Search
English Turkish Sentence Translations Page 183936
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
No, I definitely owed you something. | Hayır, kesinlikle ben borçluyum. Hayır, kesinlikle ben sana borçluyum. | Zuo you-1 | 2007 | |
All three times have failed. | 3.denemede başarısız. Üçüncü denemede başarısız. | Zuo you-1 | 2007 | |
This method doesn't seem to work. | Anlaşılan, bu yöntem işe yaramıyor. | Zuo you-1 | 2007 | |
It's hard to tell. | Bunu söylemek zor. | Zuo you-1 | 2007 | |
Have you had an abortion before? | Daha önce kürtaj oldun mu? | Zuo you-1 | 2007 | |
I didn't think I would want children after my second marriage. | İkinci evliliğimin başlarında, çocuk istememiştik. İkinci evliliğiminde başka çocuk istemeyeceğimizi düşünmüştüm. | Zuo you-1 | 2007 | |
So I did it once. | Bu yüzden, kürtaj oldum. Bu yüzden, bir kez kürtaj oldum. | Zuo you-1 | 2007 | |
Afterwards, I felt guilty, so I tried to have children again. | Kendimi suçlu hissettiğim için tekrar gebe kalmaya çalıştım. Sonrasında kendimi suçlu hissettiğim için tekrar gebe kalmaya çalıştım. | Zuo you-1 | 2007 | |
But I miscarried all of them. | Ama hepsini düşük yaptım. Ama her seferinde düşük yaptım. | Zuo you-1 | 2007 | |
I'm just worried about habitual abortion. | Sürekli düşük yaptığın için olabilir. | Zuo you-1 | 2007 | |
You are not young. | Genç değilsin. Ayrıca yaşında genç değil. | Zuo you-1 | 2007 | |
Is there any other method? | Başka bir yöntem var mı? Herhangi başka bir yöntem var mı? | Zuo you-1 | 2007 | |
We've tried the best. | Denediğimiz yöntem en iyisiydi. En iyi yöntemi denedik. | Zuo you-1 | 2007 | |
Doctor, how about we try one more time? | Doktor, tekrar deneyebilir miyiz? | Zuo you-1 | 2007 | |
That's not possible, it's against hospital policy. | Bu mümkün değil, hastane kurallarımız var. | Zuo you-1 | 2007 | |
We have already let you slide on the rules. | Zaten senin için kuralları ihlal ettik. | Zuo you-1 | 2007 | |
So you're saying that | Bunu gerçekten... Bu yüzden bunu gerçekten... | Zuo you-1 | 2007 | |
we have to do it for real. | ...yapmamızı mı istiyorsun? ...yapmamız gerektiğini mi söylüyorsun? | Zuo you-1 | 2007 | |
Mei Zhu, you should have some common sense. | Mei Zhu, biraz sağduyulu ol. Mei Zhu, biraz sağduyulu davranmalısın. | Zuo you-1 | 2007 | |
Artificial fertilization is the most effective. | Yapay döllenme en etkili yöntemdir. | Zuo you-1 | 2007 | |
This won't work, you can't put this all on me. | Bütün yöntemleri denememi isteyemezsin. Bu işe yaramadı diye bütün bunları benim üstüme yükleyemezsin. | Zuo you-1 | 2007 | |
No matter what you say, | Ne söylediğinin önemi yok,... | Zuo you-1 | 2007 | |
I have already decided on this matter. | ...zaten bu konuda karar vermiştik. ...zaten bu konuda karar verdim. | Zuo you-1 | 2007 | |
Even if there is only a 1% chance, | Şansımız %1 bile olsa,... Sadece %1 şans bile olsa,... | Zuo you-1 | 2007 | |
I must take it. | ...buna katlanmalıyız. ...buna katlanmalıyım. | Zuo you-1 | 2007 | |
You don't think that matters are complicated enough? | Durumun iyice karmaşıklaştığını düşünmüyor musun? | Zuo you-1 | 2007 | |
Alright, tell me what to say to Dong Fan tonight then. | Öyleyse, Dong Fan'a ne söylemem gerektiğini de söyle. Öyleyse, Dong Fan'a bu gece ne söylemem gerektiğini de söyle. | Zuo you-1 | 2007 | |
Don't tell her. | Sakın ona söyleme. | Zuo you-1 | 2007 | |
Just say we are still going to the clinic. | Hâlâ kliniğe gittiğimizi söyle. Hâlâ hastaneye gittiğimizi söyle. | Zuo you-1 | 2007 | |
