Search
English Turkish Sentence Translations Page 183816
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
Think about... | Ordu birliklerini düşünün. | Zizek!-1 | 2005 | |
You have discipline, symbolic machine, | Disiplin, simgesel makine, simgesel düzen, talim vesaire vardır. | Zizek!-1 | 2005 | |
But as we all know, this is sustained | Ama hepimizin bildiği gibi bunlar, öteki şeylerin yanısıra... | Zizek!-1 | 2005 | |
In every movie about the marines you hear them, | Denizciler hakkındaki her filmde bir hayli ilginç şarkılar duyarsınız. | Zizek!-1 | 2005 | |
songs that soldiers sing by their training, marching | Talimleri, yürüyüşleri sırasında askerlerce söylenen şarkılar. | Zizek!-1 | 2005 | |
because they are characterized | Bunlar anlamsız kafiyelere eşlik eden sadistçe ya da cinsel olarak sapkın, | Zizek!-1 | 2005 | |
One example that I remember, | Sanırım "An Officer and A Gentlemen" filminden hatırladığım bir örnekte, | Zizek!-1 | 2005 | |
The enigma is, again, why does the military discourse need this? | İşin gizemi yine, askeri söylemin buna neden ihtiyaç duyduğundadır. | Zizek!-1 | 2005 | |
So this would be one level, | Öyleyse bu ilk düzey, | Zizek!-1 | 2005 | |
which has to accompany the official discourse. | ...müphem sanal gerçekliği olabilir. | Zizek!-1 | 2005 | |
But let's move a little bit deeper. | Ama hadi biraz daha derine inelim. | Zizek!-1 | 2005 | |
Let's think about... | Batı medeniyetinin en büyük kazanımlarından biri olan "The Sound of Music"... | Zizek!-1 | 2005 | |
a movie like The Sound of Music. | ...gibi bir film üzerine düşünelim. | Zizek!-1 | 2005 | |
Officially, as we all know, | Hepimizin bildiği gibi bu resmen, küçük, anti faşist, demokratik Avusturyalılar... | Zizek!-1 | 2005 | |
at the political level, that is to say | Yani siyasi düzeyde, şarkılı kısmı bir tarafa bırakıyorum. | Zizek!-1 | 2005 | |
small, honest, democratic Austrians, | Küçük, dürüst, demokratik Avusturyalılar Avusturya'daki 1938 Nazi işgaline... | Zizek!-1 | 2005 | |
Look at the movie really closely. | Filme oldukça yakından bakın. | Zizek!-1 | 2005 | |
Look at its texture, | Filmin dokusuna bakın. | Zizek!-1 | 2005 | |
and you will discover a quite different reality, | Oldukça farklı bir gerçeklik keşfedeceksiniz. | Zizek!-1 | 2005 | |
a kind of a virtual reality | Resmi olarak tasvir edilen anlatısal gerçekliğin bir tür sanal gerçekliğini. | Zizek!-1 | 2005 | |
If you look at how Austrians are depicted in the movie, | Avusturyalıların filmde nasıl tasvir edildiğine baktığınızda, | Zizek!-1 | 2005 | |
you will discover to cut a long story short | ...kısa keseyim; onların tam olarak, küçük olan iyidir türünden... | Zizek!-1 | 2005 | |
small is beautiful provincial fascists. | ...birer taşralı faşist olarak betimlendiklerini farkedeceksiniz. | Zizek!-1 | 2005 | |
Their idiocy is emphasized, these local folkloric dresses, etc. | Ahmaklıklarının altı çizilir, yerel folklorik kostümler vesaire. | Zizek!-1 | 2005 | |
They're presented directly as anti intellectual, | Doğrudan entelektüel karşıtı, dar dünyalara kök salmış kimseler... | Zizek!-1 | 2005 | |
Now, look at how the occupying, invading Nazists are presented. | Şimdi de istilacı, işgalci Nazilerin nasıl sunulduğuna bir bakın. | Zizek!-1 | 2005 | |
They're not mostly soldiers, but managers, bureaucrats, | Çoğunlukla yalnızca asker değil aynı zamanda yönetici, bürokrattırlar. | Zizek!-1 | 2005 | |
In other words, almost a caricature | Başka bir deyişle neredeyse kozmopolitan, dekadan, yozlaşmış Yahudi'nin... | Zizek!-1 | 2005 | |
So, that's my point: | Bu yüzden benim iddiam şu: | Zizek!-1 | 2005 | |
democratic resistance to Nazism. | ...mesajını alırız. | Zizek!-1 | 2005 | |
But at the level of let's call it virtual texture | Ama sanal doku diyebileceğim düzeyde, | Zizek!-1 | 2005 | |
all these micro signs, maybe we could even call it writing, | ...tüm bu mikro işaretlerden, | Zizek!-1 | 2005 | |
we get practically the opposite message, which is: | ...pratikte, tam aksi bir mesajı alırız. | Zizek!-1 | 2005 | |
