Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 1900
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| He's the man | Adamımız bu. | Aankhen-1 | 2002 | |
| If I'm correct, he must be somewhere in Shamim Street | Eğer yanılmıyorsam, Shamim caddesinde bir yerlerde olmalı. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Put up this poster on every wall in Shamim Street | Shamim caddesindeki her duvara resmini yapıştırın. | Aankhen-1 | 2002 | |
| We'll comb every house on Shamim Street | Biz Shamim caddesindeki tüm evlerde arama yapacağız. | Aankhen-1 | 2002 | |
| I want him in 24 hours | En geç 24 saat içinde onu istiyorum. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Move it | Kımıldayın. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Every shop, every nook and cranny. Look everywhere | Her dükkana, her köşeye ve her sığınağa, her yere bakın. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Must solve this case tonight | Bu durum bu gece çözülmeli. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Stop it | Kes şunu. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Aren't you ashamed? I'm not thieving, am I? | Utanmıyor musun? Hırsızlık yapmıyorum, öyle değil mi? | Aankhen-1 | 2002 | |
| Just relieving myself | Sadece kendimi rahatlatıyorum. | Aankhen-1 | 2002 | |
| It's past 12:30 am. Where is llyas? He escaped 1 | Saat gecenin yarısı oldu, İlyas nerede? Firar etti. | Aankhen-1 | 2002 | |
| He's going to sell the jewelry to buy himself a train | Mücevherleri satıp kendine bir tren almayı düşünüyor. | Aankhen-1 | 2002 | |
| To have the train all to himself, to beg and he'll pay himself | Kendi treninde kendi dilenecek, ve kendi kendine para verecek. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Don't ever see us. And her, never | Bizi asla görme. Onu da hiç görme. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Let him shoot | Bırak da ateş etsin. | Aankhen-1 | 2002 | |
| At least it will bring him out | En azından bu onu ortaya çıkarır. Hadi ateş et! | Aankhen-1 | 2002 | |
| Step forward, coward | Hadi ilerle, korkak. | Aankhen-1 | 2002 | |
| I'm right here. In front of you | Ben buradayım. Tam önündeyim. | Aankhen-1 | 2002 | |
| The one at the bank...? Yes | Bankadaki kişi... Evet. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Here | Burada. | Aankhen-1 | 2002 | |
| There | Orada. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Everywhere. I am the maker of this game | Her yerde. Bu oyunun yapımcısı benim. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Now, where is llyas? He has been identified | Şimdi, İlyas nerede? Onu öğrendiler. | Aankhen-1 | 2002 | |
| The police is all over Shamim Street | Polisler, Shamim caddesinde. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Posters of llyas are everywhere | İlyas'ın fotoğrafları her yerde. | Aankhen-1 | 2002 | |
| llyas is in danger. I can see | İlyas tehlikede. Bunu görebiliyorum. | Aankhen-1 | 2002 | |
| They must be here | Burada olmalılar. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Everyone is lying! Someone is misleading you | Herkes yalan söylüyor! Birileri seni yanıltmış. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Trust me. I don't trust you | Bana güven. Sana güvenmiyorum. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Everyone is lying! You don't know? Why such a big lie? | Herkes yalan söylüyor! Bilmiyor musun? Bu ne büyük bir yalan böyle? | Aankhen-1 | 2002 | |
| You don't know Aajput. You don't know him | Sen Rajput'u tanımıyorsun, onu tanımıyorsun. | Aankhen-1 | 2002 | |
