Search
English Turkish Sentence Translations Page 183893
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
Add a little bit of salt and we'll have a really tasty apple. | Bir tutam tuz eklediğimizde, lezzetli bir elmamız olacak. | Zozo-2 | 2005 | |
You can remove your teeth? It helps me taste better. | Dişlerini çıkarabiliyor musun? Böyle daha iyi tat alıyorum. | Zozo-2 | 2005 | |
Doesn't it hurt? No, nothing hurts your granddad. | Acımıyor mu? Hayır, büyükbaban acı nedir bilmez! | Zozo-2 | 2005 | |
I'm as tough as nails. Where are your real teeth? | Kaya gibi sertim. Asıl dişlerin nerede? | Zozo-2 | 2005 | |
Do you want to hear that story? It's a long and winding one. | Bunun hikâyesini dinlemek ister misin? Oldukça uzun ve karmaşıktır. | Zozo-2 | 2005 | |
Which tooth do I begin with? They each have a story? | Hangi dişle başlayayım? Hepsinin ayrı bir hikâyesi mi var? | Zozo-2 | 2005 | |
Yes, they all have a story. Pick one. That one. | Evet, öyle. Birini seç. Bunu. | Zozo-2 | 2005 | |
I'd smash people to pieces. I would crush anything that got in my way. | İnsanları paramparça ederdim. Yoluma çıkan herşeyi ezer geçerdim. | Zozo-2 | 2005 | |
This tooth... Your grandmother and l were going to the cinema | Bu dişler... Büyükannenle birlikte sinemaya giderken... | Zozo-2 | 2005 | |
So you attacked? Yes, I did. Bravo, Zozo! | Ve sen de saldırdın? Evet, aynen öyle. Aferin, Zozo! | Zozo-2 | 2005 | |
Then my left fist...bam! Crushing his nose... | Sonra bir yumruk daha... bam! Burnuna isabet etti... | Zozo-2 | 2005 | |
Shall I take that one? Yes, just go ahead and take it. | Bir tanesini alabilir miyim? Evet, al senin olsun. | Zozo-2 | 2005 | |
Shit, you're heavier than me now! What the hell are you doing?! | Kahretsin, benden daha güçlüsün! Burada ne işler çeviriyorsunuz?! | Zozo-2 | 2005 | |
He scared me. What a monster. | Beni korkuttu. Kaba şey. | Zozo-2 | 2005 | |
I have a few in my pocket. What a cheap bastard. Bloody idiot! | Cebime birkaç tane koydum. Âdi pezevenk. Salak işte! | Zozo-2 | 2005 | |
Look how he's eating! The shame! It looks like he hasn't eaten in a month. | Nasıl yediğine bir bak! Utan! Gören de bir aydır yemek yemiyorsun sanır. | Zozo-2 | 2005 | |
For God's sake, leave me alone. | Allah aşkına, bana ilişme. Tanrı aşkına, rahat bırak beni. 30 yıldır böyle yerim ben. | Zozo-2 | 2005 | |
I've eaten like this for 30 years and now it's a problem? | 30 yıldır böyle yiyorum, şimdi mi sorun oldu? | Zozo-2 | 2005 | |
Leave me alone. Go find someone else if I'm not good enough anymore. | Bana dokunma, beğenmiyorsan, git başka birini bul. | Zozo-2 | 2005 | |
My darling. Lambare, I don't care about Lambare or his father Ambare. | Tatlım. Lambare veya babası Ambare, hiç umurumda değil. | Zozo-2 | 2005 | |
At least he doesn't have a gut and even has hair on his head. | En azından boğazına düşkün değil, üstelik saçı da var. | Zozo-2 | 2005 | |
How they keep fondling us. Congratulations. | Nasıl da hoşlarına gitti, değil mi? Tebrikler. | Zozo-2 | 2005 | |
I hope God doesn't take you away from me. | Umarım Allah seni benden almaz. | Zozo-2 | 2005 | |
You know I'm kidding too. We have to lighten things up for Zozo. | Biliyor musun, çok şakacısın. Zozo için hayatı daha da kolaylaştırmalıyız. | Zozo-2 | 2005 | |
He's the apple of his grandfather's eye. We just want to make you laugh. | O büyükbabasının gözbebeği. Sadece seni güldürmek istedik. | Zozo-2 | 2005 | |
Yes, a shoe. Shoes? Shoes... | Evet, bir ayakkabı. Ayakkabı? Ayakkabı... | Zozo-2 | 2005 | |
Haggle? Like sheep's guts? Haggle. Shoes. | Pazarlık mı? Koyun mu satıyoruz? Pazarlık. Ayakkabı. | Zozo-2 | 2005 | |
Your Swedish is coming along so well. I'm learning. | İsveçcen gittikçe ilerliyor. Öğreniyorum. | Zozo-2 | 2005 | |
