Search
English Turkish Sentence Translations Page 183815
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
Like, all the sounds, the bad smells, etc. | Bütün sesler, kötü kokular vesaire gibi. | Zizek!-1 | 2005 | |
That was even part of their sexual interaction. | Hatta bu onların cinsel ilişkilerinin bir parçasıydı. | Zizek!-1 | 2005 | |
It's incredible. I admire this in Joyce. | İnanılmaz. Joyce'a bu konuda hayranım. | Zizek!-1 | 2005 | |
So... OK. | Öyleyse... Pekala. | Zizek!-1 | 2005 | |
This would be the first elementary level: | İlk başlangıç düzeyi bu olacak: | Zizek!-1 | 2005 | |
imaginary virtual, in the sense of the virtual image | Öteki insanlarla etkileşime nasıl gireceğimizi belirleyen... | Zizek!-1 | 2005 | |
which determines how we interact with other people. | ...sanal imge anlamında imgesel sanal. | Zizek!-1 | 2005 | |
Virtual image in the sense of: | Gerçek insanlarla etkileşime girmemize rağmen... | Zizek!-1 | 2005 | |
we erase, we behave as if whole strata of the other person | ...bir başka insanın tüm katmanları sanki orada değilmiş gibi davranmamız, | Zizek!-1 | 2005 | |
Second level, already the more complex one: | Daha karmaşık olan ikinci düzey: Simgesel sanal. | Zizek!-1 | 2005 | |
It's elementary. | Başlangıçta hepimizin iyi bildiği bir deneyim üzerine düşünelim. | Zizek!-1 | 2005 | |
of experiencing authority. | Otoriteyi deneyimleme. | Zizek!-1 | 2005 | |
Let us say, paternal authority. | Pederane bir otorite diyelim. | Zizek!-1 | 2005 | |
Isn't it clear, that this authority, | Bu otoritenin geçerli olması, deneyimlenmesi, | Zizek!-1 | 2005 | |
in order to be experienced... precisely there's the nice paradox, | ...gerçek, etkili bir otorite olarak deneyimlenmesi için, | Zizek!-1 | 2005 | |
in order to be experienced as actual, effective authority, | ...tam da burada hoş bir paradoks var, | Zizek!-1 | 2005 | |
If authority is enacted too directly, | Eğer otorite çok doğrudan sahnelenirse... | Zizek!-1 | 2005 | |
it is, paradoxically, experienced as a sign of impotence. | ...paradoksal olarak bir güçsüzlük işareti olarak deneyimlenir. | Zizek!-1 | 2005 | |
Concretely: father who truly is an authority | Gerçek anlamda otorite olan bir babanın... | Zizek!-1 | 2005 | |
doesn't have to beat you, or to shout at you, etc. | ...sizi dövmesine, size bağırmasına vesaire gerek olmadığı açıktır. | Zizek!-1 | 2005 | |
It's just this look, a threatening look, | Sadece şu bakıştır. Tehdit eden bir bakış. | Zizek!-1 | 2005 | |
and you obey. | Ve itaat edersiniz. | Zizek!-1 | 2005 | |
If your father looses his nerves | Babanızın sinirleri bozulduğunda ve sizi tokatladığında, | Zizek!-1 | 2005 | |
and smacks you, starts to shout etc., | ...size bağırmaya başladığında vesaire, bu fiziksel olarak acı verici olabilir. | Zizek!-1 | 2005 | |
but let's admit it, | Ama kabul edelim ki, her zaman gülünç bir şekilde güçsüz olan... | Zizek!-1 | 2005 | |
Again, this is then one clear example | Bu yine simgesel otoritenin etkin olması için... | Zizek!-1 | 2005 | |
of how symbolic authority, in order to be operative, | ...ki vurgulamak istediğim paradoks da bu, | Zizek!-1 | 2005 | |
that's the paradox, I want to emphasize, | ...nasıl sanal olarak kalması gerektiğinin açık bir örneğidir. | Zizek!-1 | 2005 | |
So it's not just "it is actual already as virtual." | Yani bu sadece "sanal olarak zaten gerçektir. " demek değildir. | Zizek!-1 | 2005 | |
No! It's actual ONLY as virtual. | Hayır. Sadece sanal olarak gerçektir. | Zizek!-1 | 2005 | |
If it's fully actualized, as the realized threat, | Eğer tümüyle gerçekleştirilmiş bir tehdit ise, | Zizek!-1 | 2005 | |
father beats you, shouts at you... | ...baba sizi dövüyor, size bağırıyorsa kendi kendine zarar verir. | Zizek!-1 | 2005 | |
Are we aware to what extent | Bugün inançlarımızın ne ölçüde sanal olduğunun farkında mıyız? | Zizek!-1 | 2005 | |
By virtual I mean, in this case, attributed to others, presupposed. | Burada sanal ile, ötekilere atfedileni, | Zizek!-1 | 2005 | |
