Search
English Turkish Sentence Translations Page 152348
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
The smell lingered for many years though. | Buna rağmen koku yıllarca geçmedi. Kokusu yıllarca burada kaldı. Buna rağmen koku yıllarca geçmedi. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Why did he do it? | Belki gitmemiz daha iyi olurdu? Neden yaptı bunu? Bunu neden yaptı ki? Neden yaptı bunu? | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
I asked him why, too. | Ben de sordum nedenini. Bunu ona ben de sordum. Ben de sordum nedenini. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
And he said: "You'll understand later." | Porcupine. Bu mu adı? Bana "Daha sonra anlayacaksın" dedi. O da, "Daha sonra anlarsın." dedi. Bana "Daha sonra anlayacaksın" dedi. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
I think he just came to hate the Zone. | Sanırım Bölge'den nefret etmeye başlamıştı. Bence Bölge'ye, buradan nefret etmek için geldi. Sanırım Bölge'den nefret etmeye başlamıştı. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Porcupine, that's his name? | Porcupine. Bu mu adı? Kirpi. İsmi gerçekten bu mu? Porcupine. Bu mu adı? | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
A nickname, like yours. | Bir takma ad, seninki gibi. Hayır. Seninki gibi bir lakap. Bir takma ad, seninki gibi. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
He had been taking people to the Zone for years, and no one could stop him. | Senelerce insanları Bölge'ye getirdi ve kimse onu durduramadı. Yıllarca insanları Bölge'ye getirdi. Kimse onu durduramazdı. Senelerce insanları Bölge'ye getirdi ve kimse onu durduramadı. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
He was my teacher. He opened my eyes. | Benim öğretmenimdi. Gözlerimi o açtı. O benim öğretmenindi. Gözlerimi o açtı. Benim öğretmenimdi. Gözlerimi o açtı. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
He was called Teacher then, not Porcupine. | "Öğretmen" diye çağrılırdı o zaman, "Porcupine" diye değil. O zamanlar Öğretmen derdik. Kirpi değil. "Öğretmen" diye çağrılırdı o zaman, "Porcupine" diye değil. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Then something happened to him, something broke in him. | Sonra ona bir şey oldu, içinde bir şeyler kırıldı. Sonra, sanki ona bir şey oldu. İçinde bir şey kırıldı. Sonra ona bir şey oldu, içinde bir şeyler kırıldı. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Though I think he was punished. | Sanırım cezalandırıldı. Aslında ben cezalandırıldığını düşünüyorum. Sanırım cezalandırıldı. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Will you help me? Tie those strips of bandage to the nuts. | Bana yardım eder misin? Sargının şeritlerini somuna bağla. Bana yardım eder misin? Şu şeritleri somunların içinden geçir ve bağla. Bana yardım eder misin? Sargının şeritlerini somuna bağla. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
And l... will go for a walk. | Ben... yürüyüşe çıkıyorum. Ben... bir yürüyüş yapacağım. Ben... yürüyüşe çıkıyorum. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
I need to do something... | Bir şey yapmam gerek... Bir şey yapmam gerekiyor. Bir şey yapmam gerek... | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Don't go anywhere. | Bir yere gitmeyin. Bir yere kaybolmayın. Bir yere gitmeyin. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
He wants to be alone, I guess. | Yalnız kalmak istiyor sanırım. Sanırım yalnız kalmak istiyor. Yalnız kalmak istiyor sanırım. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Why? Even with the three of us together, I feel weird. | Neden? Ben üçümüz birlikteyken bile, kendimi tuhaf hissediyorum. Neden? Üçümüz birlikteyken bile Kendimi garip hissediyorum. Neden? Ben üçümüz birlikteyken bile, kendimi tuhaf hissediyorum. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
A date with the Zone. He's a stalker. | Bölge'yle bir randevu. O bir iz sürücü. Bölge'yle bir randevusu var. O bir avcı. Bölge'yle bir randevu. O bir iz sürücü. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
And what does that mean? | Bu ne demek? Peki bunun anlamı ne? Bu ne demek? | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
You see, being a stalker is some sort of calling. | Göreceksin, iz sürücülük bir tür meslektir. Biliyorsun, avcı olmak güçlü bir istek gerektirir. Göreceksin, iz sürücülük bir tür meslektir. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
I thought he'd be different. Like what? | Onun farklı olacağını düşünmüştüm. Ne gibi? Daha farklı olacağını düşünmüştüm. Ne gibi? Onun farklı olacağını düşünmüştüm. Ne gibi? | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Well, you know, the Leather Stockings, Chingachgook sort of things... | Bilirsin, Leather Stockings, Chingachgook gibi şeyler... Şey, bilirsin. Deri çizmeler, yerliler filan gibi şeyler. Bilirsin, Leather Stockings, Chingachgook gibi şeyler... | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
