Search
English Turkish Sentence Translations Page 1954
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| l asked my aunt about it and she told me about you. | Teyzeme anlattım o da sizden bahsetti. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Does your aunt stay here? Yes, near that old banyan tree. | Teyzeniz burada mı yaşıyor? | Abhimaan-1 | 1973 | |
| But that house belongs to grandma. Grandma! | Ama orası büyükanneye ait. Büyükanne! | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Do you call aunt Durga, grandma? Yes. | Durga teyzeme 'büyükanne' mi diyorsunuz? Evet. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Aren't you Mr.Subir? Yes l am. | Yoksa siz Bay Subir misiniz? Evet, benim. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Grandma always talks about you. | Büyükanne hep sizden bahseder. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| And whenever your song comes on the radio, she sits right in front of it. | Ne zaman radyoda şarkınız çıksa önüne oturur dinler. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| l too have heard you singing. You sing very well. | Ben de sizin söyleyişinizi duydum. Çok güzel söylüyorsunuz. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| But all your songs are not good. Some of them are just plain noisy. | Ama her şarkınız güzel değil. Bazıları sadece görültüden ibaret. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Which song have you heard? | Hangi şarkıyı dinliyorsunuz? | Abhimaan-1 | 1973 | |
| How is that good, or noisy? | Peki o nasıI, iyi mi yoksa görültülü mü? | Abhimaan-1 | 1973 | |
| lt's good. l hope you didn't feel bad about... | İyi. Umarım kötü hissetmemişsinizdir, şeyden dolayı... | Abhimaan-1 | 1973 | |
| No, why should l feel bad about it? You're right. | Hayır, neden kötü hissedeyim? Haklısınız. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Even l don't like some of them. Then why do you sing them? | Ben bile bazılarını sevmiyorum. O zaman neden söylüyorsunuz? | Abhimaan-1 | 1973 | |
| What can l do? People like such songs, and people mean everything. | Ne yapabilirim? Halk böyle şarkıları seviyor ve halk herşey demektir. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Do you sing to make people happy? | İnsanları mutlu etmek için mi şarkı söylüyorsunuz? | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Then who else should l sing for? For yourself. | Başka ne için söylemeliyim? Kendiniz için. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| My father says, when a song is sung for one's own self, it becomes music. | Babam derki; kendin için söylersen işte bu müzik olur. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| That's why your song sounded so sweet. | Demek bu yüzden sesiniz o kadar hoş. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Great God! What happened? | Ulu tanrım! Ne oldu? | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Your song, and talking to you has made me miss my flight. | Şarkınız ve konuşmanız uçağımı kaçırmama sebep oldu. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| l wasn't singing for you. And you came here to talk. | Sizin için söylemiyordum. Üstelk konuşmayı siz başlattınız. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Even then, you'll be held responsible if l miss my flight. | Öyle bile olsa, eğer uçağı kaçırırsam sorumlu sizsiniz. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Come on mother... | Hadi anne... | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Change your clothes, freshen up and have your food. | Kıyafetlerini değiştir, temizlen ve yemeğini ye. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| l ain't hungry. l know, it's because Beeru has left | Aç değilim. Biliyorum, Beeru gitti diye böyle yapıyorsun. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Don't trouble me. l won't eat. | Rahat bırak beni, yemek istemiyorum. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Alright, then l won't eat too. | Tamam, o zaman ben de yemem. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Yes, l thought you must be crying, so l returned. | Evet, düşündüm ki ağIıyor olmalısın, ben de geri döndüm. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Will you stay for a few days? No, only today. | Bir kaç gün kalacak mısın? Hayır, sadece bu gün. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Well, l'll prepare some food, l feel hungry all of a sudden. | Peki, yemek hazırlayayım. Birden bire acıktım. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| And then we'll go to meet brother Sadanand. | Sonra kardeş Sadanand'ı görmeye gideriz. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Dad, haven't you begun yet. The mosquitoes are buzzing around. | Baba daha başlamamışsın. Sinekler etrafta uçuşuyor. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| l'll eat it my child. | Yiyeceğim evladım. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Our upanishads are a treasure of knowledge. | Upanishads'ımız bilgi hazinesi. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| You get to learn something new every time you read it. | Her okuyuşunda yeni bir şeyler öğreniyorsun. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Alright, you keep on reading. | Pekala, okumaya devam et. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Keep on reading. | Okumaya devam et. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| What are you doing? Go on, read. | Ne yapıyorsun? Devam et, oku. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| What's this? You're becoming more like a child with every passing day. | Bu da nedir? Her geçen gün çoçuğa benzemeye başladın. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Welcome sister. | Hoşgeldin kardeşim. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Old age makes man a child and the daughter becomes like a mother. | İhtiyarlık erkeği çocuğa kızını da anneye çeviriyor. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Please take a seat. | Lütfen oturun. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Greetings. | Merhaba. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| He's my son, Subir. l told you about him. | Oğlum, Subir. Ondan sana bahsetmiştim. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| And he's Mr. Sadanand. He's like my brother. | Ve bu da Bay Sadanand. Kardeşim gibidir. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Greetings. God bless you. | Merhaba. Tanrı seni kutsasın. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| You are quite famous. When did you arrive? | Oldukça ünlüsünüz. Ne zaman geldiniz? | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Yesterday. l tried to make him stay, but he left today. | Dün geldi. Kalmaya ikna etmeye çalışıyorum ama bu gün gidecek. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Do you know why he returned? | Neden geri dönmüş biliyor musun? | Abhimaan-1 | 1973 | |
