Search
English Turkish Sentence Translations Page 178128
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
May I buy the olive oil, please? | Zeytinyağının parasını ben verebilir miyim, lütfen? | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
No, thanks. | Hayır, teşekkürler. Ben veririm. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
It would really be my pleasure. | Benim için memnuniyet olur. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
No, no, I insist. | Hayır, hayır, ısrar ediyorum. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
I can't. I can't. I can't. | Alamam. Alamam, alamam. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
Mom, let him buy the olive oil. | Anne, bırak parasını o versin. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
No, it's my bottle of olive oil, okay? | Hayır, benim zeytinyağım tamam mı? Sorun değil, teşekkür ederim. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
Hey, Diego. | Hey, Diego. Nasılsın? | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
Hi. Good to see you. | Merhaba. Merhaba, seni görmek çok güzel. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
Hi, Bobby. | Merhaba, Bobby. Merhaba. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
Sylvia, can you make me some breakfast? | Sylvia, bana kahvaltı hazırlar mısın? | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
That okay? | Sorun olur mu? Öğle yemeği zamanı. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
It's okay, he doesn't remember you. | Merak etme, seni hatırlamıyor. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
It's okay, he barely remembers me. | Merak etme, beni bile zor hatırlıyor. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
Katie! | Katie! Buradayım. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
Where's that mutt you found? | Bulduğun o it nerede? | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
Let's see if this works. | Bakalım bu olacak mı? | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
Bobby can keep his belt. | Bobby kayışını tutabilir. Güzel oldu. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
All right, take her outside | Pekâlâ, mutfak zeminine yapmadan önce onu dışarı çıkarın, tamam mı? | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
Mom, I'm gonna check on the kids, okay? | Anne, ben çocuklara bakacağım, tamam mı? | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
Wash your hands. | Ellerini de yıka. Biz de gidiyoruz. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
Don't take too long. | Çok uzun sürmesin. Sadece ilanları asacağız. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
See you. See you. | Görüşürüz. Görüşürüz. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
Don't be too late. | Geç kalmayın. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
See you later. | Sonra görüşürüz. İyi eğlenceler. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
Hey, tio Dio, you want to play? | Dio dayı, oynamak ister misin? | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
No, no, I'm waiting for something to eat. | Hayır, hayır, ben yemeğin hazır olmasını bekliyorum. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
Which way should we go? | Hangi tarafa gidelim? | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
My God! Did you see that? | Tanrım! Şunu gördün mü? | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
Bye, papi. | Görüşürüz, baba. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
We'll be back soon. All right, see you later. | Birazdan döneriz. Tamam, sonra görüşürüz. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
I can't believe what idiots we are. | Ne kadar aptal olduğumuza inanamıyorum. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
How could we not think it through? | Nasıl işin sonunu düşünmeyiz? | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
Okay, let's just say that he agrees. | Tamam, diyelim ki, kabul etti. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
He says, "Okay, I'll pay." | "Tamam, öderim." dedi. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
He's gonna want to meet us face to face. | Bizimle yüz yüze görüşmek isteyecek. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
He's not just gonna give us any money | Telefonu hemen almadan bize parayı vermez. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
But you can't trust a guy like that. | Ama öyle bir adama da güven olmaz. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
If we meet him face to face, | Onunla yüz yüze görüşürsek, ne yapacağını bilemeyiz. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
He could kill us. | Bizi öldürebilir. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
It's kind of ironic, plotting criminal activity | Etrafta bu kadar çok kamera ve güvenlik varken... | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
with all these guards and cameras and security around. | ...suç faaliyeti komplosu kurmak biraz komik geliyor. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
That would do it, though, right? | O işe yarar ama, değil mi? | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
Guards and cameras would do it. | Güvenlik görevlileri ve kameralar işe yarar. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
If we were somewhere with a bunch of security, | Güvenlik önlemleri olan bir yerde olsak, ne yapabilir ki? | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
If we were standing right there, he couldn't do anything. | Orada dikiliyor olsak, bize hiçbir şey yapamaz. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
What, at the UN? | Nerede, Birleşmiş Milletler'de mi? | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
We can't do it there. | Orada yapamayız. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
Okay, well, we find somewhere. Like an airport. | Tamam, başka bir yer buluruz Mesela bir havaalanı | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
Or even a bank. | Veya bir banka bile olur, değil mi? | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
We say, "Meet us at this bank at this time. | Deriz ki, "Bizimle şu bankada, şu saatte buluş... | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
