Search
English Turkish Sentence Translations Page 346
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
Whatch, now he'll say, Bet you must put in a lot of miles. | Bak şimdi, "Bahse varım, bugün çok yol yapmışsındır," diyecek. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Bet you must put in a lot of miles. | Bahse varım, bugün çok yol yapmışsındır. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Now the weather. | Şimdi de hava durumu. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
What do you find the hardest, | Hangisi daha zor? | 2 Secondes-1 | 1998 | |
when it rains, when it's cold, or when it's windy? | Yağmur mu, soğuk mu, yoksa rüzgar mı? | 2 Secondes-1 | 1998 | |
What's the hardest for you guys? | Hangisi daha zor sizin için? | 2 Secondes-1 | 1998 | |
The hardest is being asked the same questions | En zoru, aynı sorulara günde 1300 kere maruz kalmak. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
1300 times a day. That's what's hardest. | En zoru bu! | 2 Secondes-1 | 1998 | |
They're gonna think it was you, no matter who did it, | Kimin yaptığının önemi yok, nasılsa senin yaptığını düşünecekler. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
so don't try to hide it when it really was you. | O yüzden, yaptıysan gizlemene gerek yok. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
When a package isn't ready for pick up, you're the one who pays. | Eğer paket teslimata hazır değilse sen para kaybediyorsun. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
You have to race to deliver on time. | Vaktinde teslimat için yarışmalısın. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
We're not paid by the hour. | Saatle çalışmıyoruz. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Fuck, isn't it ready yet? So why'd you call? | Kahrolası daha hazır değil mi? Neden arıyorsun o zaman? | 2 Secondes-1 | 1998 | |
I'm not here to file my nails. | Tırnaklarımı törpülemek için gelmedim buraya. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
She'll remember that for a few days. | Bunu birkaç gün hatırlar. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Go on, if you want to ride faster. | Hızlı gitmek istiyorsan sen önden çık. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Get outta my way! | Çekil be yoldan! | 2 Secondes-1 | 1998 | |
21! | 21! | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Isn't it here? | Burası değil mi? | 2 Secondes-1 | 1998 | |
I guess I forgot I have to stop somewhere. | Sanırım bir yerde durmam gerektiğini unuttum. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Great start. | İyi bir başlangıç. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
I'm off. Calle me if you need me... 14. | Ben gittim. İhtiyacın olursa ara beni... 14. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Come eat with us. | Gel, bizimle ye. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Check the show off with the fancy bike. | Komik bisikletle yaptığı şovu gördünüz mü? | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Thinks he's Indurain. I bet he can't | Kendini Indurain zannediyor. Bahse girerim... | 2 Secondes-1 | 1998 | |
undo his pedals without holding on to a post. | ...bir direğe tutunmadan pedallarını çözemez. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
I don't know what's wrong. It never happens. | Sorun nedir, anlamadım. Bir türlü olmuyor. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
You gonna race with us? | Bizimle yarışacak mısın? | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Race? What race? | Yarış? Ne yarışı? | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Oh yeah, I forgot to tell you. | Tabii ya, unuttum söylemeyi. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
In 3 weeks. If you want, you can be on our team. | 3 hafta sonra. İstersen, bizim takıma katılabilirsin. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
I'm the captain. | Kaptan benim. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
You should, it's for courriers. | Katılmalısın. Kuryeler için. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Gotta piss. | İşemem lazım. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Any bottles to fill up? | Doldurulacak matara var mı? | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Yeah, mine. The white one. | Evet, benimki. Beyaz olan. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Didn't Leblond show you? | Leblond sana göstermedi mi? | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Usually he's not so shy. | Genelde bu kadar utangaç değildir. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
It's for our pals, the cabbies. | Bunlar taksici dostlarımız için. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
In summer, they get hot. | Yazın sıcaklıyorlar. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
They open their windows. | Arabanın camlarını açıyorlar. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
They're so nice to us that we give'em | Bize karşı çok kibar oldukları için... | 2 Secondes-1 | 1998 | |
a cool drink. | ...biz de onlara soğuk bir içecek ikram ediyoruz. İğrenç! | 2 Secondes-1 | 1998 | |
No, that's the game. | Hayır, oyunun kuralı bu. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
You have to mark your territory | Bölgeni işaretlemelisin. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
