Search
English Turkish Sentence Translations Page 4145
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Leave a message and I might get back to you. | Mesaj bırakın, sizi ararım. Mesaj bırakın. Böylece size geri dönüş yapabilirim. | Anguish-1 | 2015 | |
| am I speaking with Tess? | Tess'le mi konuşuyorum? Tess'le mi görüşüyorum? | Anguish-1 | 2015 | |
| do you see that person over there? | Åuradaki insanı görüyor musun? Şuradaki adamı gördün mü? | Anguish-1 | 2015 | |
| There's no one there. | Orada kimse yok. Orada kimse yok. | Anguish-1 | 2015 | |
| Let's take a look at the drawings we asked you to do. | Senden istediğimiz çizimlere bakalım. Yapmanı istediğimiz çizimlerine bakalım hadi. | Anguish-1 | 2015 | |
| You said you had a feeling | Seni baskı altında tutan... Bir şeylerin seni aşağıya doğru çektiğine dair hislerin olduğunu söylemiştin. | Anguish-1 | 2015 | |
| That something was pushing you down. | ...bir şey hissettiğini söylemiştin. | Anguish-1 | 2015 | |
| You couldn't move. | Hareket etmeni engelleyen. Kıpırdayamadığını. | Anguish-1 | 2015 | |
| Did you know that there's a chemical in your brain | Uyurken beyninde, sana felçliymiş hissi veren... Beynindeki bir kimyasalın, seni uyurken felç ettiğini biliyor muydun? | Anguish-1 | 2015 | |
| That makes you paralyzed when you sleep? | ...bir kimyasal olduğunu biliyor muydun? | Anguish-1 | 2015 | |
| It's so you don't get up while you dream. | Bu yüzden rüya görürken uyanamıyorsun. Rüyanda ayağa kalkmaman için. | Anguish-1 | 2015 | |
| I wasn't sleeping. | Uyumuyordum ki. Uyumuyordum. | Anguish-1 | 2015 | |
| Were you taking your medication? | İlaçlarını almış mıydın? İlaçlarını alıyor muydun? | Anguish-1 | 2015 | |
| But it doesn't matter. | Ama bir önemi yok. Ama önemi yok. | Anguish-1 | 2015 | |
| They don't work anyway. | İşe yaramıyor. Nasılsa işe yaramıyorlar. | Anguish-1 | 2015 | |
| With the hallucinations? | Halüsinasyonlara karşı mı? Halüsinasyonlarına mı? | Anguish-1 | 2015 | |
| The noises. | Seslere. Seslere. | Anguish-1 | 2015 | |
| What kind of noise? | Ne tür sesler? Ne tür bir ses? | Anguish-1 | 2015 | |
| they think it's a severe case of | Çoklu kişilik bozukluğu... Ciddi bir çoklu kişilik bozukluğu vakası olduğunu düşünüyorlar. | Anguish-1 | 2015 | |
| Dissociative identity disorder. | ...olduğunu söylüyorlar. | Anguish-1 | 2015 | |
| The doctors are suggesting I send her to an institution | Doktorlar kontrol altında bulundurulabileceği... Onu tımarhaneye yatırmamı öneriyorlar. | Anguish-1 | 2015 | |
| Where she can be supervised. | ...bir kliniğe yatırmamı söylediler. Denetlenebileceği bir yere. | Anguish-1 | 2015 | |
| you said she can move her limbs? | Uzuvlarını hareket ettirebildiğini söyledin mi? Uzuvlarını hareket ettirebildiğini söyledin mi? | Anguish-1 | 2015 | |
| they need more tests. | Daha fazla test yapmaları gerekiyormuş. Başka testler yapmaları gerekiyor. | Anguish-1 | 2015 | |
| Nothing's helped. | Hiçbir şey fayda etmiyor. Hiçbir şey işe yaramadı. | Anguish-1 | 2015 | |
| Well, let me try. | Bir de ben deneyeyim. Bir de ben deneyeyim. | Anguish-1 | 2015 | |
