Türkçe
İngilizceAra
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 2245
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| We haven't had any civilian test subjects yet. | Bunu istemezsin, şimdiye kadar sivil bir test deneğimiz olmadı. | Advantageous-1 | 2015 |  |
| I want to be the face of the Center again. | Merkez'in yeniden yüzü olmak istiyorum. Hazırlık işlerini çoktan hallettim. | Advantageous-1 | 2015 | |
| I'd be both an expert and a user. | Hem uzman hem kullanıcı olurum. Senin ideal sözcün. | Advantageous-1 | 2015 | |
| I'm the best there is at this job. | Bu işte en iyisi benim. | Advantageous-1 | 2015 | |
| Can I talk about this later? | Bunu sonra konuşabilir miyiz? Bunu gerçekten sonra konuşmalıyız. | Advantageous-1 | 2015 | |
| I can't get an interview, Dave, not one. | Hiç röportaj yapamıyorum, Dave. Bir tane bile. Kapatmalıyım. | Advantageous-1 | 2015 | |
| I have to position Jules now. | Jules'un hemen pozisyonunu değiştirmeliyim. Eğer iyi bir okula girerse... | Advantageous-1 | 2015 | |
| she'll have a chance. | ...şansı olur. | Advantageous-1 | 2015 | |
| I can't let her become one of these women, | Her şeyi yapabilecek kadar umutsuz olan kadınlardan olmasını istemiyorum. | Advantageous-1 | 2015 | |
| Dave, | Dave, yerimde olsan, kızların için sen de... | Advantageous-1 | 2015 | |
| if you were in my place. | ...aynı şeyi yapardın. | Advantageous-1 | 2015 | |
| Marketing has a specific physical type in mind. | Pazarlamanın aklında kesin bir fiziksel tip var. | Advantageous-1 | 2015 | |
| They're looking at candidates that come off... | Daha evrensel gelebilecek adaylar arıyorlar. | Advantageous-1 | 2015 | |
| So if I could tell them that you'd be willing to... | Sahip bedeninin yaratılışının tüm kontrolünü... | Advantageous-1 | 2015 | |
| ...give them full control over the creation... | ...onlara vermeye gönüllü olduğunu söyleyebilirsem... | Advantageous-1 | 2015 | |
| that might show them how much you care about... | ...ürünün başarısını ne kadar önemsediğini onlara gösterebilir bu. | Advantageous-1 | 2015 | |
| You'd be willing to do that? | Buna gönüllü müsün? | Advantageous-1 | 2015 | |
| The point is to push the product, right? | Amaç ürünü satmak, değil mi? | Advantageous-1 | 2015 | |
| When isn't it? | Ne zaman olmadı ki? | Advantageous-1 | 2015 | |
| I'll talk to them. | Onlarla konuşurum. Sağ ol. | Advantageous-1 | 2015 | |
| Evan? | Evan? Evet, Bayan Cryer? | Advantageous-1 | 2015 | |
| Make replications of Fisher's last call. | Fisher'ın son aramasının kopyalarını çıkartın. Yönetime gönderin. | Advantageous-1 | 2015 | |
| Working on it. | Tamam. | Advantageous-1 | 2015 | |
| Couldn't say this on the record, | Bunu kayıtta söyleyemedim, deneklerimizin çoğunda nefes alma sorunu var. | Advantageous-1 | 2015 | |
| They have to get a shot every two hours for a year. | Bir yıl boyunca iki saate bir iğne olmalılar. | Advantageous-1 | 2015 | |
| There's recurring pain. | Tekrar eden acı var. | Advantageous-1 | 2015 | |
| I'll deal with it. | Hallederim. | Advantageous-1 | 2015 | |
| Evan, what's wrong with our filters? | Evan, filtrelerimizin nesi var? Zar zor anlıyorum onları. | Advantageous-1 | 2015 | |
| There's an error. | Bir hata var, düzeltmeye çalışıyorum. | Advantageous-1 | 2015 | |
| The board was expecting you'd offer yourself up. | Yönetim, kendini sunacağını bekliyordu. | Advantageous-1 | 2015 | |
