Search

English Turkish Sentence Translations Page 9536

English	Turkish	Film Name	Film Year	Details
What time do you call this?	Ne kadar da geç kaldın böyle.	Broadchurch-1	2013
Come on, five minutes. Couple of quotes, tell me where you've been, what you've been up to.	Sadece beş dakika.	Broadchurch-1	2013
After what you did to me last time?	Bana yaptıklarından sonra mı?	Broadchurch-1	2013
Legitimate investigation. You turned me over.	Soruşturmayı yasal hâle getirdim. Beni mevkimden ettin.	Broadchurch-1	2013
You will never have anything out of me as long as I am breathing.	Nefes aldığım müddetçe benden bir şey öğrenemeyeceksin.	Broadchurch-1	2013
You let that family down. I sat with them after the trial.	Aileyi hayal kırıklığına uğrattın. Duruşmadan sonra onlarla birlikteydim.	Broadchurch-1	2013
They still don't have closure because of you and I won't let you do that to another family.	Senin yüzünden davaları hâlâ sonlanmadı.	Broadchurch-1	2013
You didn't have to tell them.	Onlara söylemek zorunda değildin.	Broadchurch-1	2013
Got you out. Yeah.	Seni çıkardım işte. Evet.	Broadchurch-1	2013
Last Thursday... us.	Geçen perşembe... yaptığımız.	Broadchurch-1	2013
Not for me, it wasn't. If it wasn't, then it is now.	Benim için değildi. Değilse bile artık öyle.	Broadchurch-1	2013
Timing.	Zamanlama.	Broadchurch-1	2013
Might have had something.	Aramızda bir şeyler olabilirdi.	Broadchurch-1	2013
We still could.	Hâlâ olabilir.	Broadchurch-1	2013
It don't change anything.	Bu hiçbir şeyi değiştirmez.	Broadchurch-1	2013
It changes everything.	Her şeyi değiştirir.	Broadchurch-1	2013
it may have been punishment for something, for what we did.	...yaptığımız bir şey yüzünden cezalandırılıyoruz.	Broadchurch-1	2013
You have to change all of this. I can't.	Bütün her şeyi değiştirmelisin. Yapamam.	Broadchurch-1	2013
If you don't, you'll end up dead.	Yapmazsan, ölürsün.	Broadchurch-1	2013
If you or your family need to speak, you call me.	Senin ya da ailenin konuşmaya ihtiyacı olursa beni ara.	Broadchurch-1	2013
He was put in a boat.	Bir bota koyulmuş.	Broadchurch-1	2013
Mark, do you own a boat? Yeah.	Mark, botun var mı? Evet.	Broadchurch-1	2013
Do you know what it would do that family, to this town if it was Mark?	Eğer bunu yapan Mark'sa, aile ve kasaba ne hâle gelir?	Broadchurch-1	2013
What are you looking for? Blood.	Ne olmasını bekliyorsun ki? Bu kan.	Broadchurch-1	2013
Don't look for the person who killed him because it won't help. 1	Onu öldüren kişiyi arama çünkü bir faydası olmayacak. 1	Broadchurch-1	2013
Cos it will only make you upset.	Bu seni sadece üzecek.	Broadchurch-1	2013
Because you know the person who killed him well.	Çünkü onu öldüren kişiyi iyi tanıyorsun.	Broadchurch-1	2013
Did you kill Danny? You think I could kill my own son?	Danny'yi sen mi öldürdün? Kendi oğlumu öldürebilir miyim sence?	Broadchurch-1	2013
What if Danny found out about Mark and Becca Fisher?	Ya Danny; Mark ve Becca Fisher'ın ilişkisini öğrenmişse?	Broadchurch-1	2013
Father kills his own son to keep him quiet? You think that's impossible?	Baba oğlunu sessiz kalması için mi öldürdü?	Broadchurch-1	2013
One of the night boats radioed in. No sign of anyone on it.	Gece açılan botlardan biri telsizle bildirmiş.	Broadchurch-1	2013
Who do we call? Harbour master? Coastguard?	Kimi arıyoruz? Liman başkanını mı? Sahil güvenliği mi?	Broadchurch-1	2013
I need people out there collecting every piece.	Oraya gidip, her parçayı toplayacak adamlara ihtiyacım var.	Broadchurch-1	2013
The tide's coming in. It will wash up soon enough.	Akıntı var. Kıyıya vurur zaten.	Broadchurch-1	2013
No! Get it done!	Olmaz! Hallet şunu!	Broadchurch-1	2013
You had Mark in most of the day. Just routine.	Mark, günün büyük bölümünde sizinleydi. Rutindi sadece.	Broadchurch-1	2013
