Search
English Turkish Sentence Translations Page 183932
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
Stop running. Listen to me! | Koşmasana. Beni dinle! | Zuo you-1 | 2007 | |
Say auntie. | Teyze desene. | Zuo you-1 | 2007 | |
Tell her how old you are. | Kaç yaşında olduğunu söyle. | Zuo you-1 | 2007 | |
4 years old. | 4 yaşında. | Zuo you-1 | 2007 | |
4 years old? | 4 yaşında mı? | Zuo you-1 | 2007 | |
Cute nothing, she's so naughty. | Şirin değil, çok yaramaz. | Zuo you-1 | 2007 | |
I didn't consider it. | İkinciyi hiç düşünmedim. | Zuo you-1 | 2007 | |
But my husband's family kept encouraging me. | Gerçi kocamın ailesi çok istiyor. | Zuo you-1 | 2007 | |
And once you have one, | Kızımı doğurduktan sonra... | Zuo you-1 | 2007 | |
raising them goes by pretty fast. | ...ikinciye cesaret edemedim. | Zuo you-1 | 2007 | |
Come on. | Haydi al. | Zuo you-1 | 2007 | |
What do you think of the apartment? | Daire hakkında ne düşünüyorsunuz? | Zuo you-1 | 2007 | |
The place is nice, there just isn't that much furniture. | Daire güzel, sadece mobilyası eksik. | Zuo you-1 | 2007 | |
Want to reconsider? | Düşünmek ister misin? | Zuo you-1 | 2007 | |
You see, the place is spacious, | Gördüğün gibi, daire çok büyük... | Zuo you-1 | 2007 | |
but it needs more furniture. | ...ama fazla mobilya... | Zuo you-1 | 2007 | |
We want to move in as soon as possible and start living here. | ...gerekiyor eğer kiralarsak, hemen taşınmak istiyoruz. | Zuo you-1 | 2007 | |
Give us some time to think about it. | Düşünmem için biraz zaman tanı. | Zuo you-1 | 2007 | |
OK, we'll wait for you outside next to the elevator. | Tamam, seni asansörün yanında bekliyoruz. | Zuo you-1 | 2007 | |
Hello. You rest. | Merhaba. Yorgun musun? Merhaba. Biraz dinlen. | Zuo you-1 | 2007 | |
No, it's fine. | Hayır, iyiyim. | Zuo you-1 | 2007 | |
Really, I appreciate all you've done. | Bu yaptığını takdir ediyorum. Gerçekten bu yaptığını takdir ediyorum. | Zuo you-1 | 2007 | |
Why do you say that? | Niye böyle söylüyorsun? Niye böyle diyorsun? | Zuo you-1 | 2007 | |
If it wasn't for you... | Eğer senin için olmasaydı... | Zuo you-1 | 2007 | |
I can't face my kid alone. | ...çocuğumla tek başıma yüzleşemezdim. | Zuo you-1 | 2007 | |
Hehe... Knows too much for a kid. | Hehe... bir çocuk için çok fazla şey biliyor. Hehe... Herşeyi bilen akıllı bir çocuk. | Zuo you-1 | 2007 | |
She moves everyone who meets her. | O, karşılaştığı herkesten etkilenir. O, karşılaştığı herkesi etkiliyor. | Zuo you-1 | 2007 | |
This treatment didn't help at all. | Bu tedavinin hiç yararı olmadı. | Zuo you-1 | 2007 | |
I'm truly worried. | Gerçekten çok üzülüyorum. Gerçekten çok endişeliyim. | Zuo you-1 | 2007 | |
Don't freak out about it. | Kendini bu kadar üzme. | Zuo you-1 | 2007 | |
It's only been one treatment. Don't worry. | Kızımız iyileşecek. Üzülme. Bu daha ilk tedaviydi. Endişelenme. | Zuo you-1 | 2007 | |
Rest assured. | İçin rahat olsun. | Zuo you-1 | 2007 | |
I've taken a leave of absence. | İşten bir süreliğine izin aldım. | Zuo you-1 | 2007 | |
I'm going to work at home instead. | Bir süre evde çalışacağım. | Zuo you-1 | 2007 | |
You don't need to worry anymore. | Artık endişelenmene gerek yok. | Zuo you-1 | 2007 | |
Go back and rest. | Git, dinlen. | Zuo you-1 | 2007 | |
Today's not good, | Bugün müsait değilim. | Zuo you-1 | 2007 | |
