Search
English Turkish Sentence Translations Page 4794
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Yes, I occasionally go and ask for advice. | Arada sırada yanına gider ve tavsiye isterim kendisinden. | Arrow-1 | 2012 | |
| Is my interrogation over? | Sorgulanmam bitti mi? | Arrow-1 | 2012 | |
| See, this is where we, uh, | İşte burası kaçmaya eğilimli mahkûmları tuttuğumuz yer... | Arrow-1 | 2012 | |
| before I've finished with them. | ...onlarla işim bitmeden önce. | Arrow-1 | 2012 | |
| Prisoners like you, Mr. Queen. | Sizin gibi mahkûmları Bay Queen. | Arrow-1 | 2012 | |
| At Christmas one year, | Bir Noel zamanında Tommy bir köpek yavrusu istemişti. | Arrow-1 | 2012 | |
| He wanted to name it Arthur, | Kral Arthur'a dayanarak adını Arthur koymak istemişti çünkü kendi soyadı Merlyn. | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, you used to be so incredibly adorable. | Belli ki eskiden çok şirinmişsin. Hâlâ öyleyim. | Arrow-1 | 2012 | |
| She passed away before Tommy and I became friends. | Tommy'le arkadaş olmadan evvel vefat etmiş. | Arrow-1 | 2012 | |
| She was killed, Laurel. There's no need to be polite about it. | Karım öldürüldü Laurel. Bu konuda nezakete gerek yok. | Arrow-1 | 2012 | |
| You're just a ray of sunshine today, aren't you, Dad? | Bugün pek havandasın değil mi baba? | Arrow-1 | 2012 | |
| Oliver Queen's personal computer geek were coming to an end. | ...sona erdiğini düşünmeye başlıyordum. Bu beni özledin demek mi oluyor? | Arrow-1 | 2012 | |
| No. But if it works for you, go with it. | Hayır. Ama böyle düşünmek seni rahatlatacaksa öyle olsun. | Arrow-1 | 2012 | |
| Heh. So a friend of mine is running a scavenger hunt, | Bir arkadaşım "görev oyunu" düzenledi... | Arrow-1 | 2012 | |
| and there's a case of Lafite Rothschild 1982 waiting at the end. | ...ve oyunun sonunda bir kasa Lafite Rothschild 1982 var. | Arrow-1 | 2012 | |
| Oh...I love red wine. | Kırmızı şaraba bayılırım. | Arrow-1 | 2012 | |
| Hmm. Security fob. | ...eskiden olduğum o kız... ...eskiden olduğum o kız... | Arrow-1 | 2012 | |
| Personally, however, I think it's cheating. But whatever. | Aslında bu hileye giriyor ama sorun değil. | Arrow-1 | 2012 | |
| This is a military grade cryptographic security protocol. | Bu askerî tabanlı kriptografik güvenlik protokolü. | Arrow-1 | 2012 | |
| Your friend really went to all this trouble? | Arkadaşın cidden bu kadar zahmete girmiş mi? | Arrow-1 | 2012 | |
| The idle rich are hard to entertain. | Avare bir zenginin kendini eğlendirmesi kolay değildir. | Arrow-1 | 2012 | |
| You get through it and one of those bottles of wine is yours. | Bu işi halledersen, o şarapların bir şişesi senindir. | Arrow-1 | 2012 | |
| This been lovely, Mr. Merlyn. Thank you. | Güzel bir gece oldu Bay Merlyn. Teşekkürler. | Arrow-1 | 2012 | |
| Thank you for joining me. | Bana eşlik ettiğiniz için teşekkürler asıl. | Arrow-1 | 2012 | |
| It's been wonderful getting to know you better. | Seni daha iyi tanımam harika oldu. | Arrow-1 | 2012 | |
| And if Tommy doesn't mind me mixing a little business with pleasure, | Eğer Tommy işle eğlenceyi karıştırmamı sorun etmezse... | Arrow-1 | 2012 | |
| I could use your signature on these. | ...şuraya bir imzanı alayım. | Arrow-1 | 2012 | |
| You want to shut down mom's free clinic? | Annemin ücretsiz kliniğini kapatmak mı istiyorsun? | Arrow-1 | 2012 | |
| It's not hers anymore, Tommy. | Artık annene ait değil orası Tommy. | Arrow-1 | 2012 | |
| That clinic meant everything to mom. | O klinik annem için çok şey ifade ediyordu. | Arrow-1 | 2012 | |