| You're the logical next step. | Sen bir sonraki mantıklı adımsın. | Advantageous-1 | 2015 | |
| After this, the board'll wanna protect their show piece, | Bundan sonra Yönetim, gösterişe değer parçalarını göstermek isteyecektir... | Advantageous-1 | 2015 | |
| Jules'll get what she needs. | Jules da ihtiyacı olanı alacak. | Advantageous-1 | 2015 | |
| Are you ready to explain all this to her? | Bunu ona açıklamaya hazır mısın? Düşünmemeye çalışıyordum. | Advantageous-1 | 2015 | |
| Well, think about it. | Düşün ama. | Advantageous-1 | 2015 | |
| This might be a bigger sacrifice... | Bu, hayal ettiğinden bile büyük bir fedakârlık olabilir. | Advantageous-1 | 2015 | |
| Gwen, it's not like you're a consciousness... | Gwen, sen bir kavanozdan başka bir kavanoza... | Advantageous-1 | 2015 | |
| ...that we're dumping into another jar. | ...atabileceğimiz bir bilinç falan değilsin. | Advantageous-1 | 2015 | |
| The technology is not there yet. | Teknoloji daha o kadar ilerlemedi. | Advantageous-1 | 2015 | |
| What's the reality then? | Gerçeklik ne o zaman? | Advantageous-1 | 2015 | |
| It's the location. I don't think there is a fix. | Konum yüzünden. Düzeltilebileceğini sanmıyorum. | Advantageous-1 | 2015 | |
| What're you trying to hide from me, Fisher? | Benden ne saklamaya çalışıyorsun, Fisher? | Advantageous-1 | 2015 | |
| But this is still Jules' only chance though, isn't it? | Ama bu yine de Jules'ın tek şansı, öyle değil mi? | Advantageous-1 | 2015 | |
| You know it is. You just won't say it. | Öyle olduğunu biliyorsun, söylemiyorsun sadece. | Advantageous-1 | 2015 | |
| I'm not going to get another job. | Başka bir işe de giremeyeceğim. Bundan emin olacaklar. | Advantageous-1 | 2015 | |
| I want... | Önce kızımla Yılbaşı geçirmek istiyorum. | Advantageous-1 | 2015 | |
| What's wrong? | Sorun ne? Bir şey yok. | Advantageous-1 | 2015 | |
| I was thinking about dinner. | Akşam yemeğini düşünüyordum. | Advantageous-1 | 2015 | |
| If I had to go away, | Ben gitseydim, buradaki işleri halledebilirdin, değil mi? | Advantageous-1 | 2015 | |
| You'd do okay without me. | Bensiz iyi kalırdın. Sanırım. Ne kadarlığına? | Advantageous-1 | 2015 | |
| I don't know. A while. | Bilmiyorum, bir süreliğine. Bir süreliğine, kulağa çok uzun geliyor. | Advantageous-1 | 2015 | |
| I hope you think you're pretty. | Umarım güzel olduğunu düşünüyorsundur. | Advantageous-1 | 2015 | |
| If someone asked you to change something... | Birisi senden görünüşle ilgili bir şeyi değiştirmeni isteseydi... | Advantageous-1 | 2015 | |
| what would it be? | ...neyi değiştirirdin? | Advantageous-1 | 2015 | |
| My nose skinnier, my shins longer, | Burnum daha zayıf, incik kemiğim daha uzun, biraz daha uzun boylu. | Advantageous-1 | 2015 | |
| We did this in class. | Bunu sınıfta yaptık. | Advantageous-1 | 2015 | |
| And what would you change about me? | Benim neyimi değiştirirdin? Hiçbir şeyini. | Advantageous-1 | 2015 | |
| We're going through a shift at work. | İşte bir değişim geçireceğiz. | Advantageous-1 | 2015 | |
| It comes along with my raise. | Zammımla birlikte gelen bir durum bu. Ne tür bir değişim? | Advantageous-1 | 2015 | |
| In my appearance. | Görünüşümde. Daha genç kitle istiyorlar. | Advantageous-1 | 2015 | |
| I guess that makes sense. | Mantıklı sanırım. | Advantageous-1 | 2015 | |
| It's good that they'll pay for it. | Parasını ödemeleri iyi olmuş. | Advantageous-1 | 2015 | |
| Goodbye, Miss Koh. | Güle güle, Bayan Koh. | Advantageous-1 | 2015 | |