Is he a suspect? Oh, Beth, it's 4:30 in the morning.	O şüpheli mi? Beth, saat sabahın dört buçuğu.	Broadchurch-1	2013
No, I have to know. Have you ruled him out for definite? At least tell me that.	Olmaz, öğrenmek zorundayım. Onu kesin olarak ihtimal dışı bıraktınız mı? Bunu söyle bari.	Broadchurch-1	2013
Beth, please, it's not as simple as that. Of course it is.	Beth, lütfen, bu o kadar basit değil. Tabii ki basit.	Broadchurch-1	2013
Do you think he killed Danny?	Danny'yi onun öldürdüğünü mü düşünüyorsun?	Broadchurch-1	2013
There were gaps in his movements and we really needed him to explain them	Yaptığı şeylerde büyük boşluklar vardı ve bunları ona söylemek zorundaydık...	Broadchurch-1	2013
and he wasn't willing to do that.	...oysa o anlatmaya hevesli değildi.	Broadchurch-1	2013
Where was he?	Neredeymiş?	Broadchurch-1	2013
You need to ask him. Just tell me.	Ona sormalısın. Söyle bana.	Broadchurch-1	2013
I saw him tonight with Becca Fisher.	Onu bu gece Becca Fisher'la gördüm.	Broadchurch-1	2013
Does he know you saw him?	Onu gördüğünü biliyor mu?	Broadchurch-1	2013
You need to tell him. You need to talk to him.	Ona söylemelisin. Onunla konuşmalısın.	Broadchurch-1	2013
I can't do it, Ell. Oh, sweetheart, I'm sorry.	Yapamam, Ell. Tatlım, çok üzgünüm.	Broadchurch-1	2013
Really I am.	Gerçekten üzgünüm.	Broadchurch-1	2013
Is that Paul? How long's he been standing there?	Paul mu o? Ne zamandır orada duruyor?	Broadchurch-1	2013
Morning, Oliver. Don't normally see you this early. Been in all night?	Günaydın Oliver. Normalde bu kadar erken gelmezsin. Bütün gece burada mıydın?	Broadchurch-1	2013
Yeah, almost. Sort of. You all right?	Evet, neredeyse. İyi misin?	Broadchurch-1	2013
No. Look, I've been doing some digging on someone and I found something.	Hayır. Birinin üzerinde araştırma yapıyordum ve bir şey buldum.	Broadchurch-1	2013
Well, show me.	Göster bana.	Broadchurch-1	2013
Do the police know about this?	Polisin bundan haberi var mı?	Broadchurch-1	2013
It can't be Mark Latimer's boat. That's still with our forensics.	Mark Latimer'ın botu olamaz. O hâlâ adli tıpta duruyor.	Broadchurch-1	2013
On earth we say, 'Good morning, how you doing?'	Dünyada biz, "Günaydın, nasılsın?" deriz.	Broadchurch-1	2013
I've told him. Makes no difference. Connected to the Latimer death?	Ona söyledim. Değişen bir şey olmadı. Latimer'ın ölümüyle bağlantılı mı bu?	Broadchurch-1	2013
Traces of accelerant suggest the boat was doused in petrol.	Hızlandırıcı etken olarak botun benzinle ıslanması görülüyor.	Broadchurch-1	2013
I'm finding flecks of glass and fibres of cloth within the wood.	Tahtanın içinden elbise iplikleri ve cam parçacıkları çıkıyor.	Broadchurch-1	2013
If I had to guess I'd say a lit rag inside a bottle was used to ignite it.	Tahminimce bir şişe içindeki yanan bir bez ateşlemiş.	Broadchurch-1	2013
If someone took the boat out that far at, what, 4am, to burn it, how did they get back?	Eğer biri sabahın dördünde botla o kadar uzağa açılıp...	Broadchurch-1	2013
The rear section had marks where an outboard motor might have gone.	Arka tarafında izler var ki bunlar takmalı bir motorun olduğuna işaret ediyor.	Broadchurch-1	2013
They used that to get back on another boat.	Bunu diğer bir botu çekmek için kullanmışlar.	Broadchurch-1	2013
Or there was more than one of them. Why burn this boat?	Ya da orada birden fazla bot vardı. Niye bu botu yakmışlar?	Broadchurch-1	2013
This piece might hold the key.	Yanıtı bu parçada olabilir.	Broadchurch-1	2013
We sent a sample back for match and analysis. Look in the grain.	Analiz ve eşleştirme için bir numune gönderdik. Şeridin içine bakın.	Broadchurch-1	2013
Strands of hair.	Saç telleri.	Broadchurch-1	2013
