English
TurkishSearch
English Turkish Sentence Translations Page 7896
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Focus. Calm down. | Dikkatini topla. Sakin ol. | Bled-1 | 2009 |  |
| Calm down. It's okay. It's okay. | Sakin ol. Yok bir şey. Yok bir şey. | Bled-1 | 2009 | |
| It's okay. What did you give her? | Yok bir şey. Ona ne verdin? | Bled-1 | 2009 | |
| Calm down. It's okay. | Sakin ol. Yok bir şey. | Bled-1 | 2009 | |
| I have to go. I have to go. | Gitmeliyim. Gitmeliyim. | Bled-1 | 2009 | |
| Did you give her some of that stuff? | Kıza maldan mı verdin? | Bled-1 | 2009 | |
| Asshole. | Puşt. | Bled-1 | 2009 | |
| I got some on my own. | Kendi kullanımım için biraz aldım. | Bled-1 | 2009 | |
| You have no idea what you're messing with. | Neyle uğraştığının farkında bile değilsin. | Bled-1 | 2009 | |
| I'll take my chances, Sai. | Şansımı deneyeceğim, Sai. | Bled-1 | 2009 | |
| Sai? | Sai? | Bled-1 | 2009 | |
| Kerra. Go away! | Kerra. Git! | Bled-1 | 2009 | |
| Go away! Please. | Git! Lütfen. | Bled-1 | 2009 | |
| This isn't happening. | Bu olmayacak. | Bled-1 | 2009 | |
| This isn't happening. Get away. | Bu olmayacak. Git. | Bled-1 | 2009 | |
| Please go away! Please go away! | Lütfen git! Lütfen git! | Bled-1 | 2009 | |
| Something's pulling us together. | Bizi bir birimize çeken bir şeyler var. | Bled-1 | 2009 | |
| Something I can't deny even to myself. | Kendimin bile inkâr etmediği bir şey. | Bled-1 | 2009 | |
| But here, it's so easy. | Ama burada, bu çok kolay. | Bled-1 | 2009 | |
| It's just us. | Sadece ortada biz... | Bled-1 | 2009 | |
| And what lies between us. | ...ve yalanlarımız var. | Bled-1 | 2009 | |
| I can be here if you let me. | Eğer bana izin verirsen burada olabilirim. | Bled-1 | 2009 | |
| Forever yours... | Eğer içine girmeme izin verirsen... | Bled-1 | 2009 | |
| ...if you let me inside. | ...sonsuza kadar seninle olabilirim. | Bled-1 | 2009 | |
| Open yourself to me, Sai... | Bana kendini aç, Sai... | Bled-1 | 2009 | |
| ...and everything will fall into place. | ...ve her şey anlamını bulmaya başlasın. | Bled-1 | 2009 | |
| I love the way you look at me. | Bana böyle bakmana bayılıyorum. | Bled-1 | 2009 | |
| Sai. | Sai. | Bled-1 | 2009 | |
| Yeah, if I can get those prints for today... | Evet, eğer bugün fotoğraf çıktılarını... | Bled-1 | 2009 | |
| ...that'd be great. | ...alabilirsek harika olurdu. | Bled-1 | 2009 | |
| Yeah, some theater. Yeah, in Long Beach. | Evet, bir kaç tiyatro. Evet, 'Long Beach'te. | Bled-1 | 2009 | |
| I just shot it today. | Sadece fotoğraf çektim. | Bled-1 | 2009 | |
| Look, I'm just getting in. Can I call you back? | Bak, daha yeni geldim. Seni sonra arayabilir miyim? | Bled-1 | 2009 | |
| Cool. Thanks. | Harika. Teşekkürler. | Bled-1 | 2009 | |
| Kerra, it's Royce. | Kerra, benim Royce. | Bled-1 | 2009 | |
| Kerra, I just want to see if you're all right. | Sadece iyi olup olmadığını görmek istiyorum. | Bled-1 | 2009 | |
| Royce... | Royce... | Bled-1 | 2009 | |
| Are we not friends, Eric? | Artık arkadaş değil miyiz, Eric? | Bled-1 | 2009 | |
| Hey, you haven't talked to Kerra, have you? | Kerra ile konuşmadın, değil mi? | Bled-1 | 2009 | |
| Because she's not picking up her phone. | Çünkü ne telefonlara cevap veriyor... | Bled-1 | 2009 | |
| ...nor is she answering the door. | ...ne de kapıyı açıyor. | Bled-1 | 2009 | |
| Plus Eric is acting totally weird. | Ayrıca Eric'te oldukça tuhaf davranıyor. | Bled-1 | 2009 | |
| Probably the guilt of what he did is eating him up inside. | Muhtemelen onu yiyip midesine indirdiği için suçluluk duyuyordur. | Bled-1 | 2009 | |
| I'm sure Kerra will be fine. | Kerra'nın iyi olduğundan eminim. | Bled-1 | 2009 | |
| She just needs some space. | Sadece biraz zaman ihtiyacı var. | Bled-1 | 2009 | |
| Should it? | Olması mı gerekiyor? | Bled-1 | 2009 | |
| In essence. | Özü itibariyle. | Bled-1 | 2009 | |
| You're what I see when I enter the dream. | Rüyaya girdiğimde ne görüyorum, biliyor musun? | Bled-1 | 2009 | |
| All I see is you. | Tüm gördüğüm sensin. | Bled-1 | 2009 | |
