Search
English Turkish Sentence Translations Page 4780
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| We really do. So you're gonna listen to your best friend's advice. | İhtiyacımız var. Bu yüzden de en iyi arkadaşının tavsiyesine uyacaksın. | Arrow-1 | 2012 | |
| You are gonna go over there and say, "Thank you, Tommy, | Onun yanına gidip diyeceksin ki; "Teşekkür ederim, Tommy... | Arrow-1 | 2012 | |
| we'd be honored if you'd throw us a fundraiser. Hmm? | ...bize bağışçı bulman çok hoşumuza gider. Tamam? | Arrow-1 | 2012 | |
| Thank you, Tommy. We would be honored | Teşekkür ederim, Tommy. Bize bağışçı bulman çok hoşumuza gider. | Arrow-1 | 2012 | |
| The bank manager Ace punched, | Banka müdürüne yumruk atmış, yanağında yüzük izi kalmış. | Arrow-1 | 2012 | |
| Larchmont High. | Larchmont lisesi. Liseymiş cidden. | Arrow-1 | 2012 | |
| I cross referenced his height and relative age | Lisedeki öğrenciler ve mezunlar arasında kilo ve yaşlarını karşılaştırdım. | Arrow-1 | 2012 | |
| Still, that's a pretty long list. | Yine de hayli uzun liste. Öyleydi. Biraz daha araştırınca, Kyle Reston'u buldum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Right before Kyle's senior year, | Kendimi koruyabilirim. Rica etmemiştim, tatlım. Kyle, son sınıfından hemen önce okulu bırakmakla kalmamış, kayıplara da karışmış. | Arrow-1 | 2012 | |
| Along with his family | Tüm ailesiyle birlikte. Babası, annesi ve bir de kardeşiyle birlikte. | Arrow-1 | 2012 | |
| There are two other guys involved in this robbery. | Banka soygunu yapan iki adam daha vardı. Bir de bir kadın. | Arrow-1 | 2012 | |
| And a woman. | Oliver, yaptığın şey tehlikeli. | Arrow-1 | 2012 | |
| Aside from Stan Washington, | Stan Washington'u saymazsak... | Arrow-1 | 2012 | |
| there were 22 customers and employees | ...bankadan çıkan toplamda 22 müşteri ve çalışan vardı. | Arrow-1 | 2012 | |
| 9 men, 13 women. | 9 adam, 13 kadın. | Arrow-1 | 2012 | |
| Inside the bank, | Bankanın içindeyse 9 adam ve 14 kadın vardı. | Arrow-1 | 2012 | |
| They put a ringer in. | İçeride adamları varmış. | Arrow-1 | 2012 | |
| The mom. The police are looking for a crew, | Anneleri. Polisler bir çete arayacaklar... Yerinde olsam o kadar ileri gitmezdim. | Arrow-1 | 2012 | |
| we're gonna look for a family. Speaking of which, | ...bizse bir aile arayacağız. Hazır bahsetmişken, benimkine çok geç kaldım. | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, I'm sorry Walter couldn't join us. | Walter'in gelemediğine çok üzüldüm. | Arrow-1 | 2012 | |
| Oh, yes, well, the Australian trip came up suddenly. | Ne yapalım, Avustralya iş gezisi birden ortaya çıktı. Özürlerini yolluyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| Where's Oliver? He's not out of town, too, is he? | Oliver nerede? O da şehir dışında değildir herhâlde? | Arrow-1 | 2012 | |
| Oh, I'm sure he's just | Kendisi Trafiğe takıldı. | Arrow-1 | 2012 | |
| One of the things I didn't miss on the island | Adadayken özlemediğim bir şey varsa, o da haftasonu sürücüleridir. | Arrow-1 | 2012 | |
| Thank God you're here. | Tanrı'ya şükür ki geldin sonunda. | Arrow-1 | 2012 | |
| It is so good to see you. | Seni gördüğüme çok sevindim. | Arrow-1 | 2012 | |
| Mm. We all thought you were | Hepiniz senin Eve döndüğüne seviniyoruz sadece. | Arrow-1 | 2012 | |
| Hmm. And returning a celebrity, too. | Bir ünlü olarak geri döndün hem de. Ne demek istiyorsun? | Arrow-1 | 2012 | |
| Billionaire scion, castaway for 5 years. | Milyarder evlâdın beş yıl boyunca mahsur kalması. | Arrow-1 | 2012 | |
| You know, there is a bidding war | Hayat hikâyenin hakları konusunda... | Arrow-1 | 2012 | |
| for the rights to your life story. | ...teklif savaşı var şu anda. En azından ajansım öyle diyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| Agent? I thought you were a neurosurgeon, Carter. | Ajans mı? Beyin cerrahı olduğunu sanıyordum, Carter. | Arrow-1 | 2012 | |
