Search
English Turkish Sentence Translations Page 399
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
Always the same when we're arguing. You inside. I stay here, you there... | Ne zaman tartışsak hep aynı.. Sen içeridesin. Ben burada, sen de orada... | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
No, I won't accept it anymore. | Hayır, artık kabullenmeyeceğim. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
It's the last time. Did you hear? | Bu sondu. Duydun mu? | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
Jesus, just pick it up. Goddammit, you cunt. | Tanrım, aç artık şunu. Kahrolası şıllık. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
Excuse me, I'm looking for the Samdam. | Affedersiniz, Samdam'a bakmıştım da. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
That's a clothing boutique. They sell leather. Know where it is? | Giysi dükkanı. Deri satışı da yapıyorlar. Nerede acaba? | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
It's right above us, the first on your right. | Birinci sıradan devam edin, hemen sağda. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
Are you a West Fleming by any chance? Yes. | Batı Flaman olma ihtimaliniz var mı? Evet. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
What are you going to do now? | Şimdi ne yapacaksın? | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
How will you pay back your debt? What can I do? | Hatanı nasıl telafi edeceksin? Ne yapabilirim? | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
You could try doing something. | Bir şeyler yapmayı deneyebilirsin. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
You're wearing the nice suit. I won't, will I? It's yours. | Güzel bir takım giyiyorsun. Ben giyemem, değil mi? O senin. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
I've seen you walk away, before my very own eyes. | Kendi gözlerimle senin çekip gidişini gördüm. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
Like we were nothing. | Bizler sanki değersiz birer maldık. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
We were worth less than dust particles to you. | Senin için zerre kadar kıymetimiz yoktu. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
Got nothing to say, man? | Söyleyecek bir şeyin yok mu, arkadaş? | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
Well? | Yok mu? | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
Say something. Or do you want this place to blow up? | Bir şeyler söyle. Yoksa burasının havaya uçmasını mı istiyorsun? | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
Have everyone here die because you didn't go for it? | Buradaki herkes senin çaba göstermemen yüzünden mi öldü? | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
You have to do what your heart tells you to. | Yüreğinin sana söylediğini yapmalısın. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
Follow the feeling of your belly. | Kendi yakınmalarının peşinden gidip. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
Should you feel a bit guilty now? | Artık birazcık da olsa suçluluk duymalı mısın? | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
And take action? Or is this asking too much perhaps? | Harekete geçecek misin? Yoksa sorular fazla mı geldi? | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
Make sure you don't stick out. | Açık olmadığından emin ol. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
Not too fast, not too slow. Just walk, like everybody does. | Ne çok hızlı, ne de çok yavaş. Sadece yürü, herkes gibi. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
You're not present. And if you're not there they won't see you. | Sen yoksun. Orada yoksan, kimsecikler varlığından haberdar olmaz. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
Now you must remain calm. | Şimdi soğukkanlılığını korumalısın. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
From the moments you stand still, you may not think. Just do it. | Durduktan sonra hiçbir şey düşünme. Sadece yap. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
Just lower your hand slowly and press the button. | Elini yavaşça indirip düğmeye bas. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
Not too fast, not too nervous. Just... | Ne çok hızlı ol, ne de çok ürkek. Usul usul... | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
...quietly. | ...yap. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
We're almost there. | Neredeyse oldu. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
Just push the button. Push it. | Sadece düğmeye bas. Bas şuna. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
Do what you came here for. You shouldn't hesitate now, Sam. | Buraya yapmak için geldiğin şeyi yap. Şimdi tereddüt etmemelisin, Sam. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
Push the button. Do it. | Düğmeye bas. Bas şuna. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
You shouldn't be ashamed for something you've done. | Yaptığın şey yüzünden utanç duymamalısın. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
At least it was your own choice. How many people can say that? | Nihayetinde kendi seçimindi. Kaç kişi bunu söleyebilir? | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
That they follow their feelings? Doing what they're supposed to? | Onların duygularının peşinden mi gideceksin? Onların beklentilerini mi gerçekleştiriyorsun? | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
At least you've got balls. | En nihayetinde, toplar senin elinde. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
Step inside one of those stupid malls... | O aptal alışveriş merkezlerinden birine gir... | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
...and push the button. | ...ve düğmeye bas. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
I wouldn't be able to do so. | Böyle olmasını istemezdim. 1 | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
I'm sorry you've become involved. | Seni buna bulaştırdığım için üzgünüm. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
I made the place blow up. 1 | Orayı ben havaya uçurdum. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
Made a bomb, stuck it to my body and pushed the button. | Bombayı yaptım, vücuduma bağladım ve düğmeye bastım. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
What did you just say? | Ne dedin sen? | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
I took the bus and strolled in here. | Otobüse binip buraya geldim. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
But you didn't. You were at the entrance. | Ama o sen değildin ki. Sen girişte duruyordun. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
No. Certainly not this morning, that was another guy. | Hayır. Bu sabah değildi muhakkak, oradaki başka biriydi. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