I don't have enough time. | Yeterince zamanım yok. | Zuo you-1 | 2007 | |
Ok. well can you do tomorrow instead? | Onun yerine yarın yapabilir misin? | Zuo you-1 | 2007 | |
Oh, if that's the case, I can schedule more appointments tomorrow. | Yarın daha çok müşteriyle görüşürüm. | Zuo you-1 | 2007 | |
We'll look for apartments tomorrow then. What would you like to drink? | Daireyi yarın gezdiririm. Ne içersin? | Zuo you-1 | 2007 | |
Water is fine. Yes. Ok? | Su yeterli. Tamam. | Zuo you-1 | 2007 | |
A cup of tea and a cup of hot water please. | Lütfen bir fincan çay ve bir su. | Zuo you-1 | 2007 | |
Bi Luo Chun tea please. | Bi Luo Chun çayı. | Zuo you-1 | 2007 | |
Rest assured. | Merak etmeyin. | Zuo you-1 | 2007 | |
Good! I really thank you for doing this. | Gerçekten bunu yaptığın için çok teşekkür ederim. | Zuo you-1 | 2007 | |
Right, I will call you. | Peki, seni arayacağım. | Zuo you-1 | 2007 | |
Xiao Lu. | Xiao Lu. | Zuo you-1 | 2007 | |
I want another child. | Bir çocuk daha istiyorum. Başka bir çocuk istiyorum. | Zuo you-1 | 2007 | |
Lao Xie is a good guy. | Lao Xie iyi bir adam. | Zuo you-1 | 2007 | |
It's about time you had another baby. | O da baba olmalı. Başka bir bebeğin zamanı gelmişti. | Zuo you-1 | 2007 | |
No, not with him. | Hayır, ondan değil. | Zuo you-1 | 2007 | |
I want a baby... | Senden... | Zuo you-1 | 2007 | |
with you. | ...çocuk istiyorum. ...bir çocuk istiyorum. | Zuo you-1 | 2007 | |
It's not what you're thinking. | İstediğin bu olamaz. | Zuo you-1 | 2007 | |
I know you're worried. | Endişeli olduğunu biliyorum. | Zuo you-1 | 2007 | |
But isn't the doctor working to find other alternatives? | Ama doktorlar başka bir tedavi bulmaya çalışıyorlar. Ama doktorlar alternatif bir tedavi bulmaya çalışmıyorlar mı? | Zuo you-1 | 2007 | |
We're waiting for a match. | Uygun donörü bekliyoruz. | Zuo you-1 | 2007 | |
There's not enough time, I can't wait anymore. | Çok fazla zamanımız yok. Yeteri kadar zamanımız yok daha fazla bekleyemem. | Zuo you-1 | 2007 | |
I've already thought about it. | Zaten bunu yeterince düşündüm. | Zuo you-1 | 2007 | |
And this was the best idea I thought of. | En iyi fikrin bu olduğuna karar verdim. | Zuo you-1 | 2007 | |
This waiting is hopeless, we can take initiative. | Böyle çaresizce beklemek yerine, bir şeyler yapmalıyız. | Zuo you-1 | 2007 | |
Think about it, if Hehe had a blood sibling, | Bir düşünsene, Hehe'nin aynı kandan kardeşi olursa... Düşünsene, Hehe'nin aynı kandan kardeşi olursa... | Zuo you-1 | 2007 | |
we could use the umbilical cord blood to save Hehe. | ...onun iyileşmesi için kardeşinin göbek bağını kullanabiliriz. | Zuo you-1 | 2007 | |
After nine months of pregnancy, | 9 aylık hamilelikten sonra.... | Zuo you-1 | 2007 | |
Hehe will be saved. | Hehe kurtulacak. Hehe kurtarılacak. | Zuo you-1 | 2007 | |
We've been divorced for so many years... | Biz boşandık. Biz uzun zaman önce boşandık... | Zuo you-1 | 2007 | |
I know it sounds absurd. | Çok saçma göründüğünü biliyorum. | Zuo you-1 | 2007 | |
I need to convince myself... | Bu kararı vermek... Buna kendimi ikna... | Zuo you-1 | 2007 | |
...to do this too. | ...benim için hiç kolay olmadı. ...etmem benim içinde zor oldu. | Zuo you-1 | 2007 | |
Listen to me Mei Zhu | Beni dinle Mei Zhu. | Zuo you-1 | 2007 | |
