Search
English Turkish Sentence Translations Page 183935
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Just wait a while, Mei Zhu will be right back. | Biraz daha bekleyin, Mei Zhu neredeyse gelir. | Zuo you-1 | 2007 | |
| We have errands to run. Yes. | Başka işlerimiz vardı. Evet. | Zuo you-1 | 2007 | |
| Ok then, that is unfortunate. | Tamam öyleyse, şanssızlık. | Zuo you-1 | 2007 | |
| Do you want to leave a telephone number? I can ask her to call you. | Seni aramasını söyleyebilirim. Sizi aramasını söylerim. | Zuo you-1 | 2007 | |
| We... Next time. | Biz yine geliriz. | Zuo you-1 | 2007 | |
| Ok, tell auntie goodbye. | Teyzeye hoşça kal de. | Zuo you-1 | 2007 | |
| Bye auntie. | Hoşça kal teyze. | Zuo you-1 | 2007 | |
| Hehe, you're such a good girl, let's go now. | Hehe, sen çok güzel bir kızsın. | Zuo you-1 | 2007 | |
| Say goodbye to this lady too. | Hoşça kal. | Zuo you-1 | 2007 | |
| I'll walk you out. | Sizi uğurlayayım. | Zuo you-1 | 2007 | |
| Go in first, it's cold outside. | Dışarısı soğuk, içeri girin. | Zuo you-1 | 2007 | |
| Ah, don't worry bout it. | İyi günler. | Zuo you-1 | 2007 | |
| Fan, are you ok? | Fan, acele et. | Zuo you-1 | 2007 | |
| Hurry up and change. | Hadi üzerini değiş. | Zuo you-1 | 2007 | |
| Today you're with me so you have to listen to what I say. | Bugün ne dersem yapacaksın. | Zuo you-1 | 2007 | |
| Don't think about your problems. | Üzülme artık. | Zuo you-1 | 2007 | |
| Hey! hurry and change. | Üzerini değiş. | Zuo you-1 | 2007 | |
| Eat, you have to eat. | Yemek! Yemek zorundasın. | Zuo you-1 | 2007 | |
| Seven 5s. Start! | Yedi, beş. Aç! | Zuo you-1 | 2007 | |
| Come on, everyone drinks up. | Haydi, fondip yapalım. | Zuo you-1 | 2007 | |
| You have to drink too! | Sen de içmelisin! | Zuo you-1 | 2007 | |
| Don't give her any. | Ona içki verme. | Zuo you-1 | 2007 | |
| I can drink by myself. | Ben kendim içebilirim. Kendim koyabilirim. | Zuo you-1 | 2007 | |
| You're not coming up? | Gelmiyor musun? | Zuo you-1 | 2007 | |
| No you go on ahead. | Hayır, sen git. | Zuo you-1 | 2007 | |
| If you are hungry, there's food in the fridge. | Karnın acıkırsa, buzdolabında yiyecek var. | Zuo you-1 | 2007 | |
| Xiao Lu? | Xiao Lu? | Zuo you-1 | 2007 | |
| I'm telling you... | Bugün... Sana söylüyorum... | Zuo you-1 | 2007 | |
| ...I saw the girl today. | ...kızını gördüm. ...bugün kızını gördüm. | Zuo you-1 | 2007 | |
| Xiao Lu | Xiao Lu. | Zuo you-1 | 2007 | |
| Promise me one thing. | Bana söz ver... Bana bir şey için söz ver. | Zuo you-1 | 2007 | |
| If I agree to let you... | Eğer bunu yapmanı kabul edersem... | Zuo you-1 | 2007 | |
| Can we have our own baby? | ...doğurmama izin vereceksin. ...kendi çocuğumuz olabilir mi? | Zuo you-1 | 2007 | |
| I can become a stay at home mom. | Evde kalıp, ona annelik yapabilirim. | Zuo you-1 | 2007 | |
| Sometimes I feel really lonely. | Kendimi çok yalnız hissediyorum. Bazen kendimi çok yalnız hissediyorum. | Zuo you-1 | 2007 | |
| I agree to all of your terms. | Şartını kabul ediyorum. Kabul ediyorum. | Zuo you-1 | 2007 | |
| And I promise this. | Söz veriyorum. | Zuo you-1 | 2007 | |
| Xiao Lu just called. Yes. | Az önce Xiao Lu aradı. Evet. | Zuo you-1 | 2007 | |
