Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 2010
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| What are you gonna do? Ring up every critic | Ne yapacaksın? Londra'daki bütün eleştirmenleri arayıp... | About Time-1 | 2013 | |
| Not quite that. | Tam olarak öyle değil. | About Time-1 | 2013 | |
| Hello, Sir Tom. I'm a friend of Harry's. How's it going with the lines? | Merhaba, Sör Tom. Ben Harry'nin bir arkadaşıyım. Replikler nasıl gidiyor? | About Time-1 | 2013 | |
| I'm sorry, what do you mean?'the lines?'? | Üzgünüm, 'replikler' derken ne demek istediniz? | About Time-1 | 2013 | |
| ?t's just, you know, in the court scenes, | Mahkeme sahnelerindeki o repliklerden bazıları oldukça karışıktı. | About Time-1 | 2013 | |
| Patronising piece of... | Ukala parçası... | About Time-1 | 2013 | |
| And now the Defence. | Şimdi de Savunma. | About Time-1 | 2013 | |
| Sorry, excuse me. Sorry. | Affedersiniz, özür dilerim. Affedersiniz. | About Time-1 | 2013 | |
| Nevertheless, | Yine de... | About Time-1 | 2013 | |
| let us be clear of one | basit ve dikkat çekici... | About Time-1 | 2013 | |
| One of the actors appeared to have actually fallen asleep... | Oyunculardan biri uyuya kalmış gibi görünüyor... | About Time-1 | 2013 | |
| Here's the little prick who walked out halfway through. | İşte sahnenin yarısında çıkan küçük aptal. En iyi sahneyi kaçırdın, küçük ahmak. | About Time-1 | 2013 | |
| What did you think of the set? | Sahneyi nasıl buldun? | About Time-1 | 2013 | |
| I thought it was incredible. | Bence olağanüstüydü. Bence değildi. Çok kahverengi. | About Time-1 | 2013 | |
| Mary! | Mary! | About Time-1 | 2013 | |
| She's gone. | Gitmiş. | About Time-1 | 2013 | |
| Two girls in earlier tonight. One of them the prettiest girl in the world. | Bu akşam iki kız geldi. Biri dünyadaki en güzel kızdır. | About Time-1 | 2013 | |
| The other one like a sort of nice prostitute. | Diğeri de sanki güzel bir fahişe gibi. İsimlerini aldın mı? | About Time-1 | 2013 | |
| Yes. They left a while ago. Let's see. | Evet. Bir süre önce gittiler. Bakalım. | About Time-1 | 2013 | |
| No, I'm afraid they were walk ins | Hayır. Korkarım rezervasyonsuz gelmişler ve nakit ödemişler. | About Time-1 | 2013 | |
| Sorry, sir. | Üzgünüm, efendim. Önemli değil. Güzel, harika. | About Time-1 | 2013 | |
| ?t's just the end of my life. Thanks so much. | Sadece hayatım bitti. Çok teşekkür ederim. | About Time-1 | 2013 | |
| Cheer up, mate. | Neşelen, dostum. | About Time-1 | 2013 | |
| I don't usually read them, obviously, | Genelde eleştirileri okumam ama buna karşı koyamadım. | About Time-1 | 2013 | |
| ?'Harry Chapman found guilty of genius.?' | Harry Chapman dahilikten suçlu bulundu. | About Time-1 | 2013 | |
| I have to go out. Right now. | Gitmem gerek. Şimdi. Neden? | About Time-1 | 2013 | |
| She loves Kate Moss. | Kate Moss'u seviyor. | About Time-1 | 2013 | |
| Thanks for keeping me company, Kittle. | Bana eşlik ettiğin için teşekkürler, Kittle. | About Time-1 | 2013 | |
| Nothing better to do. | Yapacağım daha iyi bir şey yoktu. | About Time-1 | 2013 | |
