Search

English Turkish Sentence Translations Page 161005

English	Turkish	Film Name	Film Year	Details
Brooke, this whole thing has been really tough on me	Brooke, tüm bu olaylar beni gerçekten çok yordu,	The Break-Up-1	2006
and I've tried to act like it hasn't been that tough on me,	ve umursamıyormuş gibi görünmeye çalıştım,	The Break-Up-1	2006
but the first Sunday after me and you broke up,	fakat ayrıldığımızın daha ilk Pazar'ında,	The Break-Up-1	2006
it all kind of really hit me.	beni darmadağın etti desem yeridir.	The Break-Up-1	2006
And I think it partially hit me	Ve dayaktan çıkmış gibiydim,	The Break-Up-1	2006
because Sunday was sort of always our day that we would do stuff together.	çünkü beraber birşeyler yaptığımız tek gün Pazar'dı.	The Break-Up-1	2006
But I didn't have any idea you still cared so much.	Fakat hâlâ bu kadar önemsediğin konusunda hiç fikrim yoktu.	The Break-Up-1	2006
And, you know, when I saw you crying the other night,	Ve geçen gece seni ağlarken görmek,	The Break-Up-1	2006
that was honestly the worst moment of my life.	gerçekten hayatımın en berbat anıydı.	The Break-Up-1	2006
Let me just try to say some of these things here. It's just...	İzin ver de bu konuda bir iki laf etmeye çalışayım. Bu sadece...	The Break-Up-1	2006
I know that I've caused you a lot of pain.	Sana çok acı çektirdiğimi biliyorum.	The Break-Up-1	2006
And the funny thing is, all I really want to do is make you happy.	Ve komik olan ise tüm yapmak istediğim seni mutlu etmek.	The Break-Up-1	2006
I just want to make you smile.	Seni güldürmek istiyorum.	The Break-Up-1	2006
Now, I've had a lot of time to think about some of the things	Olanlar hakkında düşünecek bolca vaktim oldu ve	The Break-Up-1	2006
that went on, and I know, Brooke, that I don't always do the right thing	biliyorum ki Brooke, her zaman doğru şeyi yapmıyorum.	The Break-Up-1	2006
or always say the right things,	ya da doğru şeyi söylemiyorum,	The Break-Up-1	2006
but I am willing to try to do things differently.	fakat herşeyin farklı birşekilde olması için canı gönülden uğraşıyorum.	The Break-Up-1	2006
And I'd be happy to go take a dance class.	Ve dans kursuna gitmek beni mutlu eder.	The Break-Up-1	2006
Well, I would. Honestly. I would like to go do that. Or go travel.	Mutlu olurum. Gerçekten. Bunu yapmayı isterim. Ya da seyahate çıkmak.	The Break-Up-1	2006
I mean, I'd even be willing to go to the ballet.	Bale'ye gitmeyi hiç bu kadar istememiştim.	The Break-Up-1	2006
Although I would much rather do the dance class or take a trip somewhere.	Her ne kadar dans kursuna gitmeyi ya da seyahat etmeyi daha çok istesem de.	The Break-Up-1	2006
But I realize that's not the point.	Fakat anladım ki çözüm bu değil.	The Break-Up-1	2006
I realize that the point isn't that at all,	Çözümün hiçbiri olmadığını anlıyorum,	The Break-Up-1	2006
because it's not really about doing things that you love to do always,	çünkü bu senin gerçekten yapmaya bayıldığın şeyle alakalı değil,	The Break-Up-1	2006
but it is about doing things with the person that you love.	fakat bu bunları, sevdiğin insanla yapmanla alakalı.	The Break-Up-1	2006
Gary. Just give me one second here.	Gary. Bir saniye izin ver.	The Break-Up-1	2006
I promise you, Brooke,	Söz veriyorum Brooke,	The Break-Up-1	2006
I will do whatever it is that I have to do to never hurt you again.	Ne yaparsam yapayım seni bir daha asla üzmeyeceğim.	The Break-Up-1	2006
I love you and I'm sorry.	Seni seviyor ve özür diliyorum.	The Break-Up-1	2006
Okay, that's it. That's all I...	Tamam, işte bu. Hepsi bu. Ben...	The Break-Up-1	2006
Oh, God. That's all I wanted to say,	Tanrım. Tüm söylemek istediğim bu,	The Break-Up-1	2006
