Search
English Turkish Sentence Translations Page 283
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
Which is everything. | Yani herşeyi verebilen. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
White people will adopt anything. | Beyaz insanlar her şeyi evlat edinebilir. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
I figured out the best way to go see Chestnut. | Gidip Chestnut'ı görmenin en iyi yolunu buldum. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
We take the J train to the 4, | 4'e gitmek için J trenine bineriz, 4'den Merkez İstasyon'a geçeriz, | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
change trains to Riverdale | ...orada Riverdale'e gitmek için trenleri değiştiririz... | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
and walk three blocks to his fancy new stable. | ...ve atımızın süslü ahırına 3 blok yürürüz. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
Sounds exotic. Do I need a travel shot? | Egzotik görünüyor. Gezimizi filme çekmeye gerek var mı? | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
No, but there's a dicey underpass at Grand Central | Hayır, ama Merkez İstasyon'da bize silah çekilebilecek... | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
where we might get shot. | ...tehlikeli bir alt geçit var. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
I am so excited to see my baby again. | Bebeğimi yeniden göreceğim için çok heyecanlıyım. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
In the Lifetime movie version, | Eğer bu bir film olsaydı, oraya giderdik,... | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
Excuse me, Hi. | Kusura bakmayın, merhaba. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
Sorry to bother you. | Rahatsız ediyorum üzgünüm. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
I'm Rhya, I'm a little embarrassed. | Ben Rhya, biraz utanıyorum. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
I just got my period. | Az önce regl oldum. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
Mazel tov. | Tebrikler! | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
Do either of you have a tampon? | İkinizden birinde tampon var mı acaba? | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
Not me. | Ben de yok. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
I just go off into the woods and don't come out | Ben ağaçlıklara gider, bitene kadar da çıkmam. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
I have one. | Bende bir tane var. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
No problem, "Sisterhood of the Traveling Panty Shields" | Sorun değil. "Seyahat Eden Yaprak Ped Kardeşliği". | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
Actually, no, I don't have one. | Aslında bende de yokmuş. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
Here's a quarter, there's a tampon machine | İşte bir çeyreklik, bayanlar tuvaletinde bir tampon makinesi var. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
I couldn't help overhear. | İstemeden kulak misafiri oldum. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
Oleg, why do you have a tampon? | Max, pul var mı? | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
Same reason I carry a lighter, even though I don't smoke. | Sigara içmediğim halde çakmak taşımamla aynı sebepten. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
Sorry, again, but do you have any more change? | Üzgünüm, yeniden, acaba daha fazla bozukluğunuz var mı? | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
It's 75 cents. | Fiyatı 75 sent. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
It better not or I'm about to rage against the machine. | Umalım doğru değildir yoksa sinirimi makineden çıkaracağım. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
What? | Bu da ne? | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
Han, I need to see you in here now. | Han, seni burada görmek istiyorum derhal. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
But that is the ladies' room. | Ama orası bayanlar tuvaleti. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
You're fine. | Sen gelebilirsin. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
Women bring their little boys | Kadınlar küçük çocuklarını her zaman buraya getirir. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
Everybody decent? | Herkes uygun mu? | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
Man in the ladies' room. | Bayanlar tuvaletinde bir erkek. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
I apologize for personal intrusion. | Kişisel mahremiyeti ihlal ettiğim için üzgünüm. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
You don't have to cover your eyes. | Gözlerini korumak zorunda değilsin. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
It's a ladies' room, not a solar eclipse. | Bu bayanlar tuvaleti, Güneş tutulması değil. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
This is why. The tampon machine. | Bu yüzden. Tampon makinesi. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
I do not wish to discuss time of the month | Kadınların her ayın belli bir bölümünde pamuktan fareyi... | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
when ladies must chase the cotton mouse. | ...kovalamak zorunda kaldığı zamanı tartışmak istemiyorum. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
Chase the cotton mouse? | Pamuktan fareyi kovalamak mı? | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
Geeze, where'd you get your sex education? | Tanrım, sen seks eğitimini nerede aldın? Lamb Chop's Play Along'da mı? | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
Han, you changed the price of tampons? | Han, tamponların fiyatını mı değiştirdin? | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
Yes, this is not appropriate talk. | Evet ve bu uygunsuz bir konuşma. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
No, this is not appropriate action. 1 | Hayır, bu uygun olmayan bir hareket. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
They've been a quarter forever. | Ezelden beri bir çeyreklik bunlar. Bak makine ne kadar da eski. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
Harriet Tubman used to get her tampons here. | Zamanında Harriet Tubman tamponlarını buradan alırdı. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
I'm a businessman. | Ben bir iş adamıyım. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
Emphasis on the man. | "Adam" üzerine vurgu yaparım. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
