Search
English Turkish Sentence Translations Page 183957
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
Do you really think so? | Sahiden öyle mi düşünüyorsun? | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
If you're the only one, then you're also the first one. | Tek kişi olduğuna göre, ilk de sen oluyorsun. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
Hold this. | Tutsana. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
Steady. Don't wobble. | Sabit tut, titretme. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
One day, I'II make a short wave receiver. | Gün gelecek kısa devre bir alıcı yapacağım. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
With that, I can listen to the whole world. | Bu sayede tüm dünyayı dinleyeceğim. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
But I need a battery. | Anot bataryası gerekiyor. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
Then get yourself one. | Al öyleyse. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
Paul, what are you doing on the Rhine? | Paul, Rhine'de ne işin var? | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
Apollonia, I've bought a battery... | Apollonia! Wiegand'ın telsizi için bir batarya aldım. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
Apollonia... | Apollonia... | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
I can't get it into my head that you're the mother of a child. | Bir çocuk annesi olmanı aklım almıyor. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
Nor can I. I just can't believe it. | Benim de, ben de inanamıyorum. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
But I've got one. | Ama gerçek bu. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
Such a beautiful baby, with such beautiful dark eyes. | Şirin bir bebek. Ne güzel kara gözleri var. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
You should see Armand's eyes. | Asıl Armand'ın gözlerini gör sen. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
You'd have liked him, Paul. | Tanısan sen de severdin Paul. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
I only wanted to dance with him. But he was so far away from home. | Niyetim tek bir danstı. Ama yurdundan çok uzaklardaydı. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
I couldn't say no to him. | Geri çeviremedim. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
The worst thing is what they say in the village. | İnsanların söylediği en kötü şey de bu. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
Take no notice of them. | Kulak asma sen onlara. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
And Jakob won't even pay me for my work at the inn now. | Tek bu da değil. Jakob artık emeğimin karşılığını vermiyor. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
He says I should be glad not to lose my place. | Yerimi kaybetmediğim için memnun olmamı söylüyor. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
I work as well as ever. | Üstelik eskisi kadar çalışıyorum. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
They call me a French whore. | Arkamdan Fransız fahişesi diyorlar. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
In church, they tipped me off my chair. | Kilisede ise sandalyemi uzaklaştırıyorlar. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
They call me a witch because of my black hair. | Saçlarımın siyahlığından ötürü bana cadı diyorlar. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
They say I've trodden Helmut's memory into the mire. | Helmut'un aklını çelmişim güya. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
I was seventeen. I'm twenty now. | O zaman 17 idim, şimdi 20 yaşındayım. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
Must I pay for ever because there was a war? | Savaş çıktı diye bunu ömrü billah ödemeli miyim? | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
They say I flung my baby into the midden... | Kimsenin bebeğimi görmesini istemediğimden... | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
Your child. | ...çok sevindim. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
Paul, people aren't like you. | Paul, insanlar senin gibi değil ki. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
You're different from the village people. | Sen o köydekilerden çok farklısın. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
I'm not different. | Hiçbir farkım yok benim de. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
You are, you're making your wireless. | Var tabii ki. Kendi radyonu yapıyorsun. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
You came back three years ago, but you still aren't at home here. | Geri döneli üç yıl oldu ama hâlâ evinde gibi değilsin. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
Where are you? | Gerçekte neredesin? | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
Are you catching the three o'clock train, too? | Sen de 3.00 trenine mi bineceksin? | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
Go on, we'll meet later. | Git sen, sonra görüşürüz. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
Paul, Armand wants to marry me. That's why it took so long. | Armand evlenmek istiyor. Bu yüzden geciktim. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
And you? | Sen istiyor musun? | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
Armand thinks his parents... | Ancak Armand ailesiyle konuşmamış. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
...will leap for joy to see me, but that's not so. | Beni görünce seveceklerini söylüyor. İşin aslı öyle değil. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
How quick it seems when I'm beside you. | Yanındayken zaman ne çabuk geçiyor. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
We're almost in Simmern. | Simmern'e gelmek üzereyiz. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
They're all unhappy with me at home. | Evdekiler de benden hoşnut değil. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
Father wants me in the forge and the fields... | Babam nalbantlık yapmamı... | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
...to carry on his work. | ...ve işini sürdürmemi istiyor. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