| I know. It's crazy, right? | Biliyorum. Çılgınca, değil mi? | Arrow-1 | 2012 | |
| One minute I'm publishing this book | Bir defasında, uzun süreli potansiyel artışın, yavaş hareket eden... | Arrow-1 | 2012 | |
| initiates the creation of a slow moving | ...protein sentezini nasıl oluşturduğu hakkında kitap yayınlıyordum... | Arrow-1 | 2012 | |
| and the next, there's an agent | ...sonra bir bakmışım, bir ajans beni bir sonraki Dr. Oz yapmaya çalışıyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| Why would he want you to be a wizard? | Ne diye bir büyücü olmaya çalışıyorsun ki? Ah Oliver. | Arrow-1 | 2012 | |
| For all our sakes, start ready "Us Weekly." | Tanrı aşkına şu "Us Weekly" dergisini okuyuver. | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, the truth is, I just feel it's our duty | Doğrusunu söylemek gerekirse, biz biraz daha şanslı olanların... | Arrow-1 | 2012 | |
| as Starling City's more fortunate to help those most in need. | ...yardıma muhtaç kimselere yardım etmeye çalışmasını bir vazife olarak görüyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Oh, of course. | Tabii ki. | Arrow-1 | 2012 | |
| Wouldn't you agree, Oliver? | Sen de katılıyor musun, Oliver? Buradaki kahraman sensin, Carter. | Arrow-1 | 2012 | |
| Quick and clean, and try not to shoot anybody. | Hızlı ve temiz halledelim, bir de kimseyi vurmamaya çalışalım. | Arrow-1 | 2012 | |
| So now that you're back, what are your plans? | Geri döndüğüne göre, aklında bir plân var mı? | Arrow-1 | 2012 | |
| Will you be taking a job with Queen Consolidated? | Queen Holding'te bir iş bulacak mısın? Bir gece kulübü açacağım. | Arrow-1 | 2012 | |
| Sir, your liquor distributor's on the line. | Efendim, içki dağıtıcınız sizi arıyor. First Starling Bankası iki dakika önce soyulmuş. | Arrow-1 | 2012 | |
| Sorry. Business. | Kusura bakmayın. İş çağırıyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| If the Restons' M.O. holds, they'll make their escape underground. | Adamların taktiği aynı olacaksa, yine yeraltına delik açıp kaçacaklardır. | Arrow-1 | 2012 | |
| First Bank of Starling is located right above the water treatment tunnels. | First Starling Bankası, su arıtma tünellerinin hemen üstüne inşa edilmiş. | Arrow-1 | 2012 | |
| The entrance is located here. | Giriş tam olarak şurada. Oliver. | Arrow-1 | 2012 | |
| Where are you going? | Nereye gidiyorsun? Bir işim çıktı da. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm really sorry. | Cidden üzgünüm. | Arrow-1 | 2012 | |
| SCPD! Don't move! | Starling şehri polisi! Kıpırdamayın! | Arrow-1 | 2012 | |
| Enough! What are you doing?! | Yeter! Ne yaptığını sanıyorsun? | Arrow-1 | 2012 | |
| Let's get out of here! | Hadi gidelim buradan. | Arrow-1 | 2012 | |
| Forget it! The cash! | Para! Boşver gitsin. | Arrow-1 | 2012 | |
| All right, let's move! | Tamamdır, gidelim! | Arrow-1 | 2012 | |
| It's vigilante. | Kanunsuz orada. | Arrow-1 | 2012 | |
| Who the hell was that guy? | O adam da kimdi be? Yerel bir kanunsuz. | Arrow-1 | 2012 | |
| The local vigilante. | Peki, Laurel bizi buradan yönlendir. | Arrow-1 | 2012 | |
| Usually goes after rich guys. | Normalde zenginlerin peşine düşer. Hedeflerini genişlettiği kesin. | Arrow-1 | 2012 | |
| Things have gone sideways for us lately. | Son zamanlarda başımıza kötü şeyler geliyor. Başlıklı adam çıktı, Kyle polisi vurdu. | Arrow-1 | 2012 | |
| You were the one who warned me he was a cop. | Polis olduğu konusunda beni uyaran sendin. | Arrow-1 | 2012 | |
| So you would take his gun, not shoot him. | Adamın silahını al diye uyardım, vurman için değil. Annen haklı. | Arrow-1 | 2012 | |
| Maybe this is a sign we need to hang it up. | Belki de bu bırakmamız için bir işarettir. | Arrow-1 | 2012 | |
| Head for Mexico, retire. | Meksikoya gider, emekli oluruz. Yeteri kadar para çalmadık. | Arrow-1 | 2012 | |
