Search
English Turkish Sentence Translations Page 205
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
James, please. | James, lütfen. | 1915-1 | 2015 | |
They hate you, Simon. | Onlar senden nefret ediyorlar, Simon. | 1915-1 | 2015 | |
Even the Armenians hate you. I didn't sign up for this. | Hatta Ermeniler bile. Bunun için imzalamadım. | 1915-1 | 2015 | |
I didn't, either, none of us did. This is the way it's written. | Ben de, hiçbirimiz yapmadık. Bu şekilde yazılmış. | 1915-1 | 2015 | |
You know what, Tony can play the part. He knows all the lines. | Nedenini biliyor musun, Tony bu bölümü oynayabiliyordu. O her repliği biliyordu. | 1915-1 | 2015 | |
You can't leave, James! You have a responsibility! | Gidemezsin, James! Sorumluluğun var! Angela'yı kurtarmak zorundasın! | 1915-1 | 2015 | |
There's no way out, James. No way out. | Buradan çıkış yok, James. Çıkış yok. | 1915-1 | 2015 | |
Hello, yes, this is Jeffrey Laufton from the Los Angeles Theatre. | Alo, evet, Los Angeles Tiyatrosu'ndan Jeffrey Laufton. | 1915-1 | 2015 | |
I'd like to report death threats. | Ölüm tehditlerini ihbar etmek istiyorum. | 1915-1 | 2015 | |
Anyone up there? Hello? | Orada birileri var mı? Alo? | 1915-1 | 2015 | |
Such a beautiful tune... the one that Angela sings. | Ne kadar güzel bir melodi... Angela'nın söylediğinden. | 1915-1 | 2015 | |
I've been following your career for a long time, Mr. Mamoulian. | Uzun zamandır meslek hayatınızı takip ediyorum, Bay. Mamulyan. | 1915-1 | 2015 | |
You had a very nice career. | Güzel bir kariyeriniz vardı. | 1915-1 | 2015 | |
Those quirky, ethnic comedies made everyone happy. | Şu acayip, etnik komedileriniz herkesi güldürürdü. | 1915-1 | 2015 | |
Made a lot of money, too. | Epey para da kazandırdı. | 1915-1 | 2015 | |
And? | Ve? | 1915-1 | 2015 | |
And... then everything ended. | Ve... Sonra her şey bitti. | 1915-1 | 2015 | |
Just one hour before your big premiere, the show was cancelled... | Büyük gösterime bir saat kala, oyun iptal edildi... | 1915-1 | 2015 | |
and all of a sudden you and your wife just... vanished. | ve aniden tamamen siz ve eşiniz... yok oldunuz. | 1915-1 | 2015 | |
Ask your question, Ms. Lopez. | Sorunu sor, Bayan Lopez. | 1915-1 | 2015 | |
Why are you really doing this play, Mr. Mamoulian? Why now? | Bay Mamulyan, gerçekten bu oyunu neden hazırlıyorsunuz? Neden şimdi? | 1915-1 | 2015 | |
Why have you returned to this theater? | Neden geri gitti bu tiyatro? | 1915-1 | 2015 | |
Don't you think it's dangerous to fiddle with memories... | Geçmişi canlandırmak üzere anılarla oynamanın tehlikeli | 1915-1 | 2015 | |
to play with the past? | olduğunu düşünmüyor musunuz? | 1915-1 | 2015 | |
You seduce a tired, old actress out of retirement. | Emekliliği geçmiş, yorgun, yaşlı bir kadın oyuncuyu ayartıyorsunuz. | 1915-1 | 2015 | |
You exploit the hope of an eight year old orphan. | 8 yaşındaki bir yetimin umutlarını istismar ediyorsunuz. | 1915-1 | 2015 | |
You give the lead to a celebrity with no connection to the cause. | Başrolü konuyla alakasız bir ünlüye veriyorsunuz. | 1915-1 | 2015 | |
And your poor wife... what are you doing to her? | ve zavallı eşiniz... O'na n'apıyorsunuz? | 1915-1 | 2015 | |
You still don't know. | Hâlâ bilmiyorsunuz. | 1915-1 | 2015 | |
After all this time you still don't recognize me. | Bunca zaman beni tanıyamadınız. | 1915-1 | 2015 | |
I'm such a terrible actress that you don't recognize me... | Beni farkedemeyeceğiniz kadar korkunç bir oyuncuyum... | 1915-1 | 2015 | |
even as I stand right... | Karşınızda... | 1915-1 | 2015 | |
under... your... nose. | Burnunuzun dibinde. | 1915-1 | 2015 | |
It's me, Simon. | Benim, Simon. | 1915-1 | 2015 | |
The phone calls. The sandbags. The leaks. It was you. | Telefon konuşmaları, kum torbaları, yayın sızdırmaları, O sendin demek. | 1915-1 | 2015 | |
You weren't listening, Simon. I was trying to warn you, and you weren't listening. | Dinlemiyordun, Simon. Seni uyarıyordum, ve sen dinlemiyordun. | 1915-1 | 2015 | |