"Honest fascists resisting decadent Jewish, cosmopolitan, takeover." | "Dürüst faşistler, dekadan, kozmopolitan Yahudilerin... | Zizek!-1 | 2005 | |
And incidentally maybe this is at least one of the reasons | Bu arada filmin böyle aşırı popüler olmasınının... | Zizek!-1 | 2005 | |
why this movie was so extremely popular. | ...sebeplerinden biri de belki budur. | Zizek!-1 | 2005 | |
Robert Altman's masterpiece, Shortcuts. | Robert Altman'ın başyapıtı, "Shortcuts". | Zizek!-1 | 2005 | |
Again, at the narrative level we get a simple story, | Anlatı düzeyinde elimizde yine basit bir hikaye vardır. | Zizek!-1 | 2005 | |
It's the portrait of today's alienation, solitude, etc. | Günümüzdeki yabancılaşmanın, yalnızlığın vesaire bir portresi. | Zizek!-1 | 2005 | |
But again, the very texture of the film, I claim, | Ama yine filmin dokusunun ta kendisinin çok daha iyimser olduğunu iddia edeceğim. | Zizek!-1 | 2005 | |
It's a kind of celebration of this magic of contingent encounters, | Film tesadüfi karşılaşmaların büyüsünün, yarattıkları beklenmedik... | Zizek!-1 | 2005 | |
generatings, unexpected effects of meaning. | ...anlam efektinin bir tür kutlamasıdır. | Zizek!-1 | 2005 | |
So I think that... | Bu yüzden "Shortcuts", "The Sound of Music"in okunması gerektiği gibi okunduğunda... | Zizek!-1 | 2005 | |
Let me refer to recent paradoxical statement | ...bizzat Donald Rumsfeld'in paradoksal ifadesine... | Zizek!-1 | 2005 | |
This happened in March 2003, just before the war on Iraq, | 2003'ün Mart'ında, Irak savaşından önce, | Zizek!-1 | 2005 | |
where Rumsfeld elaborated the relationship between 'known' and 'unknown'. | ...Rumsfeld'in "bilinen" ve "bilinmeyen" arasındaki ilişkiyi... | Zizek!-1 | 2005 | |
There are things we know that we know. | Bildiğimizi bildiğimiz şeyler vardır. | Zizek!-1 | 2005 | |
Like, we knew at that point that Saddam was the president of Iraq. | Mesela o zamanlar Saddam'ın Irak'ın devlet başkanı olduğunu biliyorduk. | Zizek!-1 | 2005 | |
Then, he went on, there are 'known unknowns'. | Sonrasında "bilinen bilinmeyen"lerle devam etti. | Zizek!-1 | 2005 | |
There are things that we know that we don't know. | Bilmediğimizi bildiğimiz şeyler vardır. | Zizek!-1 | 2005 | |
The idea was, for example, we know that we don't know | Söylemeye çalıştığı örneğin Saddam'ın kaç tane kitle imha silahına... | Zizek!-1 | 2005 | |
OK, now we know he had none. | Peki. Artık birine bile sahip olmadığını biliyoruz. | Zizek!-1 | 2005 | |
At that point it appeared like this. | O noktada bunun gibi görünüyordu. | Zizek!-1 | 2005 | |
Then there is 'the unknown unknown', | Sonrasında "bilinmeyen bilinmeyen" vardır. | Zizek!-1 | 2005 | |
things we don't know that we don't know, | Bilmediğimizi bilmediğimiz şeyler. | Zizek!-1 | 2005 | |
For example, maybe Saddam had | Mesela belki Saddam bazı akla hayale sığmayan, | Zizek!-1 | 2005 | |
And here unfortunately Rumsfeld stopped. | Ve Rumsfeld ne yazık ki burada duruyor. Bana kalırsa devam etmeliydi. | Zizek!-1 | 2005 | |
making the next step to the fourth category, | Dördüncü kategoriye, eksik olan dördüncü varyasyona bir adım atmalıydı. | Zizek!-1 | 2005 | |
which is: not the 'known unknowns', but the 'unknown knowns'. | Bu da "bilinen bilinmeyenler" değil, "bilinmeyen bilinenler"dir. | Zizek!-1 | 2005 | |
Things we don't know we know them. | Bildiğimizi bilmediğimiz şeyler. | Zizek!-1 | 2005 | |
We know them, they are part of our identity, | Onları biliriz, kimliğimizin parçasıdırlar faaliyetimizi belirlerler... | Zizek!-1 | 2005 | |
This is what, in psychoanalysis, of course, | Bu elbette psikanalizde bilinçdışı adı verilen şeydir. | Zizek!-1 | 2005 | |
Unconscious fantasies, unconscious prejudices, etc., etc. | Bilinçdışı fantaziler, bilinçdışı önyargılar vesaire vesaire. | Zizek!-1 | 2005 | |
And I think that this level is crucial. | Bence bu hayati bir düzey. | Zizek!-1 | 2005 | |
To refer to previous two examples from movies: | Filmlerden önceki şu iki örneğe atıfta bulunursak: | Zizek!-1 | 2005 | |
