Search
English Turkish Sentence Translations Page 183947
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Stuart's come here a couple of times. | Stuart bir kaç defa geldi buraya. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| He always brought clothes to the children. | Her zaman çocuklara elbiseler getirirdi. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| In one of the visits, I told him he reminded me of my father. | Bir defasında ona, onun bana babamı hatırlattığını söyledim. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Your father was a priest, Norman. | Senin baban papazdı, Norman. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Both wanted to change the world. | İkisi de dünyayı değiştirmek istiyorlardı. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| My father battled sin and Stuart, injustice in the world. | Babam günahla, Stuart ise dünyadaki adaletsizlikle çarpıştı. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| I'm sure Tuti didn't come here to listen to your philosophy! | Eminim ki Tuti senin bu düşüncelerini dinlemeye gelmiyordur buraya! | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| He was a son visiting his father. | O sadece babasını ziyaret etmek için geliyordu. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Last time he left, I thought... | En son buradan ayrıldığında... | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| I knew I'd never see him again... | onu bir daha göremeyeceğimi hissetmiştim... | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| So soon!! | Çok yakında! | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| The last time he said he'd get married. | En son evleneceğini söyledi. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| The girl... S�nia. | Kızın adı... Sônia. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Yeah! He spoke highly of her, said she was wonderful, | Evet, devamlı ondan bahsediyordu onunla gurur duyuyordu, | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| very altruistic. | Çok fedakar bir kızmış. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Tuti! Tuti, my son, behave! | Tuti! Tuti, evlat, nazik ol! | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Don't be naughty! That's not what I taught you! | Serseri olma! Ben sana böyle öğretmedim! | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Great! You can kiss the bride! | Harika! Gelini öpebilirsin! | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| To the newlyweds! | Gelin ve damada! | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| It's all settled then, Jo�o! | Her şey hazır mı, João! | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Don't worry, boss, we finish tomorrow. | Endişelenmeyin, yarına bitiririz. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Please, don't forget! Thank you. | Lütfen, dikkat edin teşekkürler. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| What happened, Tuti? What happened, son? | Ne oldu, Tuti? Ne oldu oğlum? | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| I need to talk to you. Oh, my God! | Seninle konuşmalıyım. Aman Allahım! | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| What happened? Say it! | Neler oldu? Söyle! | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| S�nia was arrested. | Sônia tutuklandı. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Her father is in the Army. He'll release her. | Babası Ordu'da,onu oradan çıkaracaktır. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| You don't get to do anything. | Bir şey yapman gerekmiyor. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| If you never want me to get involved, | Eğer benim bir şey yapmam gerekmiyorsa, | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| what are you doing here, Tuti? | Neden bana geldin, Tuti? | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| That's crazy, Tuti. | Bu çok saçma, Tuti. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Mom, you don't understand... Yes, I understand. | Anne anlamıyorsun... Evet anlıyorum. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| A bunch of medium class kids from Rio de Janeiro "decided" that | Rio de Janeiro'da bir düzine orta sınıf genç Brezilyada imkansız bir | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| they'd make a revolution in Brazil, and my son is one of them. | Devrim yapmaya karar veriyorlar, ve oğlum da onlardan biri. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Sorry! I shouldn't have come. It was a moment of weakness. | Üzgünüm buraya gelmemeliydim çok zayıf hissetmiştim kendimi. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| It'd be good if you all had more moments of weakness, | Keşke harika düşüncelerin ama imkansız hayallerin olduğunu, | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| to understand you have great feelings, but terrible ideas, kid. | Anlaman için hep böyle zayıf hissetsen kendini evladım. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| It was out of weakness. I shouldn't have come. | Bu zayıflığın dışında bir histi hiç gelmemeliydim. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| I hope you have more moments of weakness. | Umarım kendini zayıf hissettiğin daha çok zamanın olur, | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Then I'd see you more often. | Ben de seni daha çok görürüm. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| The shop will be great. | Mağazan harika olacak. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Gotta go, mom. | gitmek zorundayım anne. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Stuart left, disappeared | O gece Stuart gitti ve sokakların | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| on the streets and I didn't hear from him for a long time. | Karanlığında yok oldu, çok uzun zamandır ondan haber alamadım. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| One day, I heard S�nia was released, | Daha sonra sonia'nın serbest bırakıldığını duydum, | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| and both were living anonymously. | İkisi de saklanarak yaşıyorlarmış. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| S�nia! My son! | Sonia! Evladım! | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Tuti! How I miss you! | Tuti! Seni çok özledim! | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Let's go up. I've got something important to say. | Yukarıya çıkalım, sana söylemem gereken bir şey var. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| What happened? Let's go up. | Ne oldu? Yukarı çıkalım. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| What is it? Is anybody else here? | Neden? Burada başka kimse var mı? | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| No, I'm alone. | Hayır yalnızım. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Turn it off. | Kapat hadi. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| S�nia is leaving Brazil tomorrow. | Sônia yarın Brezilyadan ayrılacak. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| And so are you! | Yani sen de! | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| No, I can't. | Hayır ben gidemem. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| S�nia's just been released, she can't possibly stay. | Sonia yeni serbest bırakıldı, buralarda kalması uygun değil. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| I'm not running away. I'm going to spend some time abroad, | Tamamen gitmiyorum sadece dışarıda biraz zaman geçireceğim, | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| then I'll come back. You're playing with fire. | Sonra geri döneceğim. Ateşle oynuyorsunuz. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| It's definite, mom. | Kesinlikle anne. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| We want to stay here today. We had a problem and have no other place. | Bu gece burada kalmalıyız, bir sorun çıktı ve gidecek başka yerimiz de yok. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| We've been walking for 5 hours around town. | 5 saattir şehrin etrafında yürüyoruz. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Can we stay? | Kalabilir miyiz? | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| You're so rational! | Ne kadar da mantıklı davranıyorsunuz! | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| I'm sure you won't miss each other. | Eminim ki birbirinizi hiç özlemezsiniz. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Sorry! I don't even know what I'm saying anymore. | Üzgünüm artık ne konuştuğumun bile farkında değilim. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| I'll fix you something to eat. | Size yiyecek bir şeyler hazırlayım. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| What was it, Ms. Angel? | neden bakıyorsunuz, Bayan. Angel? | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| What is it, mom? | Ne yapıyorsun, anne? | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| You don't want S�nia to travel in these awful clothes. | Sonia'nın bu perişan kıyafetlerle dolaşmasını istemezsin değil mi. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| I don't believe it, Ms. Angel! | İnanamıyorum, bayan. Angel! | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Paris demands more from Zuzu Angel's daughter in law. | Paris Zuzu Angel'ın gelininden çok şey bekleyecektir. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| She's going by way of Paraguay. | Paraguay üzerinden gidecek. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Try it out, S�nia. | Dene bunu, Sônia. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Calm down! Nobody arrives before 8 o'clock. | Rahatlayın! 8 den önce kimse gelmez buraya. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| I'll come at 7. Get some rest. | Ben saat 7 de geleceğim biraz dinlenin. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Tuti... | Tuti... | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Are you getting pretty for the French guys? | Fransız erkekleri için mi böyle süsleniyorsun? | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| You fool! | Seni şapşal! | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| A jealous revolutionary? | Kıskanç bir devrimci öyle mi? | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Soninha, | Sonia, | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| even if everything goes wrong, | her şey kötü gitse bile, | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| we'll win. Don't worry! | Biz kazanacağız. Endişelenme! | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Even if we don't see each other again... | Birbirimizi bir daha görmesek bile... | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| No! I'll come back. I promise you. | Hayır geri döneceğim, söz veriyorum | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| OK! Everything may happen, | Tamam! Her şey olabilir, | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| but I want you to know I love you, | Bilmeni istiyorum: seni seviyorum, | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| and our dreams are worth any sacrifice. | Ve hayallerimiz her türlü fedakarlığa değer. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| But we don't need to suffer today. | Bu gece üzgün olmamıza gerek yok dimi. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Not today! | Bu gece değil! | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| You mean Stuart is now in jail? | Stuart’ın şu anda hapiste olduğunu mu söylüyorsun? | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| If we hope for the best... | Bu en iyi olasılık... | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Your son? Yes. | senin oğlun? Evet. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| I was dispirited on my way back from Norman's house. | Norman'ın evinden dönerken hayal kırıklığına uğramıştım. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Out of despair, I believed Stuart | Umutsuzca Stuart'ın babasının yanında | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| was hidden in his father's. | Saklandığına inanıyordum. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| With all my hopes gone, it was clear | Tüm ümitlerimin bitmesi dışında | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| that something serious had happened to my son. | Artık oğlumun başına ciddi bir şeyler geldiğini biliyordum. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| But I couldn't imagine what was in store for me in Rio. | Ama Rio'da beni neyin beklediğini hayal bile edemezdim. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| "Madam, | "Madam, | Zuzu Angel-1 | 2006 |