You know when you first gave me the script, I was a little surprised. | Biliyorsun, senaryoyu ilk kez verdiğinde biraz şaşırmıştım. | 1915-1 | 2015 | |
I thought, "This isn't the tribute he promised." | "Söz verdiği şekilde bir anma" değil diye düşünmüştüm. | 1915-1 | 2015 | |
I never promised a tribute. I said we would face the truth. | Anma konusunda bir söz vermedim. Gerçekle yüzleşmeyi istediğimizi söyledim. | 1915-1 | 2015 | |
Face the truth. You said it so many times I began to wonder, you know, really wonder. | Gerçekle yüzleşme. Bunu o kadar çok dile getirdin ki merak etmeye başlamıştım. Gerçekten. | 1915-1 | 2015 | |
What truth does he mean? Does he mean the truth of the genocide? | Gerçekle neyi kastetti? Acaba soykırım gerçeğini mi kastetti? | 1915-1 | 2015 | |
Or... the truth of what happened here? | veya burada neler olduğuna dair gerçeği mi? | 1915-1 | 2015 | |
There's no difference. | Ortada bir fark yok. | 1915-1 | 2015 | |
Don't get me wrong, Simon. I think it's brilliant. I really do. | Beni yanlış anlama, Simon. Bence çok güzel. Gerçekten böyle düşünüyorum. | 1915-1 | 2015 | |
I mean, bringing her back here, it's so creative. | Diyorum ki,eşini buraya getirmek, çok yaratıcıydı. | 1915-1 | 2015 | |
It's... it's what we always talked about, right? | Bu... Bu bizim sürekli neyi konuştuğumuzla ilgili değil mi? | 1915-1 | 2015 | |
How theater can actually heal. | Tiyatronun nasıl ayakta kalacağı. | 1915-1 | 2015 | |
But you can't heal Angela by sending her off with another man. A Turk. | Fakat Angela'yı iyileştiremedin, üstüne üstlük bir Türkle gönderdin. | 1915-1 | 2015 | |
That's unforgivable, Simon. I can't let you ruin yourself like that. | Bu affedilemez, Simon. Kendini bu şekilde mahvetmene izin veremem. | 1915-1 | 2015 | |
Yeah, so you cross dress like a lunatic and you sabotage my play. | Evet, böylece sen de çılgın biri gibi kılık değiştirip benim oyunumu sabote ediyorsun. | 1915-1 | 2015 | |
You don't get it. I'm saving the play. | Bunu anlamıyorsun. Ben oyunu kurtarıyorum. | 1915-1 | 2015 | |
Don't you see what's happening here? | Burada n'olduğunu görmüyor musun? | 1915-1 | 2015 | |
It's the 100th anniversary. The Armenian people need a victory. | 100.yılındayız. Ermenilerin bir zafere ihtiyaçları var. | 1915-1 | 2015 | |
They need an Armenian hero. | Bir Ermeni kahramana. | 1915-1 | 2015 | |
Come on, Simon. You know it, deep down. | Hadi, Simon. Bunu zaten biliyorsun. | 1915-1 | 2015 | |
You know what has to be done. | Nasıl bittiğini de biliyorsun. | 1915-1 | 2015 | |
The Colonel... you want to play the Colonel. | Albay... Albay'ı oynamak istiyorsun. | 1915-1 | 2015 | |
Because it's Ani's husband who comes back disguised as the Colonel, right? | Çünkü Ani'nin kocası albay kılığında döndü, değil mi? | 1915-1 | 2015 | |
That's how they both survive. He saves her from the genocide. | Bu da her ikisinin nasıl hayatta kaldıklarını gösterir. Kocası eşini soykırımdan kurtarır. | 1915-1 | 2015 | |
Now that's the story people want! That's the celebration of our survival! | Halk bu hikâyeyi istiyor! Bizim hayatta kalmamızın şerefine! | 1915-1 | 2015 | |
Yes, of course. Yes. | Evet, tabii. Evet. | 1915-1 | 2015 | |
You know I never stopped practicing for the Colonel. | Albay rolünü aralıksız çalıştığımı biliyorsun. | 1915-1 | 2015 | |
I can do it. I even have the disguise all ready to go. | Bunu yapabilirim. Hatta hepsini canlandırabilirim. | 1915-1 | 2015 | |
You must forget your husband, Ani. I am your husband now. | Kocanı hatırlamak zorundasın, Ani. Şimdi ben senin kocanım. | 1915-1 | 2015 | |
And that's when she gets it, right? | ve bunu eşi anlar, değil mi? | 1915-1 | 2015 | |
It's been her husband the whole time, he's come back to save her! | Albay aslında kocasıydı, sonunda onu kurtardı! | 1915-1 | 2015 | |
Genius, Tony. What can I say? Pure genius. | Dahice, Tony. Nasıl söylenir? Katıksız dahi. | 1915-1 | 2015 | |
