Search
English Turkish Sentence Translations Page 4793
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Hello? | Alo? Orada mısın? | Arrow-1 | 2012 | |
| I spoke to Danny's old chief. | Danny'nin eski şefiyle görüştüm. | Arrow-1 | 2012 | |
| I didn't get anywhere. What am I supposed to do now? | Bir şey bulamadım. Şimdi ne yapmam gerekiyor? | Arrow-1 | 2012 | |
| Nothing. It's my turn. | Hiçbir şey. Sıra bende. | Arrow-1 | 2012 | |
| We have so many of these old photos. | O kadar çok eski fotoğraf var ki. Bir ara taratayım hepsini. | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, that's an incredibly ambitious plan. | Oldukça arzulu bir plan tabii bu. Biraz beklemek zorunda kalacak. | Arrow-1 | 2012 | |
| Why? Because we're going to go out. | Neden? Çünkü beraber dışarı çıkacağız. | Arrow-1 | 2012 | |
| To dinner or to a movie | Yemeğe ya da sinemaya ya da alışverişe. Seni evden çıkarabilecek herhangi şey. | Arrow-1 | 2012 | |
| Ohh. No, Thea. | Olmaz, Thea. Oldukça yorgunum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Really, that's... Pretty amazing, | Ciddi mi? İlginç tabii, tüm gün yatakta olduğunu varsayarsak hele. | Arrow-1 | 2012 | |
| Please don't presume to think that you know | Lütfen neler yaşadığımı anlıyormuşsun gibi davranma. | Arrow-1 | 2012 | |
| I do know. | Anlıyorum ama. | Arrow-1 | 2012 | |
| But I don't get to worry about him, | Onun hakkında endişelenemiyorum ama çünkü senin için endişelenmekle meşgulüm. | Arrow-1 | 2012 | |
| because I'm busy worrying about you. | ...seni yargılayıp hapse tıkacağım. ...seni yargılayıp hapse tıkacağım. | Arrow-1 | 2012 | |
| I never asked you to do that. | Senden böyle bir şey istemedim. Doğru. | Arrow-1 | 2012 | |
| Right. | Laurel, sana bir şey söylemeliyim. Laurel, sana bir şey söylemeliyim. | Arrow-1 | 2012 | |
| 'Cause you don't ask me to do anything anymore. | Çünkü şu sıralar benden bir şey istediğin yok. | Arrow-1 | 2012 | |
| You don't ask me to do my homework | Ödevimi yapmamı ya da düzgün bir saatte evde olmamı istemiyorsun. | Arrow-1 | 2012 | |
| I mean, you basically stopped being my parent. | Bana ebeveynlik yapmayı kestin resmen. | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, how's this | O zaman şu nasıl; Annenle öyle konuşma bir daha. | Arrow-1 | 2012 | |
| Maybe you should start acting like my mother. | O zaman annem gibi davranmaya başla. | Arrow-1 | 2012 | |
| So I don't have to act like yours. | Böylece ben senin annenmişim gibi davranmak zorunda kalmam. | Arrow-1 | 2012 | |
| I thought you were done helping Laurel. | Hani Laurel'e yardım etmeyecektin? | Arrow-1 | 2012 | |
| The first firefly to die, his name was Garfield Lynns. | Ölen ilk itfaiyecinin adı Garfield Lynns. | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, being dead kind of rules him out as a murder suspect, right? | Ölmüş olması onu şüpheliler arasından çıkartır, haksız mıyım? | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm sorry I came at you so hard, man. But I've been there. | Sana o kadar yüklendiğim için kusura bakma. Senin durumuna düştüğüm olmuştu. | Arrow-1 | 2012 | |
| Afraid of what would happen to those people | Beni tekrar kaybetmeleri durumunda onlara ne olacağından korktum. | Arrow-1 | 2012 | |
| And for the first time in so long, | Uzun zamandır ilk defa... | Arrow-1 | 2012 | |
| I had something to lose. | ...kaybedecek bir şeylerim vardı. | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, you got it backwards, Oliver. | Bence tamamen yanlış düşünüyorsun, Oliver. | Arrow-1 | 2012 | |
| You think the people you let in are taking your edge. | Hayatına girmesine izin verdiğin insanların seni güçsüzleştirdiğini düşünüyorsun. | Arrow-1 | 2012 | |
| I think it gives you one. | Bence asıl gücü onlar sağlıyor. Hatta daha da güçlenmeni. | Arrow-1 | 2012 | |
| You can stare down death | Ölümle yüzleştiğinde hayatın bir amaca hizmet edebilir de etmeyebilir de. | Arrow-1 | 2012 | |