| He said, Dong Fan... | Dong Fan'ın... | Zuo you-1 | 2007 | |
| ...already agreed. | ...kabul ettiğini söyledi. | Zuo you-1 | 2007 | |
| Lao Xie, | Lao Xie,... | Zuo you-1 | 2007 | |
| If you want to leave me, | ...beni terk etmek istersen... | Zuo you-1 | 2007 | |
| I won't blame you. | ...seni suçlayamam. | Zuo you-1 | 2007 | |
| These days, my heart aches... | Bugünlerde, çok düşünmekten... | Zuo you-1 | 2007 | |
| ...from thinking. | ...kalbim ağrıyor. | Zuo you-1 | 2007 | |
| If I didn't abort our baby... | Eğer bebeğimizi düşük yapmasaydım... | Zuo you-1 | 2007 | |
| Why are you saying these things? | Bunları neden söylüyorsun? Bunları niye söylüyorsun? | Zuo you-1 | 2007 | |
| Have you ever wondered... | Hiç düşündün mü? Şimdiye kadar hiç düşündün mü? | Zuo you-1 | 2007 | |
| What happens if you and I want another baby later? | Sonrasında çocuk isteseydik, ne olurdu? Sonrasında çocuk isteseydik, şimdi ne olurdu? | Zuo you-1 | 2007 | |
| At least, not right now. | En azından, şu an. En azından, şu an değil. | Zuo you-1 | 2007 | |
| I know there will be a lot of problems. | Bir çok sorun çıkacak. Bir çok sorun yaşanacağını biliyorum. | Zuo you-1 | 2007 | |
| But I can't really control the situation. | Ama gerçekten başka seçeneğim yok. Ama gerçekten bu durumu kontrol edemiyorum. | Zuo you-1 | 2007 | |
| Because I know what you are thinking. | Senin ne düşündüğünü biliyorum. Çünkü senin ne düşündüğünü biliyorum. | Zuo you-1 | 2007 | |
| I already have a child. | Zaten bir çocuğumuz var. Zaten benim bir çocuğumuz var. | Zuo you-1 | 2007 | |
| If I give birth to another, | 2.çocuktan sonra... Eğer bir çocuk daha doğurursam... | Zuo you-1 | 2007 | |
| then I won't be able to have any more children. | ...3.çocuğu doğuramam. ...başka bir çocuk sahibi olmam mümkün değil. | Zuo you-1 | 2007 | |
| This is not fair to you. | Senin için hiç adil değil. Bu senin için hiç adil değil. | Zuo you-1 | 2007 | |
| I'm very clear about that. | Bunun farkındayım. Seni çok iyi anlıyorum. | Zuo you-1 | 2007 | |
| I don't know what to do right now. | Tam olarak ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Şu an tam olarak ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. | Zuo you-1 | 2007 | |
| But you can't let me watch Hehe suffer. | Ama Hehe'nin böyle acı çekmesini seyredemem. Ama Hehe'nin böyle acı çekmesini seyredememi bekleyemezsin. | Zuo you-1 | 2007 | |
| Don't talk about it. | Böyle konuşma. | Zuo you-1 | 2007 | |
| I'm out of cigarettes, I'm going downstairs to buy some more. | Sigaram bitmiş, almaya gidiyorum. Sigaram bitmiş, dışarı sigara almaya gidiyorum. | Zuo you-1 | 2007 | |
| Why in such a hurry, are you catching a plane? | Bu ne acele, uçağını mı kaçıracaksın? | Zuo you-1 | 2007 | |
| No, I'm "shooting a plane". (slang for "masturbation") | Hayır, uçağı patlatmaya* gidiyorum. (*argoda, mastürbasyon.) | Zuo you-1 | 2007 | |
| Stop fooling around. | Dalga geçmeyi kes. | Zuo you-1 | 2007 | |
| Do you need my help today? | Yardımıma ihtiyacın var mı? | Zuo you-1 | 2007 | |
| Thanks wife. I can handle it. | Teşekkürler karıcığım. | Zuo you-1 | 2007 | |
| I've been doing this since middle school. | Ortaokuldan beri bu işi yapıyorum. | Zuo you-1 | 2007 | |
