998 |