| We always said that we wouldn't quit | Doğru düzgün yaşayabilmek için yeteri kadar para toplamadan bırakmayacağız demiştik. | Arrow-1 | 2012 | |
| The kid's right. We need to hit another. | Çocuk haklı. Bir banka daha soymamız gerek. | Arrow-1 | 2012 | |
| We'll be okay. We can make do with what we've got. | Elimizdekilerle yetinmeyi öğrenebiliriz. Böyle de fena yaşamayız. | Arrow-1 | 2012 | |
| I didn't spend 5 years risking my life and my freedom | Son beş yıl, hayatımı ve özgürlüğümü fena yaşamamak için riske etmedim ben. | Arrow-1 | 2012 | |
| No. Set for life. | Hayır. Sonsuza kadar anlaştık. Anlaşmamız buydu. | Arrow-1 | 2012 | |
| One more. | Bir defa daha yapacağız. Sonra bırakıyoruz. | Arrow-1 | 2012 | |
| Happily, I mean. | Memnuniyetle yani. | Arrow-1 | 2012 | |
| His name is Derek Reston. | Adı Derek Reston. Adada mahsur kalmadan önce yakın arkadaştık. | Arrow-1 | 2012 | |
| And I want to get back in touch. | Bir daha görüşemedik. Sanırım o adada Facebook yoktu. | Arrow-1 | 2012 | |
| Nope. Not even a MySpace account. | Yoktu. Hatta MySpace hesabı dahi yoktu. Çok karanlık zamanlardı. | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, there's not much here that's recent. | Son zamanlarda olan biten olmamış. Kredi kartını kullanmamış. | Arrow-1 | 2012 | |
| No utility bills. | Elektrik faturası yok. Sanırım fabrikada tanıştınız. | Arrow-1 | 2012 | |
| Derek Reston worked there for 15 years | Derek Reston, 2007 yılında kapanmasına kadar on beş yıl boyunca orada çalışmış. | Arrow-1 | 2012 | |
| Derek Reston worked for my father? | Derek Reston babam için mi çalışmış? O kadar iyi arkadaşlar değildiniz galiba? | Arrow-1 | 2012 | |
| It looks like Derek was the factory Foreman | Derek, babanız ürünlerini Çin'de yapmaya başlayana dek fabrikanın ustabaşıymış. | Arrow-1 | 2012 | |
| About 1,500 employees got laid off. | 1,500 kadar işçi kovulmuş. | Arrow-1 | 2012 | |
| Looks like the finance guys even found a loophole | Hatta şirketin mali çalışanı, sendika sözleşmesinde... | Arrow-1 | 2012 | |
| in the union contract, so, they didn't have to pay | ...bir yasal boşluk bile bulmuş, bu sayede işçilerine tazminat... | Arrow-1 | 2012 | |
| severance packages and pensions to their employees. | ...ve emeklilik parası ödemek zorunda kalmamış. | Arrow-1 | 2012 | |
| They all pretty much lost their homes. | Hepsi evlerini kaybetmiş. Buna arkadaşınız da dahil. | Arrow-1 | 2012 | |
| You died. | Sen ölmüştün. Senden rica ettim, hayatta kalman için yalvardım. | Arrow-1 | 2012 | |
| But I don't think you can. | Hayatta kalabileceğini sanmıyorum ama. | Arrow-1 | 2012 | |
| There's still one bullet left. | İçinde bir mermi var hâlâ. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm starving. | Açlıktan ölüyorum. Lütfen ona benden bahsetme. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm gonna die anyway, | Nasılsa öleceğim, çabuk olmasını istiyorum sadece. | Arrow-1 | 2012 | |
| I want it to be quick, like yours was. | Çabuk olmasını istiyorum, aynı seninki gibi Hayatta kalabilirsin. | Arrow-1 | 2012 | |
| No, I can't. | Hayır, kalamam. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm not as strong as you think I am. | Senin düşündüğün kadar güçlü değilim. | Arrow-1 | 2012 | |
| And I'm sorry. | Çok üzgünüm. | Arrow-1 | 2012 | |
| The Restons just got home after 5 years of being away. | Restons'lar, beş yıllık aradan sonra yaşadıkları şehre dönmüşler. | Arrow-1 | 2012 | |
| Those factory guys hung out at a bar after work. | Fabrika eski çalışanları, işten sonra barda takılırlar. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm going down there. Hopefully Derek Reston | Oraya gideceğim. Umarım Derek Reston maziyi yad eder. | Arrow-1 | 2012 | |
| And if by some miracle Reston's there? | Bir mucize olur da Reston'lar orada olursa? | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm gonna give him the chance to do the right thing. | Ona doğru şeyi yapma fırsatı vereceğim. | Arrow-1 | 2012 |