| Then don't let her help either. | Sakın yardım etmesin. | Zuo you-1 | 2007 | |
| Have faith. | Bana güven. | Zuo you-1 | 2007 | |
| I'll come straight back when I'm done. | Hemen döneceğim. | Zuo you-1 | 2007 | |
| Thanks wife. | Teşekkürler karıcığım. | Zuo you-1 | 2007 | |
| Go now. | Şimdi git. Hadi git. | Zuo you-1 | 2007 | |
| Department of Obstetrics and Birth Control | Doğum Uzmanlığı ve Tüp Bebek Bölümü Doğum Uzmanlığı ve Doğum Kontrol Bölümü | Zuo you-1 | 2007 | |
| Walk straight down this corridor and make a left at the end. | Düz gidin, koridorun sonundan sola dönün. | Zuo you-1 | 2007 | |
| There'll be a small door, just walk in there. | Karşınıza çıkan ilk kapı. | Zuo you-1 | 2007 | |
| There's a small container. | Bunu kullanacaksınız. | Zuo you-1 | 2007 | |
| You shouldn't come with. | Gelmene gerek yok. | Zuo you-1 | 2007 | |
| I'll wait for you here. | Seni burada beklerim. | Zuo you-1 | 2007 | |
| Don't wait here. | Burada bekleme. | Zuo you-1 | 2007 | |
| Go wait with the doctor. | Doktorun yanına git. | Zuo you-1 | 2007 | |
| It didn't work this time. | Bu işe yaramadı. | Zuo you-1 | 2007 | |
| But this often happens the first time, not to worry. | İlk deneme de başarı sağlamak zor. İlk denemede çoğunlukla başarı sağlamak çok zor, endişelenmeyin. | Zuo you-1 | 2007 | |
| If you two want to try again, that's fine. | Eğer tekrar denemek istiyorsanız, bir daha deneriz. Eğer ikiniz tekrar denemek istiyorsanız, sorun değil. | Zuo you-1 | 2007 | |
| You're laughing. | Niye gülüyorsun? | Zuo you-1 | 2007 | |
| I finally understand | Sonunda anladım. | Zuo you-1 | 2007 | |
| what they mean by "when the fertilizer flows, outside farms flourish." | "Gübreler döküldüğü zaman, tarlalar serpilir." derler. "Gübreler döküldüğü zaman, tarlalar daha çok serpilir." derler. | Zuo you-1 | 2007 | |
| That doesn't have anything to do with this. | Onun konumuzla ilgisi yok. Uzaktan yakından ilgisi yok. | Zuo you-1 | 2007 | |
| Then what does that count for? | Neyin ilgisi var, biliyor musun? | Zuo you-1 | 2007 | |
| Maybe it's because recently... | Belki de son günlerde... | Zuo you-1 | 2007 | |
| work has been busy and it's taking a toll. | ...işyerinde yaşadığım sorunlar olabilir. ...işlerimin yoğunluğu ve parasal sorunlarım olabilir. | Zuo you-1 | 2007 | |
| I think you have... | Orta yaş sendromuna... | Zuo you-1 | 2007 | |
| ...middle aged men syndrome. | ...tutulduğunu düşünüyorum. | Zuo you-1 | 2007 | |
| Menopause? | Andropoz mu? Menopoz mu? | Zuo you-1 | 2007 | |
| It seems like it! | Öyle görünüyor! | Zuo you-1 | 2007 | |
| It came a little early. | Yaşlandım desene. Biraz erken geldi. | Zuo you-1 | 2007 | |
| You complaining about it being early. | Şikayet etme... Bunun için şikayetçi olman için erken. | Zuo you-1 | 2007 | |
| With you, I'm becoming faster. | Senin gibi ben de yaşlanıyorum. Seninle birlikte daha hızlı oluyorum. | Zuo you-1 | 2007 | |
| Say, how come these things I have to share? | Nasıl oldu da, bunları benimle paylaşıyorsun? Söylesene, nasıl oldu da, bunları benimle paylaşıyorsun? | Zuo you-1 | 2007 | |
| Did I owe you something in a previous life? | Önceki yaşamımda sana borçlu mu kalmıştım? Sana önceki yaşamımda bir şey için borçlu mu kalmıştım? | Zuo you-1 | 2007 |