I do not belong in here. | Buraya ait değilim. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
Don't make me chase you, you little khaki mouse. | Kendini kovalattırma seni küçük haki renkli fare. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
Look, han, everyone knows there are certain things | Han, herkes bilir ki insanlara acilen lazım olabilecek şeyler vardır. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
that you never raise the price on. | Bunların fiyatını arttıramazsın. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
Things like what? | Ne gibi şeyler? | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
Off the top of my head, | Şimdilik aklıma gelenler, tampon ve 1 litrelik bira. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
Max, why are you so upset? | Max, neden bu kadar kızgınsın? Sadece iki çeyrek daha fazla. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
It is only two more quarters. | Caroline'ın bölümde gayet iyiyiz. Caroline'ın bölümde gayet iyiyiz. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
Han, that's a 200% price hike. | Han, bu %200 fiyat artışı demek. Bu zalimlik. 1 | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
If men were the ones who got periods, | Eğer erkekler adet görüyor olsalardı... | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
tampons would be thrown free | ...Mardi Gras boncukları gibi dubalardan bedava tampon yağardı. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
I went to Mardi Gras once I was 11. | Ben de bir kere Mardi Gras'a gitmiştim. 11 yaşındaydım. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
My mom and her new boyfriend wanted to go, | Annem ve onun yeni erkek arkadaşı gitmek istemişti. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
Earl, I need a man's opinion. | Earl, bir erkeğin görüşüne ihtiyacım var. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
Is it my right to raise the price | Lokantamdaki herhangi bir ürünün fiyatını yükseltmek benim hakkım değil mi? | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
What product are we talking about? | Hangi üründen bahsediyoruz? | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
Oh, brother. | Kardeşim. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
Uh, you gotta just relax and butt out. | Biraz gevşemeli ve bu işe karışmamalısın. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
Remember Aunt Flo? | Flo teyzeyi hatırlıyor musun? O benim teyzemdi. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
Han, just because you can take advantage | Han, işteki bir durumdan çıkar sağlayabilecek olman... | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
It is law of supply and demand. | Bu arz talep ilişkisi. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
Fine, then I demand you roll back the price on the supply. | Tamam, ben de fiyatı eski haline getirmeni arz ediyorum. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
Come on han, don't be so 1% about it. | Hadi Han, bu kadar diktatör olma. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
We only protest once a month, | Ayda bir kere protesto yaparız ama 5 7 gün arası çok etkili olur. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
Got it. Found the milk. | Aldım, sütü buldum. Yağdan bile hızlı buldum bu sefer. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
It's a grocery store, not a sorority scavenger hunt. | Bu bir market, eşya bulma yarışması değil. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
When I was little, I always wondered | Ben küçükken, tüm bunların nereden geldiğini hep merak ederdim. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
"Get better soon"? | "En yakın zamanda iyileşmen dileğiyle." Doğum günü kartı dedin sanmıştım. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
It's really about the 50 bucks inside anyway. | Bak Max. Isırmaz. Bak Max. Isırmaz. Max, onunla havaalanında buluşmanı istiyor. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
That makes me sad. | Bu beni üzdü. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
Sad? I can fix that. | Üzgün? Bunu düzeltebilirim. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
Have a treat, it'll perk you right back up. | Bir ikram al, seni tekrar neşelendirir. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
What, like the sour patch kids? | Şeker çetesi? Hırçın yamalı çocuklar gibi mi? | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
We just need to grab ten boxes | Sadece 10 kutu Duncan Hines kek karışımından aldık mı her şey tamamdır. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
I thought the cupcakes were homemade. | Keklerin ev yapımı olduğunu sanıyordum. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
In fact, they should rename shame "keshame" | ...çevremdeki şeyler yüzünden bunalıma girmeni... Aslında utanç kelimesi "Keshame" olarak değiştirilmeli. ...çevremdeki şeyler yüzünden bunalıma girmeni... | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
I just bought a Ke$ha album, I'm so keshamed. | Kesha albümü aldım. Çok "Keshame" oldum. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
That was a sneaky customer, now wasn't it? | Sinsi bir müşteriydi, değil mi şimdi? | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
For Chestnut, I can't wait. | Chestnut için aldım. Sabırsızlanıyorum. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
I got him the kind with tops on them, like Bugs Bunny. | Aynı Bugs Bunny'deki gibi başında saçakları olandan aldım. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
I was talking about me and the carrots. | Benle havuçtan bahsediyordum. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
All right now, your total is $70.49. | Pekala, toplam borcunuz 70.49 dolar. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
Here, give her the coupons. The coupons? | Al, ona kuponları ver. Kuponlar mı? | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
Max, you use coupons? | Max, kupon mu kullanıyorsun? | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
I had no idea. | Hiçbir fikrim yoktu. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
We don't need to use those, I have my tip money right here. | Bunları kullanmamıza gerek yok. Bahşişlerim yanımda. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
What are you talking about, I have coupons. | Sen neden bahsediyorsun, kuponlarım var. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
Here, take them. | İşte, al bunları. | 2 Broke Girls-1 | 2011 | |
I can't, I don't want to. | Yapamam, istemiyorum. | 2 Broke Girls-1 | 2011 |