Search
English Turkish Sentence Translations Page 183894
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Then I'll just have to be a coward. No, you won't. Come back! | O zaman ben ödleğin tekiyim. Hayır, değilsin. Geri gel! | Zozo-2 | 2005 | |
| Leave me alone. Don't be so hard on him. | Beni rahat bırak. Ona karşı bu kadar sert olma. | Zozo-2 | 2005 | |
| Calm down. I won't be calm! Come back here. | Sakin ol. Sakinleşmeyeceğim! Buraya gel. | Zozo-2 | 2005 | |
| "I'm writing to you from Sweden to tell you everything is great here." | "Sana burada herşeyin harika olduğunu söylemek için İsveç'ten yazıyorum." | Zozo-2 | 2005 | |
| "l hope the dream comes true." | "Umarım rüyam gerçek olur." | Zozo-2 | 2005 | |
| "I've missed you so much. Can't you come to Sweden?" | "Seni çok özledim. İsveç'e gelemez misin?" | Zozo-2 | 2005 | |
| Nice eraser. Thanks. | Güzel silgi. Teşekkürler. | Zozo-2 | 2005 | |
| Where did you get it? From the store. | Nereden aldın onu? Dükkânın birinden. | Zozo-2 | 2005 | |
| Do you want it? You're giving it to me? Thanks. | İster misin? Bana mı veriyorsun? Teşekkürler. | Zozo-2 | 2005 | |
| Look what Zozo gave me. Cool. Can I have one too? | Bak Zozo bana ne verdi. Güzelmiş. Bir tane de ben alabilir miyim? | Zozo-2 | 2005 | |
| I don't have any more. You can have this. It smells good. | Başka yok... Ama bunu alabilirsin. Güzel kokuyor. | Zozo-2 | 2005 | |
| Can I have a pen too? Sure you can. | Bir kalem de ben alabilir miyim? Elbette alabilirsin. | Zozo-2 | 2005 | |
| Then can I have an eraser too? An eraser and a pen? Sure. | Peki silgi de bende kalabilir mi? Silgi ve kalem? Tabii. | Zozo-2 | 2005 | |
| I want these. That'll be six crowns. | Bunları istiyorum. Toplam 6 crown. | Zozo-2 | 2005 | |
| And his head goes flying off... Hi. | Ve sonra kafası uçmuş... Selam. | Zozo-2 | 2005 | |
| I got you an eraser and a pen. That's so nice of you. Thanks. | Size silgi ve kalem aldım. Çok naziksin. Teşekkürler. | Zozo-2 | 2005 | |
| Were there any other colours? Yes... No... What...? | Başka renk kalem yok muydu? Evet... Hayır... Ne? | Zozo-2 | 2005 | |
| Were there other colours? Where did you get that pen? | Başka renk kalem yok muydu? Kalemi nereden aldın? | Zozo-2 | 2005 | |
| Would you like one? I can get it. Can I have one too? | Sen de ister misin? Bir tane daha alabilirim. Bir tane de ben alabilir miyim? | Zozo-2 | 2005 | |
| My sister needs an eraser. My mom needs one too. | Kızkardeşimin bir silgiye ihtiyacı var. Anneme de bir tane lazım. | Zozo-2 | 2005 | |
| "Hi, Zozo. Grandpa and I are at the hospital, but don't worry." | "Selam, Zozo. Büyükbabanla hastahanedeyiz, ama telaşlanacak birşey yok." | Zozo-2 | 2005 | |
| "Hopefully, we'll be home tonight. There's food in the fridge." | "İnşallah, gece evde oluruz. Buzdolabında yemek var." | Zozo-2 | 2005 | |
| What's wrong with you, grandpa? Why are you here? School's over? | Neyin var, büyükbaba? Niçin buradasın? Ders bitti mi? | Zozo-2 | 2005 | |
| Yes. What's wrong with you? Nothing. I fell off my bicycle. | Evet. Senin neyin var? Hiçbirşey. Bisikletten düştüm. | Zozo-2 | 2005 | |
| I broke both my legs. Don't worry about it. | İki bacağımı da kırdım. Ama sen dert etme. | Zozo-2 | 2005 | |
| You broke your legs? Yes, they got a bit broken. | Bacaklarını mı kırdın? Evet, biraz kırıldılar. | Zozo-2 | 2005 | |
| Why is gran crying? That's just how she is. | Büyükannem niye ağlıyor peki? O sulu gözlünün tekidir, hep ağlar. | Zozo-2 | 2005 | |
| Have you ever seen me cry? No. | Bugüne kadar benim ağladığımı gördün mü hiç? Hayır. | Zozo-2 | 2005 | |
| It is true...my son has died. | Gerçek şu ki... oğlum öldü. | Zozo-2 | 2005 | |