I could travel like this with you for ever. | Yanında sonsuza dek yolculuk yapabilirim. Dallardan ve patates çuvallarından küçük kulübeler yapardık. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
They talk about grandfather and great grandfather and so on... | Durmadan büyük büyük büyük dedelerimden bahsediyorlar. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
...and the trade the family has carried on for years. | Aile mesleğini yıllarca nasıl sürdürdüklerinden. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
And I look at my wireless, and I no longer know who I am. | Yaptığım telsize bakıyorum da kim olduğumu bilmiyorum artık. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
I've got the feeling I know. | Ben biliyorum ama. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
You don't belong to Schabbach. Like me, Paul. | Sen de benim gibi Schabbach'a ait değilsin. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
If only I were sure. | Keşke emin olabilsem. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
It's an evil village. Like all the evil villages out there. | Burası kötü bir köy. İçindekiler de kötü niyetli. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
When they flash by... | Buradan bakarken... | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
Paul, I'm never going back to Schabbach. | Bir daha Schabbach'a dönmeyeceğim. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
I'd like to be with you always. | Her daim yanında olmak isterim. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
Let's just go on. | İnmeyelim, devam edelim. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
We won't get out in Kirchberg, we'll travel on. | Kirchberg'de inmeyelim, yola devam edelim. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
To the end of the world? | Dünyanın sonuna kadar mı? | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
I mean, we really won't get out here. | Bu trenden inmeyelim demek istedim. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
Where, then? We'll find somewhere. | Nereye gideceğiz? Buluruz bir yerler. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
What about my battery and my wireless? | Batarya ile telsizim ne olacak o zaman? | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
Then go alone to Schabbach. | Schabbach'a yalnız git öyleyse. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
We haven't touched any of your things. | Hiçbir eşyana dokunmadık. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
In Berlin, they've built a radio tower with a caf� on the top... | Berlin'de bir radyo kulesi dikmişler, en tepede de bir Kafe varmış. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
...and from there, they blare out music, I've read. | Oradan bangır bangır müzik yayını yapıyorlarmış. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
Can you get Berlin on it? | Onu Berlin'e götürebilir misin? | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
Paul, I'd open a shop... | Paul, yerinde olsam bir dükkan açar... | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
...and sell wireless sets to the whole district... | ...tüm bölgeye telsiz takımı satardım. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
...then your father would have money. | Babanın da cebine biraz para girerdi. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
Look at the lovely linen, all spun by Maria. | Bezin kalitesine bak, Maria dokudu. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
For eternity. | Ebediyet için. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
There's Wiegand's car, with Wilfried. | Wiegandlar'ın arabası orada. Wilfried de içinde. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
Come one, let's have a go at him. Good idea. | Koşun saldıralım ona. Şahane fikir. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
Know all Wiegand! Nice car you've got! | Çok bilmiş Wiegand, arabanız da güzelmiş. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
Have you got goggles like your dad has for his motorbike? | Babanın motosiklete binerken taktığı gibi koruma gözlüğün var mı senin de? | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
My father doesn't ride a motorbike any more. | Babam artık motosiklet sürmüyor. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
The gentry only let their dogs ride back where you're sitting. | Seçkin insanlar oturduğun yerde köpeklerini oturturlar. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
Stop, I can't bear... | Bu kadarı kâfi, Wiegand'ın sinmesini izlemek içimi acıtıyor. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
He'll crack his starched collar. | Kolalı yakası bozulacak. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
Take your scabby fingers off my car! | O yaralı ellerini çek arabamdan! | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
You bastard! | Serseri! | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
You idiot! | Beyinsiz! | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
You'd have done better to go to church. | Kiliseye gitmen senin için hayırlı olurdu. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
If I'd fallen in Flanders, I'd be on this memorial. | Flanders'da ölmüş olaydım adım bu anıtta olacaktı. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
And people would lift their hats to me. | İnsanlar bana şapka çıkaracaktı. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
Go on, Hans, stretch out the aerial! | Yürü Hans, anteni ger! | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
That should be enough. | Bu kadarı yeterlidir. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
Careful! | Dikkat etsene! | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
Don't cut their heads off! | Kafalarını kesme! | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
Perfect. | Böyle iyi. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
Clap your hands, Wiegand. | Ellerini çırpsana Wiegand. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
A bit higher, Hans. | Biraz yükselt Hans. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
Higher! Still higher! | Daha, daha yükseğe. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
Now pull it tight. | Şimdi gergin tut. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 | |
Paul has made it. | Paul başardı galiba. | Zwischen uns die Berge-1 | 1956 |