Search

English Turkish Sentence Translations Page 160996

English	Turkish	Film Name	Film Year	Details
I'm not gonna hear it. Look it...	Duymamış olayım. Bak...	The Break-Up-1	2006
I'm not moving out of the place. Oh, you're not moving out.	Evimden taşındığım falan yok. Demek taşınmayacaksın.	The Break-Up-1	2006
No. I put money in the place. I put half my money in the place.	Hayır. Oraya o kadar para harcadım. Kazandığımın yarısı oraya gitti.	The Break-Up-1	2006
You're obviously not the one calling the shots in this case.	Açıkçası bu durumlara düşen tek kişi sen değilsin.	The Break-Up-1	2006
Yeah, but I own the place.	Evet, ama kendi evim var.	The Break-Up-1	2006
With her. Yeah.	Onunla birlikte. Evet.	The Break-Up-1	2006
But it's not up to her who gets to keep the goddamn place.	Eve kimin sahip olacağı onunla alakalı bir durum değil.	The Break-Up-1	2006
If you find out who she's sleeping with, maybe we could leverage it.	Eğer kiminle yattığını bulabilirsek, bundan faydalanabiliriz.	The Break-Up-1	2006
I want you to listen to me. You listen to me.	Beni dinlesene. Sen beni dinle.	The Break-Up-1	2006
I'm gonna leave you a key. I don't need a key.	Sana bir anahtar bırakacağım. Anahtara ihtiyacım yok.	The Break-Up-1	2006
Why? 'Cause she's gonna put...	Neden? Çünkü o...	The Break-Up-1	2006
She's gonna move out of the place, Johnny.	O evden taşınacak Jonny.	The Break-Up-1	2006
Did she say she was moving out? She will. She's gonna move out.	Taşınacağını mı söyledi? Taşınacak. Evi terk edecek.	The Break-Up-1	2006
Oh, she's... I'm gonna keep the place.	O... Ev bana kalacak.	The Break-Up-1	2006
I'm not moving out of the place.	Hiçbir yere gitmeyeceğim.	The Break-Up-1	2006
I'll leave you a key.	Sana bir anahtar bırakacağım.	The Break-Up-1	2006
Hey, how's it going? LUPUS: I almost got it.	Nasıl gidiyor? Bitti sayılır.	The Break-Up-1	2006
Yeah. You know, I was thinking.	Evet. Düşünüyordum da...	The Break-Up-1	2006
You know what you should do,	Bana kalırsa...	The Break-Up-1	2006
is you should find somebody who looks like Brooke,	Brooke'a benzeyen birini bulmalısın,	The Break-Up-1	2006
but even hotter and, you know, bang the shit out of her.	fakat ondan daha ateşli olacak ve onu aratmayacak.	The Break-Up-1	2006
What the hell's wrong with you? What?	Senin sorunun ne? "Ne" ne?	The Break-Up-1	2006
Logs. Just fix the damn engine.	Seyir bilgileri. Tamir et şu motoru.	The Break-Up-1	2006
I am fixing the goddamn engine. I need your tour logs.	Ben ne yapıyor gibi duruyorum? Seyir bilgilerin gerekiyor.	The Break-Up-1	2006
I'm off the clock, okay?	Geç kaldım, tamam mı?	The Break-Up-1	2006
Well, I cannot file the quarterlies until I have your log.	Seyir bilgilerin olmadan üç aylık bilgileri dosyalayamam.	The Break-Up-1	2006
I'm going through a little bit of a life change here, Dennis.	Hayatımda ufak bir değişiklik yapmaya gidiyorum Dennis.	The Break-Up-1	2006
I would really appreciate a little bit of sensitivity, please.	Biraz olsun anlayış gösterirsen minnettar olurum.	The Break-Up-1	2006
CHRISTOPHER: I know they're both French, but that has nothing to do with it.	Her ikisinin de Fransız olduğunu biliyorum, fakat yapacak birşey yok.	The Break-Up-1	2006
Because Manet was earlier and... No. Monet and Manet are very different things.	Çünkü Manet daha önceydi ve... Hayır. Monet ve Manet farklı şeylerdir.	The Break-Up-1	2006
I'm sorry, I beg to differ.	Üzgünüm, farklı olmak istedim.	The Break-Up-1	2006
Excuse me, sir, can I have her call you back personally?	Affedersiniz efendim, daha sonra özel olarak konuşsak?	The Break-Up-1	2006
Yes. Okay, thank you. Sorry. Brooke?	Evet. Tamam, teşekkür ederim. Özür dilerim. Brooke?	The Break-Up-1	2006
I am so sorry. What?	Çok üzgünüm. Ne?	The Break-Up-1	2006
Oh, honey, your mom called and told me everything.	Tatlım, annen arayıp herşeyi anlattı.	The Break-Up-1	2006