| Something to live for... | Bence hizmet etmesi çok daha iyidir. | Arrow-1 | 2012 | |
| All the men in the unit had an alibi for Danny's murder. | Birimdeki her adamın Danny'nin ölümü esnasında tanığı vardı. | Arrow-1 | 2012 | |
| The Nodell Tower fire. | Nodell kulesi yangınıda cesetlerden bazıları öyle kötü... | Arrow-1 | 2012 | |
| What if Garfield Lynns didn't die, | Ya Garfield Lynns ölmedi de ölü olarak varsayıldıysa? | Arrow-1 | 2012 | |
| You know, ironically, | İronik olarak... | Arrow-1 | 2012 | |
| if we get any more people in here, | ...buraya daha fazla insanı davet edersek yangın yönetmeliğini ihlal etmiş olacağız. | Arrow-1 | 2012 | |
| We're good on drawer gate, right? | Çekmece konusunda sorunumuz yok, değil mi? Kesinlikle yok. | Arrow-1 | 2012 | |
| Excuse me. | Affedersin. Laurel'i biraz ödünç alabilir miyim? ...o kişi Oliver Queen değil. ...o kişi Oliver Queen değil. | Arrow-1 | 2012 | |
| Chief Raynes. | Şef Raynes. Merhaba, Bay Queen. | Arrow-1 | 2012 | |
| this is spectacular. Ahh. | Burası cidden muazzam. | Arrow-1 | 2012 | |
| The Starling City Firemen's Relief Association | Starling şehri İtfaiye destek cemiyeti ne kadar teşekkür etse azdır. | Arrow-1 | 2012 | |
| You guys are the real heroes. | Asıl kahraman sizsiniz. | Arrow-1 | 2012 | |
| Like at the Nodell Tower fire, which I've been reading up on. | Aynı şu sıralar araştırdığım Nodell kulesi yangınındaki gibi. | Arrow-1 | 2012 | |
| Garfield Lynns was the first man | Garfield Lynns o birlikte yangına kurban giden ilk kişiydi. Okuduğuma göre... | Arrow-1 | 2012 | |
| they recovered his coat in the wreckage, | ...üniformasını enkazda buldular ama cesetini hiç bulamadılar, değil mi? | Arrow-1 | 2012 | |
| You always interrogate your club's guests, Mr. Queen? | Kulüp misafirlerinizi her zaman sorgular mısınız, Bay Queen? | Arrow-1 | 2012 | |
| Why? | Neden? Sorgulandığınızı mı düşünüyorsun? | Arrow-1 | 2012 | |
| You could see it on your face at the fire station. | İtfaiye merkezinde de yüzünüzde tuhaf bir ifade vardı. | Arrow-1 | 2012 | |
| There's more to the Nodell Tower fire than people know about, isn't there? | Nodell kulesi olayında insanların bildiğinden daha fazla şey biliyorsunuz, değil mi? | Arrow-1 | 2012 | |
| I've been doing this a long time | Çok uzun zamandır bu işi yapıyorum ve öyle bir yangını daha önce görmemiştim. | Arrow-1 | 2012 | |
| It's like some monster out of a science fiction movie. | Aynı bilimkurgu filmlerindeki canavarların yaptığı gibi bir şeydi. | Arrow-1 | 2012 | |
| I radioed for my men to get the hell out of there. | Telsizle adamlarıma oradan kaçmalarını söyledim ama Lynns gitmek istemedi. | Arrow-1 | 2012 | |
| Begged me to send the unit back in. | Birimi tekrar içeri göndermem için bana yalvardı ama yollamadım. | Arrow-1 | 2012 | |
| God help me, I left him to burn. | Tanrı yardımcım olsun, onu ölüme terkettim. | Arrow-1 | 2012 | |
| I was pulled from the wreckage. | ...konusunda anlaşmamış mıydık? Hiç eğlenceli değilsin. | Arrow-1 | 2012 | |
| what was left of who I was... | Ne kadın ama. | Arrow-1 | 2012 | |
| You're afraid to live. | Daima benim kızım olacaksın Felicity. | Arrow-1 | 2012 | |
| My name is Oliver Queen. | Benim adım Oliver Queen. | Arrow-1 | 2012 | |
| You told me to stay away from your family and I did. | Bana ailenden uzak durmamı söyledin, ben de durdum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Back up! Get out of here! | Geri! Geri bas! | Arrow-1 | 2012 | |
| Tahitian green or midnight black | Tahiti yeşili mi siyah mı? Ne diyorsun? | Arrow-1 | 2012 | |
| Shut in one minute, running the company the next. | Önce hasta yatağında yatarken sonra birden şirketin başına geçiyor falan. | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, her husband is missing and presumed who knows what. | Kocası kayıp ve kim bilir belki de öldü. | Arrow-1 | 2012 | |