His background is even more frightful. | Onun müthiş bir birikimi var. Geçmişinde daha korkunç şeyler de var. Onun müthiş bir birikimi var. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Several times in prison, then he was harmed here. | Hapiste bir çok kez kaldıktan sonra, burada da zarar gördü. Bir çok defa hapis, ve burası yüzünden çok zarar görmüş. Hapiste bir çok kez kaldıktan sonra, burada da zarar gördü. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
He has a mutant daughter, "a victim of the Zone" as they call it. | Mutasyona uğramış bir kızı var, "Bölge'nin kurbanı" diyorlar. Mutant bir kızı var. Bölge'nin kurbanı dediklerinden. Mutasyona uğramış bir kızı var, "Bölge'nin kurbanı" diyorlar. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
They say she's got no legs. | Bacaklarının olmadığını söylüyorlar. Bacakları olmadığını söylüyorlar. Bacaklarının olmadığını söylüyorlar. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
And what about this Porcupine? | Peki Porcupine? Peki bu Kirpi meselesi nedir? Peki Porcupine? | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
What does it mean, "was punished"? | "Cezalandırıldı" ne demek? Ben ruhumu pisliklerden temizleyeceğim, ve bunu da kapışmak isteyecekler. Ben ruhumu pisliklerden temizleyeceğim, ve bunu da kapışmak isteyecekler. "Cezalandırıldı" da ne demek? "Cezalandırıldı" ne demek? | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Or was it just a figure of speech? | Ya da sadece bir mecaz mıydı? Yoksa sadece lafın gelişi miydi? Ya da sadece bir mecaz mıydı? | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
One day Porcupine returned from here | Bir gün Porcupine buradan dönmüştü... Günlerden bir gün Kirpi buradan geri dönmeyi başardı. Bir gün Porcupine buradan dönmüştü... | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
and got rich overnight. | ...ve bir gecede zengin olmuştu... Ve bir gecede zengin oldu. ...ve bir gecede zengin olmuştu... | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Fabulously rich. | ...oldukça zengin. İnanılmaz zengin. ...oldukça zengin. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
You call it punishment? | Buna cezalandırılma mı diyorsun? Yani sen buna ceza mı diyorsun? Buna cezalandırılma mı diyorsun? | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
A week later he hanged himself. | Bir hafta sonra kendini astı. Bundan bir hafta sonra kendini astı. Bir hafta sonra kendini astı. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Why? | Neden? Ama neden? Neden? | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Quiet! | Sessiz! Sessiz ol! Sessiz! | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
What was that? | Bu neydi? Bu da neyin nesi böyle? Bu neydi? | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Presumably a meteorite fell down here about twenty years ago. | Sanırım yirmi yıl kadar önce bir göktaşı düştü buraya. Yirmi yıl önce buraya bir meteor düştüğü tahmin ediliyor. Sanırım yirmi yıl kadar önce bir göktaşı düştü buraya. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
It had burned down the settlement. | Yerleşim alanını yakıp kül etti. Her şeyi küle çevirmiş. Yerleşim alanını yakıp kül etti. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
They searched for this meteorite, but never found it, of course. | Buraya geldiler ve hiç geri dönmediler. Bu göktaşını aradılar ama bulamadılar elbette. Meteoru her yerde aradılar. Ama tabii ki bulamadılar. Bu göktaşını aradılar ama bulamadılar elbette. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Why "of course"? | Neden "elbette"? Neden "tabii ki" dedin? Neden "elbette"? | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Then people began disappearing here. | Sonra insanlar kaybolmaya başladı. İnsanlar burada ortadan kaybolmaya başladı. Sonra insanlar kaybolmaya başladı. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
They came here and never returned. | Buraya geldiler ve hiç geri dönmediler. Buraya geliyorlar ve geri dönmüyorlar. Buraya geldiler ve hiç geri dönmediler. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
So it was concluded... | Demek oluyor ki... Böylece sonunda... Demek oluyor ki... | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
that this meteorite was not really a meteorite. | Bu göktaşı gerçek bir göktaşı değildi. ...meteorun gerçek bir meteor olmadığına karar verildi. Bu göktaşı gerçek bir göktaşı değildi. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
At first... | İlk başta... Önceleri... İlk başta... | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
they circled the place with barbed wire to scare off the inquisitive. | ...meraklıları korkutmak için burayı dikenli tellerle çevrelediler. meraklılarını korkutmak için etrafına dikenli tel çektiler. ...meraklıları korkutmak için burayı dikenli tellerle çevrelediler. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