| My Aahul | Benim Rahul'um. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Who is this Aahul? My little brother | Rahul da kim? Benim küçük kardeşim. | Aankhen-1 | 2002 | |
| He is holding him hostage. Even if I have a gun I can't kill him | Onu rehin tutuyor. Elime silah geçince bile onu vuramadım. | Aankhen-1 | 2002 | |
| What might he be going through? | Acaba neler yapıyor? | Aankhen-1 | 2002 | |
| I became part of the plan to save somebody | Ben birilerini kurtarmak için bu planın parçası oldum. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Who he was, I didn't know | O kimdi, ben onu tanımıyorum. | Aankhen-1 | 2002 | |
| But I know you. And I love you | Ama seni tanıyorum. Ve seni seviyorum. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Trust me, nothing will happen to Aahul. We're getting out alive | Güven bana, Rahul'a hiç bir şey olmayacak. Onu canlı bir şekilde kurtaracağız. | Aankhen-1 | 2002 | |
| You spirited him away | Onu kaçırdın. | Aankhen-1 | 2002 | |
| But I'm not going to let you succeed | Ama ben sizin başarılı olmanıza izin vermeyeceğim. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Where is the container? Tell me. Are you scared? | Kasa nerede? Söyle. Korkuyor musun? | Aankhen-1 | 2002 | |
| Say nothing! Keep shut | Hiç bir şey söyleme! Sus! | Aankhen-1 | 2002 | |
| Where have you hidden the container? She has a hoarse voice now? | Kasayı nereye sakladın? Sesi boğuk mu ne? | Aankhen-1 | 2002 | |
| He's bleeding in the eye again | Gözü yine kanıyor. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Again! Not again... | Yine! Yine mi... | Aankhen-1 | 2002 | |
| High fever and the bleeding won't stop. We ought to do something | Yüksek ateş ve kanama durmayacak. Bir şeyler yapmalıyız. | Aankhen-1 | 2002 | |
| He'll die! Unless he gets medical attention | Ölecek! Tıbbı yardım alması gerekiyor. | Aankhen-1 | 2002 | |
| No! Where's my booty? I'll tell you | Hayır! Benim ganimetim nerede? Ben söyleyeceğim. | Aankhen-1 | 2002 | |
| But on one condition. Get him medical help | Ama bir şartla. Ona tıbbi yardım yapılacak. | Aankhen-1 | 2002 | |
| I want my booty first! We'll give it to you | Önce ganimetimi istiyorum! Vereceğiz. | Aankhen-1 | 2002 | |
| But right now, llyas is in danger | Ama şimdi, İlyas tehlikede. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Get me a doctor | Bana doktor getirin. | Aankhen-1 | 2002 | |
| DrSiddiqi. Shamim Street | Doktor Siddiqi. Shamim caddesi. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Don't argue with me. Make sure you get an ambulance | Benimle tartışmayın. Ambulans mutlaka gelecek. | Aankhen-1 | 2002 | |
| A getaway will be easier in an ambulance | Ambulansla kaçmak kolay olacak. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Have you searched the house on the hill? | Tepedeki eve baktınız mı? | Aankhen-1 | 2002 | |
| No sir Leave the witnesses here | Hayır efendim. Burada bir gözlemci bırakın. | Aankhen-1 | 2002 | |
| The rest, come with me | Gerisi benimle gelsin. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Vishwas has a strong sixth sense. llyas is in danger | Viswas'ın altıncı hissi çok güçlü. İlyas tehlikede. | Aankhen-1 | 2002 | |
| The police has identified him. He must die | Polis onu biliyor. O ölmeli. | Aankhen-1 | 2002 | |
| What are you saying? You laugh at everything, don't you? | Ne diyorsun sen? Sen her şeye gülebiliyorsun, değil mi? | Aankhen-1 | 2002 | |
| You promised me, Mr. Aajput... Where is the box? Tell me | Bana söz verdin, Bay Rajput... Kasa nerede? Hadi söyle. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Leave him, spare him. llyas, tell me where it is | Bırak onu. İlyas, kasa nerede? | Aankhen-1 | 2002 | |
