Search
English Turkish Sentence Translations Page 4837
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| maybe we don't need to track down the device. | ...belki cihazın izini bulmamıza gerek kalmaz. | Arrow-1 | 2012 | |
| It's too big of an "if," Diggle. | Bu çok büyük bir "eğer" Diggle. | Arrow-1 | 2012 | |
| I need you in the subway. | Senin metroya gitmeni istiyorum. Cihazı bul ve zararsız hale getir. | Arrow-1 | 2012 | |
| So you can take on Merlyn by yourself? | Böylece Merlyn'i kendi başına haklayacaksın? | Arrow-1 | 2012 | |
| I have to. | Buna mecburum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Oh, he'll kill you, Oliver. | Seni öldürür Oliver. | Arrow-1 | 2012 | |
| He's beaten me twice. | Beni iki kere yendi bile. | Arrow-1 | 2012 | |
| And I don't know how to stop him. | Ve ben onu nasıl durduracağımı bilmiyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Ok. Well, how about this time, you bring along something | Tamam. Peki bu sefer yanına geçen sefer dövüştüğünüzde... | Arrow-1 | 2012 | |
| you didn't have the last time you two fought | ...yanında olmayan bir şey götürmeye ne dersin? | Arrow-1 | 2012 | |
| Me. I can't let you. | Ben. Bunu yapmana izin veremem. | Arrow-1 | 2012 | |
| Oliver, you are not alone, | Oliver, yalnız değilsin, beni, bizi bu işe soktuğundan beri... | Arrow-1 | 2012 | |
| Us into this. | ...yalnız değilsin. | Arrow-1 | 2012 | |
| Besides, army regulations | Üstelik ordu yönetmelikleri var. | Arrow-1 | 2012 | |
| a soldier never lets a brother go into battle alone. | Bir asker asla bir kardeşini savaşa yalnız göndermez. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm out of bows. I got my gun. | Başka yayım yok. Silahım var. | Arrow-1 | 2012 | |
| I guess it's up to me to do the dismantling. | Sanırım sökme işlemini yapmak da bana kaldı. | Arrow-1 | 2012 | |
| This whole area is ground zero. | Bütün bu alan sıfır noktası. | Arrow-1 | 2012 | |
| I want you out of here. | Buradan gitmenizi istiyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| If you're not leaving, I'm not leaving. | Siz gitmiyorsanız ben de gitmiyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Besides, if I don't deactivate the device, | Üstelik cihazı ben kapatmayacaksam kim kapatacak? | Arrow-1 | 2012 | |
| You were right. | Haklıydın. Senden bir şey daha isteyeceğim. | Arrow-1 | 2012 | |
| Yeah? What do I got left to give? | Öyle mi? Verecek başka neyim kaldı? | Arrow-1 | 2012 | |
| I know where Merlyn is keeping the device. | Merlyn'in cihazı nerede tuttuğunu biliyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| It's in an abandoned subway station near Puckett Street. | Puckett Caddesi yakınında terk edilmiş bir metro hattında. | Arrow-1 | 2012 | |
| That's where his wife was murdered. | Orası karısının öldürüldüğü yer. | Arrow-1 | 2012 | |
| I need someone I can trust to deactivate the device. | Cihazı kapatmak için güvenebileceğim biri lazım bana. | Arrow-1 | 2012 | |
| We have a mutual friend that I think could... | Seni oraya yönlendirebileceğini düşündüğüm ortak bir dostumuz var. | Arrow-1 | 2012 | |
| She says you care about the people of this city, | Bu şehir halkına önem verdiğini, şehrin sana ihtiyacı olduğunu söylüyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| Right now, Detective... | Şu anda Dedektif... | Arrow-1 | 2012 | |