| The $2.3 million heist is like a scene out of the movies. | Saat 1 sularında, maskeli üç soyguncu... | Arrow-1 | 2012 | |
| Yeah. Well, there's a reason why it looks so similar. | Merkezden aradılar, neden görevinin başında olmadığını soruyorlar. | Arrow-1 | 2012 | |
| I could be wrong. | Yanılıyor olabilirim. Ama liste yanılmaz. | Arrow-1 | 2012 | |
| Now, I'm gonna have a pointed conversation | Şimdi, bu gece Bay Gaynor'la bir konuşma yapacağım. | Arrow-1 | 2012 | |
| And look at you now. You've got your first job. | Şimdi hâline bir baksana. İlk işini aldın. | Arrow-1 | 2012 | |
| My tough love worked. | Sert tutumum işe yaradı. Ne istiyorsun baba? | Arrow-1 | 2012 | |
| And he explained to me that every name on that list | Ve o bana, listedeki her ismin, orada olmasının bir nedeni olduğunu açıkladı. | Arrow-1 | 2012 | |
| I thought you took that book off your father's dead body. | Kitabı babanın cesedinden aldın sanıyordum, ne ara söyledi bunları? | Arrow-1 | 2012 | |
| Were you stationed by the perimeter? | Sınırda mı görevliydin? Evet. | Arrow-1 | 2012 | |
| How long have you been stationed here? | Ne kadardır burada görevlisin? Yeni geldim efendim. | Arrow-1 | 2012 | |
| That poor boy you went with. | Zavallı çocuk... | Arrow-1 | 2012 | |
| You look worried. | Thea annemle bana kızgınsın biliyorum... | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, there's only one way to find out. | Öğrenmenin tek yolu var. | Arrow-1 | 2012 | |
| Two days later, I am still digging regurgitated tacos | İki gün geçti, hâlâ arabadan bunun kusmuğunu temizliyorum... | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, Ted, they're not all like that. | Ted, hepsi aynı değil. Taşrada bir gün geçirebilecek bir tane göremedim henüz. | Arrow-1 | 2012 | |
| She likes you. | Senden hoşlanıyor. O benim yengem Ted. | Arrow-1 | 2012 | |
| But you are here. | Ama sen hayattasın. | Arrow-1 | 2012 | |
| People change, John. | İnsanlar değişiyor John. | Arrow-1 | 2012 | |
| And everyone deserves a chance to prove it. | Herkes değiştiğini kanıtlamak için bir şansı hak eder. | Arrow-1 | 2012 | |
| It's happening all over again. | Her şey başa sardı. Neden bahsediyorsun? | Arrow-1 | 2012 | |
| And now Walter's gone, too, and mom and Mr. Merlyn | Şimdi Walter ortadan kayboldu... | Arrow-1 | 2012 | |
| She thinks Malcolm and I are having an affair? | Malcolm'la aramızda bir şey olduğunu mu düşünüyor? | Arrow-1 | 2012 | |
| And that it started back when dad was still alive. | Ve bunun babam hâlâ hayattayken başladığını. | Arrow-1 | 2012 | |
| It's not your concern, sweetheart. | Sen bunlarla kafanı yorma tatlım. Thea kafamın içine soktu bunları bir kere. | Arrow-1 | 2012 | |
| It made our marriage difficult, to say the least. | Bu durum evliliğimizi zora soktu kısacası. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm sorry, Oliver, but your father | Üzgünüm Oliver ama baban her zaman düşündüğün gibi biri değildi. | Arrow-1 | 2012 | |
| as a good man who loved you. | Seni seven iyi bir adam olarak. | Arrow-1 | 2012 | |
| That's how I want Thea to remember him. | Thea'nın da öyle hatırlamasını istiyorum. Mirakuru kafadan vurunca hiçbir şey yapamaz. | Arrow-1 | 2012 | |
| So promise me you'll keep it a secret. | Bunu sır olarak saklayacağına bana söz ver. | Arrow-1 | 2012 | |
| Why would Thea think that you and Mr. Merlyn | Thea neden senin ve Bay Merlyn'in gizli gizli görüştüğünüzü düşünüyor? | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, I can't imagine. | Nedenini hayal bile edemiyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Have you seen him lately? | Son zamanlarda onunla görüştün mü? | Arrow-1 | 2012 | |
| He's been the CEO of Merlyn Global Group for years. | Yıllar boyunca Merlyn Global Grup'un CEO'luğunu yaptı. | Arrow-1 | 2012 | |
| I've been running Queen Consolidated mere weeks. | Bense Queen Holding'i sadece birkaç haftadır yönetiyorum. | Arrow-1 | 2012 |