| It was about this. | Bunun için çağırdın. | Arrow-1 | 2012 | |
| You haven't changed and you never will. | Hiç değişmedin ve değişmeyeceksin de. | Arrow-1 | 2012 | |
| It's about time that I learned that | Artık bunun farkına varmamın ve... | Arrow-1 | 2012 | |
| and stopped letting you disappoint me. | ...beni hayal kırıklığına uğratmana son vermemin zamanı geldi. | Arrow-1 | 2012 | |
| This clinic was his mother's. | Bu klinik annesine aitti. Evet. | Arrow-1 | 2012 | |
| And his mother taught him a lesson I've been trying to, | Ve annesi, ona benim vermeye çalıştığım bir ders verdi: | Arrow-1 | 2012 | |
| that the world is a harsh and unforgiving place. | Dünya haşin ve affı olmayan bir yerdir. | Arrow-1 | 2012 | |
| And when did she teach him that? | Annesi bunu ne zaman öğretti? | Arrow-1 | 2012 | |
| When she was lying dead in the street | Kafasına bir kurşun sıkılmış halde sokağın ortasında yatarken. | Arrow-1 | 2012 | |
| Management keeps things running smooth, which is nice. | Yönetim işleri güzelce hallediyor ki bu da güzel bir şey. Nasıl yapılır bilmiyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Better than going to war with the army you got, right? | Orduyla savaşa gitmekten daha iyidir değil mi? | Arrow-1 | 2012 | |
| Indeed. | Aynen, kesinlikle. | Arrow-1 | 2012 | |
| So, Ted, are you the reason Knox is working for Blackhawk? | Ted, Knox senin sayende mi Karaşahin için çalışıyor? | Arrow-1 | 2012 | |
| Look, I know you don't like the guy. | Bak, o adamdan hoşlanmadığını biliyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| I wasn't his biggest fan, either, | Ben de onu pek sevmezdim ama... | Arrow-1 | 2012 | |
| if I hadn't gotten Knox this job, | Knox'u bu işe aldırmasaydım... | Arrow-1 | 2012 | |
| chances are he'd be out knocking over liquor stores | ...muhtemelen ya içki dükkânı ya da banka soymaya kalkışırdı. | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, once I got past Blackhawk's authentication system, | Karaşahin'in doğrulama sistemini aştıktan sonra... | Arrow-1 | 2012 | |
| there wasn't anything about a scavenger hunt. | ...görev listesiyle ilgili bir şey bulamadım. | Arrow-1 | 2012 | |
| Just a directory and... | Sadece teslimat listesi var... | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, I think you stumbled onto, | Sanırım yanlışla kendini ve beni illegal bir şeye bulaştırdın. | Arrow-1 | 2012 | |
| Define illegal. | İllegal derken? | Arrow-1 | 2012 | |
| Oh, you know. Robbing an armored car | Bilirsin işte. Bomba atar ve göz yaşartıcı gazla yapılan zırhlı araba soygunu. | Arrow-1 | 2012 | |
| What? Someone at Blackhawk | Ne? Karaşahin'den birileri, sistemi... | Arrow-1 | 2012 | |
| for each of the city's 7 major armored car carriers, | ...detaylı güzergâh ve takvimlerinin kaydını tutmak için kullanıyormuş. | Arrow-1 | 2012 | |
| including the 3 that have already been hit. | Soyulan üç aracınkiler dâhil. Bay Queen, bence bu bilgiyi polise iletmeliyiz. | Arrow-1 | 2012 | |
| Hold on. Felicity, I don't want to get you in trouble with my friend, | Dur biraz. Felicity, arkadaşımla başının belaya girmesini istemem. | Arrow-1 | 2012 | |
| so do me a favor. Forward that directory on to me | Bana bir iyilik yap. Şu teslimat listesini bana gönder... | Arrow-1 | 2012 | |
| and I'll get it to the police personally. | ...ben de bunu polise bizzat götüreyim. | Arrow-1 | 2012 | |
| So, no wine, then? | Şarabı alamayacağım o zaman. | Arrow-1 | 2012 | |
| Knox, he's hurt! | Blake vuruldu! Vuruldu! | Arrow-1 | 2012 | |
| Let's go! Let's go! | Gazla! Gazla! | Arrow-1 | 2012 | |