so you can go ahead now with anything that you're feeling to say.	artık sen de içinden geçenleri söyleyebilirsin.	The Break-Up-1	2006
Just say whatever you feel inside.	İçinden ne geçiyorsa söyle.	The Break-Up-1	2006
I don't feel the same way.	Ben aynı şeyleri hissetmiyorum.	The Break-Up-1	2006
I don't. I just... I don't know.	Öyle düşünmüyorum. Ben sadece... Bilmiyorum.	The Break-Up-1	2006
I just, I think... I don't know,	Ben sadece... Bilmiyorum,	The Break-Up-1	2006
but I don't think I have	fakat sana verebilecek...	The Break-Up-1	2006
anything left to give.	...birşeyim kalmadı.	The Break-Up-1	2006
I was hoping for...	Umuyordum ki...	The Break-Up-1	2006
Oh, this is now beyond awkward.	Beceriksizliğin ötesinde bir durum.	The Break-Up-1	2006
There's some new guy standing out in the hallway	Koridorda yeni bir çocuk duruyor...	The Break-Up-1	2006
and I think I'm gonna go.	ve sanırım gideceğim.	The Break-Up-1	2006
I made a dinner, and I don't know if it's any good or not,	Yemek yaptım ama iyi olup olmadığı konusunda fikrim yok,	The Break-Up-1	2006
but you're welcome to have it.	fakat bunu duyduğuna memnunsundur.	The Break-Up-1	2006
Gary, that's really... That's not what you think that it is.	Gary, bu gerçekten... Hiç sandığın gibi değil.	The Break-Up-1	2006
I'm gonna go take a walk.	Gidip biraz yürüyeceğim.	The Break-Up-1	2006
I'm sorry about that. No.	Bunun için üzgünüm. Hayır.	The Break-Up-1	2006
I'm sorry I imposed. No, that's fine. Please.	Benim yüzümden oldu, ben özür dilerim. Hayır, önemli değil. Lütfen.	The Break-Up-1	2006
So, what do you think? I think you're right.	Peki ne düşünüyorsun? Bence sen haklısın.	The Break-Up-1	2006
I think it's great. Good.	Bana kalırsa harika olmuş. İyi.	The Break-Up-1	2006
I will have that wrapped up.	onu ambalajlayacağım.	The Break-Up-1	2006
Packed up, sorry, and delivered.	Paketleyeceğim pardon, ve teslim edeceğim.	The Break-Up-1	2006
Thank you for taking the time to show it to me, okay?	Bunu göstermeye vakit ayırdığın için teşekkürler.	The Break-Up-1	2006
Yeah. I'm gonna run. Okay, I'll walk you out.	Evet. Gitmeliyim. Peki, seni yolcu edeyim.	The Break-Up-1	2006
No, no, no. I can... It's okay.	Hayır, hayır, ben gidebilirim. Gerek yok.	The Break-Up-1	2006
GARY: So, the thing that I was most afraid of happening happened	Aklıma gelmeyen başıma geldi	The Break-Up-1	2006
and I don't regret it at all, because now she knows how I feel.	ve ben hiç pişmanlık duymuyorum, çünkü artık hislerimi biliyor.	The Break-Up-1	2006
Do you know what I mean? Yeah.	Ne demek istediğimi anlıyor musun? Evet.	The Break-Up-1	2006
I think, what you got to do now is really think hard,	Bence yapman gereken iyice düşünmek,	The Break-Up-1	2006
because you have to find somebody	çünkü içimizden o çocuğu ziyaret edecek,	The Break-Up-1	2006
that can't be traced back to either of us	...arkasında iz bırakmayacak...	The Break-Up-1	2006
to visit this guy.	...birini bulmalıyız.	The Break-Up-1	2006
What are you talking about? I don't...	Neden bahsediyorsun sen? Anlamıyorum.....	The Break-Up-1	2006
The guy who came with her.	Onun yanında gelen çocuk.	The Break-Up-1	2006
I don't need anything to happen to the guy.	O çocuğa birşey olmasına ihtiyacım yok.	The Break-Up-1	2006
But if they could trace him back to either one of us...	Fakat bizden biri izini sürebilseydi...	The Break-Up-1	2006
It's not about him. I don't care about that. ...it's a problem.	Onunla alakası yok. O çocuk umurumda değil... Bu bir problem.	The Break-Up-1	2006
The guy, he's not a... They're not dumb. Cops are smart, trust me.	Bu çocuk, o bir... Onlar aptal değiller. Polisler akıllıdır, güven bana.	The Break-Up-1	2006