Bravo. Tell me what words you've learnt. | Aferin. Öğrendiğin kelimeleri söyle bakalım. | Zozo-2 | 2005 | |
You speak better Swedish than your granny. You're smart, like grandpa. | Büyükannenden daha iyi konuşuyorsun. Çok zekisin, dedene çekmişsin. | Zozo-2 | 2005 | |
Go ahead, then. I'll go ahead alright. | Devam et o zaman. Zaten öyle yapıyorum. | Zozo-2 | 2005 | |
I...can speak...a little Swedish. | Biraz... İsveçce... konuşabilirim. | Zozo-2 | 2005 | |
..bear... I'm leaving. | ...ayı... gidiyorum. | Zozo-2 | 2005 | |
You're leaving. I am dumb. | Gidiyorsun. Sersemin tekiyim. | Zozo-2 | 2005 | |
Hi, my name is Zozo and I'm eleven years old. | Selam, adım Zozo. Onbir yaşındayım. | Zozo-2 | 2005 | |
I'm from Lebanon and I like to play soccer. | Lübnanlıyım ve futbol oynamayı severim. | Zozo-2 | 2005 | |
Salt? Yes, it's nice. | Tuzlu mu? Evet, çok güzel oluyor. | Zozo-2 | 2005 | |
It's a little... | Sanki biraz... | Zozo-2 | 2005 | |
Sour? Sour. | Ekşi mi? Ekşi. | Zozo-2 | 2005 | |
I like pears with salt. Don't you? Yeah. I need to try bananas with salt. | Tuzlu armudu da severim. Ya sen? Evet. Muzu da tuzla denemem lazım. | Zozo-2 | 2005 | |
How about bananas with pepper? Be quiet. | Ya biberli muza ne dersin? Sessiz olun. | Zozo-2 | 2005 | |
My name's Kalle. Don't call me Karl, it's a stupid name. | Ben Kalle. Sakın bana Karl deme, aptal bir isimdir. | Zozo-2 | 2005 | |
Hi, Karl. No, Kalle. | Selam, Karl. Hayır, Kalle. | Zozo-2 | 2005 | |
Your name is Karl. No, it's Kalle. One more thing. | Senin adın Karl. Hayır, Kalle. Birşey daha. | Zozo-2 | 2005 | |
I hate girls too. No, you don't. | Kızlardan da nefret ederim. Hayır, etmiyorsun. | Zozo-2 | 2005 | |
You asked Jenny to go steady. No, she asked me. | Jenny ile çıkmak istemiştin. Hayır, o istemişti. | Zozo-2 | 2005 | |
Be quiet! It's them. They're teasing me. | Sessiz olun! Onların yüzünden. Bana sataşıyorlar. | Zozo-2 | 2005 | |
They're saying I go steady with Jenny, but I hate her. | Jenny ile çıktığımı söylüyorlar ama ben ondan nefret ediyorum. | Zozo-2 | 2005 | |
What a big book. I've read bigger. | Ne kalın bir kitap. Daha kalınını da okudum. | Zozo-2 | 2005 | |
It's not that hard. | Göründüğü kadar zor değildir. | Zozo-2 | 2005 | |
I can't do it. | Ben okuyamazdım. | Zozo-2 | 2005 | |
That's not a book, that's a comic. | O kitap değil zaten, çizgi roman. | Zozo-2 | 2005 | |
I know. I read it. It's good. | Biliyorum, okudum. Güzeldir. | Zozo-2 | 2005 | |
Do you want to play soccer? I don't know. I'm not very good. | Futbol oynamak ister misin? Bilmiyorum. Pek iyi değilimdir. | Zozo-2 | 2005 | |
I've got to go. Okay. I'll see you. | Gitmem lazım. Pekâla. Görüşürüz. | Zozo-2 | 2005 | |
Hey there. Who are you? My name is Zozo. | Hey oradaki! Kimsin sen? Adım Zozo. | Zozo-2 | 2005 | |
Where are you from? I'm from Lebanon. | Nerelisin? Lübnanlıyım. | Zozo-2 | 2005 | |
Lebanon? Where's that? | Lübnan mı? Orası nerede? | Zozo-2 | 2005 | |
Do you play soccer? Yes, I'm good at soccer. | Futbol oynamayı bilir misin? Evet, hem de iyi oynarım. | Zozo-2 | 2005 | |
That was good? Not especially. | İyi miydi? Pek sayılmaz. | Zozo-2 | 2005 | |
Why did he leave? It doesn't matter. | O niye gitti? Önemli değil. | Zozo-2 | 2005 | |
Why does it matter if he leaves? I don't understand. | Öylece gitmesi senin için önemli mi? Anlayamadım. Ama gitmesi senin için önemli mi? Ben anlamadım. | Zozo-2 | 2005 | |
What do you mean? We're the ones who make the rules here. | Ne demek istiyorsun? Burada kuralları biz koyarız. | Zozo-2 | 2005 | |
Why? You have problem with that? | Niçin? Bu konuda bir sorunun mu var? | Zozo-2 | 2005 | |
What? Stop it! | Ne? Kes şunu! | Zozo-2 | 2005 | |
Hello, sunshine. Hello, gorgeous. | Günaydın güneş yüzlü. Günaydın yakışıklı. | Zozo-2 | 2005 | |