Outstanding. Out bloody standing!	Olağanüstü. Olağanüstü.	Broadchurch-1	2013
Oh, Miller, we've got them. Keep going.	Miller, yakaladık onları. Devam et.	Broadchurch-1	2013
I want to know as soon as you have confirmation.	Teyit eder etmez bana bildir.	Broadchurch-1	2013
Come on, Miller, no hanging around.	Gel Miller, oyalanmayalım.	Broadchurch-1	2013
That's cheered you up.	Bu seni epey neşelendirdi.	Broadchurch-1	2013
100 quid says that's the boat they used and those hairs belonged to Danny.	100 pound'una iddiaya girerim ki bu onların kullandığı bottu. Saçlar da Danny'ye ait.	Broadchurch-1	2013
They're panicking, Miller. Fantastic. That is exactly what we want.	Panikliyorlar, Miller. Harika. Bu tam da istediğimiz şey.	Broadchurch-1	2013
Starting to show themselves.	Kendilerini göstermeye başladılar.	Broadchurch-1	2013
And they're an amateur. Haven't done this before.	Ayrıca amatörler. Bunu daha önce hiç yapmamışlar.	Broadchurch-1	2013
That's clumsy burning the boat like that and so soon.	Botu hemen böyle yakmak çok acemice.	Broadchurch-1	2013
That's a big mistake they've made.	Büyük bir hata yaptılar.	Broadchurch-1	2013
That's like oxygen to us. Breathe it in, Miller, we're getting somewhere.	Bu oksijen gibi bir şey. İçine çek Miller, bir şeyler elde ediyoruz.	Broadchurch-1	2013
27 unanswered calls and finally she picks up.	27 cevapsız çağrı sonrasında nihayet açıyor.	Broadchurch-1	2013
Come on, explain why I shouldn't sack you.	Seni neden kovmamam gerektiğini açıkla.	Broadchurch-1	2013
I've taken leave, that's all. I'm owed loads and I've got a good story.	İzin kullanıyorum, hepsi bu. Malzemem ve iyi bir hikâyem var.	Broadchurch-1	2013
I specifically told you not to go. We're gonna use an agency.	Sana bilhassa gitme dedim. Ajans kullanacağız.	Broadchurch-1	2013
The police are struggling. I don't think this is gonna be done in a day or two.	Polis mücadele ediyor. Bu bir ya da iki günlük iş değil.	Broadchurch-1	2013
Why do I care? Why will our readers care?	Niye umursayayım? Okuyucular niye umursasın?	Broadchurch-1	2013
Model family, two kids. Dad's a plumber.	İki çocuklu model bir aile. Baba tesisatçı.	Broadchurch-1	2013
Quiet estate, idyllic market town definition of normal.	Sakin bir yerleşim yeri, ideal alışveriş kasabası. Normalin tanımı resmen.	Broadchurch-1	2013
The mum how photogenic?	Anne, ne kadar fotojenik?	Broadchurch-1	2013
Very photogenic. English rose.	Bir hayli fotojenik. Güzel bir İngiliz kızı.	Broadchurch-1	2013
Get me an exclusive with her, nice photo, and I'll look at it.	Onunla özel bir haber yap, güzel fotoğraflar koy, ben de göreyim.	Broadchurch-1	2013
Where the hell have you been? Running. Am I not allowed to run?	Neredeydin yahu? Koşuyordum. Artık koşmam da mı yasak?	Broadchurch-1	2013
I didn't know you were coming. Just bringing you up to date.	Geleceğinizi bilmiyordum. Son gelişmelerden haberdar etmek istedik.	Broadchurch-1	2013
I was just saying we've asked forensics to examine Danny's clothing in greater detail.	Ben de tam, adli tıptan Danny'nin giysilerini daha özenli...	Broadchurch-1	2013
We're following up on leads from the house to house.	Ev ev dolaşmalardan öne çıkanları takip ediyoruz.	Broadchurch-1	2013
Yeah, now you've stopped messing around with me.	Evet, artık yakamdan düştünüz.	Broadchurch-1	2013
Don't be a wanker, Mark.	Seviyesizleşme Mark.	Broadchurch-1	2013
We're holding a public meeting at the school later today.	Bugün okulda halk toplantısı yapacağız.	Broadchurch-1	2013
Just to keep the town up to date, answer questions.	Kasabaya gelişmeleri anlatmak ve soruları yanıtlamak için.	Broadchurch-1	2013
You don't have to be there. I'm gonna go. On behalf of all of us.	Orada olmanız gerekmiyor. Ben gideceğim. Hepimizin namına.	Broadchurch-1	2013