Okay, but he's not a problem to me. Right.	Tamam, fakat o çocuk benim için sorun değil. Doğru.	The Break-Up-1	2006
Promise me that you're not gonna do anything.	Hiçbir şey yapmayacağına söz ver.	The Break-Up-1	2006
It's better if nobody... You don't know anything.	Kimse olmaması daha iyi... Sen hiçbir şey bilmiyorsun.	The Break-Up-1	2006
What are you talking about? I'll take care of it.	Neden bahsediyorsun? Ben icabına bakarım.	The Break-Up-1	2006
I don't want you to take care of anything. John, do me a favor.	Hiçbir şeye karışmanı istemiyorum. John, bana bir iyilik yap.	The Break-Up-1	2006
I'm being serious with you. I know, I know. Smart. You're smart.	Sana karşı ciddi olacağım. Biliyorum. Akıllı. Sen akıllısın.	The Break-Up-1	2006
No, I'm not. I'm being honest with you.	Hayır, değilim. Sana karşı dürüst olacağım.	The Break-Up-1	2006
I don't want anything to happen to him. Me, either.	Çocuğa hiçbir şey olmasını istemiyorum. Ben de.	The Break-Up-1	2006
Promise me you're not gonna have anyone do anything to this guy.	Birini bulup bu çocuğa birşey yapmayacağına söz ver.	The Break-Up-1	2006
But you've gotta tell me exactly what you're gonna tell them,	Fakat eğer polis sana gelirse, bana söylediklerini...	The Break-Up-1	2006
if the cops come to you. Because if we tell a different story...	...aynen onlara da söylemelisin. Çünkü farklı bir hikaye analtırsak...	The Break-Up-1	2006
Nothing. Promise me one thing. We don't care...	Yok öyle birşey. Bana bir söz ver. Umurumuzda değil...	The Break-Up-1	2006
John, I'm gonna go home. I can't do this. I'm exhausted.	John, ben eve gidiyorum. Bunu yapamam. Çok yorgunum.	The Break-Up-1	2006
Right, go home. Just make sure your neighbors know you're going home.	Haklısın, eve git. Komşularının da eve gittiğini bildiklerinden emin ol.	The Break-Up-1	2006
Do me a favor. They got phone records. Make a couple phone calls tonight.	Bana bir iyilik yap. Telefon kaydı tutuyorlar. Bu gece iki kere ara.	The Break-Up-1	2006
Especially around 10:00.	Özellikle saat 10 civarı.	The Break-Up-1	2006
Okay. Please don't do anything. All right.	Tamam. Hiçbir şey yapma. Pekâlâ.	The Break-Up-1	2006
I don't mean it like... I mean, honestly.	Öyle olduğunu kast etmiyorum... Dürüstçe söylüyorum.	The Break-Up-1	2006
No, no, I got it.	Hayır, hayır. Anladım.	The Break-Up-1	2006
For all you know, nothing's happening.	Herşeyi bildiğin için, birşey olmuyor zaten.	The Break-Up-1	2006
I don't want anything to happen. Right.	Hiçbir şey olmasını istemiyorum. Tamamdır.	The Break-Up-1	2006
Say it louder.	Daha sesli söyle.	The Break-Up-1	2006
Everything okay with you and... Yeah, everything's gonna be great.	Evde herşey yolunda mı? Evet, herşey harika olacak.	The Break-Up-1	2006
I just wanna get my day started, but I just wanted to say that	Günün ağarmasını bekliyorum fakat asıl söylemek istediğim...	The Break-Up-1	2006
I'm sorry it took so long for me to...	uzun sürdüğü için üzgünüm...	The Break-Up-1	2006
I love you, Dennis.	Seni seviyorum Dennis.	The Break-Up-1	2006
(GASPING) It's all right. It's okay.	Herşey yolunda. Sorun yok.	The Break-Up-1	2006
I'm sorry. I'm gonna go do the stuff.	Özür dilerim. Eşyaları toplamaya gideceğim.	The Break-Up-1	2006
So, that's it for all my stuff.	Eşyalarım için harcadığım zamanın hepsi bu işte.	The Break-Up-1	2006
If you want, you could give me your key and I'll drop it off at Riggleman's.	Eğer istersen, anahtarını bana bırak, ben emlakçıya veririm.	The Break-Up-1	2006
You know, there's a thousand things I...	Daha farklı yapmalıydım dediğim...	The Break-Up-1	2006
I would have done differently.	...binlerce şey var.	The Break-Up-1	2006