| Like what you see when you look through the lens. | Tıpkı sen lense baktığında gördüğün şey gibi. | Bled-1 | 2009 | |
| Do you have any film left? | Hiç filmin kaldı mı? | Bled-1 | 2009 | |
| 'Cause I want you to photograph me. | Fotoğrafımı çekmeni istiyorum. | Bled-1 | 2009 | |
| I want to see what you see... | Ben oradayken ne gördüğünü senin gözünden... | Bled-1 | 2009 | |
| when I'm somewhere else... | ...görmek... | Bled-1 | 2009 | |
| ...seeing you. | ...istiyorum. | Bled-1 | 2009 | |
| Pull it out. | Bunu çekmelisin. | Bled-1 | 2009 | |
| Sai, I'm a little concerned about you doing that stuff. | Sai, bu şeyi yaptığından dolayı senin için biraz endişeleniyorum. | Bled-1 | 2009 | |
| I've never seen you deny the chance. | Fotoğrafımı çekme fırsatını reddettiğini... | Bled-1 | 2009 | |
| ...to take a photograph of me, Royce. | ...daha önce hiç görmemiştim, Royce. | Bled-1 | 2009 | |
| So how much are you doing of that stuff? | Peki, bunu ne kadar malla yapıyorsun? | Bled-1 | 2009 | |
| Just enough to get what I need. | Sadece ihtiyacım olduğu kadarıyla. | Bled-1 | 2009 | |
| I'm in control, Royce. | Kontrol bende, Royce. | Bled-1 | 2009 | |
| Or maybe you just need to see for yourself. | Ya da sadece kendin görmen gerekiyor. | Bled-1 | 2009 | |
| Sai, Sai! | Sai, Sai! | Bled-1 | 2009 | |
| Jesus, come on, Sai. | Tanrım, hadi, Sai. | Bled-1 | 2009 | |
| You gotta stop doing that stuff. | Bu şeyleri yapmaya bir son vermelisin. | Bled-1 | 2009 | |
| Oh, Sai. | Sai. | Bled-1 | 2009 | |
| I'm not gonna sit around watch you destroy yourself. | Öylece oturup kendini mahvetmeni seyretmek istemiyorum. | Bled-1 | 2009 | |
| You have no idea. | Hiçbir fikrim yok. | Bled-1 | 2009 | |
| You have no idea what this drug is doing to you. | Uyuşturucunun sana neler yaptığı hakkında hiçbir fikrin yok. | Bled-1 | 2009 | |
| I mean, look at yourself. | Yani, şu haline bir bak. | Bled-1 | 2009 | |
| Look at your neck. | Boynuna bak. | Bled-1 | 2009 | |
| Oh my God. It's poisoning you. | Aman Tanrım. Seni zehirliyor. | Bled-1 | 2009 | |
| It's sucking the life right out of you. | Hayatını içinden emip çıkartıyor. | Bled-1 | 2009 | |
| I love you too much to stand by and watch you do this. | Seni o kadar çok seviyorum ki yanında kalıp yaptığın şu şeyi izliyorum. | Bled-1 | 2009 | |
| Did you mean it? | Ciddi misin? | Bled-1 | 2009 | |
| Did you mean what you said? | Söylediğin şeyde ciddi misin? | Bled-1 | 2009 | |
| Did you? | Öyle misin? | Bled-1 | 2009 | |
| Yes, I did. | Evet, ciddiydim. | Bled-1 | 2009 | |
| I won't... | Yapmayacağım... | Bled-1 | 2009 | |
| I won't do it again. | Bunu tekrar yapmayacağım. | Bled-1 | 2009 | |
| Just stay with me. | Benimle kal. | Bled-1 | 2009 | |
| Sai... | Sai... | Bled-1 | 2009 | |
| ...answer me. | ...bana cevap ver. | Bled-1 | 2009 | |
| Vampyre... | Vampir... | Bled-1 | 2009 | |
| Oh, Sai, you're mine. You're Vampyre. | Sai, sen benimsin. Sen bir vampirsin. | Bled-1 | 2009 | |
| Are you feeling any better? | Kendini daha iyi hissediyor musun? | Bled-1 | 2009 | |
| Much better. | Çok daha iyi. | Bled-1 | 2009 | |
| Don't you think we should think this through? | Sence bunu düşünmemiz gerekmez mi? | Bled-1 | 2009 | |
| You... | Çok... | Bled-1 | 2009 | |
| ...think too much. | ...düşünüyorsun. | Bled-1 | 2009 | |
| Hey, baby, it's Royce. | Bebeğim, benim Royce. | Bled-1 | 2009 | |
| I tried to wake you, but you were... | Seni uyandırmaya çalıştım, fakat sen... | Bled-1 | 2009 | |
| well, I had to run some errands. | Yapmam gereken bir kaç getir götür işi var. | Bled-1 | 2009 | |
| Have you heard from Kerra? | Kerra'dan haber aldın mı? | Bled-1 | 2009 | |
| I'm a little worried about her. | Onun için biraz endişelendim. | Bled-1 | 2009 | |
| And you. | Ve senin içinde. | Bled-1 | 2009 | |
| But we can... we can talk about that later. | Fakat bunu daha sonra konuşuruz. | Bled-1 | 2009 | |
| I'll see you soon. Bye. | Yakında görüşürüz. Hoşça kal. | Bled-1 | 2009 | |
| You remind me so much of her. | Bana onu hatırlatıyorsun. | Bled-1 | 2009 | |