You know I have so many things going on in my life right now. | Şu sıralar hayatımda çok fazla sorunla uğraşıyorum. Şu sıralar hayatımda çok fazla sorunla uğraştığımı biliyorsun. | Zuo you-1 | 2007 | |
Another child is just not an option. | Başka bir çocuk fikri... Sadece başka bir çocuk fikri... | Zuo you-1 | 2007 | |
You don't need to be responsible for another baby. | Sorumluluk almana gerek yok. Bu bebek için sorumluluk almana gerek yok. | Zuo you-1 | 2007 | |
But Hehe needs one, I need one. | Ama Hehe'nin buna ihtiyacı var. Ama Hehe'nin buna ihtiyacı var, benim de. | Zuo you-1 | 2007 | |
You are too caught up with her cancer, you can't do this. | Sen aklını mı kaçırdın? Bunu yapamazsın. | Zuo you-1 | 2007 | |
You're not doing it because of Dong Fan right? | Dong Fan, için mi istemiyorsun? | Zuo you-1 | 2007 | |
I will go find her and beg her. | Gidip onu bulacağım ve yalvaracağım. | Zuo you-1 | 2007 | |
I can repay her kindness if she agrees | Kabul ederse, bu iyiliğinin karşılığını... | Zuo you-1 | 2007 | |
even if it takes my whole life, 2 lifetimes, 8 lifetimes. | ...2 ömür, 8 ömür bile sürse ödeyeceğim. | Zuo you-1 | 2007 | |
Mei Zhu, it's not like that. | Mei, bu kadar basit değil. | Zuo you-1 | 2007 | |
You know we've separated for so many years | Biz boşandık... | Zuo you-1 | 2007 | |
and we each have our own families now. | ...ve şimdi ikimizin de başka aileleri var. | Zuo you-1 | 2007 | |
Dong Fan and I... | Dong Fan ve ben... | Zuo you-1 | 2007 | |
To tell you the truth, | Sana gerçeği söylemem gerekirse... | Zuo you-1 | 2007 | |
Dong Fan has always wanted a baby. | ...Dong Fan hep çocuk sahibi olmak istedi. | Zuo you-1 | 2007 | |
But I've been avoiding the subject. | Ben buna izin vermedim. | Zuo you-1 | 2007 | |
I tell her she's still young, there's time. | Ona daha genç olduğunu söyledim. Çocuk sahibi olması için daha çok genç olduğunu söyledim. | Zuo you-1 | 2007 | |
Right now, my life is just so busy. I can't even think about having a baby. | Şu an, o kadar yoğun yaşıyorum ki, çocuk sahibi olmayı düşünemem. Şu an, hayatım o kadar yoğun ki, çocuk sahibi olmayı düşünemem. | Zuo you-1 | 2007 | |
Do you think I should coax her into not wanting a baby? | Çocuk sahibi olmasını istemediğimi söylerken... Sence çocuk sahibi olmaması için onu tatlı dille ikna edebilecek miyim? | Zuo you-1 | 2007 | |
And tell her that us two should have a baby? | ...şimdi bunu nasıl açıklarım? Ve ikimizin çocuk sahibi olacağımızı ona nasıl söylerim? | Zuo you-1 | 2007 | |
Isn't that messed up? | Bu berbat bir durum, değil mi? Bu berbat, değil mi? | Zuo you-1 | 2007 | |
It would definitely complicate things. | Kesinlikle karmaşık bir durum. Bu kesinlikle bazı şeyleri güçleştirecek. | Zuo you-1 | 2007 | |
Here you go again. | Bak, işte yine yapıyorsun. | Zuo you-1 | 2007 | |
I beg you. Don't look at me like that. | Sana yalvarıyorum. Bana öyle bakma. | Zuo you-1 | 2007 | |
Please reconsider. | Lütfen, bir daha düşün. | Zuo you-1 | 2007 | |
You can think about it. | Sen de düşünmelisin. Sen de düşün. | Zuo you-1 | 2007 | |
I am asking you to reconsider. | Senden tekrar düşünmeni istiyorum. | Zuo you-1 | 2007 | |
But I didn't want to see my clients today. | Daire kiralayan... Ama bugün müşterilerimi görmek istemedim. | Zuo you-1 | 2007 | |
None of them were willing to rent the apartment. | ...kimse olmadı. Hiçbiri daire kiralamaya gönüllü değildi. | Zuo you-1 | 2007 |