Zozo fell off his bike so I'm sewing the button that fell off. | Zozo bisikletinden düşmüş, kopan düğmeleri dikiyorum. | Zozo-2 | 2005 | |
Zozo! Yes, grandpa. | Zozo! Evet, büyükbaba. | Zozo-2 | 2005 | |
What happened to your face? Nothing, I fell off my bike. | Yüzüne ne oldu? Hiçbirşey, bisikletten düştüm. | Zozo-2 | 2005 | |
No, you've been in a fight. | Hayır, sen kavga etmişsin. | Zozo-2 | 2005 | |
No, it's true. Come on, we're friends. What is it? | Hayır, doğru söylüyorum. Söyle ama, biz arkadaşız. Ne oldu? | Zozo-2 | 2005 | |
It's the truth. Zozo? | Evet, doğru. Zozo? | Zozo-2 | 2005 | |
I was in a fight. With who? | Kavga ettim. Kiminle? | Zozo-2 | 2005 | |
These three guys. What? Three boys hit you? | Üç tane çocukla. Ne? Üç çocuk seni mi dövdü? | Zozo-2 | 2005 | |
Yes, they were older than me. Who are these fags?! | Evet, benden de büyüktüler. Kim bu büyük çocuklar?! | Zozo-2 | 2005 | |
Would you like some coffee? No, I can't drink any more. | Biraz kahve ister misiniz? Hayır, artık kahve içmiyorum. | Zozo-2 | 2005 | |
Why did you hit my grandson? I didn't hit him. | Niçin torunumu dövdün? Ben dövmedim. | Zozo-2 | 2005 | |
Are you sure? Yes, I didn't hit anyone. | Emin misin? Evet, ben kimseyi dövmedim. | Zozo-2 | 2005 | |
Don't you understand? Yes, but I didn't hit him. | Anlamıyor musun? Evet, ama ben onu dövmedim. | Zozo-2 | 2005 | |
You want to wrestle with Zozo? Please, this is no way to resolve this. | Zozo'yla boğuşmak mı istiyorsun? Lütfen, sorunu böyle çözemeyiz. | Zozo-2 | 2005 | |
Don't you understand? You can't be three boys against one. | Anlamıyor musun? Üç kişiye karşı bir kişi olmaz. | Zozo-2 | 2005 | |
Stop this. Get out of here! | Bir, iki, üç! | Zozo-2 | 2005 | |
Stop this. Get out of here! | Kesin şunu. Sen karışma! | Zozo-2 | 2005 | |
You want to wrestle with me? Wait. I don't want anyone to fight. | Benimle boğuşmak mı istiyorsun? Bekle. Kimseyle dövüşmek istemiyorum. | Zozo-2 | 2005 | |
We need to be calm and reasonable. I don't want to fight! | Sakin olmalı ve mâkul davranmalıyız. Ben kavga istemiyorum! | Zozo-2 | 2005 | |
Bloody stupid headmaster. He's ruined my day. | Salak müdür! Bütün günümü batırdı. | Zozo-2 | 2005 | |
Don't be afraid, no matter who it is. Understand? | Kim olursa olsun, korkma. Anladın mı? | Zozo-2 | 2005 | |
Let me make myself clear, if you ever rat on me again you're dead! | Sana açıkça söyleyeyim. Eğer bir daha bizi gammazlarsan, ölürsün! | Zozo-2 | 2005 | |
I don't understand. What don't you understand? | Anlayamadım. Neyi anlayamadın? | Zozo-2 | 2005 | |
I won't squeal. And don't squeal to your grandpa. | Tamam çenemi sıkı tutarım. Sakın dedene tek kelime etme. | Zozo-2 | 2005 | |
Come to me instead. Be a man. What's this? Math? | Ona gideceğine bana gel. Erkek ol. Bu ne? Matematik? | Zozo-2 | 2005 | |
He studies math. Don't study math, study Swedish, fucking foreigner! | Matematik çalışıyor. Matematiği boşver, İsviçce öğren, sersem yabancı! | Zozo-2 | 2005 | |
Why won't you answer me? | Niçin bana cevap vermiyorsun? | Zozo-2 | 2005 | |
What's with you? What're you doing? Nothing. | Neyin var senin? Ne yapıyorsun? Hiçbirşey. | Zozo-2 | 2005 | |
Been fighting again? No. | Yine mi kavga ettin? Hayır. | Zozo-2 | 2005 | |
What did I tell you? You don't take crap from anyone. | Ne demiştim sana? Kimsenin seni ezmesine izin vermeyeceksin. | Zozo-2 | 2005 | |
Grandpa, I can't. | Büyükbaba, yapamam. | Zozo-2 | 2005 | |
Why not? I just can't. | Niçin yapamayasın ki? Yapamam işte. | Zozo-2 | 2005 | |
What's wrong with you? I'm not like you. | Senin neyin var? Ben senin gibi değilim. | Zozo-2 | 2005 | |
You should be better and stronger than me. Don't say that again! | Benden daha iyi ve daha güçlü olmalısın. Bir daha böyle konuşma! | Zozo-2 | 2005 |