Good morning, Marilyn.	Günaydın Marilyn.	The Break-Up-1	2006
Morning. I'll go water the plants.	Günaydın. Ben çiçekleri sulayayım.	The Break-Up-1	2006
I understand you had a long night. Tell me everything.	Anlıyorum ki uzun bir gece geçirdin. Herşeyi anlat bakalım.	The Break-Up-1	2006
BROOKE: "Everything." I couldn't possibly...	"Herşeyi." Belki de...	The Break-Up-1	2006
Then don't. My time is pressing.	Peki anlatma. Vaktim dar.	The Break-Up-1	2006
What I want is for you to take the rest of the day off.	Senden isteğim günün geri kalanında git dinlen.	The Break-Up-1	2006
Oh, no. No, that's not necessary.	Hayır. Buna gerek yok.	The Break-Up-1	2006
Marilyn Dean. And where are we?	Marilyn Dean. Peki neredeyiz?	The Break-Up-1	2006
The Marilyn Dean Gallery. And of whom is that portrait?	Marilyn Dean Galerisi'nde. Peki ya şu kimin portesi?	The Break-Up-1	2006
That is Marilyn Dean. Yeah.	Marilyn Dean'in. Evet.	The Break-Up-1	2006
You know, your personal life is your personal life.	Özel hayatın, senin özel hayatındır.	The Break-Up-1	2006
But you look like shit. And when you look like shit,	Fakat berbat görünüyorsun. Ve ne zaman böyle gözüksen,	The Break-Up-1	2006
Marilyn Dean looks like shit, and now it is my business.	Marilyn Dean de berbat görünüyor, ve bu benim işim.	The Break-Up-1	2006
And when it comes to my business, I don't like anything that's distracting.	Ve konu işim olunca, başka şeylerle aklımı kurcalamayı sevmem.	The Break-Up-1	2006
So, I want you to take the rest of the day off to be sad	Bu yüzden, günün geri kalanını üzgün geçirmen için sana izin veriyorum,	The Break-Up-1	2006
and then come back to work tomorrow ready to take care of business.	ve yarın, çalışmaya hazır bir biçimde işinin başında görmek istiyorum.	The Break-Up-1	2006
Oh, hey, Brooke. How are you?	Selam Brooke. N'aber?	The Break-Up-1	2006
Well, my whole life, I always wanted my own place with my own pool table.	Hayatım boyunca, kendi evimde, kendi bilardo masam olmasını arzu ettim.	The Break-Up-1	2006
I finally got my own place,	Sonunda kendi evime sahip oldum,	The Break-Up-1	2006
but you would not allow me to have a pool table.	fakat sen, bilardo masası almama izin vermedin.	The Break-Up-1	2006
I just kind of figured I'd rectify that today. And it does feel good.	Bugün bu durumu düzeltmeye karar verdim. Ve gayet iyi oldu.	The Break-Up-1	2006
I'm gonna go ahead and put the four ball in the corner pocket.	Atışı ben kullanacağım ve dört numaralı topu deliğe sokacağım.	The Break-Up-1	2006
I'm sorry, can I... A little room for the shooter, please?	Pardon, İzin verirsen... Atıcı için biraz küçük bir oda, lütfen?	The Break-Up-1	2006
It's hard to shoot with someone standing... Thank you.	Birisi yanında dikilirken atış zor oluyor... Teşekkür ederim.	The Break-Up-1	2006
Well, I guess he feels threatened that you broke up with him and he's acting out.	Bana kalırsa, ondan ayrılmandan korktuğu için böyle davranıyor.	The Break-Up-1	2006
Okay, look, Brooke, men are like children. You know? And they...	Tamam bak, Brooke, erkekler çocuk gibidir. Ve onlar...	The Break-Up-1	2006
(WHISPERING) Sweetie, it's a figure of speech. It's Brooke. And I love you so much.	Tatlım, mecazi anlamda yani. Brooke'la konuşuyorum. Ve seni çok seviyorum.	The Break-Up-1	2006
And you're my man and you know that. You're amazing. I love you.	Ve sen benim erkeğimsin ve bunu biliyorsun. Harika birisin. Seni seviyorum.	The Break-Up-1	2006
Listen, and they're gonna test boundaries to see what they can get away with.	Dinle, ve kiminle dans ettiklerini anlamak için sınırları zorlayacaklardır.	The Break-Up-1	2006
I think there's three things that Gary needs to know.	Bence Gary'nin bilmesi gereken üç şey var.	The Break-Up-1	2006
One, this type of behavior is not unnoticed. Two, it's not acceptable.	Bir, bu tarz bir davranış gözden kaçmaz. İki, kabul edilmez.	The Break-Up-1	2006