All this gave rise to rumours that there's a place in the Zone... | Tüm bunlar Bölge'de bütün dileklerin gerçekleştiği bir yerin olduğuna dair... Bütün bunlar yüzünden, Bölge'de insanların dileklerini... Tüm bunlar Bölge'de bütün dileklerin gerçekleştiği bir yerin olduğuna dair... | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
where wishes come true. | ...söylentileri artırdı. ....yerine getiren bir yer olduğu dedikodusu yayıldı. ...söylentileri artırdı. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Naturally, they began to guard the Zone like the apple of their eye. | Doğal olarak, Bölge'yi gözbebekleri gibi korumaya başladılar. Elbette bundan sonra, Bölge'yi göz bebekleri gibi korumaya başladılar. Doğal olarak, Bölge'yi gözbebekleri gibi korumaya başladılar. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Who knows what kind of wish someone might cherish. | Kimbilir üzerine titredikleri ne tür bir zırvaydı? Kimin nasıl bir dilek dileyeceğini kim bilebilir ki? Kimbilir üzerine titredikleri ne tür bir zırvaydı? | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
What was it if not a meteorite? | Göktaşı değilse neydi? Peki o halde neydi? Bir meteor değilse? Göktaşı değilse neydi? | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
And what do you think? | Sen ne düşünüyorsun? Peki sen ne düşünüyorsun? Sen ne düşünüyorsun? | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Nothing. Or anything. | Hiçbir şey ya da herhangi bir şey. Her şey olabilir. Ya da hiçbir şey. Hiçbir şey ya da herhangi bir şey. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
A message to mankind, as one of my colleagues says. | İnsanlığa bir mesaj; bir meslektaşımın dediği gibi... Ya da dostlarımdan birinin söylediği gibi, insanlığa bir mesaj. İnsanlığa bir mesaj; bir meslektaşımın dediği gibi... | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Or a gift. | ...ya da bir hediye. Ya da bir hediye. ...ya da bir hediye. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Some gift. | Herhangi bir hediye. Bir hediye mi? Herhangi bir hediye. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Why on earth would they do it? | Bunu neden yaptılar allah aşkına? Neden böyle bir şey yapınlar ki? Bunu neden yaptılar allah aşkına? | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
The flowers are blooming again, but they don't smell for some reason. | Çiçekler yeniden açıyor. Ama bir nedenle kokmuyorlar. Çiçekler yeniden tomurcuklanıyor. Ama nedense kokmuyorlar. Çiçekler yeniden açıyor. Ama bir nedenle kokmuyorlar. Gerçekten şanslıydım, sadece bu yeterli değil. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Sorry for leaving you two here, but it was too early to go anyway. | Sizi burada bıraktığım için üzgünüm, ama bir yerlere gitmek için çok erkendi. Sizi yalnız bıraktığım için üzgünüm. Ama yola çıkmak için çok erkendi. Sizi burada bıraktığım için üzgünüm, ama bir yerlere gitmek için çok erkendi. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Did you hear it? | Duydun mu? Duyuyor musunuz? Duydun mu? | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Maybe someone lives here? | Belki burada biri yaşıyor? Belki burada birileri yaşıyordur. Belki burada biri yaşıyor? | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Who? | Kim? Neden rahat duramıyorsun? Sürekli telaşlısın? | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
You told me yourself | Bölge orataya çıktığında, burada kamp yapan... Hikayeyi bana sen anlatmıştın. Bölge ortaya çıktığında, burada kamp yapan... | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
about some tourists camped here when the Zone originated. | ...bazı turistlerden söz etmiştin. Bölge ilk kurulduğunda, burada kamp yapan o turistler hakkındaki hikayeyi. ...bazı turistlerden söz etmiştin. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
There's no one in the Zone and there can't be. | Bölge'de kimse yok, olamaz da. Bölge'de yaşayan hiç kimse yok. Olamaz. Bölge'de kimse yok, olamaz da. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Well, it's time. | Şimdi zamanı. Artık zamanı geldi. Şimdi zamanı. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
They don't return here. What do you mean? | Buraya dönmezler. Ne demek istiyorsun? | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
We'll go as we agreed. | Kararlaştırdığımız gibi gideceğiz. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
I'll show the direction. | Ben yolu göstereceğim. Gideceğimiz rotayı ben çizeceğim. Ben yolu göstereceğim. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Any deviation from it is dangerous. | Buradan en küçük bir sapma çok tehlikeli olur. En ufak bir sapma bile tehlikeli olur. Buradan en küçük bir sapma çok tehlikeli olur. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
