Search
English Turkish Sentence Translations Page 4712
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| I'm gonna tell you a couple of things. | Size birkaç şey söyleyeceğim. Size birkaç şey söyleyeceğim. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| All kids develop in different ways | Bütün çocuklar farklı şekillerde ve farklı... Bütün çocuklar farklı yollarla, | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| at different times and in different directions. | ...zamanlarda ve farklı yönlerde gelişir. farklı zamanlarda ve farklı yönlerde gelişir. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Now I am confident that Alex at some point | Eminim ki Alex, bir noktada... Ben eminim ki Alex, zamanı anlatabilecek | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| will be able to tell time and make change, | ...zamanı söyleyebilecek ve değişecek... ve değişebilecek bir noktada. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| which, let's face it, just about covers it. | ...ki bu da, kabul edelim, istenileni karşılar. Ki bu nokta, kabul edelim ki istenileni neredeyse karşılar. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I don't think you're hearing me. | Beni anladığınız sanmıyorum. Beni duyduğunuzu sanmıyorum. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| What I am hearing is that Alex is not a good candidate | Anladığım şey Alex'in sizin kopya ordunuz için... Benim duyduğum şey, Alex'in sizin klon ordunuzda | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| to be a robot in your clone army. | ...iyi bir robot adayı olmadığıdır. bir robot olmak için iyi bir aday olmadığıdır. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Zebulon... | Zebulon! Zebulon... | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| We're gonna work on the math, okay? | Matematik üzerinde çalışırız. Tamam mı? Matematik konusunda çalışacağız, tamam mı? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| In the meantime, why don't you try not making him feel | Bu arada, neden ona böyle olmasının sorun... Bu arada, böyle olmasının sorun olmadığını | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| like being who he is is the problem? | ...olmadığını hissettirmeye çalışmıyorsunuz? niçin ona hissettirmeye çalışmıyorsunuz? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| That's what happened to you and me, remember? | Bu bize de olmuştu çocukken, hatırladınız mı? Size ve bana da olan buydu, hatırladınız mı? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Oh, and by the way, his name is Alex. | Bu arada, onun adı Alex. Ve bu arada, onun ismi Alex. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| He fucking hates "Alexander". | Alexander denmesinden nefret eder. "Alexander" denmesinden oldukça nefret eder. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Am I in trouble? | Başım belada mı? Başım belada mı? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I think we got her right where we want her. | Sanırım öğretmenini istediğimiz kıvama getirdik. Sanırım onu istediğimiz kıvama getirdik. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| She says you're a great kid, | Senin harika bir çocuk olduğunu söyledi... Senin harika bir çocuk olduğunu söylüyor. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| but maybe you could not tell jokes while she's talking. | ...ama belki o konuşurken şaka yapmamalısın. Ama belki o konuşurken fıkra anlatmayabilirsin. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Okay. Oh, and by the way, | Tamam. Ve bu arada... Tamam. Ve bu arada, | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| If she asks... I'm your uncle. | ...eğer sorarsa, ben senin Dayı'nım. Eğer sorarsa ben senin dayınım. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| My name is Zebulon. Zebulon... | Adım Zebulon. Zebulon. Adım Zebulon. Zebulon... | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| A Hebrew name, means "exalted". | Yahudice bir isim. "Asil" demek. İbranice bir isim. Anlamı "Asil" demek. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| What's up? | Ne oldu? Ne var? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| My mom says that meat is poisonous | Annem diyor ki bu zehirliymiş... Annem etin zehirli olduğunu | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| And it can make you sick. | ...ve beni hasta edebilirmiş. ve seni hasta edebileceğini söyler. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| And I say | Ben de diyorum ki... Ve ben de diyorum ki; | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| if that's not the best hamburger | ...eğer bu hayatında yediğin en iyi... eğer bu, hayatında yediğin | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| you have ever had in your life, | ...hamburger değilse... en güzel hamburger değilse | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I'll change my name to Denise | ...ismimi Denise olarak değiştirip... ismimi 'Denise' olarak değiştireceğim | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| and run into the sea. | ...kendimi denize atarım. ve denize doğru koşacağım. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| This is a nice piano. | Bu güzel bir piyano. Bu güzel bir piyano. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Yes, it is. | Evet, öyledir. Evet, öyle. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Can you play it? A little. | Çalabiliyor musun? Biraz. Çalabiliyor musun? Biraz. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Will you play me something? | Bana bir şey çalar mısın? Bana bir şeyler çalar mısın? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| No, I don't want to. | Hayır, istemiyorum. Hayır, istemiyorum ki. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| How come? | Neden? Nasıl yani? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Well, it was my father's and he died | Babamın piyanosuydu ve o öldü. Şöyle ki, bu babamındı ve o öldü. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| and playing it reminds me of him. | Çalmak bana onu hatırlatıyor. Ve piyano çalmak bana onu hatırlatıyor. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Was he nice? | İyi biri miydi? İyi biri miydi? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Yes, he was. | Evet, öyleydi. Evet, öyleydi. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Do you miss him? | Onu özlüyor musun? Onu özlüyor musun? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Very much. | Hem de çok. Çok fazla. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Yes, I do. | Evet, özlüyorum. Evet, özlüyorum. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Can I ask you a question? Mm hmm. | Sana bir soru sorabilir miyim? Sana bir soru sorabilir miyim? Tabii. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| How long is two weeks? | İki hafta ne kadar uzun? 2 hafta ne kadar uzun? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| It's okay. I don't know either. | Sorun değil. Ben de bilmiyorum. Sorun değil. Ben de bilmiyorum. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Hi. Hi, buddy. | Selam, dostum. Selam. Selam, dostum. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Oh, a big hug. | Kocaman kucak! Oh, kocaman bir kucaklama. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Thanks for watching him. It won't happen again. | Ona baktığın için teşekkürler. Bir daha olmayacak. Ona göz kulak olduğun için sağol. Bir daha olmayacak. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| No problem, really. | Sorun değildi aslında. Sorun değil, gerçekten. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Bye, Arlen. Bye. | Hoşça kal, Arlen. Güle güle. Hoşçakal, Arlen. Güle güle. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Sorry for the imposition. | Zahmet verdiğim için kusura bakma. Bu dayatma için özür dilerim. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| We had a good time. | Çok iyi zaman geçirdik. İyi vakit geçirdik. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Nothing. | Yok bir şey. Boşver. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Come on, you. Did you have fun? | Sen gel bakalım. Eğlendin mi? Hadi bakalım. Eğlendin mi? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Hamburgers? | Hamburger mi? Hamburger mi? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Who thought that was a good idea? | Bunun iyi bir fikir olduğunu kim düşündü? Bunun iyi bir fikir olduğunu kim düşündüyse... | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Kris. | Kris. Kris. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Kris, are you there? Go away. | Kris, burada mısın? Git başımdan. Kris, orada mısın? Git buradan. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| What's up with the bottle? | Bu şişe de ne oluyor? O şişeyle ne yapıyorsun? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| My dad's funeral was today. | Babamın cenazesi bugündü. Babamın cenaze töreni bugündü. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I was the only person that knew. | Tanıdığım tek kişi bendim. Tanıdığım tek insan bendim. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Oh, well, I'm sure there were some people | Eminim gelemeyen birçok kişi... Şey, eminim gelemeyen | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| who couldn't make it, you know. | ...vardır, anlarsın ya. bazı insanlar olmuştur, anlarsın ya. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| You said everyone's life | Sen demiştin ki herkesin hayatı... Sen demiştin ki herkesin hayatı | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| is either moving toward or away from a purpose. | ...ya bir amaca doğru gider ya da ondan uzağa. ya bir amaca doğru gider ya da ondan uzağa. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Maybe my purpose is to drink. | Belki benim amacım da içmektir. Belki benim amacım da içmektir. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| That's not what I meant. | Kastettiğim bu değildi. Kastettiğim bu değildi. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| When I came to you, I really thought you could help me. | Sana geldiğim zaman, gerçekten bana yardım edebileceğini düşünmüştüm. Sana geldiğimde, gerçekten bana yardım edebileceğini düşünmüştüm. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| And you know what? You did. | Ve biliyor musun? Yardım ettin. Ve biliyor musun? Yardım ettin. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| You helped me realize that all my worst fears are true. | Bütün büyük korkularımın gerçek olduğunu anlamama yardım ettin. En kötü korkularımın hepsinin gerçek olduğunu farketmeme yardım ettin. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I mean, you had the man on the phone, | Yani, sen yukarıdakiyle konuştun... Yani, sen 'telefondaki adamla' konuştun. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| and this is what it did for you. | ...ve senin durumuna bak. Ve sana yaptığı şey bu. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| So I may as well go ahead and drink. | O yüzden ben en iyisi içmeye devam edeyim. O yüzden ben bari içmeye devam edeyim. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Congratulations, Arlen. | Tebrikler, Arlen. Tebrikler, Arlen. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| You can have your life back now. | Hayatını geri alabilirsin artık. Hayatını geri alabilirsin şimdi. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Isn’t that what you want? | İstediğin bu değil miydi? İstediğin bu değil mi? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Get out. | Defol! Çık dışarı. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Hello. Hello, Arlen, | Merhaba. Merhaba, Arlen. Merhaba. Merhaba, Arlen. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| or should I say Zebulon? | Ya da, Zebulon mu demeliyim? Yoksa Zebulon mu demeliyim? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| It means "exalted". do you want...? | "Asil" demek. İçeri gelmek... Anlamı "Asil" demek. İçeri gelmek... | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I can't believe I forgot about the conference. | Veli toplantısını unuttuğuma inanamıyorum. Veli toplantısını unuttuğuma inanamıyorum. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Lucky for you, I was there. | Şansın varmış, ben oradaydım. Şanslısın ki ben oradaydım. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| What did you say to her? | Öğretmenine ne söyledin? Ona ne söyledin? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| "Kids develop," you know, "friendship, reading," | "Çocuklar gelişir," bilirsin, "arkadaşlık, okuma,"... "Çocuklar gelişir". Bilirsin. "Arkadaşlık, okuma" | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| maybe something about robots. | ...belki robotlarla ilgili bir şey. Belki robotlar hakkında birkaç şey. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Arlen, Mrs. Gold called me and said | Arlen, Bayan Gold beni aradı ve... Arlen, Bayan Gold beni aradı ve | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| that she wants to recommend Alex for the advanced program. | ...Alex'i ileri düzey program için önermek istediğini söyledi. Alex'i ileri düzey program için tavsiye etmek istediğini söyledi. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Oh, well, that's totally amazing. | Bu çok harika! Oh, şey. Bu tamamen harikulade. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Thank you, thank you, thank you, thank you. | Teşekkür ederim. Teşekkür ederim. Teşekkür ederim. Teşekkür ederim. Teşekkür ederim. Teşekkür ederim. Teşekkür ederim. Teşekkür ederim. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Just when I give up on you... | Tam da senden vazgeçmişken. Tam da senden umudumu kestiğim anda... | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Yeah, a program of advanced what? | Neyin ileri düzey programı bu? Tabii. Bu nasıl bir ileri düzey program? | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Placement in learning. | Öğrenme programı. Öğrenmede kalıcılık. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| Learning what? I don't know what you mean. | Neyi öğrenme? Ne dediğini anlamadım? Neyi öğrenme? Ne kastettiğini anlamıyorum. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I mean, Mrs. Gold is kind of an uptight little control weasel, | Bence, Bayan Gold kasıntı bir kontrol sansarı... Demek istediğim, Bayan Gold bir tür baskıcı küçük bir kontrol sansarı. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| And I think that school you love so much is bullshit. | ...ve bence o kadar beğendiğin okul, beş para etmez. Ve bence o çok beğendiğin okul, bok gibi. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| I would keep my kid far away from people like that. | Çocuğumu öyle insanlardan olabildiğince uzak tutardım yerinde olsam. Ben olsam çocuğumu öyle insanlardan uzak tutardım. | Arlen Faber-1 | 2009 | |
| What that kid needs is confidence. | O çocuğun ihtiyacı olan şey, kendine güven. O çocuğun ihtiyaç duyduğu şey, özgüven. | Arlen Faber-1 | 2009 |