| Do you believe in god? | Tanrı'ya inanıyor musun? Tanrı'ya inanıyor musun? | Anguish-1 | 2015 | |
| "Be strong in the lord"... | "Son olarak Rab de, Tanrı'yla ve onun kudretiyle güçlen. | Anguish-1 | 2015 | |
| "...and the power of his might | ...O'nun üstün gücüyle güçlenin. | Anguish-1 | 2015 | |
| Put on the whole armor of god so that you | İblis'in hilelerine karşı durabilmek için... Tanrı'nın silahlarını kuşan, böylece şeytanın kötülüklerine karşı... | Anguish-1 | 2015 | |
| May be able to stand against the schemings of the devil. | ...Tanrı'nın sağladığı bütün silahları kuşanın. ...savaşmaya nail olabilirsin. | Anguish-1 | 2015 | |
| For we do not rustle against the flesh and the blood | Çünkü savaşımız insanlara karşı değil, yönetimlere, Savaşımız insanoğluna karşı değil... | Anguish-1 | 2015 | |
| Or against the principalities that powers | ...hükümranlıklara, bu karanlık dünyanın güçlerine, ...ya da otoriter beyliklere karşı değil... | Anguish-1 | 2015 | |
| And against the spiritual host in these heavenly places." | ...kötülüğün göksel yerlerdeki ruhsal ordularına karşıdır." ...savaşımız cennetlik manevi hancımız için. | Anguish-1 | 2015 | |
| That's not going to help. | Bir işe yaramıyor. Bu da işe yaramayacak. | Anguish-1 | 2015 | |
| I talked to your little brother... | Kardeşinle konuştum. Küçük erkek kardeşinle konuştum. Stephan'dı, değil mi? | Anguish-1 | 2015 | |
| Stephan, right? | Adı Stephan'dı, değil mi? | Anguish-1 | 2015 | |
| He looks about nine. | 9 yaşlarında sanırım. 9 yaşında falan olmalı. | Anguish-1 | 2015 | |
| Stephan says he forgives you | Stephan yaptığın şeyler için... Stephan yaptıklarından dolayı seni affettiğini söyledi. | Anguish-1 | 2015 | |
| For what you did. | ...seni affettiğini söyledi. | Anguish-1 | 2015 | |
| where is he? | Nerede o? Nerede o? | Anguish-1 | 2015 | |
| What was that? | O neydi öyle? Bu da neydi? | Anguish-1 | 2015 | |
| I didn't say anything. | Ben bir şey demedim. Ben bir şey demedim. | Anguish-1 | 2015 | |
| You're not serious? | Åaka mı yapıyorsun? Ciddi olamazsın. | Anguish-1 | 2015 | |
| Jessica, I want to help you in any way I can, | Jessica, elimden geldiğince yardım etmek istiyorum, Jessica, elimden geldiğince yardım etmeye çalışıyorum ama, bu beni aşıyor. | Anguish-1 | 2015 | |
| But I have no knowledge here. | ...ama fazla bir şey bilmiyorum. | Anguish-1 | 2015 | |
| There's a seminary in st. Louis | St. Louis'te bir seminer var. St. Louis'de bu tip vakalarda tecrübeli bir papaz okulu var. | Anguish-1 | 2015 | |
| That has experience with this sort of thing. | Bu konularla alakalı. | Anguish-1 | 2015 | |
| I'd love for her to talk to someone there | Kızının rahatsızlığıyla ilgili birileriyle konuşurum. Eğer buraya getirebilirsem oradan biriyle konuşmasını çok isterim. | Anguish-1 | 2015 | |
| If I can get them to see her, | Kızınla ilgilenmelerine ikna edebilirim, | Anguish-1 | 2015 | |
| But they'd have to meet her outside of the hospital. | ...fakat ancak hastane dışında görüşmeyi kabul ederler. Ama onunla hastanenin dışında görüşmeli. | Anguish-1 | 2015 | |