We bring the phone; you bring us money." | ...biz telefonu getirelim, sen de bize parayı getir." | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
Yeah, we're safe when we're inside the bank, | Evet, bankada olduğumuz sürece güvende olacağız... | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
but what happens when we leave? | ...ama bankadan çıktıktan sonra ne olacak? | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
We have the money; he has the phone. | Para bizde, telefon onda olacak. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
He could just | Bizi sadece... Haklısın, bizi takip edebilir. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
He could have a gun. | Yanında silah olabilir. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
He will definitely have a gun. | Yanında kesin silah olacak. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
It's hot. | Hava sıcak. O bizden daha sıcaktır. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
Hey, not as hot as you. | Senin kadar ateşli olamaz. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
I don't feel very hot. | Kendimi ateşli hissetmiyorum. Neden? | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
That's my ringer. | Bu benim telefonumun sesi. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
Yeah, sorry, I still have it in my pocket. | Evet, üzgünüm, benim cebimde kalmış. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
Thank you, Bobby. | Teşekkür ederim, Bobby. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
Hi, mami. | Alo, anne. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
Okay, we'll be back soon. | Tamam, birazdan geliriz. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
Bye, mama. Bye. Bye. | Görüşürüz, anne. Görüşürüz. Görüşürüz. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
What if the money stays? | Para orada kalsa? | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
We leave it there. It's a bank. | Parayı orada bırakırız. Orası bir banka. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
We can't open a checking account with $500,000. | 500.000 dolar için vadesiz hesap açamayız. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
But we could open a safety deposit box. | Ama kasa kiralayabiliriz. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
Leave it in the safety deposit box? | Kiralık kasada mı bırakırız? Evet, orada bırakırız... | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
and then when we leave the bank, we don't have anything. | ...ve sonra bankadan çıktığımızda, üstümüzde hiçbir şey olmaz. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
There's nothing he can take from us. | Bizden hiçbir şey alamaz. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
Yeah, makes sense. | Evet, mantıklı. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
I think I know a good bank to do it in. | Sanırım bu işi yapabileceğimiz iyi bir banka biliyorum. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
You didn't say anything to anybody, did you? | Kimseye hiçbir şey söylemedin, değil mi? | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
I thought we're not saying anything. | Kimseye bir şey söylemiyoruz diye anlaşmıştık. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
'Cause Emily, she kept staring at my boobs and my stomach. | Çünkü Emily, göğüslerime ve karnıma bakıp durdu. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
That's 'cause you got nice boobs and a nice stomach. | Onun nedeni, güzel göğüslerin ve karnın olması. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
That's not what I mean. | Demek istediğim o değildi. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
You're not showing. | Belli olmuyor. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
Nobody can tell. | Kimse anlayamaz. Ben bile anlayamıyorum. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
I I just feel like I'm lying to everybody who loves me, | Sadece, beni seven herkese yalan söylüyorum... | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
and it feels wrong. | ...ve bu yanlış geliyor. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
I mean, it is kind of sneaky, I guess, the way we're | Yan, biraz sinsice, sanırım bizim | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
Are you calling me sneaky? No, us. | Sen bana sinsi mi diyorsun? Hayır, biz. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
We're we're | Biz, biz | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
Even if we knew what we were doing, | Ne yaptığımızı bilsek bile... | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
we might not, you know, talk about it to other people. | ...diğer insanlara söylemeyebiliriz. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
I just think we should have come to some sort of decision by now, | Sadece, şimdiye kadar bir karara varmış olmamız gerekirdi diye düşünüyorum... | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
because the longer we wait, | ...çünkü bekledikçe, karar vermek daha zorlaşacak. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
Yeah, I think we should just talk some more, | Evet, bence bu konuda biraz daha konuşmalıyız, sonra yine konuşmalıyız... | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
and talk and talk, | ...konuşmalıyız da konuşmalıyız... | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
and then we will have talked, and that'll be really good. | ...en sonunda iyice konuşmuş olacağız ve eminim ki çok işe yarayacak. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
Is that what's known as a pregnant pause? | Anlamlı duraksama dedikleri bu mu? | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
Well, I write music, not lyrics. | Ben müzik yapıyorum, söz yazmıyorum. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
Hi, Danny. | Selâm Danny. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
I'll get the oil. | Ben yağ alayım. | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |
Good, where you been? | İyiyim, nerelerdeydin? | Uncertainty-1 | 2008 | ![]() |