Search
English Turkish Sentence Translations Page 1077
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| The problems are mutual. | Problemlerimiz iki taraflı. | 90210-1 | 2008 | |
| But we don't want you two to worry about it. | Ve bu konuda sizin endişelenmenizi istemiyoruz. | 90210-1 | 2008 | |
| Okay, so... so then there's nothing to worry about. | Tamam, sonra da hakkında endişelencek bir şey yok. | 90210-1 | 2008 | |
| You know, you promise that everything's gonna be okay. | Bilirsin, herşeyin iyi olması için söz verin. | 90210-1 | 2008 | |
| Look, we love you guys | Bakın, sizi çok seviyoruz çocuklar. | 90210-1 | 2008 | |
| and we're doing the best that we can. | Ve elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyoruz. | 90210-1 | 2008 | |
| We need to get to our appointment. | Randevumuza gitmeliyiz. | 90210-1 | 2008 | |
| Guys, this is us trying. | Çocuklar, bu bizim çabamız. | 90210-1 | 2008 | |
| We'll talk about it later, okay? | Daha sonra konuşuruz, tamam mı? | 90210-1 | 2008 | |
| I feel like I'm gonna throw up. | Kendimi kusacak gibi hissediyorum. | 90210-1 | 2008 | |
| I mean, I'm confused. | Yani, kafam karıştı. | 90210-1 | 2008 | |
| What are we supposed to feel about this now? | Bu konuda nasıl hissetmeliyiz? | 90210-1 | 2008 | |
| Um, can we talk about this later? | Bu konuyu daha sonra konuşabilir miyiz? | 90210-1 | 2008 | |
| Fine. Whatever. | İyi. Herneyse. | 90210-1 | 2008 | |
| Hey, uh... sorry about that. | Hey, kusura bakma. | 90210-1 | 2008 | |
| Uh, family's a little crazy, I guess. | Sanırım bizimkiler biraz delirdi. | 90210-1 | 2008 | |
| Uh, yeah, yeah. | Evet, evet. | 90210-1 | 2008 | |
| Um, sorry, about that. | Olanlar yüzünden üzgünüm. | 90210-1 | 2008 | |
| I don't even know what that was. | Daha ne olduğunu bile anlayamadım. | 90210-1 | 2008 | |
| Okay, Dixon, just stop apologizing. | Tamam, Dixon, özür dilemeyi kes artık. | 90210-1 | 2008 | |
| I mean, that was... | Yani, bu... | 90210-1 | 2008 | |
| Messed up. | Karışık. | 90210-1 | 2008 | |
| Liam! | Liam! | 90210-1 | 2008 | |
| To the victor go the spoils. | Kazanan ödülüne doğru gider. | 90210-1 | 2008 | |
| Can I pour you a glass? | Sana içecek bir şeyler getirebilir miyim? | 90210-1 | 2008 | |
| No, I'm good. | Hayır, iyiyim. | 90210-1 | 2008 | |
| The dragon is slain. | Ejderha katledildi. | 90210-1 | 2008 | |
| I thought you said you were gonna stay away from her. | Ondan uzak duracağını söylediğini sanıyordum. | 90210-1 | 2008 | |
| I know, I know, but Jen is a rattlesnake, | Biliyorum, biliyorum, ama Jen bir çıngıraklı yılan. | 90210-1 | 2008 | |
| you said so yourself, and you don't let a rattlesnake | Böyle söylersen, sen de izin vermezsin yılanın | 90210-1 | 2008 | |
| slither around screwing up your life. | etrafınfda sinsice dolanıp hayatını mahvetmesine. | 90210-1 | 2008 | |
| You chop off its ugly head. | Onun çirkin kafasını doğramalı. | 90210-1 | 2008 | |
| You should have seen her face | Olivier'e şehirde nasıl bir sürtük olduğunu | 90210-1 | 2008 | |