in The Sound of Music, | "The Sound of Music"te dolaysızca bildiğimiz şey, | Zizek!-1 | 2005 | |
what we directly know | ...filmin mütevazı ve dürüst Avusturyalıların antifaşist direnişi... | Zizek!-1 | 2005 | |
of modest, honest Austrians. | ...hakkında olduğudur. | Zizek!-1 | 2005 | |
What we don't know that we know | Bildiğimizi bilmediğimiz şey ise aynı zamanda bunun zıttı olduğudur. | Zizek!-1 | 2005 | |
that it's the movie about fascists | Film Yahudilerin kontrolü ele almalarına direnen... | Zizek!-1 | 2005 | |
And the tragedy of today's American politics, I think, | Bana kalırsa bugün Amerikan siyasetinin trajedisi, | Zizek!-1 | 2005 | |
is that precisely they are not aware of these 'unknown knowns', | ...tam olarak bu "bilinmeyen bilinenler"in farkında olmamalarıdır. | Zizek!-1 | 2005 | |
which is why there was a deep truth in one of the statements | Talihsiz Irak haber alma bakanının açıklamalarından birindeki... | Zizek!-1 | 2005 | |
of that unfortunate Iraqi minister of information. | ...derin hakikat bu sebeple oradadır. | Zizek!-1 | 2005 | |
We were all laughing at him during the last Iraqi war, | Hepimiz son Irak Savaşı sırasında ona, saçma açıklamaları, | Zizek!-1 | 2005 | |
because of his ridiculous statements, denying the obvious, | ...aşikar olanı inkar etmesi sebebi ile güldük. | Zizek!-1 | 2005 | |
but at one point, I claim, what he told was absolutely true. | Ama bir noktada söylediklerinin tamamen doğru olduğunu iddia edeceğim. | Zizek!-1 | 2005 | |
When, towards the end of the war, he was asked, | Savaşın sonuna doğru kendisine: | Zizek!-1 | 2005 | |
"Is it true that Americans already control, | "Amerikalıların, Amerikan kuvvetlerinin Bağdat havaalanının bir bölümünü... | Zizek!-1 | 2005 | |
"American forces, part of the Baghdad airport?", | ...halihazırda kontrol ettikleri doğru mu?" diye sorduklarında, | Zizek!-1 | 2005 | |
he said: "Not true. Americans don't control even themselves." | ..."Bu doğru değil" dedi. "Amerikalılar kendilerini dahi kontrol edemezler. " | Zizek!-1 | 2005 | |
Perfect truth. Why? | Mükemmel hakikat. Neden? | Zizek!-1 | 2005 | |
Because they don't know what they know. | Çünkü neyi bildiklerini bilmiyorlar. | Zizek!-1 | 2005 | |
And this what you don't know that you know | Ve bu bildiğinizi bilmediğiniz şey sizi kontrol eder... | Zizek!-1 | 2005 | |
OK. So now we come to the really real, | Pekala. Öyleyse artık gerçekten gerçeğe gelelim. | Zizek!-1 | 2005 | |
real core of the real, | Gerçeğin gerçek çekirdeğine. | Zizek!-1 | 2005 | |
much more fundamental than the symbolic real, | Simgesel gerçekten çok daha asli olan ama aynı zamanda... | Zizek!-1 | 2005 | |
It is what? | Nedir bu? | Zizek!-1 | 2005 | |
For example, you have small pieces of iron | Mesela küçük demir parçalarınız vardır... | Zizek!-1 | 2005 | |
They are dispersed, following a certain shape, | Dağılırlar. | Zizek!-1 | 2005 | |
It's just something that you can abstract, | Yalnızca küçük demir parçalarının, | Zizek!-1 | 2005 | |
isolate from the dispersion of the small pieces of iron. | ...dağılımından yalıtarak soyutlayabilirsiniz. | Zizek!-1 | 2005 | |
That's the idea of 'virtual real'. | Sanal gerçek fikri budur. | Zizek!-1 | 2005 | |
It's a shape this is the real of this field, | Bir şekildir, bu alanın gerçeği. | Zizek!-1 | 2005 | |
but it doesn't exist in itself. | Ama kendinde var değildir. | Zizek!-1 | 2005 | |
It's just an abstract form, | Yalnızca soyut bir biçimdir. | Zizek!-1 | 2005 | |
which structures the disposition of actually existing elements around it. | Kendi etrafında gerçekten varolan öğelerin düzenlemesini yapılandırır. | Zizek!-1 | 2005 | |
Now, what has this to do with psychoanalytic problematic, | Bunun psikanalitik sorunsal ile... | Zizek!-1 | 2005 | |
or, even more, with political problematic? | ...hatta dahası siyasi sorunsal ile ne alakası var? | Zizek!-1 | 2005 | |
Let's think about the precise status of trauma in psychoanalysis. | Travmanın psikanalizdeki... | Zizek!-1 | 2005 |