If I get pregnant, fine, if not, just forget about it. | Hamile kalırsam sorun olmaz. Hamile kalırsam iyi olur, kalamazsam da olanları unutursun. | Zuo you-1 | 2007 | |
When the time comes, I can die with my daughter. | Zamanı geldiğinde, ben de kızımla ölebilirim. | Zuo you-1 | 2007 | |
I won't contact you after this, Xiao Lu. | Sonrasında seninle asla görüşmeyeceğim. | Zuo you-1 | 2007 | |
Rest assured. | İçin rahat olsun. Emin ol. | Zuo you-1 | 2007 | |
Mei Zhu. | Mei Zhu. | Zuo you-1 | 2007 | |
People cannot be too selfish. | İnsanlar bu kadar bencil olamaz. | Zuo you-1 | 2007 | |
Cannot be only thinking of themselves. | Sadece kendilerini düşünemezler. | Zuo you-1 | 2007 | |
If we do this, think about who we would hurt. | Eşlerimizi düşünmeliyiz. Eğer bunu yaparsak, inciteceğimiz insanları düşün. | Zuo you-1 | 2007 | |
The girl, I'm doing this for the girl. | Kızım, bunu kızım için yapıyorum. | Zuo you-1 | 2007 | |
Xiao Lu, you don't have to force me. | Xiao Lu, beni zorlama. Xiao Lu, beni zorlamana gerek yok. | Zuo you-1 | 2007 | |
I don't have any other option. | Başka seçeneğim yok. Benim başka bir seçeneğim yok. | Zuo you-1 | 2007 | |
How is it that I'm forcing you? | Ben mi zorluyorum? Nasıl oluyor da seni zorluyorum? | Zuo you-1 | 2007 | |
When you left me, | Beni terk ettiğin zaman,... | Zuo you-1 | 2007 | |
I didn't say anything, I didn't take anything. | ...sana hiçbir şey söylemedim, hiç tepki göstermedim. | Zuo you-1 | 2007 | |
I have never regretted it. | Bunun için pişman olmadım. | Zuo you-1 | 2007 | |
If not for Hehe, | Eğer Hehe için olmasa,... | Zuo you-1 | 2007 | |
I would never come beg you. | ...gelip sana yalvarmazdım. | Zuo you-1 | 2007 | |
For the rest of my life, I would never have asked you for a favor. | Hayatım boyunca senden bir iyilik istemezdim. | Zuo you-1 | 2007 | |
You must be very clear. | Anlıyor musun? Beni anlamalısın. | Zuo you-1 | 2007 | |
How can Lao Xie agree to this? | Lao Xie bunu kabul ediyor mu? | Zuo you-1 | 2007 | |
I have already told you. | Az önce söylediğim gibi. Az önce sana söyledim. | Zuo you-1 | 2007 | |
I won't tell him. | Ona söylemeyeceğim. Ben ona söylemeyeceğim. | Zuo you-1 | 2007 | |
This scandal will get us on TV. | Bu duyulursa rezil oluruz. | Zuo you-1 | 2007 | |
I'm not scared to do anything. | Olacaklardan korkum yok. Olacaklardan hiç korkum yok. | Zuo you-1 | 2007 | |
When the day comes, I'll contact you. | Seni daha sonra ararım. Günü geldiğinde seni arayacağım. | Zuo you-1 | 2007 | |
Why can't I have my one child? | Niye şimdi gebe kalamıyorum? Niye ben çocuk sahibi olamıyorum? | Zuo you-1 | 2007 | |
Now is not the time. | Şimdi zamanı değil. | Zuo you-1 | 2007 | |
I lent her my husband to have a child | Çocuk sahibi olması için ona kocamı ödünç veriyorum... Çocuk sahibi olması için kocamı ona ödünç veriyorum... | Zuo you-1 | 2007 | |
but I cannot have a child of my own. | ...ama kendim çocuk sahibi olamıyorum. | Zuo you-1 | 2007 | |
I suddenly feel very tired, very down. | Kendimi birdenbire çok yorgun hissettim. | Zuo you-1 | 2007 | |
Have you thought about me though? | Halen beni düşünüyor musun? | Zuo you-1 | 2007 | |
That's why I think that now's not the time. I know. | İşte bu yüzden şimdi zamanı değil. Biliyorum. | Zuo you-1 | 2007 | |
You don't have the energy to do anything with me. | Benimle bir şey yapmak için enerjin yok. | Zuo you-1 | 2007 | |
But you have all the energy for her. | Ama onun için enerjin var. | Zuo you-1 | 2007 | |