| when I told Olivier about how she's been whoring around town. | söylediğim zaman ki yüzünü görmeliydin. | 90210-1 | 2008 | |
| It looked like a pen exploded onto her Kelly bag. | Kelly çantasının üzerine mürekkep boca edilmiş gibiydi. | 90210-1 | 2008 | |
| Naomi, something's been going on with me, and I... | Naomi bana bir şeyler oluyor ve ben.. | 90210-1 | 2008 | |
| What if Olivier's so pissed at her | Ya Olivier ona çok kızdıysa, | 90210-1 | 2008 | |
| that he locks her out and she has to stay | onu dışarı atmışsa ve o Beach Külübü | 90210-1 | 2008 | |
| in a cabana at the Beach Club or something? | ya da başka bir yerin plajında kalmak zorundaysa? | 90210-1 | 2008 | |
| Can you imagine? Ew! | Hayal edebiliyor musun? | 90210-1 | 2008 | |
| Hey. How was the pier? | Hey, iskele nasıldı? | 90210-1 | 2008 | |
| Uh... it was okay. | Güzeldi. | 90210-1 | 2008 | |
| Went with Ade. | Ade ile birlikte gittik. | 90210-1 | 2008 | |
| Navid, it's totally cool, | Navid, bu gerçekten iyi, | 90210-1 | 2008 | |
| you know that. Lila, there's something | bunu biliyorsun. Lila, sana söylemem | 90210-1 | 2008 | |
| that I have to tell you. | gereken bir şey var. | 90210-1 | 2008 | |
| I think you're so amazing, | Bence öyle müthişsin ki, | 90210-1 | 2008 | |
| uh, and you're brilliant and and so much fun. | ve zekisin ve,ve çok eğlencelisin. | 90210-1 | 2008 | |
| Those sound like bad compliments. | Bunlar sanki kötü övgüler. | 90210-1 | 2008 | |
| I realized tonight that I still feel something for Ade. | Bu akşam farkettim ki Ade için hala bir şeyler hissediyorum. | 90210-1 | 2008 | |
| I don't even know what it means | Bunların ne anlama geldiğini | 90210-1 | 2008 | |
| or what I'm even gonna do about it, | Veya bu konuyla ilgili ne yapmam gerektiğini bilmiyorum | 90210-1 | 2008 | |
| but I know it's not fair to you, | Ama biliyorum ki sen bunları haketmiyorsun. | 90210-1 | 2008 | |
| and I think we should break up. | Ve bence ayrılmalıyız. | 90210-1 | 2008 | |
| Wow. Okay. | Tamam. | 90210-1 | 2008 | |
| I I really am sorry, Lila. | Ben,ben gerçekten özür dilerim, Lila. | 90210-1 | 2008 | |
| I don't know why I'm here, | Neden burada olduğıumu bilmiyorum, | 90210-1 | 2008 | |
| but I'm here | Ama buradayım. | 90210-1 | 2008 | |
| and I had a really rough night, | Ve gerçekten çok zorlu bir gece geçirdim. | 90210-1 | 2008 | |
| and I needed to blow off some steam. | Ve biraz kafamı dağıtmaya ihtiyacım var. | 90210-1 | 2008 | |
| Can I help? | Sana yardım edebilir miyim? | 90210-1 | 2008 | |
| Do the stern. | Botu boya. | 90210-1 | 2008 | |
| the other end. | diğer tarafı. | 90210-1 | 2008 | |
| It's just ironic. | Bu çok ironik. | 90210-1 | 2008 | |
| All these years, I... | Bunca yıldır, ben... | 90210-1 | 2008 | |
| I've spent trying to relax, you know. | Rahat olmak için çabaladım, bilirsin. | 90210-1 | 2008 | |
| Just just trying to believe | Sadece,sadece inanmaya çalıştım | 90210-1 | 2008 | |
| that life can be stable. | hayatın istikrarlı olmasına. | 90210-1 | 2008 | |