They don't actually exist, they are virtual, | Bunlar gerçekten mevcut değildirler, sanaldırlar. | Zizek!-1 | 2005 | |
in the sense that nobody really has to believe, | Çünkü kimsenin inanması gerekli olmadığından, | Zizek!-1 | 2005 | |
we only have to presuppose another person to believe. | ...yalnızca bir başkasının inandığını varsaymamız gerekir. | Zizek!-1 | 2005 | |
Elementary example which I'm almost embarrassed to mention: | Bahsetmekten neredeyse utanç duyduğum basit bir örnek: Noel. | Zizek!-1 | 2005 | |
if you are a father or mother of small children, | Eğer küçük bir çocuğun annesi ya da babasıysanız. | Zizek!-1 | 2005 | |
Of course, if somebody asks you, | Elbette biri size "Noel Baba'ya gerçekten inanıyor musun?" diye sorduğunda... | Zizek!-1 | 2005 | |
"No, we just play that we are naive, | ...hayal kırıklığına uğratmamak ve hediyeleri garantilemek için... | Zizek!-1 | 2005 | |
"not to disappoint our parents | ...saf ayağına yatıyoruz sadece." vesaire vesaire derler. | Zizek!-1 | 2005 | |
But it's not only the children. | Ama yalnızca çocuklar da değil. | Zizek!-1 | 2005 | |
It's even with our political life, I'm tempted to claim. | Bunun siyasi hayatımızda da bizimle olduğunu iddia etmeden yapamıyorum. | Zizek!-1 | 2005 | |
Now with our so called wrongly so called, I claim, | Şimdi bizim sözümona kinik çağımızda, | Zizek!-1 | 2005 | |
There is, to say... There is some purely virtual entity, | Hayal kırıklığına uğratmak istemediğimiz, | Zizek!-1 | 2005 | |
and the belief is actual. | Ve bu inanç gerçektir. | Zizek!-1 | 2005 | |
It structures reality. It functions. | Gerçekliği biçimlendirir. İş görür. | Zizek!-1 | 2005 | |
It's not only that a belief, which is a virtual belief, | Bu yalnızca sanal bir inanç olan inanç değildir, | Zizek!-1 | 2005 | |
not belief of an actual person, but always attributed to other, | ...gerçek bir kişinin inancı değildir. | Zizek!-1 | 2005 | |
let's call it, along Lacanian lines, "the subject supposed to believe". | Daima Lacan'dan hareketle, | Zizek!-1 | 2005 | |
It's not only that a belief, already as virtual, as nearly presupposed, | Bu yalnızca halihazırda sanal olan, aşağı yukarı varsayılan, | Zizek!-1 | 2005 | |
already is actual. I'm tempted to claim | Zaten gerçektir. | Zizek!-1 | 2005 | |
Because if we believe too immediately, | Çünkü hemen inanırsak... | Zizek!-1 | 2005 | |
We no longer appear normal subjects, | Bu noktadan sonra normal özneler gibi görünmeyiz, geri zekalı görünürüz. | Zizek!-1 | 2005 | |
Like, we all know how it is when we encounter somebody, | Kendi dini ya da politik inançlarını fazla doğrudan sahiplenen birileriyle... | Zizek!-1 | 2005 | |
It is as if he or she is no longer a real person. | Sanki artık o kişi gerçek bir insan değildir. | Zizek!-1 | 2005 | |
It is as if he or she turns into a kind of a puppet. | Sanki bir tür kuklaya dönmüştür. | Zizek!-1 | 2005 | |
So, I hope now these two levels are relatively clear; | Öyleyse bu iki düzeyin görece anlaşılır olduğunu umuyorum. | Zizek!-1 | 2005 | |
the first two levels of virtuality: | Sanallığın ilk iki düzeyi; imgesel sanallık, simgesel sanallık. | Zizek!-1 | 2005 | |
But now, of course, the true treasure is waiting for us: | Şimdi, elbette bizi gerçek hazine bekliyor. | Zizek!-1 | 2005 | |
real virtuality. | Gerçek sanallık. | Zizek!-1 | 2005 | |
So, the real virtual. | Yani gerçek sanal. | Zizek!-1 | 2005 | |
Well, the problem here, the catch, of course, is the notion of the real. | Buradaki sorun, bityeniği, elbette gerçek kavramı. | Zizek!-1 | 2005 | |
So, this may appear void, but we have to go again | Yani bu sıkıcı görünebilir ama yine... | Zizek!-1 | 2005 | |
through the triad "imaginary symbolic real". | ..."imgesel simgesel gerçek" üçlemesinden gitmeliyiz. | Zizek!-1 | 2005 | |
it means that they are literally interwoven | Yani bu üçlü, kelimenin tam manasıyla içiçe geçmiştir. | Zizek!-1 | 2005 | |