| How's Jimmy? | Jimmy nasıl? | About Time-1 | 2013 | |
| Dumped me. | Beni terk etti. Yine mi? | About Time-1 | 2013 | |
| And work? They've sacked me. | Ya iş? Beni kovdular. | About Time-1 | 2013 | |
| Coffee? Please. | Kahve? Lütfen. | About Time-1 | 2013 | |
| I've only just noticed this cat in this picture. See that cat? | Resimdeki bu kediyi yeni fark ettim. Kediyi görüyor musun? | About Time-1 | 2013 | |
| I do see that cat. It's very good. | Kediyi görüyorum. Çok iyi. | About Time-1 | 2013 | |
| My God. | Aman Tanrım. | About Time-1 | 2013 | |
| My God! | Aman Tanrım! Ne? | About Time-1 | 2013 | |
| it's her. | Bu o. | About Time-1 | 2013 | |
| ?t's her! | Bu o! | About Time-1 | 2013 | |
| That's her! | İşte o! | About Time-1 | 2013 | |
| You go, girl. | Hadi, kızım. | About Time-1 | 2013 | |
| I'm... I'm fine. | Ben iyiyim. | About Time-1 | 2013 | |
| ?t's so good to see you. | Seni görmek çok güzel. | About Time-1 | 2013 | |
| Um... We've never met before. | Daha önce hiç karşılaşmadık. | About Time-1 | 2013 | |
| No, fuck. | Hayır, kahretsin. | About Time-1 | 2013 | |
| No, of course we haven't. No. | Hayır, tabii ki karşılaşmadık. Hayır. | About Time-1 | 2013 | |
| Sorry, I think you've mistaken me for someone else. | Üzgünüm, sanırım beni başkasıyla karıştırdınız. | About Time-1 | 2013 | |
| Your name's Mary. | Adın Mary. | About Time-1 | 2013 | |
| How do you know that? | Bunu nasıl biliyorsun? | About Time-1 | 2013 | |
| Well, you look like a Mary. | Mary'ye benziyorsun. | About Time-1 | 2013 | |
| In what way? | Ne açıdan? Annemin adı Mary. | About Time-1 | 2013 | |
| I look like your mother? | Annene mi benziyorum? | About Time-1 | 2013 | |
| No. You're much prettier. | Hayır. Sen daha güzelsin. | About Time-1 | 2013 | |
| ?t's a nice fringe, by the way. | Bu arada kâkülün hoş. Tanrım, yeni ve... | About Time-1 | 2013 | |
| probably too short but... No. | herhalde fazla kısa ama... Hayır. | About Time-1 | 2013 | |
| Well, gee, thank you and | Peki, çok teşekkür ederim... | About Time-1 | 2013 | |
| listen, it was really nice to meet you. | ve seninle tanışmak gerçekten çok hoştu. | About Time-1 | 2013 | |
| I should probably go because my friend's waiting for me | Artık gitmem gerek çünkü arkadaşım beni bekliyor... | About Time-1 | 2013 | |
| and you're a, you're a total stranger. | ve sen de bir yabancısın. | About Time-1 | 2013 | |
| Total stranger. | Tam bir yabancı. Evet, çok garip. | About Time-1 | 2013 | |
| Yeah, kind of. Okay. | Evet, biraz. Peki. | About Time-1 | 2013 | |
| Bye, Mary. Bye. | Hoşça kal, Mary. Hoşça kal. | About Time-1 | 2013 | |
| How did it go? | Nasıl gitti? Çok kötüydüm. | About Time-1 | 2013 | |
| Very poor indeed, yeah. | Gerçekten çok kötü, evet. Bir daha gitmelisin. | About Time-1 | 2013 | |
| You can do it. Take two. | Bunu yapabilirsin. Çekim iki. | About Time-1 | 2013 | |
| She just always... She always looks different. | Her zaman farklı görünür. | About Time-1 | 2013 | |
| Sorry. it's me again. | Özür dilerim. Yine benim. | About Time-1 | 2013 | |
| Hi. Sorry. | Merhaba. Özür dilerim. | About Time-1 | 2013 | |