And three, you know, you're definitely not gonna tolerate it. Right?	Ve üç, kesinlikle tolerans göstermeyeceksin. Anladın mı?	The Break-Up-1	2006
And Brooke, remember, we're always owning our actions, right?	Brooke, unutma, kendi işimizi kendimiz yapıyoruz, değil mi?	The Break-Up-1	2006
And we're always healthy with it, yes?	Ve bu sayede sürekli ayakta kalıyoruz?	The Break-Up-1	2006
I don't wanna finish the game. I got showings, okay?	Oyunu bitirmek istemiyorum. Birkaç işim var,tamam mı?	The Break-Up-1	2006
I gotta buy the cookie spray. I gotta clean up the dog.	Kremalı bisküvi almalıyım. Köpeğe banyo yaptırmalıyım.	The Break-Up-1	2006
And now I'm really leaving 'cause I don't want to hear that. Okay?	Ve şimdi gidiyorum çünkü onu duymak istemiyorum. Tamam mı?	The Break-Up-1	2006
Thank you for the pool. Thank you for the snacks.	Maç için teşekkürler. Çerezler için teşekkürler.	The Break-Up-1	2006
I'm going to get a cab. I'll split it with you.	Taksi çağıracağım. Beraber çıkalım.	The Break-Up-1	2006
What are you, 12? Brooke, that is not healthy.	Kaçtasın, 12 mi? Brooke, bu pek iyi sayılmaz.	The Break-Up-1	2006
I'm trying to make a point. And what is that point?	Sayı yapmaya uğraşıyorum. Peki o puan ne?	The Break-Up-1	2006
My point's your point. Your three points.	Benim sayım senin sayın. Senin üç sayın.	The Break-Up-1	2006
That it's not unnoticed, that it was not acceptable,	Gözden kaçmaz, kabul edilemez,	The Break-Up-1	2006
and that it would definitely not be tolerated.	ve kesinlikle tolerans gösterilmez.	The Break-Up-1	2006
Not exactly what I meant.	Kastettiğim bu değildi.	The Break-Up-1	2006
I knew it! Hey, gang.	Biliyordum! Selam!	The Break-Up-1	2006
Found my shirt on the floor. Thanks for laying it out.	Gömleğimi yerde buldum. Yerleştirdiğin için teşekkürler.	The Break-Up-1	2006
Gary, are you here for couples bowling? Yeah.	Gary, çiftler müsabakası için mi buradasın? Evet.	The Break-Up-1	2006
Well, don't you think you and I should discuss something first?	Şey, öncelikle sen ve ben bir konuda tartışmamız gerek miyor mu?	The Break-Up-1	2006
Like what? How your 47 average is killing us?	Ne gibi? 47 averajının ne çok işe yarayacağı(!) gibi mi?	The Break-Up-1	2006
Okay. Great. No.	Peki. Harika. Hayır.	The Break-Up-1	2006
Gary, this is couples bowling. And since you and I are no longer a couple,	Gary, bu çiftler müsabakası değil. Ve Çünkü sen ve ben ayrıldığımızdan beri...	The Break-Up-1	2006
because you have chosen	çünkü sen ilişkimizde...	The Break-Up-1	2006
not to participate constructively in our relationship,	yer almak istemedin	The Break-Up-1	2006
we're now singles.	...bizler tekiz.	The Break-Up-1	2006
So, there's not room for two singles on the team.	İki tek için takımda yer yok.	The Break-Up-1	2006
Why do you look confused?	Neden şaşırdın?	The Break-Up-1	2006
I don't have any idea what's happening. I've come to play on the team.	Ne olduğu konusunda hiçbir fikrim yok. Takımda oynamak için geldim.	The Break-Up-1	2006
Look, Gary, I just don't think it's a good idea	Gary, bunun şu anda...	The Break-Up-1	2006
for you and I to be around each other any more than we have to right now.	...yapmak zorunda olduğumuz şeyden daha iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum.	The Break-Up-1	2006
I completely agree. Maybe you should go play some pinball.	Aynı fikirdeyim. Belki de sen pinball oynamalısın.	The Break-Up-1	2006
No, I think you should leave. Okay.	Hayır, bence sen gitmelisin. Peki.	The Break-Up-1	2006
Brooke, when a man makes a commitment to a team, he honors that commitment.	Brooke, ne zaman bir erkek takıma vaatte bulunsa, vaadini yerine getirir.	The Break-Up-1	2006
He doesn't let emotions or personal issues get in the way of victory.	Duyguların ve şahısların, zaferin önüne geçmesine izin vermez.	The Break-Up-1	2006
And I've made a commitment to this team.	Ve ben bu takıma bir vaatte bulundum.	The Break-Up-1	2006