What would be the imaginary real? | İmgesel gerçek ne olabilir? | Zizek!-1 | 2005 | |
Images, but images which are so strong, so traumatic, | İmgeler ama çok güçlü, | Zizek!-1 | 2005 | |
Too strong to be perceived, but still images. | Algılanmak için çok güçlüdürler ama hala imgedirler. | Zizek!-1 | 2005 | |
Simply think about incredible, breath taking catastrophes, | Basitçe inanılır gibi olmayan, nefes kesici felaketleri düşünün. | Zizek!-1 | 2005 | |
Think about movies like Alien, | "Alien" gibi filmleri düşünün. | Zizek!-1 | 2005 | |
Even if you cannot confront it, we are still moving at the imaginary level. | Karşı karşıya gelemeseniz bile hala imgesel düzeyde hareket ediyoruzdur. | Zizek!-1 | 2005 | |
Then, the symbolic real. | Sonrasında, simgesel gerçek. | Zizek!-1 | 2005 | |
It's simply... | Basitçe. | Zizek!-1 | 2005 | |
for example, scientific discourse, scientific formulas, | Mesela bilimsel söylemler, kuantum fiziği gibi bilimsel formüller. | Zizek!-1 | 2005 | |
And isn't it that precisely which happens for example with quantum physics? | Kuantum fiziği örneğinde olan tam da bu değil mi? | Zizek!-1 | 2005 | |
What is quantum physics? Formulas which work, | Kuantum fiziği nedir? | Zizek!-1 | 2005 | |
but we cannot translate them into our daily experience of ordinary reality. | Ama bunu gündelik deneyimimizin... | Zizek!-1 | 2005 | |
As we all know, this is what is so traumatic about quantum physics: | Hepimizin bildiği gibi, kuantum fiziğine dair böylesi travmatik olan şey, | Zizek!-1 | 2005 | |
we literally cannot understand it. | ...onu tam olarak anlayamamamızdır. | Zizek!-1 | 2005 | |
Not in the sense that we, common people, idiots, cannot understand it, | Biz, sıradan insanlar, geri zekalılar anlayamayız... | Zizek!-1 | 2005 | |
only a couple of scientists can: even they cannot. | ...sadece bir çift bilim insanı anlayabilir anlamında değil, onlar bile anlayamaz. | Zizek!-1 | 2005 | |
In the sense that it just works, | İş görüyor olması ama... | Zizek!-1 | 2005 | |
again, you get meaningless results; | ...yine anlamsız sonuçlar elde etmeniz anlamında. | Zizek!-1 | 2005 | |
you get time running backwards, you get parallel universes, or whatever. | Elinizdeki geriye doğru akan zaman, paralel evrenler vesairedir. | Zizek!-1 | 2005 | |
In other works, you get things which simply are meaningless | Başka bir deyişle elinizdekiler, sıradan gerçeklik mefhumu açısından... | Zizek!-1 | 2005 | |
with regard to our ordinary notion of reality. | ...basitçe anlamsızdırlar. | Zizek!-1 | 2005 | |
So this would be symbolic real. | Öyleyse simgesel gerçek bu olacaktır. | Zizek!-1 | 2005 | |
Symbolic obviously the symbolic, formulas, few signifiers | Simgesel açıkça simgesel; formüller, birkaç gösteren | Zizek!-1 | 2005 | |
they function, it's a functioning machine, but meaningless. | ...işlev görür, işler bir makinedir ama manası yoktur. | Zizek!-1 | 2005 | |
We cannot make any sense out of it. | Ondan bir anlam çıkaramayız. | Zizek!-1 | 2005 | |
We cannot relate it to our experience. | Kendi deneyimimizle ilişkilendiremeyiz. | Zizek!-1 | 2005 | |
Which is why we try so desperately to do it. | Bu yüzden bu kadar umutsuzca ilişkilendirmeye çalışırız. | Zizek!-1 | 2005 | |
Which is why we try to invent metaphors to imagine quantum universe. | Bu yüzden kuantum evreni hayal etmek için metaforlar icat etmeye çalışırız. | Zizek!-1 | 2005 | |
But it cannot be done. | Ama beceremeyiz. | Zizek!-1 | 2005 | |
This would have been the first real, | Bu ilk gerçek, imgesel gerçek, fazla travmatik imge olacak. | Zizek!-1 | 2005 | |
Let me approach it at two levels. | Bunu iki düzeyde ele almama izin verin. | Zizek!-1 | 2005 | |
The first level is still relatively close to the symbolic order. | Birinci düzey simgesel düzene hala görece yakındır. | Zizek!-1 | 2005 | |
It would have been... | Bu, simgesel düzeye kendi müstehcen gölgesinde... | Zizek!-1 | 2005 |