| They're making me talk to a social worker | Onu eve götürmeden önce uzman biriyle... Onu eve götürmeden önce beni sosyal hizmetler görevlisiyle konuşmaya zorluyorlar. | Anguish-1 | 2015 | |
| Before I can take her home. | ...görüşmem gerekiyor. | Anguish-1 | 2015 | |
| Well, maybe I can help with that if they trust me here. | Bana güvenirlerse yardımcı olabilirim. Eğer bana güvenirlerse belki bunu çözebilirim. | Anguish-1 | 2015 | |
| Here you go. | Otur bakalım. Hadi bakalım. | Anguish-1 | 2015 | |
| Are you taking me home? | Beni eve mi götürüyorsun? Beni eve mi götürüyorsun? | Anguish-1 | 2015 | |
| It's for your own safety. | Güvende olman için. Bu senin güvenliğin için. | Anguish-1 | 2015 | |
| You have to eat. | Bir şeyler yemen lazım. Yemek zorundasın. | Anguish-1 | 2015 | |
| Doesn't matter. | Önemli değil. Fark etmez. | Anguish-1 | 2015 | |
| I'll make 'em go away. | Gitmeleri gerekiyor. Onları def edeceğim. | Anguish-1 | 2015 | |
| what was that? | O neydi öyle? O da neydi? | Anguish-1 | 2015 | |
| I'm home. | Evimdeyim. Evimdeyim. | Anguish-1 | 2015 | |
| I traveled a lot when I was a kid. | Küçükken çok seyahat etmiştim. Çocukken çok fazla seyahat ederdim. Ebeveynlerim misyonerdi. | Anguish-1 | 2015 | |
| My parents were missionaries, so we... | Annemle babam misyonerdi, o yüzden... | Anguish-1 | 2015 | |
| Traveled all over the world, | ...bütün dünyayı gezdik, Tüm dünyayı gezdik ama Hindistan bizim ilk durağımızdı. | Anguish-1 | 2015 | |
| But India was our first stop. | Hindistan ilk durağımızdı. | Anguish-1 | 2015 | |
| We'd only been there a few days | Bir gün herkesin yolun karşısındaki... Herkesin sokağın karşısındaki eve... | Anguish-1 | 2015 | |
| When I noticed all these people | ...eve girdiğini fark ettiğimde... ...doluştuğunu fark ettiğimde, sadece birkaç gündür oradaydık. | Anguish-1 | 2015 | |
| Filing into the house across the street. | ...geleli henüz birkaç gün olmuştu. | Anguish-1 | 2015 | |
| So I snuck over... | Çaktırmadan aralarına karıştım. Ben de aralarına sızdım. | Anguish-1 | 2015 | |
| And all the people were sitting in the semicircle. | Herkes yarım daire şeklinde oturuyordu. Herkes yarım daire olmuştu. | Anguish-1 | 2015 | |
| And... | Ve de... Ortalarında bir kadın dizlerinin üzerinde duruyordu. | Anguish-1 | 2015 | |
| This woman was kneeling in the center | Tam ortalarında bir kadın diz çökmüştü, | Anguish-1 | 2015 | |
| Swaying her head back and forth... | ...başını ileri geri sallıyordu, Kafasını ileri geri doğru sallıyordu. | Anguish-1 | 2015 | |
| Until something... | ...ta ki bir şey... Ta ki bir şeyler... Onu ele geçirene kadar. | Anguish-1 | 2015 | |
| Overtook her. | ...onu ele geçirene kadar. | Anguish-1 | 2015 | |
| She removed her hair from her face | Saçını geriye doğru attı... Saçlarını yüzünden çekti ve... | Anguish-1 | 2015 | |
| She kept staring until | ...gözlerinin rengi değişene... ...gözlerinin rengi değişene dek dik dik baktı. | Anguish-1 | 2015 | |
| Her eyes began to change colors. | ...kadar etrafına bakınmaya devam etti. | Anguish-1 | 2015 | |