| Aah! Oh, God, check it out! Check it out! Convertible. | Tanrım şuna bak! Baksana! Üstü açılabilir hem de. | Arrow-1 | 2012 | |
| Except for dad's not here. | Babamın burada olmaması dışında. | Arrow-1 | 2012 | |
| If dad were here, | Babam burada olsaydı, çok güzel göründüğünü söylerdi. | Arrow-1 | 2012 | |
| Oh! Excuse me a sec. | Bana müsaade. | Arrow-1 | 2012 | |
| I heard the Hood foiled an armored car heist this evening. | Bu akşam başlıklı adamın bir zırhlı araba soygununu önlediğini duydum. | Arrow-1 | 2012 | |
| It looks like you were right. | Haklıymışsın. | Arrow-1 | 2012 | |
| Head on a swivel. | Gözünü dört aç. Ama dolaşıma yetecek kadar üretmesi gereken miktar muazzam olmaz mıydı? | Arrow-1 | 2012 | |
| That's the way I was born, man. | Ben doğuştan öyleyim dostum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Happy Birthday! | Doğum günün kutlu olsun! Teşekkürler. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'll miss you! | ...sen de beni dışarı çıkartacaksın. | Arrow-1 | 2012 | |
| Uh, if my mom caught me with this, | Annem beni bununla yakalarsa 19'uma bastığımı göremem bile. | Arrow-1 | 2012 | |
| I did as you asked. | İstediğini yaptım. | Arrow-1 | 2012 | |
| Now it's your turn to do as I asked. | Şimdi benim istediğimi yapma sırası sende. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'll take care of it. | Halledeceğim. | Arrow-1 | 2012 | |
| Thank you, Moira. | Teşekkürler, Moira. | Arrow-1 | 2012 | |
| At my party. | Hem de benim partimde. Tam da gözümün önünde? | Arrow-1 | 2012 | |
| No, Thea, you don't understand. | Hayır, Thea. Anlamıyorsun. | Arrow-1 | 2012 | |
| Walter hasn't been gone two months | Walter 2 aydır ortada yok ve sen onu aldatıyorsun. | Arrow-1 | 2012 | |
| Thea, I never cheated. | Thea, kimseyi aldatmadım ben. Sanki diyeceklerine çok inanırım da. | Arrow-1 | 2012 | |
| Yeah? Why is that, Knox? | Öyle mi? Nereden biliyordun Knox? | Arrow-1 | 2012 | |
| Right after Gaynor got you hired, | Gaynor seni işe aldıktan sonra biri sistemimizi hackledi. | Arrow-1 | 2012 | |
| First person to ever make it through our firewall. | Güvenlik duvarımız ilk kez aşıldı. | Arrow-1 | 2012 | |
| You want to tell me how you did it? | Nasıl yaptığını söylemek ister misin? | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm not really sure. | Pek emin değilim. | Arrow-1 | 2012 | |
| He didn't think you'd be very cooperative. | İşbirliği yapacağını düşünmemişti hiç. Kim? | Arrow-1 | 2012 | |
| Hey, John. | Selam John. | Arrow-1 | 2012 | |
| Ted, you're part of this? | Ted, bunun bir parçası mısın? | Arrow-1 | 2012 | |
| No, not part of. | Hayır, bir parçası değilim. | Arrow-1 | 2012 | |
| My men. My mission. | Benim adamlarım. Benim görevim. | Arrow-1 | 2012 | |
| Mission? | Görev mi? | Arrow-1 | 2012 | |
| This isn't Afghanistan. | Burası Afganistan değil. | Arrow-1 | 2012 | |
| Oh, don't I know that. | Bilmez miyim! | Arrow-1 | 2012 | |
| Now we're nannies with tasers. | Şimdiyse şok tabancalı bakıcılarız. | Arrow-1 | 2012 | |
| So that gives you the right to steal, | Yani bu sana çalma ve masum sivilleri öldürme... Böyle söyleme. Neden o? Bu doğru. | Arrow-1 | 2012 | |
| to kill innocent civilians? | ...hakkını mı veriyor? | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm not gonna convince you I'm right. | Seni haklı olduğuma ikna etmeyeceğim. | Arrow-1 | 2012 | |
| I am gonna convince you to join the team. | Ekibe katılman için ikna edeceğim. | Arrow-1 | 2012 | |
| Yeah, now I know you're crazy. | Evet, deli olduğunu öğrenmiş oldum. | Arrow-1 | 2012 |