| Hi, Mom. | Merhaba, anne. | Advantageous-1 | 2015 | |
| Everyone's calling their families before... | Teknoloji özgürlüğümüz olmadan önce herkes ailesini arıyor. | Advantageous-1 | 2015 | |
| But you can still reach me through the camp office... | Ama bana ihtiyacın olursa hala kamp ofisinden ulaşabilirsin. | Advantageous-1 | 2015 | |
| It's super beautiful out here. | Burası çok güzel. Çok sessiz. | Advantageous-1 | 2015 | |
| I think I just heard myself blink. | Sanırım az önce göz açıp kapama sesimi duydum. | Advantageous-1 | 2015 | |
| I hope you're not working too hard. | Umarım fazla çalışmıyorsundur. | Advantageous-1 | 2015 | |
| You should go out and celebrate your big raise. | Dışarı çıkıp büyük zammını kutlamalısın. | Advantageous-1 | 2015 | |
| New message. | Yeni mesaj. | Advantageous-1 | 2015 | |
| Hi. | Merhaba. Ben Lily, yine. | Advantageous-1 | 2015 | |
| I hope you got my last message. | Umarım son mesajımı almışsındır. | Advantageous-1 | 2015 | |
| I wanted to wish you a happy birthday. | Doğum gününü kutlamak istemiştim. | Advantageous-1 | 2015 | |
| You know where to find us. | Bizi nerede bulacağını biliyorsun. | Advantageous-1 | 2015 | |
| I remembered the code. | Kodu hatırladım. | Advantageous-1 | 2015 | |
| All three of our birthdays. | Doğum günlerimizin üçünde. | Advantageous-1 | 2015 | |
| We never changed it. | Hiç değiştirmedik. | Advantageous-1 | 2015 | |
| Just one minute. | Bir dakika bekle. | Advantageous-1 | 2015 | |
| Is Lily out there? | Lily orada mı? Önce bizi aramalı ve neden bizi... | Advantageous-1 | 2015 | |
| ...why you wanna see us. | ...görmek istediğini söylemelisin. | Advantageous-1 | 2015 | |
| Han. | Han. | Advantageous-1 | 2015 | |
| Okay, we're not putting her through this. Please. | Pekâlâ, ona bunu yaşatmayacağız. Lütfen. | Advantageous-1 | 2015 | |
| I'm sorry, okay? | Üzgünüm, tamam mı? Bunu bilmiyordum. Tamam, geliyorum. | Advantageous-1 | 2015 | |
| Okay, she's had a long day. | Pekâlâ, çok uzun bir gün geçirdi. Şu anda buna uygun bir vakit değil. | Advantageous-1 | 2015 | |
| I need to... Please. | Benim onunla... Lütfen. Git. Yapma bunu. | Advantageous-1 | 2015 | |
| I am begging you. | Sana yalvarıyorum. | Advantageous-1 | 2015 | |
| You need to stop watching those crime shows. | O suç dizilerini izlemeyi bırakmalısın. | Advantageous-1 | 2015 | |
| What's the matter? Nothing. | Sorun ne? Hiç. Çocuklar nerede? Arabada seni bekliyorlar. | Advantageous-1 | 2015 | |
| You're taking them to practice, right? | Onları idmana götürüyorsun, değil mi? Evet. | Advantageous-1 | 2015 | |
| Thank you, honey. | Sağ ol, tatlım. | Advantageous-1 | 2015 | |
| I'll go pick up menus for dinner. | Akşam yemeği için menüleri almaya gidiyorum ben. | Advantageous-1 | 2015 | |
| I have to see her now. | Onu hemen görmeliyim. Lily. Lily. | Advantageous-1 | 2015 | |
| Well, this is a nice surprise. | Bu güzel bir sürpriz. Ama akşam yemeği için açılmaya hazırlanıyorduk. | Advantageous-1 | 2015 | |
| No. | Hayır, vaktimiz var. | Advantageous-1 | 2015 | |
| Go get the boys. | Git çocukları al. Tanışmalısın. | Advantageous-1 | 2015 | |
| Lily, do you remember... | Lily, hatırlıyor musun... Gwen, bugün gerçekten çok meşgulüz. | Advantageous-1 | 2015 | |
| Han told me. | Han söyledi. | Advantageous-1 | 2015 | |
| It was a long time ago. | Uzun zaman önceydi. | Advantageous-1 | 2015 | |
| I had a child. | Bir çocuğum vardı. | Advantageous-1 | 2015 | |