| I've grieved, but it was his fate. | Onu toprağa verdim, ama bu onun kaderiydi. | Zozo-2 | 2005 | |
| Everyone has to walk that path. Do you understand what I'm saying? | Herkesin kaderinde ne varsa o olur. Ne demek istediğimi anlıyor musun? | Zozo-2 | 2005 | |
| But if all of me is broken I'll still make it, with God's help. | Her yerim kırılsa bile, Allahın izniyle ayağa kalkarım. | Zozo-2 | 2005 | |
| Grandpa, I've tried to be like you, but I can't. | Büyükbaba, denedim ama yapamıyorum. | Zozo-2 | 2005 | |
| Maybe next week, next month, it'll happen. Never fear. Stay strong. | Belki gelecek hafta, gelecek ay, mutlaka olacak. Asla korkma. Güçlü ol. | Zozo-2 | 2005 | |
| Everyone in here says it was you. What? | Herkes senin olduğunu söylüyor? Ne? | Zozo-2 | 2005 | |
| You can't take things without paying. It wasn't me. | Parasını ödemeden bunları alamazsın. Benim değiller. | Zozo-2 | 2005 | |
| Admit it, it was you. What? | İtiraf et, bunlar senin. Ne? | Zozo-2 | 2005 | |
| Don't try to pretend, everyone knows. | Numara yapma, herkes biliyor. | Zozo-2 | 2005 | |
| Zozo! Bloody idiots! I hate you all! | Zozo! Gerizekâlılar! Hepinizden nefret ediyorum! | Zozo-2 | 2005 | |
| How are you? Go away. | Nasılsın? Git başımdan. | Zozo-2 | 2005 | |
| Just so you know, I didn't tell the teacher, the others did. | Sadece bilmeni isterim. Öğretmene ben söylemedim, diğerleri söyledi. | Zozo-2 | 2005 | |
| I don't care. Go away. | Umurumda değil. Git başımdan. | Zozo-2 | 2005 | |
| I know the feeling. You know nothing about me. Go! | Neler hissettiğini biliyorum. Hakkımda hiçbirşey bilmiyorsun. Git! | Zozo-2 | 2005 | |
| Isn't that bike hard to ride? Yes. It's my grandfather's. | Bu bisikleti sürmek zor değil mi? Evet. Büyükbabamın bisikleti. | Zozo-2 | 2005 | |
| Aren't these apples too sour? No. | Bu elmalar çok ekşi değil mi? Hayır. | Zozo-2 | 2005 | |
| They're good with salt. Can you eat apples and salt? | Tuzlayınca iyi olurlar. Elmayı tuzlayarak mı yiyorsun? | Zozo-2 | 2005 | |
| I don't know, I eat it with grandpa. | Bilemiyorum, büyükbabamla böyle yiyoruz. | Zozo-2 | 2005 | |
| I don't know, it's graffiti. You write and draw... | Bilmiyorum, buna "graffiti" deniyor. Yazar çizersin işte... | Zozo-2 | 2005 | |
| What does the Z mean? It's a letter. | "Z"nin anlamı nedir? Bir harf. | Zozo-2 | 2005 | |
| It's just from the alphabet. | Alfabeden bir harf işte. | Zozo-2 | 2005 | |
| You don't like to clean? Sure I do, but this morning... | Temizlikten hoşlanmıyorsun sanırım? Tabii ki hoşlanıyorum, ama bu sabah... | Zozo-2 | 2005 | |
| It's not a problem. ...l was late and didn't have time. | Sorun değil. ...geç kalmıştım ve temizleyecek zamanım yoktu. | Zozo-2 | 2005 | |
| Can I sit down? Sure. | Oturabilir miyim? Elbette. | Zozo-2 | 2005 | |
| Take these and I'll go get some salt. Coarse salt or regular? | Al bunları, ben biraz tuz getireceğim. Rafine mi, yoksa tane tuz mu istersin? | Zozo-2 | 2005 | |
| Salt. Okay. | Rafine. Tamam. | Zozo-2 | 2005 | |
| You draw very well. Thank you. | Çok güzel çizmişsin. Teşekkür ederim. | Zozo-2 | 2005 | |
| It looks real. Yeah, kind of. | Gerçek gibi görünüyor. Eh, biraz öyle. | Zozo-2 | 2005 | |
| Are you good at drawing? No, not like you. Just a little. | Güzel resim yapar mısın? Hayır, senin kadar değil. Daha az. | Zozo-2 | 2005 | |
| I had a girlfriend named Rita and she's good at drawing rita in Swedish. | Rita adında güzel resim çizebilen bir arkadaşım vardı. (Rita=İsveçce "resim çizmek" anlamındadır) | Zozo-2 | 2005 | |
| ls she nice? Yes, nice. | Güzel bir kız mıdır? Evet, öyledir. | Zozo-2 | 2005 | |