The first landmark is that last pole. | İlk dönüm noktası oradaki son direk. İlk işaret noktamız, son direk olacak. İlk dönüm noktası oradaki son direk. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
You go first, Professor. | Önce siz, profesör. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Now you. | Şimdi sen. Şimdi de siz. Şimdi sen. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Try to follow in his footsteps. | Ayak izlerini takip etmeye çalış. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Oh, my God! And where are... | Aman tanrım! Nerede?... | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Did they remain here like that? Those people? | Böyle mi kaldılar burada?.. Bu insanlar?... | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
I remember them packing at the station, getting ready to come here. | İstasyonda toparlandıklarını anımsıyorum, buraya gelmeye hazırlanıyorlardı. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
I was just a boy. | Yalnızca bir çocuktum. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
We all thought then that somebody wanted to conquer us. | Sonra hepimiz, birilerinin bizi ele geçirmek istediğini düşündük. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
You first, Professor. | Önce siz Profesör. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Your room is over there. We'll go this way. | Oda'nız orada. Biz bu yoldan gideceğiz. Kalacağınız yer şu tarafta. Oraya gidiyoruz. Oda'nız orada. Biz bu yoldan gideceğiz. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Why were you hiking up the price? It's so close at hand. | Neden fiyatı yüksek tuttun? Elimizin altındaymış. Neden fiyatı yükseltip duruyordun? Bir kol mesafesindeymiş. Neden fiyatı yüksek tuttun? Elimizin altındaymış. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Yes, but the hand has to be very long. | Evet ama bunun için uzun bir elimiz olmalı. Evet. Ama bu kolun çok uzun olması gerekiyor. Evet ama bunun için uzun bir elimiz olmalı. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
We don't have such a hand. | Öyle bir elimiz yok. Böyle bir kolumuz yok. Öyle bir elimiz yok. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Don't! Leave it alone! | Yapma! Rahat bırak onu! Yapma! Onu rahat bırak! Yapma! Rahat bırak onu! | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Don't touch it, I said! | Dokunma dedim sana! Dokunma dedim! Dokunma dedim sana! | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Are you crazy? What's the matter with you? | Delirdin mi? Neyin var senin? Deli misin sen? Derdin ne senin? Derdin ne? Delirdin mi? Neyin var senin? | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
It's not the place for leisurely strolls. | Burası başıboş bir gezinti yeri değil. Burası, tatil gezintisi yapmaya uygun bir yer değil. Burası başıboş bir gezinti yeri değil. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
The Zone wants to be respected. Otherwise it will punish. | Bölge saygı duyulmak ister. Yoksa cezalandıracaktır. Bölge saygı duyulmasını ister. Yoksa cezalandırır. Bölge saygı duyulmak ister. Yoksa cezalandıracaktır. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Don't you ever try it again... Have you no tongue or what? | Sakın bir daha deneme bunu... Dilin yok mu senin? Bir daha sakın bunu denemeye kalkma. Senin dilin yok mu? Ne var? Sakın bir daha deneme bunu... Dilin yok mu senin? | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
I warned you, didn't l? | Seni uyardım, değil mi? Seni uyarmıştım. Seni uyardım, değil mi? | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Are we to go there? | Oraya gidiyor muyuz? Gidelim mi? Oraya gidiyor muyuz? | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Yes. Up, enter it and to the left. | Evet. Yukarı, içeri gir ve sola dön. Evet, doğruca buradan girip sonra sola dönmemiz gerek. Evet. Yukarı, içeri gir ve sola dön. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Only we are not going this way. We'll go around. | Bu yoldan gitmeseydik. Etrafa bakacağız. Ama biz bu yoldan gitmeyeceğiz. Biz etrafından dolanacağız. Bu yoldan gitmeseydik. Etrafa bakacağız. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Why? | Neden? Neden gitmeyecekmişiz? Neden? | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
In the Zone, the longer way, the less risk. | Bölge'de, en uzun yol en az riskli olandır. Bölge'de, en uzun yoldan gitmek, en az tehlikeyi göze almaktır. Bölge'de, en uzun yol en az riskli olandır. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
And to go straight ahead is fatal? | Dümdüz gitmek ölümcül mü olur? Düz yoldan gitmek ölümcül tehlike midir? Dümdüz gitmek ölümcül mü olur? | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
He told you it's dangerous. | Tehlikeli, dedi ya. Sana tehlikeli oluğunu söyledi ya. Tehlikeli, dedi ya. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |