Search
English Turkish Sentence Translations Page 1965
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Twenty? | Yirmi? | Abouna-1 | 2002 | |
| But you're old! | Ama sen yaşlısın! | Abouna-1 | 2002 | |
| You and me | Sen ve ben... | Abouna-1 | 2002 | |
| will never be separated. | asla ayrılmayacağız. | Abouna-1 | 2002 | |
| What's happening to your mother is rather unusual. | Annenin başına gelen şey alışılmadık bir şey değil. | Abouna-1 | 2002 | |
| She'll come through all right. | Bunu atlatacaktır. | Abouna-1 | 2002 | |
| We'll keep her for a while. | Ona bir süre göz kulak olacağız. | Abouna-1 | 2002 | |
| She needs rest and medical attention. | Dinlenmeye ve tıbbi bakıma ihtiyacı var. | Abouna-1 | 2002 | |
| With crazy people? | Delilerle birlikte mi? | Abouna-1 | 2002 | |
| No, not with crazy people. | Hayır, delilerle değil. | Abouna-1 | 2002 | |
| She isn't crazy. | O deli değil. | Abouna-1 | 2002 | |
| You should come and see her often. Don't leave her alone. | Onu sık sık ziyaret etmelisin. Onu yalnız bırakma. | Abouna-1 | 2002 | |
| Nothing's more important than freedom. | Hiçbir şey özgürlükten daha önemli değildir. | Abouna-1 | 2002 | |
| Mum, you're free now. | Anne, sen artık özgürsün. | Abouna-1 | 2002 | |
| Hannah Bickleman is torturing my soul. | Hannah Bickleman, ruhuma işkence çektiriyor. | About a Boy-1 | 2014 | |
| Who is Hannah Bickleman? | Hannah Bickleman de kim? | About a Boy-1 | 2014 | |
| She's my science lab partner... | Fen laboratuvarı partnerim. | About a Boy-1 | 2014 | |
| Blue eyes, smells like coconut... | Mavi gözleri var. Hindistan cevizi gibi kokuyor ve... | About a Boy-1 | 2014 | |
| And she wears a bra. Mm. | ...sütyen giyiyor. | About a Boy-1 | 2014 | |
| Her birthday's coming up, | Doğum günü yaklaşıyor ve beni davet edeceğini sanmıyorum. | About a Boy-1 | 2014 | |
| Well, you're new, man. Nobody knows you yet. | Yeni birisin, adamım. Seni daha hiç kimse tanımıyor. | About a Boy-1 | 2014 | |
| Let's speak frankly here. 1 | Hadi açık açık konuşalım. | About a Boy-1 | 2014 | |
| I know I'm not cool, and you know I'm not cool. | Havalı olmadığımı biliyorum. Havalı olmadığımı sen de biliyorsun. 1 | About a Boy-1 | 2014 | |
| So teach me, Will. Mold me. | Bu yüzden, öğret bana, Will. Bana şekil ver. | About a Boy-1 | 2014 | |
| I've got to get an invite. | Daveti kapmam lazım. | About a Boy-1 | 2014 | |
| Seducing women is an art, okay? | Bir bayanı baştan çıkartmak sanattır. Tamam mı? | About a Boy-1 | 2014 | |
| It's not something you learn overnight. | Bir gecede öğrenebileceğin bir şey değil. | About a Boy-1 | 2014 | |
| You're gonna need years of practice | Yıllarca pratik yapman ve büyümek için olağanüstü bir çaba göstermen lazım. | About a Boy-1 | 2014 | |
| I don't have time for a growth spurt, Will. | Büyümek için çaba gösterecek kadar zamanım yok, Will. | About a Boy-1 | 2014 | |
| Hold that thought for a sec. | Bunu bir saniye aklında tut. | About a Boy-1 | 2014 | |
| Something sexy this way comes. | Bu taraftan seksi bir şeyler geliyor. | About a Boy-1 | 2014 | |
| Dakota's actually going to my house. | Aslında, Dakota benim evime gidiyor. | About a Boy-1 | 2014 | |
| My mom is having a talk circle for the moms in my grade | Annem, arkdaşlarla görüşmem için sınıfımdaki diğer annelerle konuşma çemberi oluşturuyor. | About a Boy-1 | 2014 | |
| Hmm. That should solve everything. | Bu her şeyi çözecektir. | About a Boy-1 | 2014 | |
| Thanks. It took a lot of brainstorming. | Teşekkürler. Birsürü beyin fırtınası yaptırdı. | About a Boy-1 | 2014 | |
| Okay, later we're gonna have a nice little lesson | Tamam. Bir ara, iğnelemeyi deşifre etmekle ilgili küçük hoş bir dersimiz olacak. | About a Boy-1 | 2014 | |
| But first, watch... | Ama önce, izle... | About a Boy-1 | 2014 | |
| And learn, my child. | ...ve öğren, çocuğum. | About a Boy-1 | 2014 | |
| Cello! | Çello! | About a Boy-1 | 2014 | |
| No cello this time, Will. | Bu sefer çello yok, Will. | About a Boy-1 | 2014 | |
| I'm here for a talk circle at Fiona's. | Fionalar'daki konuşma çemberi için buradayım. | About a Boy-1 | 2014 | |
| Oh, that's great. Mm hmm. Yeah. | Bu harika. Evet. | About a Boy-1 | 2014 | |
| Sounds like fun. | Kulağa eğlenceli geliyor. | About a Boy-1 | 2014 | |
| Well, maybe after the talk circle | Belki, konuşma çemberinden sonra burada konaklarsın ve biz... | About a Boy-1 | 2014 | |
| Not talk. Great. | Konuşmayız. Harika. | About a Boy-1 | 2014 | |
| We can... Not talk about the made up son | Kafandan uydurduğun oğlun ve ona verdiğin lösemi ile ilgili konuşmayabiliriz. | About a Boy-1 | 2014 | |
| In fact, there's a lot of things | Doğrusu, seninle konuşmamak istediğim bir sürü şey var. | About a Boy-1 | 2014 | |
| Good bye, Will. | Hoşçakal, Will. | About a Boy-1 | 2014 | |
| It's like I've just witnessed superman crippled by kryptonite | Superman'in kriptonit tarafından etkisiz hale getirildiğne... | About a Boy-1 | 2014 | |
| with my own naked eyes. | ...kendi gözlerimle şahit olmuşum gibiydi. | About a Boy-1 | 2014 | |
| This is a talking stick. | Bu bir konuşma çubuğu. | About a Boy-1 | 2014 | |
| It's an ancient instrument of aboriginal democracy. | Yerli demokrosilerde kullanılan eski bir enstrüman. | About a Boy-1 | 2014 | |
| I picked this one up on my travels through Western Africa. | Bunu, Batı Afrika'da yaptığım seyahatler sırasında aldım. | About a Boy-1 | 2014 | |
| So my son has mentioned to me that... | Oğlum bana şundan bahsetti. | About a Boy-1 | 2014 | |
| He's had difficulty making friends. | Arkadaş edinmek de zorluk çekiyormuş. | About a Boy-1 | 2014 | |
| You know, it's tough to be new, isn't it? | Gerçi, bu yeni birisi olmanın zorluğu değil mi? | About a Boy-1 | 2014 | |
| And it's tough to feel excluded... | Dışlanmış hissetmek zor bir şey. | About a Boy-1 | 2014 | |
| Not that I feel that. | Ben böyle hissettiğim için demiyorum. | About a Boy-1 | 2014 | |
| I thought maybe we could open this up to the circle | Bu çemberi oluşturarak bir çözüm ortaya koyabiliriz diye düşündüm. | About a Boy-1 | 2014 | |
| I heard there's a big birthday party coming up. | Büyük bir doğum günü partisi yaklaşıyor diye duydum. | About a Boy-1 | 2014 | |
| Um, Hannah. | Hannah... | About a Boy-1 | 2014 | |
| That's your daughter, isn't it, Joanne? | Senin kızın değil mi, Joanne? | About a Boy-1 | 2014 | |
| Yes, she is. Oh, here you go. | Evet, öyle. Buyrun. | About a Boy-1 | 2014 | |
| I'm okay. That's okay. | İyiyim böyle. Sorun değil. | About a Boy-1 | 2014 | |
| Do you know, at Marcus's old school, | Biliyor musunuz? Marcus'un eski okulunda... | About a Boy-1 | 2014 | |
| they had this brilliant, mandatory, | ...zekice hazırlanmış, zorunlu bir her şey dahil davet poliçesi yaptılar. | About a Boy-1 | 2014 | |
| Well, has your son tried joining a sports team? | Peki, oğlunuz bir spor kulübüne katılmayı denedi mi? | About a Boy-1 | 2014 | |
| Oh, yes, my son Miguel has had great success | Evet. Oğlum Miguel, softbolda büyük başarı elde etti. | About a Boy-1 | 2014 | |
| Oh, my Marcus... Not much of an athlete. | Benim Marcus'um, pek sportif sayılmaz. | About a Boy-1 | 2014 | |
| Well, look on the bright side. | O zaman, işin mantıklı tarafına bak. | About a Boy-1 | 2014 | |
| Sports teams means a lot of driving | Spor kulüpleri; birçok araba gezintisi, antreman ve bütün bu pizza partileri anlamına geliyor. Tabii paramı çalmak isteyen bir deli değilse. | About a Boy-1 | 2014 | |
| Tell me about it. It's like I'm a chauffeur. | Bir de bana sor. Sanki, ben özel şoförmüşüm gibi. | About a Boy-1 | 2014 | |
| Right. I mean, maybe we need to manifest a solution, okay? | Doğru. Belki de, bizim bir çözüm ortaya koyulmasına ihtiyacımız vardır. Tamam mı? | About a Boy-1 | 2014 | |
| There's a solution down the street at a pub. | Çözüm, caddenin aşağısındaki barda. | About a Boy-1 | 2014 | |
| Bye! | Hoşçakal! | About a Boy-1 | 2014 | |
| Kwaheri. Asanteni sana. | Kwaheri. Asanteni sana. | About a Boy-1 | 2014 | |
| That's Swahili for "bugger off." | Bu, Svahili dilinde 'Toz olun!' demek oluyor. | About a Boy-1 | 2014 | |
| Hi, Dakota. | Merhaba, Dakota. | About a Boy-1 | 2014 | |
| Listen, middle school's rough, | Dinle. Ortaokul biraz kabadır. | About a Boy-1 | 2014 | |
| and so are these moms groups. | Bu anne grupları da öyle. | About a Boy-1 | 2014 | |
| It's not you, okay? It's them. | Bu senden dolayı değil. Tamam mı? Onlardan dolayı. | About a Boy-1 | 2014 | |
| I just wanted to say that before I left. | Sadece, ayrılmadan önce bunu söylemek istedim. | About a Boy-1 | 2014 | |
| Thank you. Thanks. | Teşekkür ederim. Teşekkürler. | About a Boy-1 | 2014 | |
| I'm gonna have a glass. Can I have one? | Ben bir bardak içki içeceğim. Ben de alabilir miyim? | About a Boy-1 | 2014 | |
| Going that way. I liked your stick. | Bu taraftan gidiyoruz. Çubuğunu beğendim. | About a Boy-1 | 2014 | |
| Now, there are two entire systems | Sizde ve bende olup da yassı solucanlarda olmayan iki tane sistem vardır. | About a Boy-1 | 2014 | |
| Circulatory and respiratory. | Dolaşım ve solunum... | About a Boy-1 | 2014 | |
| So they don't have | Bu yüzden, onlarda, bizde olduğu gibi kan pompalayan bir kalp yok. | About a Boy-1 | 2014 | |
| Marcus. | Marcus... | About a Boy-1 | 2014 | |
| Uh, yes? Speaking. | Evet? Konuşalım. | About a Boy-1 | 2014 | |
| Do you think that you could... | Acaba bunu... | About a Boy-1 | 2014 | |
| Yes, yes, yes! A thousand times yes! | Evet, evet, evet! Binlerce kez evet! | About a Boy-1 | 2014 | |
| Pass that to Trevor for me? Thanks. | Benim için Trevor'a uzatabilir misin? Teşekkürler. | About a Boy-1 | 2014 | |
| Here you go. 1 | İşte, al. | About a Boy-1 | 2014 | |
| Çeviren: mbugracelik bugracelik @hotmail.com | About a Boy-1 | 2014 | ||
| It's over for both of us, Will. | Bu, ikimizi de aşıyor, Will. | About a Boy-1 | 2014 | |
| I didn't get an invite. | Davet edilmedim. | About a Boy-1 | 2014 | |
| We've both been rejected by our soul mates. | İkimiz de ruh ikizlerimiz tarafından reddedildik. | About a Boy-1 | 2014 | |
| You by Dakota... | Sen, Dakota tarafından... | About a Boy-1 | 2014 | |
| and me by Hannah. | Ben, Hannah tarafından... | About a Boy-1 | 2014 |