| That just because my family was always falling apart | Ailemin ben küçükken her zaman ayrı düşmesinden | 90210-1 | 2008 | |
| when I was little, doesn't mean it's going to fall apart now. | dolayı sadece,bunun anlamı bir daha ayrılmayacağıydı. | 90210-1 | 2008 | |
| Right? | Doğru değil mi? | 90210-1 | 2008 | |
| Then when I finally relax... | Tam rahat olduktan sonra... | 90210-1 | 2008 | |
| ...it falls apart. | ...ayrılıyor. | 90210-1 | 2008 | |
| Damn. I must have been rambling. | Kahretsin. Mızmızlanmamalıydım. | 90210-1 | 2008 | |
| It's been, like, an hour. | Nerdeyse, bir saattir. | 90210-1 | 2008 | |
| I feel like I owe you 100 bucks or something. | Sana 100 dolar borçluymuşum gibi hissediyorum. | 90210-1 | 2008 | |
| Give me a break, Dixon. | Biraz ara ver bana, Dixon. | 90210-1 | 2008 | |
| You can't get good therapy for 100 bucks. | 100 dolar verip iyi bir terapi alamazsın. | 90210-1 | 2008 | |
| Well, but, Dixon, you have nothing to apologize for. | Güzel,ama,dixon hiçbir şey için özür dilemek zorunda değilsin | 90210-1 | 2008 | |
| I'm actually really honestly flattered | Aslında açıkçası gururum okşandı. | 90210-1 | 2008 | |
| that you feel like you can talk to me. | Böyle hissettiğin zamanlarda benimle konuşabilirsin. | 90210-1 | 2008 | |
| Well, uh, you're just easy to talk to. | Güzel, seninle çok rahat konuşuluyor. | 90210-1 | 2008 | |
| And, look, I know you told me not to apologize, | Ve, bak, bana özür dileme dediğini biliyorum. | 90210-1 | 2008 | |
| but this has got to be our worst date yet. | Ama bu bizim en kötü randevumuz oldu. | 90210-1 | 2008 | |
| I don't think so. | Bence öyle değil. | 90210-1 | 2008 | |
| I mean, dates are for getting to know each other, right? | Yani, buluşmalar birbirini tanımak için değil midir? | 90210-1 | 2008 | |
| And I am getting to know you. | Ve ben seni tanımaya başladım. | 90210-1 | 2008 | |
| And I'm | Ve ben | 90210-1 | 2008 | |
| liking what I'm knowing. | Öğrendiklerimden mutluyum. | 90210-1 | 2008 | |
| Hey, Dad. | Hey, baba. | 90210-1 | 2008 | |
| Silver's a, uh, charming girl. | Silver çok çekici biri. | 90210-1 | 2008 | |
| And she rides a motorcycle. How cool is that. | Ve motora biniyor. Ne kadar havalı. | 90210-1 | 2008 | |
| Well, a Vespa, but... Yeah, she is cool. | Şey, bir vespa ama... Evet, çok havalıdır. | 90210-1 | 2008 | |
| I'm glad you think she's cool. | Onun havalı olduğunu düşündüğün için mutluyum. | 90210-1 | 2008 | |
| You know you're my favorite, don't you? | Benim en önemli varlığım olduğunu biliyorsun değil mi? | 90210-1 | 2008 | |
| I'm not supposed to say that, but it's true. | Bunu söyleyemeyi çalışmamıştım ama bu doğru. | 90210-1 | 2008 | |
| Thanks, Dad. | Teşekkürler, baba. | 90210-1 | 2008 | |
| I'm so proud of you. | Seninle gurur duyuyorum. | 90210-1 | 2008 | |
| I know you can take this tennis all the way | Bütün bu tenis olaylarını kaldırabilceğini biliyorum | 90210-1 | 2008 | |
| if you just started taking it a little more seriously. | Sadece bu işi biraz daha ciddiye almalısın. | 90210-1 | 2008 |