or you get stepped on. | Yoksa seni ezip geçerler. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Want me to fill your bottle? | Mataranı doldurmamı ister misin? | 2 Secondes-1 | 1998 | |
No thanks. | Hayır, sağol. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Calling everyone... | Herkes dinlesin... | 2 Secondes-1 | 1998 | |
We're eating lunch, Gasket! | Öğle yemeğindeyiz, Gasket! | 2 Secondes-1 | 1998 | |
I've a rush on Colombus. | Colombus'a acil bir teslimatım var. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Christopher Colombus? That's not our zone! | Christopher Colombus? Bizim bölgemiz değil! | 2 Secondes-1 | 1998 | |
I can't reah Willie. It's urgent. | Willie'ye ulaşamıyorum. Acil bu. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
I'll go. | Ben giderim. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Not our zone! | Bizim bölgemiz değil! | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Don't do it, 21. It's too far. | Gitme, 21. Çok uzak. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
It's not worth it. | Değmez. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Willie won't like that. | Willie bundan hoşlanmayacak. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
The new girl's going. | Yeni kız gidiyor. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Everything ok? | Her şey yolunda mı? | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Excuse me! | Pardon! | 2 Secondes-1 | 1998 | |
I've got the green. | Pardon, bana yeşil yanıyor. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
What's that? Looks like grass vomit. | Iyy, o ne öyle? Kusmuk gibi görünüyor. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
An antioxidant. So your insides don't rust. | Antioksidan. Vücudun paslanmaması için. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
What you reading? | Ne okuyorsun? | 2 Secondes-1 | 1998 | |
The Paradox of the Twins. | İkizlerin paradoksu. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
What's that? | Nedir o? | 2 Secondes-1 | 1998 | |
It's a paradox related to relativity. | Görecelilikle ilgili bir paradoks. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Know anything about relativity? | Görecelilik hakkında bilgin var mı? | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Sort of. | Sayılır. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Try me. | Bir sınav yap bakalım. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
That's not an ashtray! | Hey! O kül tablası değil! | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Two identical twins... | Birbirinin aynısı iki ikiz kardeş... | 2 Secondes-1 | 1998 | |
they're separated at birth. | ...doğumda ayrılıyor. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
One's sent on a rocket that travels almost | Biri, bir roketle ışık hızına yakın hızlarda... | 2 Secondes-1 | 1998 | |
at light speed. The other stays here. | ...uzayda seyahat ederken, diğeri dünyada kalıyor. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Doesn't budge. | Kımıldamıyor. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
After 30 years, the twin in space comes back. | 30 yıl sonra uzaydaki ikiz geri dönüyor. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
They're completely different. | Birbirlerinden tamamen farklılar. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
The one in space hasn't aged a bit, | Uzayda olan hiç yaşlanmıyor. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
but the one on earth is 30. | Ama dünyadaki 30 yaşında. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
How come? | Nasıl oluyor? | 2 Secondes-1 | 1998 | |
One went super fast, and consumed space but not time. | Biri süper hızlarda giderken, zamanı değil uzayı harcıyor. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
The other consumed only time, since he stood sitll. | Diğeri sadece durduğu için, zamanı harcıyor. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Time is affected by speed. | Zaman hızdan etkilenir. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
A minute's not constant. | "Bir dakika" sabit değildir. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
As you go faster, time slows, and so does aging. | Sen hızlandıkça zaman yavaşlar, yaşlanma da. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
So if you travel at the speed of light, you don't grow old? | Yani ışık hızında gidersen yaşlanmaz mısın? | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Not light speed... | Işık hızında değil... | 2 Secondes-1 | 1998 | |
nearly light speed. | ...ışık hızına yakın hızlarda. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Why nearly? | Neden yakın hızlarda? | 2 Secondes-1 | 1998 | |
At light speed, the concept of time doesn't exit. | Işık hızında zaman kavramı yoktur. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Time ceases to exist. | Zaman ortadan kalkar. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Gasket to 21. | Gasket'ten 21'e. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
21 to Gasket. | 21'den Gasket'e. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Where are you? | Neredesin? | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Notre Dame, the East End. | Notre Dame, doğu tarafı. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Sorry, Gasket. I forgot to stop. | Üzgünüm, Gasket. Uğramayı unuttum. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
You're not paid to ride. I'll make it. | Bisiklete binmen için para almıyorsun. Yapacağım. | 2 Secondes-1 | 1998 |