I walked by and he's never even seen it. | Öylece yürüdüm, beni farketmedi bile. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
It can't be. I've seen you standing there. | Bu olamaz. Seni orada dururken görmüştüm. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
I even came a bit later when more people were present. | Millet doluştuktan biraz sonra geldim. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
I made the place blow up. | Orayı ben havaya uçurdum. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
Why, for godsake, would you do such a thing? | Tanrı aşkına, neden böyle bir şey yaptın? | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
I don't know. | Bilemiyorum. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
Because you didn't. I saw you walk by, like always. | Sen yapmadın da ondan. Seni diğerleri gibi yürüken gördüm. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
Hi, may I ask a question? I'm looking for Sandra Lauwaert. | Merhaba, bir şey soracaktım da. Sandra Lauwaert'ı tanıyor musunuz? | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
She's got a clothing shop. Bisou, bijou... or something similar. | Bir giysi dükkanı var. Bijou ya da onun gibi bir ismi vardı. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
Bijou, that's near the escalator. Down here. | Bijou, biraz ileride. Merdivenin yanında. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
May I ask a question? Do you know a certain Sandra Lauwaert? | Bir şey soracaktım da. Sandra Lauwaert'ı tanıyor musunuz? | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
She's got a shop here... | Bir giysi dükkanı var. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
Bisou, bijou... or something similar. | Bijou ya da onun gibi bir ismi vardı. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
May I ask a question? Sandra Lauwaert, you know her? | Bir şey soracaktım da. Sandra Lauwaert'ı tanıyor musunuz? | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
That was an ordinary looking guy. Like so many. | Tipik bir çocuk vardı. Diğerleri gibi. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
He had a sharp face. | Pürüzsüz bir yüzü vardı. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
You'll find him and convince him. I feel it. | Onu bulup ikna edeceksin. Hissediyorum. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
Know the difference between the woman of your life and the woman of your dreams? | Hayatının kadını ile rüyalarının kadını arasındaki farkı bilir misin? | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
The woman of your life, makes you pay of the house. | Hayatının kadını, seni evinin bir parçası yapar. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
You'll have children with her. With her you'll live until you die. | Onunla çocuk yaparsın ve ölene dek onunla birlikte yaşarsın. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
But the women of your dreams, that's something else. | Rüyalarının kadını ise farklı bir şeydir. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
That's like the perfect woman of your dreams... | Rüyalarının kusursuz kadını... | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
...but even more beautiful, even better. | ...en güzel kadından bile güzeldir. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
I've met her, the woman of my dreams. | Onunla tanıştım, rüyalarımın kadını ile. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
Ten years ago. | On yıl önce. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
And I couldn't speak to her. Not a word. Blackout. | Ama onunla konuşamadım. Tek kelime bile edemedim. Kendimden geçtim. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
And I haven't seen her in ten years. | On yıldır da onu hiç göremedim. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
But I've kept thinking about her, you know? | Ama hep onu düşündüm, anlıyor musun? | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
It was like a phantom in my mind. | Kafamdaki bir hayalet gibiydi. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
I'm shopping with my wife, we step into a little boutique... | Karımla birlikte alışveriş yapıyorduk, küçük bir dükkana girdik... | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
...and who's standing there? | ...ve karşımda kimi göreyim? | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
Hadn't changed a bit. I was sold inmediately. | Hiç değişmemişti. Hemen gittim. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
Crazy, crazy, crazy about her. Crazy. | Ona deli oluyorum. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
And since that day I go to same shop every day. | O günden beri de hergün aynı dükkana giderim. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
I don't speak, but we get each other. | Konuşmuyorum, ama birbirimizi anlıyoruz. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
We feel each other. | Birbirimizi hissediyoruz. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
Ik know. I should ask if we... | Biliyorum. Onu yemeğe çıkarmayı... | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
...will go out for dinner or a drink. | ...ya da bir şeyler içmeyi bir sorabilsem. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
Why don't you ask her? | Peki neden sormuyorsun? | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
What should I ask? I've nothing to ask. | Ne sormalıyım? Soracak bir şey yok ki. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
I'm stuck. | Çıkmazdayım. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
Why don't you ask her? What should I ask? | Neden ona sormuyorsun? Ne soracağım ki? | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
I can't ask her anything. I'm stuck. | Ona tek bir kelime bile edemem. Tam bir çıkmazdayım. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
However, I truly believe in her. | Yine de, ona tüm içtenliğim ile inanıyorum. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
I believe in her and me | İkimiz adına inanıyorum. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
Why don't you throw him out? Because I'm scared. | Onu neden kapı dışarı etmedin ki? Çünkü korkmuştum. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
And I thought it'd stop if I kept ignoring him. | Onu reddetmeyi sürdürürsem, bitireceğini düşünmüştüm. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
Couldn't we have talked about it? | Bu konuda hiç konuşmuş muyduk? | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
Would you believe me? | Bana inanır mıydın ki? | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
I've been falling for the wrong guys my entire life. | Hayatım boyunca, hep yanlış kişilere abayı yaktım. | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |
Or they fall for me. I don't know, but... | Ya da onlar beni buldu. Bilemiyorum, ama... | 22 Mei-1 | 2010 | ![]() |