| After boarding the plane he thought l must be crying so he returned. | Uçağa binmeden önce, ağIıyor olabileceğimi düşünmüş, o yüzden geri döndü. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| He did the right thing. A man should have compassion. | Doğru olanı yapmış. Bir erkek şevkatli olmalıdır. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| But were you actually crying? | Ama aslında ağIıyor muydun? | Abhimaan-1 | 1973 | |
| She wasn't just crying, when l returned. | Döndüğümde sadece ağlamıyordu. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| l saw her lying on the bed without having any food or water. | Ne yemek ne de su içiyor, öylece yatakta yatıyordu. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| That wasn't because you had left. Actually l had a headache. | O sen gidiyorsun diye değildi, sadece başım ağrıyordu. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| And when you saw him, the headache vanished! | Sen de onu görünce baş ağrın birden gitti. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| And Beeru, this is Uma. You heard her sing yesterday. | Beeru, bu Uma. Dün sesini duyduğun kişi. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Oh! Do you sing? | Oh! Siz de mi şarkı söylüyorsunuz? | Abhimaan-1 | 1973 | |
| You don't look like the singing type. | Oysaki şarkı söyleyecek birine benzemiyorsunuz. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| You too don't look like the type to return from a plane because of her | Siz de teyzeniz için uçağı bırakıp geri dönecek birine benzemiyorsunuz. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Let's forget it. Why involve her in everything? | Şimdi boş verin bunları. Neden her şey ona bağIanıyor? | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Aunty, you said something about... Yes of course. | Teyze bir şeyden bahsedecektin... Evet, elbette. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Son, he's a master of music. | Oğlum, o müzik ustasıdır. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Listen to me, stay back for a few days and learn something from him. | Bana kulak ver, bir kaç gün burada kal ve ondan bir şeyler öğren. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| What can l teach him? He has already devoted himself to music. | Ben ona ne öğretebilirim? O zaten kendini şimdiden müziğe adamış. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| And is treading the path of peace and happiness. | Mutluluğun ve huzurun yolunda ilerliyor. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Nature has in it's store, music everywhere. | Doğanın kendisi notadır, müzik her yerde. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| There's a feel to every word. Every feeling is beautiful. | Her söz için bir his vardır ve her his güzeldir. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Beauty contains sweetness and fragrance. | Güzellik, tatlıIığı ve rayihayı içinde barındırır. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Everything is an integral part of this universe. | Her şey bu kainatın bütünleştirici parçasıdır. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| l didn't understand that. What? | Hiçbir şey anlamadım. Neyi? | Abhimaan-1 | 1973 | |
| What your father said. | Babanın söylediklerini. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| 'Every word has a feel, beauty has sweetness and all that is integral'. | 'Her sözün bir hissi vardır, güzellik tatlıIıktır ve bunların hepsi bir bütündür'. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| l couldn't understand that. lt's quite simple actually.* | Hiç bir şey anlamadım bundan. Aslında oldukça basit. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Do you hear something? | Bir şey duyuyor musun? | Abhimaan-1 | 1973 | |
| The sound of a sparrow. Yes. | Bir serçenin sesini. Evet. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Don't you get a feeling that the sounds are coming from these flowers? | Ses sanki şu çiçeklerden geliyormuş hissine kapıImıyor musun? | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Yes. Hello, Mr. Rao. | Evet, merhaba Bay Rao. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Sorry, but your recording will have to be cancelled. | Üzgünüm ama sizin kaydınız iptal edildi. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| l've received a cable from Subir, he is sick. | Subir'dan telgraf aldım, kendisi hasta. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Yes, he'll be back in four or five days. | Evet, dört beş gün içinde geri dönecek. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Do one thing, reschedule the recording on next Monday. | Bir şey daha, pazartesi yapılacak kayıt için hazırlık yapın. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Don't worry, he'll be here. | Endişelenmeyin, orada olacak. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Listen... l saw you put some water and bow there that day, why? | O gün biraz su alıp oraya koydun, neden? | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Lord Shiva resides there. | Yüce Shiva orada yaşıyor. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Do you know the bride and bridegroom come here to get married? | Biliyor musun, gelin ve damat buraya evlenmeye gelir? | Abhimaan-1 | 1973 | |
| They don't need a priest. They get married with God as witness. | Rahibe ihtiyaçları yoktur, tanrının şahitliği önünde evlenirler. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| What does that mean? lt means... | Ne anlama geliyor bu? Anlamı... | Abhimaan-1 | 1973 | |
| ... Lord Shiva manifested himself here. | ...Yüce Shiva burada zuhur bulmuştur. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| You believe in all that. | Sen de tüm bunlara inanıyorsun? | Abhimaan-1 | 1973 | |
| My father says belief is better than argument. | Babam derki inanmak tartışmaktan daha iyidir. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| lf you have faith, then it's God, else just a stone. | Eğer inancın varsa bu taştan daha çok bir tanrıdır. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Here, take this. | İşte, al bir tane. | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Won't you feel unhappy when l leave tomorrow? | Yarın ayrıIdığımda mutsuz olmayacak mısın? | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Tomorrow! Will you be leaving tomorrow itself? | Yarın mı? Yarın gitmek zorunda mısın? | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Yes. Why? | Evet. Neden? | Abhimaan-1 | 1973 | |
| What do you mean? Don't l've to work? | Ne demek istiyorsun? Çalışmayayım mı? | Abhimaan-1 | 1973 | |
| You didn't answer my question, won't you feel unhappy when l leave? | Soruma cevap vermedin, ben gidince üzülecek misin? | Abhimaan-1 | 1973 | |
| Grandma will cry a lot. | Büyükanne çok ağlayacak. | Abhimaan-1 | 1973 |