Now, everything is messed up. | Şimdi, her şeyi berbat ettin. | Zuo you-1 | 2007 | |
You're only confusing matters. | Konuyu çarpıtıyorsun! | Zuo you-1 | 2007 | |
You're confused. Not me. | Sen çarpıtıyorsun. Ben değil! | Zuo you-1 | 2007 | |
I feel as if I've done my best. | Elimden geleni yapmaya çalışıyorum. | Zuo you-1 | 2007 | |
I love you, and I pity the child, | Seni seviyorum ve kızına acıyorum... | Zuo you-1 | 2007 | |
you can make me do whatever you want. | ...ne istersen yaparım. | Zuo you-1 | 2007 | |
But I deserve a life of my own. | Benim de bir hayatım var. | Zuo you-1 | 2007 | |
I feel torn apart between you two. | İkinizin arasında parçalara ayrıldığımı hissediyorum. | Zuo you-1 | 2007 | |
Now you won't. | Bunu yapamazsın. | Zuo you-1 | 2007 | |
Yesterday afternoon, she called to say it failed again. | Dünkü denemede başarısız oldu. | Zuo you-1 | 2007 | |
What kind of person do you think I am Xiao Lu? | Nasıl biri olduğumu sanıyorsun? | Zuo you-1 | 2007 | |
It's because I know you too well, | Tüm sorumluluğu ben üstlenirim... | Zuo you-1 | 2007 | |
that I'm willing to take all the blame. | ...çünkü seni çok iyi tanıyorum. | Zuo you-1 | 2007 | |
Tell me now, what do you want me to do? | Söyle, ne yapmamı istiyorsun? | Zuo you-1 | 2007 | |
You've already done all you can. | Zaten her şeyi yaptın. | Zuo you-1 | 2007 | |
I wronged you. | Sana haksızlık ettim. | Zuo you-1 | 2007 | |
Mei Zhu still doesn't want to give up. | Mei Zhu hâlâ vazgeçmek istemiyor. | Zuo you-1 | 2007 | |
She wants to try again. | Yeniden denemek istiyor. | Zuo you-1 | 2007 | |
But the clinic refuses to let us try again. | Ama klinik tekrar denememizi reddetti. Ama hastane tekrar denememizi kabul etmiyor. | Zuo you-1 | 2007 | |
There's more. | Dahası... Dahası var... | Zuo you-1 | 2007 | |
I don't want to hide this from you. | Senden saklamak istemiyorum. Bunu senden saklamak istemiyorum. | Zuo you-1 | 2007 | |
I already knew this. | Bunu zaten biliyordum. | Zuo you-1 | 2007 | |
This is not enough. | İkiniz için... | Zuo you-1 | 2007 | |
You two still want more. | ...bu yeterli olmayacaktı. | Zuo you-1 | 2007 | |
I know all of this for you | Bunun sana karşı haksızlık... | Zuo you-1 | 2007 | |
is very unfair. | ...olduğunu biliyorum. | Zuo you-1 | 2007 | |
These words may not sound right now. | Söyleyeceklerim kulağa hoş gelmeyebilir. Şu an söyleyeceklerim doğru gözükmeyebilir. | Zuo you-1 | 2007 | |
But I've been thinking about it. | Bunu çok düşündüm. Ama bu konuyu çok düşündüm. | Zuo you-1 | 2007 | |
I shouldn't be in your life anymore. | Artık hayatında yer almak istemiyorum. | Zuo you-1 | 2007 | |
Tomorrow I'm going to work. | Yarın işe gideceğim. | Zuo you-1 | 2007 | |
You can file the divorce papers. | Boşanma kağıtlarını hazırla. | Zuo you-1 | 2007 | |
Send me the draft via email, I'll come back to sign them. | İmzaladıktan sonra, bana gönderirsin. İmzaladıktan sonra, bana postayla gönderirsin. | Zuo you-1 | 2007 | |
Please don't say this right now. | Hemen karar verme... Lütfen şu an bunları söyleme... | Zuo you-1 | 2007 | |
We need to calm down and think about it. | Sakinleştikten sonra düşünelim. Sakinleşmemiz gerekiyor ve tekrar düşünmeye ihtiyacımız var. | Zuo you-1 | 2007 | |
I've already made up my mind. | Ben kararımı verdim. Ben zaten kararımı verdim. | Zuo you-1 | 2007 | |
Time is very important to this child. | Zaman kızın için çok önemli. | Zuo you-1 | 2007 | |
I'm no longer in your way. | Bundan böyle yoluna çıkmayacağım. | Zuo you-1 | 2007 |