| Leo?! Yes? | Leo?! Evet? | Zozo-2 | 2005 | |
| Have you cleaned your room? No, I'm going to. | Odanı topladın mı? Hayır, toplayacağım. | Zozo-2 | 2005 | |
| Do it right now. It's just my dad, never mind him. | Hemen topla. Babam, boşver onu. | Zozo-2 | 2005 | |
| Why? No... | Neden? Hayır... | Zozo-2 | 2005 | |
| Who are you? Zozo. | Sen kimsin? Zozo. | Zozo-2 | 2005 | |
| I know I'm not supposed to. So why did you? Now clean up! | Benim bir suçum yok. Onu sen getirmedin mi? Hemen odanı topla! | Zozo-2 | 2005 | |
| I will. When? Get to it. | Toparlayacağım. Ne zaman? Hemen topla. | Zozo-2 | 2005 | |
| Start cleaning right now or I'll... | Hemen toplamaya başla, yoksa seni... | Zozo-2 | 2005 | |
| Zozo? Yes? | Zozo? Evet? | Zozo-2 | 2005 | |
| Are you okay? Yes. Your dad is stupid. | İyi misin? Evet. Baban aptalın tekiymiş. | Zozo-2 | 2005 | |
| I know, but just never mind him. Can we meet up tomorrow? | Biliyorum, ama boşver onu. Yarın görüşebilir miyiz? | Zozo-2 | 2005 | |
| Sure. I'll see you tomorrow. Bye. | Elbette. Yarın görüşürüz. Hoşçakal. | Zozo-2 | 2005 | |
| Do you know what this means? The pinky. | Bunun anlamını biliyor musun? Serçe parmağı. | Zozo-2 | 2005 | |
| What about this one? The ring finger. | Anladım, "serçe parmağı". | Zozo-2 | 2005 | |
| What about this one? The ring finger. | Ya bu? Yüzük parmağı. | Zozo-2 | 2005 | |
| It's where you wear your ring when you get married. | Evlendiğinde yüzüğü bu parmağına takarsın. | Zozo-2 | 2005 | |
| And... Middle finger. That lets you do this. | Ve... Orta parmak. Böyle yapmak için! | Zozo-2 | 2005 | |
| Index finger. That's right. | İşaret parmağı. Doğru. | Zozo-2 | 2005 | |
| Thumb? Thumb. | Başparmak? Başparmak. | Zozo-2 | 2005 | |
| It's kind of hard. Yes. | Ne zormuş. Evet. | Zozo-2 | 2005 | |
| Yes. That's it. Good. | Evet, işte böyle. Güzel. | Zozo-2 | 2005 | |
| You know Anna in our class? Blond hair? Yes, I know. | Sınıftaki Anna'yı biliyor musun? Sarışın olan mı? Evet, biliyorum. | Zozo-2 | 2005 | |
| What do you think of her? She's nice. | Onun hakkında ne düşünüyorsun? Güzel bir kız. | Zozo-2 | 2005 | |
| What do you think? I think she's pretty. | Sen ne düşünüyorsun? Bence çok güzel. | Zozo-2 | 2005 | |
| No. Why? | Hayır. Neden? | Zozo-2 | 2005 | |
| I don't know. Have you asked him? | Bilmiyorum. Şuna söyledin mi? | Zozo-2 | 2005 | |
| Her. I've asked her many times. | "Ona!" Hem de defalarca. | Zozo-2 | 2005 | |
| What did she say? No, of course. | Ne dedi peki? Elbette reddetti. | Zozo-2 | 2005 | |
| Why? I don't know. She doesn't like me. | Neden? Bilmiyorum. Sanırım benden hoşlanmıyor. | Zozo-2 | 2005 | |
| But you're very good looking. I know, but... | Fakat sen çok yakışıklısın. Biliyorum, ama... | Zozo-2 | 2005 | |
| I know. You're good at drawing. You could draw a picture for her. | Güzel de resim yapıyorsun. Onun için bir resim çizebilirsin. | Zozo-2 | 2005 | |
| You could maybe draw...yourself. | Belki kendi resmini çizersin. | Zozo-2 | 2005 | |
| What do you want from me? Could you stop? | Benden ne istiyorsunuz? Şunu keser misin? | Zozo-2 | 2005 | |
| We don't want to fight. Leave. Shut up! | Kavga istemiyoruz. Bırakın bizi. Kapa çeneni! | Zozo-2 | 2005 | |
| Don't hit him. I'll hit him all I want. | Vurma ona. Kime istersem vururum. | Zozo-2 | 2005 | |
| Stop that! Don't hit him. | Kes şunu! Vurma ona. | Zozo-2 | 2005 | |
| Don't hit him! | Vurma! | Zozo-2 | 2005 | |
| Mom! Come on, Zozo. | Anne! Haydi, Zozo. | Zozo-2 | 2005 | |
| Mom! Not now. | Anne! Şimdi olmaz. | Zozo-2 | 2005 | |
| Come on, stop. That's enough, Zozo. Not right now. | Dur ama! Yeter, Zozo. Şimdi olmaz. | Zozo-2 | 2005 |