| And they all raised their hands wanting to speak to the woman, | Sonra birden herkes kadınla konuşmak için ellerini kaldırdı, Sonra herkes ellerini kaldırdı ve kadınla konuşmak istedi. | Anguish-1 | 2015 | |
| Actually speak to their dead loved ones through her. | ...gerçekte kadının aracılığıyla dünyadan göçmüş sevdikleriyle konuşmak için. Aslında onun aracılığıyla, ölmüşleriyle konuşmak istiyorlardı. | Anguish-1 | 2015 | |
| She would do this every month. | Bunu her ay yapıyormuş. Bunu her ay yapıyormuş. | Anguish-1 | 2015 | |
| I would say they were taking advantage of her, | Önceleri kadından faydalanıyorlar diye düşündüm, Ondan faydalandıklarını söylerdim ama anladım ki... | Anguish-1 | 2015 | |
| But I found out | ...sonra öğrendim ki, | Anguish-1 | 2015 | |
| She willingly went through it. | ...kadın kendi isteğiyle yapıyormuş. ...bunu yapmayı o istiyormuş. | Anguish-1 | 2015 | |
| She considered it a gift | Orada bulunan insanları... Bunu o insanlara verdiği bir hediye olarak görüyormuş. | Anguish-1 | 2015 | |
| To bring the people in that room some peace | ...rahatlatmak ve... | Anguish-1 | 2015 | |
| And to convince the spirits they could finally move on. | ...ruhlarını huzura erdirmek için yapıyormuş. Ve de ruhları yollarına devam etmelerine ikna ediyormuş. | Anguish-1 | 2015 | |
| I think your daughter may have the same gift, | Bence kızın da bu lütufla kutsanmış, Bence senin kızın da bu hediyeyi kabul etmiş olabilir. | Anguish-1 | 2015 | |
| And I think my daughter is inside your daughter. | ...ve sanırım kızımın ruhu senin kızının içinde. Ve de bence benim kızım, senin kızının içinde. | Anguish-1 | 2015 | |
| Everything's that's happened to Tess | Tess'in başına gelenler... Tess'in başına gelen her şey bu hediyenin doğurduğu sonuçlar olabilir. | Anguish-1 | 2015 | |
| Could be a result of this gift. | ...kızının ruhundaki lütfun sonucu olmuş olabilir. | Anguish-1 | 2015 | |
| stop calling it that. | Böyle konuşma. Böyle demeyi kes. | Anguish-1 | 2015 | |
| sorry. | Özür dilerim. Kusura bakma. | Anguish-1 | 2015 | |
| So what else makes you think this is real? | Başka hangi nedenle gerçek olabileceğini düşünüyorsun? Durumun bu olduğunu sana düşündüren ne? | Anguish-1 | 2015 | |
| She came into my store one day | Bir gün dükkanıma gelip... Bir gün dükkanıma geldi ve bir zamanlar tıpkı benimki gibi bir kolyesi olduğunu söyledi. | Anguish-1 | 2015 | |
| And told me she had a necklace like this one. | ...kolyemin aynısından onda da olduğunu söyledi. | Anguish-1 | 2015 | |
| She's had a lot of necklaces. And then she said a saying | Bir sürü kolyesi var. Sonra Lucy'ye sürekli... Birçok kolyesi olmuştu. Ve de ardından... | Anguish-1 | 2015 | |
| That I used to say to Lucy that she hated | ...söylediğim bir şey söyledi. ...Lucy'ye söylediğim o lafı söyledi. | Anguish-1 | 2015 | |
| That my mother always said to me that I'm sure when she grew up | Annemin de bana sürekli söylediği ve büyüyünce kızımın da... Annem bana sürekli söylerdi ve eminim ki büyüdüğünde o da çocuklarına söyleyecek. | Anguish-1 | 2015 |