| Joanna, this is... | Joanna bu... | About Time-1 | 2013 | |
| Tim. | Tim. Merhaba. Tanıştığıma memnun oldum. | About Time-1 | 2013 | |
| Tim is a total stranger whose mother's name is Mary. | Tim, annesinin adı Mary olan bir yabancı. | About Time-1 | 2013 | |
| I just had a weird experience with Mary here | Mary'yi başkası sandım. Garip bir deneyim yaşadık. Ama o değilmiş. | About Time-1 | 2013 | |
| But I just wondered if I could walk round with you | Fakat acaba bir süre sizinle dolaşabilir miyim diye düşündüm... | About Time-1 | 2013 | |
| for a while because my sister Kit Kat is about to leave... | Çünkü kız kardeşim Kit Kat ayrılmak üzere... | About Time-1 | 2013 | |
| Bye... and... | Hoşça kal. ...ve... | About Time-1 | 2013 | |
| And so, | Bundan dolayı da... | About Time-1 | 2013 | |
| I'm about to be quite lonely. | oldukça yalnız kalmak üzereyim. | About Time-1 | 2013 | |
| Right. Well, I think we should probably say no. | Doğru. Sanırım hayır dememiz gerekiyor. | About Time-1 | 2013 | |
| No, yes. But on the other hand, he's got a quite nice smile | Hayır, evet. Ama öte yandan gülümsemesi çok hoş... | About Time-1 | 2013 | |
| and sort of, you know, fun hair. | ve saçı da biraz komik. | About Time-1 | 2013 | |
| But you have to promise that you are not one of the following things. | Ama şunlardan biri olmadığına yemin etmen gerekiyor... | About Time-1 | 2013 | |
| One, a lunatic. | bir: Deli. Evet. | About Time-1 | 2013 | |
| Two, a fringe fetishist. | İki: Parmak fetişisti. | About Time-1 | 2013 | |
| I'm just Kate Moss's number one male fan. | Sadece Kate Moss'un bir numaralı erkek hayranıyım. | About Time-1 | 2013 | |
| God. Really? | Tanrım. Gerçekten mi? | About Time-1 | 2013 | |
| Yeah. God, yeah. | Tanrım, evet. | About Time-1 | 2013 | |
| Do you agree that the magic of her lies in her history? | Büyüsünün geçmişinden geldiğine katılıyor musun? | About Time-1 | 2013 | |
| That the informality of her early shots | Bunlara kıyasla ilk pozlarındaki samimiyet nedeniyle... | About Time-1 | 2013 | |
| that, despite the high fashion, she's still just | moda öncülüğünün yanında hâlâ plajdaki o kaba, çıplak kız, değil mi? | About Time-1 | 2013 | |
| Couldn't have put it better myself. | Daha iyi ifade edemezdim. Kesinlikle öyle. Tümüyle katılıyorum. | About Time-1 | 2013 | |
| Milk? | Süt? Evet. | About Time-1 | 2013 | |
| Sugar? No. | Şeker? Hayır. | About Time-1 | 2013 | |
| Boyfriend? | Erkek arkadaş? Evet! | About Time-1 | 2013 | |
| No. No, you don't have a boyfriend. | Hayır. Hayır, erkek arkadaşın yok. | About Time-1 | 2013 | |
| Do I not look like I'd have a boyfriend? | Erkek arkadaşım varmış gibi görünmüyor muyum? | About Time-1 | 2013 | |
| Do I look like I'd never get a boyfriend? No. | Hiç erkek arkadaşım olmazmış gibi mi? Hayır. Duyduğum en kaba sözdü. | About Time-1 | 2013 | |
| Is it quite a new boyfriend? | Yeni bir erkek arkadaş mı? | About Time-1 | 2013 | |
| There he is. Rupert. | İşte orada. Rupert. | About Time-1 | 2013 | |
| Yes. He's so cute. Rupert? | Evet. Çok şirin. Rupert! | About Time-1 | 2013 | |
| Hi, guys. | Merhaba, çocuklar. | About Time-1 | 2013 |