| It needs you. | ...şehrin asıl sana ihtiyacı var. | Arrow-1 | 2012 | |
| Earlier today, Moira Queen, CEO of Queen Consolidated, | Bugünün erken saatlerinde Queen Holding Başkanı Moira Queen.. | Arrow-1 | 2012 | |
| admitted to a conspiracy to destroy the Glades. | ...Glades'i yok etmek için kurulan bir komploya karıştığını itiraf etti. | Arrow-1 | 2012 | |
| Everyone within a five mile radius is asked to evacuate. | 8 km yarıçap içinde oturan herkesin evini boşaltması istendi. | Arrow-1 | 2012 | |
| Please leave the area immediately. | Lütfen derhal bölgeyi terk edin. | Arrow-1 | 2012 | |
| Evacuation centers have been set up in Starling City. | Starling City'de tahliye merkezleri kuruldu. | Arrow-1 | 2012 | |
| Looks like we missed him. | Anlaşılan onu kaçırmışız. | Arrow-1 | 2012 | |
| Shado! | Shado! Slade! | Arrow-1 | 2012 | |
| Boy, I should have figured. | Tanrım, bunu anlamalıydım. | Arrow-1 | 2012 | |
| You couldn't save the day... | Ortalığı haşat etmeden günü kurtaramazdın. Radyon bozuk. Radyon bozuk. | Arrow-1 | 2012 | |
| Where's Shado? | Shado nerede? Seninle olduğunu sanıyordum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Actually... | Aslında...benimle birlikte. | Arrow-1 | 2012 | |
| Let her go! It's over, Fyers! | Bırak onu! Artık bitti Fyers! | Arrow-1 | 2012 | |
| Let her go. | Bırak onu. Şaşırtıcı. | Arrow-1 | 2012 | |
| A two year operation undone | Genç bir çapkın kazara... | Arrow-1 | 2012 | |
| because a young playboy happened to wash up on the shore, | ...sahile sürüklendi diye 2 yıllık operasyon heba oldu... | Arrow-1 | 2012 | |
| and now here you are a killer. | ...şimdi de...bir katil oldun. | Arrow-1 | 2012 | |
| You wanted nothing more than to leave this island, | Bu adadan gitmekten başka bir şey istemedin... | Arrow-1 | 2012 | |
| and now you can. | ...ve şimdi bunu yapabilirsin. | Arrow-1 | 2012 | |
| I can call in a rescue ship, you can go home. | Bir kurtarma gemisi çağırabilirim sen de eve gidebilirsin. | Arrow-1 | 2012 | |
| Tell me, Mr. Queen. | Söylesene Bay Queen... | Arrow-1 | 2012 | |
| Are you prepared to sacrifice your freedom... | ...onun için özgürlüğünden feda etmeye hazır mısın? | Arrow-1 | 2012 | |
| Guess so. | Hazırmışım herhalde. | Arrow-1 | 2012 | |
| Tommy. Tommy! | Tommy. Tommy! | Arrow-1 | 2012 | |
| Oliver. | Oliver. Baban nerede? | Arrow-1 | 2012 | |
| Ohh. I don't know. | Bilmiyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| You were right about him. | Onun hakkında haklıydın. | Arrow-1 | 2012 | |
| Are you going to kill him? | Onu öldürecek misin? | Arrow-1 | 2012 | |
| Get to safety. | Güvenli bir yere git. | Arrow-1 | 2012 | |
| Looks like a false wall. | Sahte bir duvara benziyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| I've been waiting for you. I wanted to see you | Sizi bekliyordum. Sizi şehrin ölümünü izlerken görmek istedim. | Arrow-1 | 2012 | |
| watch your city die. | Yani Brick'i durdurmak bize kaldı. | Arrow-1 | 2012 | |
| Where's the transmitter? | Verici nerede? Kolayca erişebileceğim bir yerde. | Arrow-1 | 2012 | |
| I doubt it. You'll be too dead. | Hiç sanmam. Bunun için fazla ölü olacaksın. | Arrow-1 | 2012 | |
| Stairs. Go, go. | Merdivenler Oliver. Git, git. | Arrow-1 | 2012 | |
| So tell me are you ready to die? | Söyle bakalım... ölmeye hazır mısın? | Arrow-1 | 2012 | |