| You'll die laughing. Let go of him | Sen gülerek öleceksin. Bırak onu. | Aankhen-1 | 2002 | |
| llyas is in danger | İlyas tehlikede. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Tell me. No | Söyle. Hayır. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Tell me where you kept it and I'll let you go | Hadi nerede olduğunu söyle ve gitmene izin vereceğim. | Aankhen-1 | 2002 | |
| You've killed him! No, I didn't kill him | Onu öldürdün! Hayır, ben onu öldürmedim. | Aankhen-1 | 2002 | |
| You killed him! Accident! You saw that | Onu sen öldürdün! Kaza! Sen de gördün. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Don't be insane | Deli olma. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Neha, don't go mad | Neha, delilik etme. | Aankhen-1 | 2002 | |
| I'm going to kill you! Your brother... | Seni öldüreceğim! Kardeşin... | Aankhen-1 | 2002 | |
| is still with me. The police will be here soon | O halâ benimle. Polis yakında burada olacak. | Aankhen-1 | 2002 | |
| And I'll tell them the truth | Ve ben onlara gerçeği söyleyeceğim. Senin işin bitti. | Aankhen-1 | 2002 | |
| If the police arrive here, you are finished | Eğer polis buraya gelirse, senin işin biter. | Aankhen-1 | 2002 | |
| You're finished, Neha | İşi biten sensin, Neha. | Aankhen-1 | 2002 | |
| You were the one who trained the blind men | Kör adamları eğiten sensin. | Aankhen-1 | 2002 | |
| I advertised in the papers using your name | Gazete reklamında senin adını kullandım. | Aankhen-1 | 2002 | |
| And the woman who was part of the squad that hit the bank, you are | Ve bankayı soyan takımın parçası, sendin. | Aankhen-1 | 2002 | |
| That's what I'm going to depose if the police questions me | Eğer polis bana sorarsa ben görevden alındım. | Aankhen-1 | 2002 | |
| You are in a fix. Also the two guys | İşin içinde sen varsın. Artı şu iki genç. | Aankhen-1 | 2002 | |
| You can't kill me | Sen beni öldüremezsin. | Aankhen-1 | 2002 | |
| You're my shield | Sen benim kalkanımsın. | Aankhen-1 | 2002 | |
| As long as you are alive, nothing can happen to me | Sen yaşadığın sürece bana hiç bir şey olmaz. | Aankhen-1 | 2002 | |
| What if I'm no longer with you? Meaning what? | Ya artık seninle değilsem? Ne demek istiyorsun? | Aankhen-1 | 2002 | |
| I'm your shield. As long as I'm alive... | Ben senin kalkanınım. Ben yaşadığım sürece... | Aankhen-1 | 2002 | |
| Arjun and Vishwas can't get out of the fix | ... Arjun ve Vishwas açığa çıkmaz. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Look Neha... | Neha bak... | Aankhen-1 | 2002 | |
| I might not be able to save Aahul... | Belki de Rahul'u kurtaramayabilirim... | Aankhen-1 | 2002 | |
| but I'm going to save the two of them | ... ama o ikisini kurtaracağım. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Look Neha... listen to me. You were right Aajput | Neha bak... beni dinle. Sen haklıydın, Rajput. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Who'd believe that three blind men robbed a bank in broad daylight? | Bu üç kör adamın güpegündüz bir banka soyduğuna kim inanır ki? | Aankhen-1 | 2002 | |
| For Vishwas and Arjun, the strongest defense is their handicap | Vishwas ve Arjun için, ve onları daha iyi korumak için... | Aankhen-1 | 2002 | |
| And my death | ... benim ölmem gerekiyor. | Aankhen-1 | 2002 | |
| The police might be here any moment | Polis her an burada olabilir. | Aankhen-1 | 2002 | |
| I... I didn't kill her | Onu... onu ben öldürmedim. | Aankhen-1 | 2002 | |
| What are you doing? The police are coming | Ne yapıyorsun? Polisler geliyor. | Aankhen-1 | 2002 | |
| They might be here any moment | Her an burada olabilirler. Seni öldüreceğim! | Aankhen-1 | 2002 |