Search
English Turkish Sentence Translations Page 183945
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| What are you doing locked in here? | Burada kapı kilitli ne yapıyorsunuz? | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Studying... | Çalışıyoruz... | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Didn't you have anything better to do? | Yapacak daha iyi bir şeyleriniz yok mu? | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| And this picture in the paper? | Gazetedeki bu haber de ne? | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Students demonstrate in rio | Öğrenciler Rio'da gösteri düzenlediler, | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| We taught the imperialist pigs a lesson. | Emperyalist domuzlara bir ders verdik. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Who are the pigs? | Domuzlar kim? | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| The IMF is one of them. USAID... | Bir tanesi IMF. USAID... | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Rockfeller. But yesterday they learned something. | Rockfeller. Fakat dün bir şey öğrenmiş oldular. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| What did they learn? | Ne öğrendiler? | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| We taught them a lesson. | Onlara bir ders verdik. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| So I heard on the radio. | Onu radyoda ben de duydum. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Two windows shattered at Sears and one at a Bank! | İki cam parçalandı bir tanesi de bankanın camı! | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| The gringos must know they won't get away with exploiting Brazil! | Yabancılar Brezilyayı kullanamayacaklarını öğrendiler! | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| The population backed us up. People are really dissatisfied! | Kalabalık bize destek verdi. İnsanlar gerçekten çok mutsuz şu anda! | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| How can you be so na: L: Ve? | Nasıl böyle şeyler yapabilirsiniz? | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Ms. Angel, there's no freedom! | Bayan. Angel, özgürlüğümüz yok! | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Artists are being persecuted. | Sanatçılara zulüm ediliyor. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| The fascists beat actors in 5 plays! | 5 tane oyunda faşistler oyuncuları dövmüşler! | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| The people will put an end to this! | İnsanlar bu işe bir son verecek! | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| You are so mistaken. | Çok yanılıyorsunuz. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| My seamstresses, for example. | Benim terzilerim, mesela. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| They come to work like sardines, and get on the bus before dawn. | Sabah erkenden otobüslere biniyorlar balıklar gibi işlerine geliyorlar. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| They have neither the time, nor the wits to back you up. | Sizi destekleyecek ne zamanları ne de fikirleri var. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Do you defend the dictatorship? | Diktatörlüğü mü savunuyorsunuz? | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Was that what I said? Was it, Tuti? | Benim söylediğim bu mu? Öyle mi, Tuti? | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| You know it wasn't. | Biliyorsunuz ki değildi. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| I said everybody is trying to survive. | Herkes hayatta kalmak için çabalıyor diyorum. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Nobody has time for politics. | Kimsenin politikaya zamanı yok. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| People will realize, sooner or later, that capitalism is coming to an end | İnsanlar er ya da geç kapitalizmin tüm dünyada artık sonunun geldiğini | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| all over the world. | Anlayacak. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Is that what you study, Mr. Student? | Çalıştığınız ders de bu muydu, bay öğrenci? | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| I'm not just a student! I have an ideology. I'm socialist. | Ben sadece öğrenci değilim! Bir inancım var. Ben sosyalistim. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| You should help him come to his senses instead of backing up this madness. | Bu çılgınlığı bırakıp mantıklı davranması için ona yardım etmelisin. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| She agrees with me. | O da bana katılıyor. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| We chose not to close our eyes to injustice in the world. | Dünyadaki adaletsizliğe gözlerimizi kapamak istemiyoruz. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| One of them was polite... | Bir tanesi nazikti... | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| And the other aggressive. I know how it works, Zuzu. | diğeri de ise kızgın. Nasıl olduğunu bilirim, Zuzu. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| One bites, the other licks. It's their technique in tor... | Biri ısırır, diğeri yalar. Bu onların işkence tek... | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Torture? | işkence tekniği? | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| It's a fact. | Bu doğru. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Zuzu, the Army denies that Stuart or "Paulo" | Zuzu, Ordu Stuart ya da "Paulo" diye birinin yakalandığını | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| was arrested. | Kabul etmiyor. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| They say nobody was arrested in the last three days. | Son üç gün içinde kimsenin tutuklanmadığını söylüyor. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Can't you come up with a writ? | Yazılı bir emir çıkartamaz mısınız? | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| No. The dictatorship abolished writs in case of political crimes. | Hayır. Diktatörlük politik suçlarda yazılı emir vermeyi yasakladı. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Now they can keep the prisoner for 45 days without any notice. | Şu anda mahkumu 45 gün boyunca sebepsiz tutabilirler. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Doesn't the fact that Tuti is American help? | Tuti'nin Amerika için çalıştığı doğru mu? | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Does his father have any contacts at the embassy? | Babasının elçilikle hiç ilişkisi var mıydı? | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Forget Norman. He went to Minas to open an orphanage. | Norman'ı unutun. Yetimhane açmak için Minas'a gitti | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Fraga, tell me what I need to do. | Fraga, ne yapmam gerektiğini söyle. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| I've always handled things by myself. | Her zaman işlerimi kendim halletmişimdir. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Especially, my children. | Özellikle çocuklarımla ilgili olanları. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| These clothes are remarkable. | Bu elbiseler olağan üstü. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| I tried to do something typically Brazilian. | Klasik Brezilya usulü olmasına çalıştım. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| If I wore one of these, Bosco would kill me! | Bunlardan birini giysem, Bosco beni öldürürdü! | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| I still make by order. | Hala sipariş usulü, geleneksel | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| More traditional clothes. | Kıyafetler tasarlıyorum. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| If you want, don't even schedule. Just show up! | Eğer istersen çekinme sadece söyle! | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Bosco is coming soon. | Bosco yakında geliyor. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| If we have your son, I'm sure he's being well treated. | Eğer oğlunuz elimizdeyse eminim burada aklı başına gelmiştir. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| I can't thank you enough, General. | Size çok minnettarım, General. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| It's a war. | Savaştayız. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| A war against revolution. | Gelişmeye karşı bir savaş. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| That's why our prisoners are treated according to the Geneva Convention. | Bu yüzden tüm mahkumlarımızı Cenevre Anlaşmasına göre yargılıyoruz. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| To the letter! | Prosedüre göre! | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| I come here every day to check on the prisoners. | Her gün mahkumları kontrol etmek için buraya geliyorum. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Some time ago, there was this girl who kept on crying. | Bir süre önce devamlı ağlayan bir kız vardı. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| I asked her why she cried so much. | Ona neden bu kadar çok ağladığını sordum. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| She told me her husband was killed here, | Bana kocasının da benim barakalarımda, | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| in my barracks. | Tutuklu olduğunu söyledi. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Can you believe it? And put both in the same cell. | Ne yaptım biliyor musun? İkisini de aynı hücreye koydum. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Everyday, I visited them and asked if they were OK. | Her gün onları ziyaret edip hal hatır sordum. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| But when he went to court, | Fakat mahkemeye çıkarıldığında, | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| the lad said he was brutally tortured here. | Kocası burada vahşice işkence gördüğünü söyledi. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Can you believe it? I got mad: | İnanabiliyor musun? Deliye döndüm: | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| "What kind of talk is that? | "Bu nasıl bir konuşma? | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| I treated you like my children, and you put me through this?" | Ben sana kendi çocuğum gibi davrandım, şimdi senin bana yaptığına bak " | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Later, he admitted the lawyer told him to say that | Ama daha sonra avukatının tavsiyesini dinleyerek, | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| to get rid of the sentence. | İfadesini değiştirdi. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Excuse me! Did you see a prisoner named Paulo around? | Affedersin! Etrafta Paulo isminde bir mahkum gördün mü hiç? | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Say it, son. | Konuş,evlat. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| No! I don't know who is... | Hayır! Hiç öyle bir mahkum... | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Stuart? | peki Stuart? | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| No, madam! Never seen. | Hayır, madam! Hiç görmedim. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| I knew your son wasn't here. | Oğlunun burada olmadığını biliyordum. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| But I wanted you to see for yourself. | Ama senin gelip kendi gözlerinle görmeni istedim. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| And I didn't like what I saw! | Ama ben gördüğümden hoşlanmadım! | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Do you think I believe those clean and pressed sheets? | Sizce bu kadar temiz ve ütülü çarşaflara inanır mıyım? | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| They seem fake to me, General. | Bence hepsi sahte, General. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Madam, your son must have left Brazil. | Madam, oğlunuz Brezilya'dan çoktan ayrılmıştır. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| He didn't leave. | Ayrılmadı. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| I'm responsible for the Army. | Orduya karşı sorumluluğum var. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Have you been to the Navy or the Air Force? | Hiç deniz yada hava kuvvetlerinde bulundunuz mu? | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Ms. Angel, | Bayan. Angel, | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| why do you think your son is here at the Air Base? | Neden oğlunuzun burada, hava üssünde olduğunu düşünüyorsunuz? | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| The Army says he's not there, but I know he's been arrested. | Ordu onun burada olmadığını söylüyor ama biliyorum ki oğlum ellerinde. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Sorry. | Aslında. | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| What I meant to say was: | Asıl sormak istediğim: | Zuzu Angel-1 | 2006 | |
| Why do you think your son's been arrested? | Neden oğlunuzun tutuklanmış olduğunu düşünüyorsunuz? | Zuzu Angel-1 | 2006 |