Remember? And then I said, "Dolma? Wouldn't wanna be ya." | Hatırladın mı? ve sonra diyeceğim ki, "Dolma? Olmaz istediğin be ya." | 1915-1 | 2015 | |
And then... and then her grape leaf fell off. | ve sonra... ve sonra asma yaprağı düştü. | 1915-1 | 2015 | |
Yeah, I remember. Yeah. | Evet, hatırlıyorum. Evet. | 1915-1 | 2015 | |
You have to admit, I had you fooled there with my "Erica Lopez from the Times". | Kabul et, "Times'tan Erica Lopez" rolümle seni kandırdım. | 1915-1 | 2015 | |
Acting was always about denial for you. | Oynamak senin için her zaman inkar etmenin bir yoluydu. | 1915-1 | 2015 | |
Denying your fears, your mediocrity. | Korkularını inkâr ediyorsun, sıradanlığını da. | 1915-1 | 2015 | |
Denying your past, your name... Tony Gallow. | Geçmişini inkâr ediyorsun, adın bile... Tony Gallow. | 1915-1 | 2015 | |
Acting, real acting, means facing the truth about yourself. | Oyunculuk, gerçek oyunculuk demek kendinle ilgili gerçekle yüzleşmektir. | 1915-1 | 2015 | |
Facing the evil that lives inside you and show the world night after night. | İçinde yaşan şeytanla yüzleş ve her gece bunu dünyaya göster. | 1915-1 | 2015 | |
But you, you never had the courage to do that, did you? | Fakat senin, hiçbir zaman bunu yapacak cesaretin yoktu, var mıydı? | 1915-1 | 2015 | |
I was trying to help. | Yardım etmeye çalışıyordum. | 1915-1 | 2015 | |
Shut up! Shut up already! Shut up! | Kapa çeneni! Kapa çeneni! | 1915-1 | 2015 | |
You're not an actor, Tony. You're an escape artist. | Tony, bir oyuncu değilsin. Sen bir hokkabazsın. | 1915-1 | 2015 | |
You betrayed me. You almost killed James! | Bana ihanet ettin. Az kalsın James'i öldürüyordun! | 1915-1 | 2015 | |
What? I had nothing to do with that, Simon! I swear! | Ne? Yemin ederim! Onu ben yapmadım! | 1915-1 | 2015 | |
Simon, stop this! You will lose everything. | Simon, durdur şunu! Her şeyini kaybedeceksin. | 1915-1 | 2015 | |
Goodbye, Tony. You don't belong to 1915. | Güle güle, Tony. 1915'e ait değilsin. | 1915-1 | 2015 | |
You were never meant to be a ghost. | Hiçbir zaman bir hayalet olmadın. | 1915-1 | 2015 | |
Don't let him go! | (Kadın eylemci) Kaçmasına izin vermeyin! | 1915-1 | 2015 | |
It was my role. | O benim rolümdü. | 1915-1 | 2015 | |
Take him! We want justice! We want justice! We want justice! | Alın bunu! Adalet istiyoruz! Adalet istiyoruz! Adalet istiyoruz! | 1915-1 | 2015 | |
Returning now to the Los Angeles Theatre... | Sunucu (Radyodan) Şimdi Los Angeles Tiyatrosu'na | 1915-1 | 2015 | |
site of Simon Mamoulian's 1915. | Simon Mamulyan'ın 1915 adlı oyununa dönüyoruz. | 1915-1 | 2015 | |
One hour before show time, the box office is still closed... | Gösterime bir saat var, hâlen bilet gişesi kapalı... | 1915-1 | 2015 | |
as hundreds of local activists have | Yüzlerce yerel eylemci beklenmedik bir şekilde bu tarihi yeri kuşattı. | 1915-1 | 2015 | |
Simon Mamoulian is a traitor to his own people! | Eylemci1 (Radyodan) Simon Mamulyan kendi halkına ihanet ediyor! | 1915-1 | 2015 | |
He is exploiting the death of our ancestors with his mediocre career! | Kayıplarımızı vasat kariyeriyle beraber istismar ediyor! | 1915-1 | 2015 | |
Most protestors here are not Turks who deny the genocide. | Sunucu (Radyodan) Eylemcilerin çoğusu inkâr eden Türklerden değil. | 1915-1 | 2015 | |
They are Armenians, deeply offended by the premise of this one night only play... | Onlar Ermeniler, bir Ermeni kadının kendine zulmeden... | 1915-1 | 2015 | |
the decision of an Armenian woman to run off with her Turkish oppressor. | bir Türk'le kaçmaya karar vermesini konu alan oyundan derin üzüntü duyuyorlar. | 1915-1 | 2015 | |
Most Armenian women | Eylemci2 (Radyodan) Çoğu Ermeni kadın bir Türkle... | 1915-1 | 2015 | |
with a Turk. Who's gonna honor them? | kaçmaktansa ölmeyi tercih eder. Bununla kim övünür? | 1915-1 | 2015 | |
I'm sure in the | Eylemci3 (Radyodan) Bundan sonra eminim, Anne Frank'a bir Nazi'yi öptürür, bu adam! | 1915-1 | 2015 |