| You found it yet, Detective? | Daha onu bulamadınız mı Dedektif | Arrow-1 | 2012 | |
| Not exactly sure what I'm looking for. | Ne aradığımdan pek emin değilim. | Arrow-1 | 2012 | |
| Do you want me to describe it to you? | Onu tarif etmemi ister misin? | Arrow-1 | 2012 | |
| No, I've got it. | Hayır, onu buldum. | Arrow-1 | 2012 | |
| You should see something that looks like a circuit board. | Devre kartına benzer bir şey görmen lazım. | Arrow-1 | 2012 | |
| Pull it out. Do you see a timer? | Onu çıkar. Bir zamanlayıcı görüyor musun? | Arrow-1 | 2012 | |
| Seven minutes. | Yedi dakika. | Arrow-1 | 2012 | |
| Ok. Well, the good news is, | Peki. İyi haber şu ki üç dakika içinde bu işe yaramaz bir şey olacak. | Arrow-1 | 2012 | |
| What do you got there, grandpa? | Orada neyin var büyükbaba? | Arrow-1 | 2012 | |
| Hey! Hey! | Hey! Hey! Lütfen! Lütfen! Sadece al ve git. | Arrow-1 | 2012 | |
| Learn how to count, jerkwad. There's three of us. | Saymayı öğren serseri. Burada üç kişiyiz. | Arrow-1 | 2012 | |
| Oh, is that right? | Bu doğru mu? | Arrow-1 | 2012 | |
| 'Cause I only count one. | Çünkü ben yalnızca bir saydım. | Arrow-1 | 2012 | |
| With a gun. | Silahlı olanı. | Arrow-1 | 2012 | |
| Where did you learn how to do that? | ...bu taklitçiden çok daha tehlikeliydi ve ben beş sene boyunca orada hayatta kaldım. Bunu yapmayı nereden öğrendin? | Arrow-1 | 2012 | |
| I guess I have wicked aim. | Sanırım çok berbat nişan alıyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| What? I went to your house. | Ne? Evine gittim. | Arrow-1 | 2012 | |
| Yeah, I figured I'd run for my life with everyone else. | Evet, ben de herkes gibi canımı kurtarmak için kaçabilirim diye düşündüm. | Arrow-1 | 2012 | |
| Did you did you come to rescue me? | Buraya...buraya beni kurtarmak için mi geldin? | Arrow-1 | 2012 | |
| Yeah. | Evet. Gel hadi. | Arrow-1 | 2012 | |
| There are three wires you need a green one, | Orada üç kablo var. Bir yeşil, bir sarı ve bir mavi lazım sana. | Arrow-1 | 2012 | |
| Cut the blue. | Maviyi kes. Tamam. Hallediyorum. Hallediyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| No, no, no, no, no! | Yo, yo, yo, yo, yo! | Arrow-1 | 2012 | |
| There must be some sort of anti tamper safeguard. | Kurcalamaya karşı bir koruması filan olmalı. | Arrow-1 | 2012 | |
| Hold on. I'm going to try to figure out how to override it. | Bekle biraz. Onu nasıl aşabileceğimizi bulmaya çalışacağım. | Arrow-1 | 2012 | |
| Not enough time. There's not enough time! | Yeterli zaman yok. Yeterince zaman yok! | Arrow-1 | 2012 | |
| Just hold on! | Bekle sen! Yeterli zaman yok. | Arrow-1 | 2012 | |
| Laurel. | Laurel. Baba merak etme. Mesajını aldım... | Arrow-1 | 2012 | |
| and I did not come into work today. | ...ve bugün işe gitmedim. | Arrow-1 | 2012 | |
| Save it, kiddo, we both know you're there. | Nefesini tüketme ufaklık, ikimiz de orada olduğunu biliyoruz. | Arrow-1 | 2012 | |
| But listen you got to get out of the Glades. | Ama dinle...Glades'ten çıkmak zorundasın. | Arrow-1 | 2012 | |
| You got to get out of the Glades right now! Ok, please. | Glades'ten hemen şimdi çıkmalısın! Tamam mı? Lütfen. | Arrow-1 | 2012 | |
| Right now, Laurel! Right now, Laurel! | Hemen şimdi Laurel! Hemen şimdi Laurel! Bana neden geldin? | Arrow-1 | 2012 | |
| Daddy, you're scaring me. | Baba beni korkutuyorsun. | Arrow-1 | 2012 |